VAZİFELER

İnsanın yakınlarına, çevresine ve diğer insanlara, tanısın tanımasın vazifeleri vardır. 

Günümüz insanı kendi hayatını yaşıyor; “Bana ne başkalarından” diyor. Kendi rahatına ve iyiliğine bakıyor.

Bir insanın kendisinin iyi olması yeterli değildir. Kurtuluş, mutluluk beraber olur. Gemi batarsa, herkes batar. Yalnız cennete girmek isteyen, zaten cennetlik değildir.

Allah Kur’an’da bize şöyle emrediyor:

  • “Sizden hayra çağıran; iyiliği emredip, kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran:104)
  • “Sen öğüt ver. Çünkü öğüt, müminlere fayda verir.” (Zariyat:55)
  • “Sen rabbine davet et.” (Kasas:87)
  • “Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır.” (Nahl:125)
    • *              *

        Bazıları ne diyor? “Her koyun kendi bacağından asılır,” diyor. Öyle olmuyor işte. Her koyun kendi bacağından asılsa da kokusu, görüntüsü herkesi rahatsız ediyor. Eğer bir çöküş, bir kokuşma varsa, bundan her insan az veya çok sorumludur.

        Peygamberimiz şöyle anlatır:

  • “Bir adamın yakasına kıyamet günü biri yapışır. Ona:
  • Sen kimsin? Yakama neden yapışıyorsun? Der. 
  • Sen beni kötü bir durumda gördüğünde, beni uyarmamıştın. Beni o kötülükten alıkoymamıştın. Der.”

Mevlana, idam edilmiş birinin ayaklarına sarılarak ağlamış: “Beni affet, ben seni arasam, bulsam, idamına sebep olan şeyden alıkoysam, sen bu hale düşmezdin,” demiştir.

Olan bitenden herkesin az veya çok bir payı vardır. Ya zararını görür, ya faydasını görür. 

  • *              *

        İyilik yapmak, iyiliğe sebep olmak için çalışılmalıdır. Peygamber (as):

  • “Hidayete davet edene, kendisine tabi olanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da bir şey eksiltmez.” (Müslim, İlim:16)

Hz. Ali (ra)’a şöyle demiştir:

  • “Allah’a yemin ederim ki senin vasıtanla bir tek kişiyi Allah’ın hidayete kavuşturması, dünyalık kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhari Nebi:9) buyurur.

Kur’an’da şöyle buyrulur:

  • “Kim iyi bir işe aracılık ederse, onun sevabından hisse vardır. Kimde kötü bir işe aracılık ederse, onun günahından payı vardır.” (Nisa:85) Peygamber efendimiz de:
  • “İyi bir çığır açana, açtığı çığırın sevabı verileceği gibi o yolda gidenlerin sevabı da verilir. Bunların yanında onların sevabından hiçbir şey eksilmez. Kötü bir çığır açan kimseye de açtığı çığırın günahı yükleneceği gibi kendisinden sonra o yolda gidenlerin günahı da yüklenir; bununla beraber onların günahı eksilmez.” (R.Salihin:170) buyurmuştur.

İyilik yapmak, faydalı olmak, iyiye, doğruya çağırmakta şu hatalara dikkat edilmelidir:

  • Başkaları hakkında kötü niyet taşınmamalı, kaba davranılmamalıdır. Hatalar yüzüne vurulmamalı, mahcup edilmemelidir. Peygamber (as): “Yumuşak davranmayan, hayırdan mahrum olur,” der. (Müslim Birr:74) Söz yumuşak ve tatlı söylenmelidir.
  • Çok lafa gerek yok. İnsan önce kendisini düzeltmeli, sonra başkalarını düzeltmeye kalkmalı. Yapmadığını söylememeli, iyi örnek olmalıdır. Peygamberimiz: “Söyleme yap!” Diyor. 

İnsanın yakınları da önemli. Şairin dediği gibi olmamalı:

“Laf ile verir dünyaya nizamat,

Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde.”

