SORUMLULUKLAR
İnsan yeryüzünde kendinden ve etrafından sorumlu tek varlıktır. Diğer canlılar gibi başıboş değildir. Yaptıklarından ve yapmadıklarından hesaba çekilecektir. Çünkü sorumluluğu hiçbir şey kabul etmemiş de insan kabul etmiştir. Kur’an, insana inmiştir.
İnsan Kur’an’dan haberdar mıdır? Sorumluluklarının ne olduğunu biliyor mu? Kocaman bir HAYIR!
- * *
Kardeşliği, birliği, beraberliği tam olarak beceremiyoruz. Arada fitne rüzgârları esiveriyor. Partiler ayrı çekiyor, ülke çıkarlarını düşünmüyor. Cemaatler ayrı çekiyor, gurupçuluk yapıyor, kendi sayılarını arttırmaktan başka bir şey düşünmüyor.
Aynı Allah’a, aynı peygambere inanan insanların ayrılığa, gayrılağa yer vermemesi gerekir. Birbirine hor bakmaması lazım, kardeşçe geçinmesi lazım.
Hz. Ömer namazda sırtından bıçaklanınca: “Allah’ım sana hamd olsun ki; beni bir Müslüman öldürmüyor,” demiştir. Hz. Osman’sa bıçak darbesiyle şehit edilirken: “Ya Rabbi! Müslümanlar arasından ayrılığı kaldır,” diye dua etmiştir.
Müslüman, diğer Müslümanlara kardeş gözü ile bakmalıdır ve kardeş hizmeti vermelidir. Müslüman Müslüman’la çekişmemelidir. (Enfal:46) Müslümanlar kardeştir. (Hucurat:10)
Peygamberimizin ifadelerine göre:
- “Ey Müslümanlar, kardeş olun.” (Buhari, Nikah:45)
- “Kendiniz için istediğinizi, Müslüman kardeşleriniz için de istemedikçe mümin olmazsınız.” (Buhari, İman:7)
- “Müslüman kardeşini hor görmesi, kişiye kötülük olarak yeter.” (Müslim, Birr:32)
Kur’an’da da emir şudur:
- “Kâfirler birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz de öyle yapmazsanız yeryüzünde fitne fesat çıkar.” (Enfal:73)
Bugünkü sıkıntılarımızın sebebi, caminin dışında aynı yöne yönelmememizdir. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor.
Allah: “Bölük bölük olanlardan olmayın,” diyor. “Müslümanlar kardeştir,” diyor.
Safları düzgün, aralıksız yapamıyoruz. Camide bile aradaki boşluğu doldurmak için yanaşsan “Ne diye üzerime geliyorsun?” der gibi bakılıyor.
Müslüman Müslüman’a eziyet vermeyecek, onun ayıbını araştırmayacak, onunla uğraşmayacak, didişmeyecektir. Müslüman Müslüman’la kardeş olacaktır.
Müslüman Müslüman’a haset etmeyecek, kızmayacak, küsmeyecektir. Öyle mi ya! Herkes herkese küsüyor, kızıyor, kavga dövüş eksik olmuyor.
Yunus; “Sevelim, sevilelim,” diyor. Allah’ın kullarını seveni Allah da sever. Sen Allah’ı seversen Allah seni sevmez mi?
Peygamber (as) şöyle anlatır:
- “Bir Müslüman, bir Müslüman kardeşini ziyaret için yola düşer. Yolda bir melek ona sorar, o da cevap verir:
- Nereye gidiyorsun?
- Bir kardeşimi ziyarete gidiyorum.
- O senin akraban mı? Hayır.
- Onu ziyarette menfaatin mi var?
- Hayır. Ben onu sırf Allah rızası için seviyorum.
Melek ona:
- “Sen onu nasıl seviyorsan, Allah da seni öyle seviyor,” dedi.” (Müslim, Birr:38)
Müslüman Müslüman’ın her zaman savunucusu olmuyor. Gıybeti edilse dinliyor, iftira atılsa “Yaa!” diyor, adeta tasdikliyor, ırzına, namusuna dil uzatılsa susuyor. Hâlbuki peygamber (as): “Bir kimse din kardeşinin ırzını müdafaa ederse, Allah ona hesap sormaz.” (Ramuz el-Ehadis:421/7) buyuruyor.
Allah’ın en çok hoşuna giden şey, farzlardan sonra Müslüman’ın sevindirilmesidir.
Bir hadiste: “Kim bir Müslüman’ın ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir.” (Müslim, Birr:58)
- * *
Bazıları için hayır yapmanın, yardımcı olmanın ve sevap kazanmanın bir anlamı olmuyor. Bir işte kazancı ve menfaati varsa, ona aklı iyi eriyor.
Hâlbuki kriz anı, yangın, deprem, afet ve iflas gibi zor anlar fırsat anıdır. Böyle anlarda ihtiyaç gidermek için insanlar birbirleriyle yarışmalıdırlar. Hayır yarışı yapmalıdırlar. Bir şey yaparken de karşı taraftan bir şey beklenmemelidir. Ne demişler: “Yap iyiliği, at denize, balık bilmezse, Hâlık bilir.”
Kur’an’ın bildirdiğine göre:
- “Hayır olarak harcadıklarınız kendi lehinizedir.” (Bakara:272)
- “Hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine verir.” (Sebe:39)
- “Dünyada ne iyilik yaparsanız, onu Allah katında daha hayırlı, sevap yönü ile daha büyük bulursunuz.” (Müzzemmil:20)
İyilik yapabilecek durumda iken kaçınılıyor, çekiniliyor. Bugün fakir çok, ihtiyaç sahibi dullar, öksüz ve yetimler çok, okuma imkânı olmayanlar çok, sakat, hasta ve zor durumda olan çok. Bu kimselerle zorluklar paylaşılabilir, yükleri azaltılabilir. Bir insanı dilenmeye, hırsızlık yapmaya veya kendini satmaya mecbur etmemek her imkân sahibinin görevidir ve sorumluluğundadır.
Bakın Allah ne diyor: “Hayırda yarışın.” (Bakara:148) Hayır yapmak, Allah’a borç vermektir. Allah karşılığını bol bol verecektir.
Kur’an’da:
- “Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah’a borç verecek yok mu?” (Bakara:245) buyurarak Allah ödünç istiyor.
- “Allah yolunda mallarını harcayanların misali, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki; her başakta 100 dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir.” (Bakara:261)
Cennet iyi işler yapanlar içindir.
Kutsi hadiste: “Bir iyilik işleyene on misli veya daha fazlası verilir.” (H.H.Erdem,
İlahi Hadisler:13+32)
Bir kutsi hadiste de Allah şöyle vaat ediyor: “İman edip iyi işler yapan kullarım için cennette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir kimsenin gönlünden geçirmediği nice nimetler hazırladım.” (H.H.Erdem, İlahi Hadisler:23)
- * *
İmkanı olduğu halde imdat seslerini, çığlıklarını, ağlayanları, sızlananları duymayanlar var. Göz görmüyor, kulak duymuyor, vicdan sızlamıyor. “Ne halin varsa gör,” deniyor. Araya girip biraz yardım destek dense; yemin, yalan, dolan “Yok” diyor. Varlık içinde yokluk çekiyor.
Bu nasıl insanlık? Nasıl zenginlik? Para kazanma hırsı; gözü kör, kulağı sağır, vicdanı duyarsız ediyor. Ben şuna şahit oldum; para meşru kazanılmıyorsa hayra gitmiyor. Cezaya gidiyor, yanıyor, telef oluyor ama meşru yere giymiyor.
Bazı varlık da içki, kumar, kadın derken insanın helakine sebep oluyor.
Bir yandan olabildiğine israf, diğer yandan cimrilik. Allah lütfünden verdiğini böyle olunca kahrından alıyor.
Adam parayı çok seviyormuş. Hayır yaptığını gören biri sormuş:
- “Sen parayı çok seviyordun?” Adam:
- “Evet, paramın dünyada kalmasına gönlüm razı değil, onu benim malım yaptım,” demiş.
Biz acımazsak, bize acınmaz. Biz yardım etmezsek, bize yardım yapılmaz. Kur’an’da:
“Siz hayra ne harcarsanız, Allah size onun yerine başkasını verir.” (Sebe:39) buyrulur. Verince eksilecek, azalacak, fakirleşecek diye akla gelmemelidir.
Peygamber (as) şöyle müjdeliyor:
- “Sadaka, sahibinin elinden çıkınca, ihtiyaç sahibinin eline varmadan beş şey söyler: Azdım beni çoğalttın. Küçüktüm beni büyüttün. Senin düşmanındım, beni kendine dost ettin. Fani idim, beni ebedileştirdin. Daha önce sen beni koruyordun, şimdi ben senin koruyucun oldum,” der.
“Allah’ım bana yardım et, bol hazinenden ver,” diye dua edenler, kendilerinden isteyince; “Allah versin,” deyip geçiyorlar. Yardım etmeye geldi mi; “Merhametten maraz doğar,” diyorlar.
İnsanların derdi ile dertlenme yerine: “Yandım” diyene “Yan”, “Öldüm” diyene “Öl”. “Acıma, acınacak hale gelirsin.” “İyilik etmedim ki; kötülük göreyim.” “İyilik ettiklerinin şerrinden sakın.” Sözleri dilden dile dolaşıyor. Duvarlara asılıyor, hatta arabalara yazdırılıyor. Peygamberimiz: “İnsanlara acımayana Allah da acımaz.” (Tirmizi Birr:16) demiş.
İnsanların hayır dualarını almayan çalışana, enayi gözüyle bakanlar oluyor. İnsan hayatta; ya hayır kapılarını çala çala, yada şer kapılarını çala çala ömrünü tamamlıyor. Ardından bazılarına üzülüp okunuyor, bazılarına da “Ya ölmüş mü?” deyip geçiliyor.
İyilik yapmak için fırsatlar insanın karşısına tekrar tekrar çıkmaz. Hızır kapıyı her zaman çalıp durmaz. Onun için ele geçen fırsatlar kaçırılmamalıdır.
Prof. Dr. M. Esad Coşan Hoca Efendi bir sohbetinde şöyle demişti: “Duydum ki kale diplerinde yatıp kalkan aileler varmış. Eğer böyle evsiz barksız, kış gününde aç susuz, orada burada Müslüman’lar yatıp kalkıyorsa, imanınızı tekrar gözden geçirin. Onlar öyle iken evinizde nasıl sofra kuracak, nasıl yatıp kalkacaksınız? İmanınızı gözden geçirin.”
Peygamberimiz şöyle anlatır: “Kıyamet gününde Allah soracak:
- Benim için ne yaptın, ne getirdin? Kul diyecek ki:
- Namaz, oruç, zekat, hac…
- Bunlar senin için, benim için ne yaptın?
- Senin için ne yapabilirdim Rabbim! Ona cevap:
- Benim kullarım için yapılan, benim için yapılmış, olacaktır.”
- * *
“Fakirden sakın geç, zengine dokun geç.” Kasa, kese dolsun, gerisi önemli değil.
Fakirden iflas edenden kaçınılıyor. Bir şey istemesinden korkuluyor. Halbuki onlara vermek, Allah’a borç vermektir.
Yunus: “Bir miskin gördün ise, Bir eskice verdin ise, Yarın anda sana gele,
Hakk libasın biçmiş gibi.” Der.
Kur’an’da:”Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir. Ayrıca onun çok değerli bir mükafatı da vardır.” (Hadid:11) buyrulur.
Allah bir kutsi hadiste şöyle buyuruyor:
- “Ben hastalandım, halimi sormadın, neden?
- Ya Rabbi! Sen nasıl hastalanırsın, nasıl ziyaret edebilirdim?
- Falan kulum hasta idi, eğer onu ziyaret etmiş olsaydın, beni ziyaret etmiş olacaktın.
- Ben acıktım, beni doyurmadın, neden?
- Ya Rabbi! Sen nasıl acıkırsın, ben seni nasıl doyururdum? Falan kulum açtı, onu doyursaydın beni doyurmuş olacaktın.
- Senden su istedim, bana su vermedin, neden?
- Ya Rabbi! Sen nasıl susarsın, sana nasıl su verebilirdim? Bunun üzerine Cenab-ı Allah:
- Falan kulum susamıştı, ona su verseydin, bana vermiş olacaktın,” buyurarak Allah’ın kullarına yapılan her şeyin Allah’a yapılmış olacağını belirtmiştir.
Ver diyene dönüp bakılmıyor. “Allah rızası için ver,” diyene “Allah