        Bir şair de:

“Kendisi muhtac-ı hikmet bir dede, Nerde kaldı gayriye imdat ede!”

Allah: “Siz insanlara iyiliği emredip, kendinizi unutur musunuz?” buyurur.

(Bakara:44)

  • Allah sert ve tatlı konuşmayı kınıyor. “En güzel şekilde konuşun.” (İsra:53) diyor. Musa peygambere: “Firavuna güzel söz söyle,” diyor. (Taha:44)

Aynı sirkeyi biri bal gibi satar, diğeri balı sirke gibi satar.

  • Zorlaştırılmamalıdır. Bir hadiste: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Buhari Cihad:164) buyrulmuştur.              İnsanlar, kırılarak, incitilerek, ikna edilemez.

Atalarımız: “Dağ adamı, hasta eder sağ adamı.” “Yarım doktor candan eder, yarım hoca dinden eder.” “Ürmesini bilmeyen köpek sürüye kurt getirir,” demiş.

  • *              *

        Kötülüklerin ortadan kalkması için yeterince gayret gösterilmiyor. Yapılan çalışmalara da gözler, kulaklar ve gönüller kapalı. Taşlaşan toprağın rahmeti içine almadığı gibi cevap vermiyor.

        İnsanlar kötülükte yardımlaşırken, iyi insanlarda iyilikle yardımlaşmalıdır. Bu gerçekleşmediği için toplumda güven azaldı, korku yayıldı, çok kötü şeyler oluyor. Kötülüğe “Dur!” deme durumunda olanlar bile duyarsız. Tuz nasıl bozulunca yiyecekler bozuluyorsa, baştakiler bozulunca herkes bozuluyor. Allah korkusu kalkınca kanun korkusu da kalkıyor. Cahiliye devrindeki gibi insanlar birbirini yemeğe kalkıyor.

        İnsanlar zalimi zulmünden alıkoymakta sorumludur. Kötülüğü yok edemiyorsa, kalben buğz etmelidir. Kötülüğü ve kötü ortamı terk etmelidir. 

        Peygamberimiz şöyle uyarıyor:

  • “Bir toplulukta bir takım günahlar işlenir, işlemeyenler o günahları işleyenlerden daha güçlü ve daha çok oldukları halde, engel olmazlarsa, mutlaka Allah hepsine birden ceza verir.” (Ebu Davud, Melahim:17+İbn-i Mace, Fiten:20)
  • “Nefsimin yedi kudretine olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız yahut Allah size Azab gönderir. Sonra Allah’a yalvarırsınız, lakin duanız kabul edilmez,” buyurur. (R.Salihin:191)

Bu konuda bazılar ehil olmadığı halde kendini görevli zannediyor. Önüne gelene şöyle şöyle demeye kalkıyor. Ölçü bilmiyor, usul bilmiyor, adap bilmiyor, ters tepki yapıyor. 

Kötülüğü, kötülükle yok etmeye kalkanlar oluyor. Görevi cehenneme adam doldurmak, cennete adam kazanmak değil. Kötülüğü önleyelim derken kötülüğün yayılmasına sebep olunuyor.

Peygamberin tavsiyesi şöyle; bir kötülük görünce elle yok etmek mümkünse elle, değilse dille nasihat edilmeli, öğüt verilmeli, o da olmazsa kalple buğz edilmelidir.

Kur’an’ın tavsiye ettiği metot ise; tatlı dil, güler yüz, tatlı söz, yumuşaklık, kolay yolu gösterme ve sabırdır.

İyi olmak, iyiliğe çığır açmak ve örnek olmak tavsiye edilen en güzel ve en etkili metottur. 

Kendimiz değişmeden, başkasını değiştiremeyiz. Değiştirmekte başarılı olanlar, değişikliğe kendilerinden başlayanlardır. 

*              *              *

        Kötülükler ve kötüler karşısında susan, korkan ve tepki göstermeyen, haksızlığa uğrayanı müdafaa edemeyen bir hale geldik.

        Kötülükler ne olursa olsun, bir şekilde savulmalıdır. Yoksa ondan herkes zarar görecektir. “Bana ne?”, “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!”, olmaz öyle şey bin yıl çok, bir gün böyle diyeni de, yakınlarına da sıra gelecek, onları da sokacaktır. 

        Kur’an’da: “İnsanları Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve “Ben Müslüman’lardanım” diyenlerden kimin sözü daha güzeldir? İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel

şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussılat:33-34)

        Bir ayette de: “Kötülüğü en güzel şekilde sav.” (Mü’minun:96) diye emredilmiştir.         Demek ki sessiz ve ilgisiz kalınmamalıdır. O zaman kötülük desteklenmiş ve güçlendirilmiş olacaktır. “Ortalık kötü, zaman kötü, aman benden olmasın,” diyen aynen o kötülüğün sorumlusu olacaktır. Kur’an’da: “İnkarcılara boyun eğme, destek olarak Allah yeter,” buyruluyor. (Ahzap:48)

        Peygamber (as) şöyle diyor:

  • “Bir kötülüğü duyduğu halde üzülmeyen, manen zarar görür.” (Hadis Ans:1/95)  “İnsanlar zalimi görür de zulmüne mani olmazlarsa Allah’ın azabı yakındır.” (R.Salihin:195) der.
  • “Bir toplulukta bir takım günahlar işlenir, işlemeyenler, o günahları işleyenlerden daha güçlü ve daha çok oldukları halde engel olmazlarsa, mutlaka Allah hepsine birden ceza verir.” (Ebu Davud, Melahim:17+İbn-i Mace, Fiten:20)

Bir gün peygamberimize: “İçimizde iyi insanlar varken, helak olur muyuz?” Diye sormuşlar. O da: “Evet, ahlaksızlık ve günah çoğaldığı zaman helak olursunuz,” buyurmuştur. (Buhari, Liten:4+Müslim, Fiten:4)

Bir hadislerinde de: “Üzerine düşen sözü söylemeyene Allah soracak:

  • Niye söylemedin? O da:
  • Söylememi falan korku engelledi. Diyecek. Allah ona:
  • Ondan değil de benden korkman gerekmez miydi? Diyecek. Buyuruyor.” (Hadis Ans:17/554)

Bugün ahlaki değerlerin çatısı yıkıldı. Ahlaklı olmayı sağlayan çevre yıkıldı gitti. Ahlaksızlığı kınayanlar toz duman oldu. Tek kelimeyle insanlık erozyona uğradı. İnançlı kimseler bile: “Kıl beşi, kurtar başı” diyor. Haksızlık karşısında susanın dilsiz şeytan olduğunu anlatan hadis unutuluyor.

Karşı olmak, tepki göstermek o kadar zor değil. Müstehcen, yıkım yapan, yozlaştıran televizyonu kapatmak, çirkinlikler sergileyen, leş kokan dergiyi, gazeteyi almamak, sokaklarda sergilenen olaylardan rahatsız olduğunda gerekli yerlere telefon açmak, Alo 155, 156, 1178 ücretsiz telefon hatlarına bildirmek tepkidir.

Kızıp sövmek, lanet okumak tepki değildir. Böyle, şeytanın sayısı artar, şeytani işler çoğalır. Tepki meşru yollarla olur. Kırıp yıkmak yapılmaması gereken şeylerdir. Atalarımız: “Ürmesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir,” der. Peygamberimiz de: “Ya hayır söyle, ya sus,” diyor. 

Şu olayı ibretlik okuyalım:

Ankara’da bir misyoner bir kapıyı çalmış. İncil’i uzatmış ve Hıristiyanlık propagandası yapmaya başlamış.

Ev sahibi çok kızmış:

  • “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben Diyanet’te bir yetkiliyim,” demiş. Misyoner:
  • “Fark etmez, ben sana dinimi anlatıyorum. Sen de bana dinini anlat,” demiş. Adam:
  • “Adresini ver,” demiş.
  • “Ben senden adresini aldım da mı geldim? Buyur gel,” demiş.
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir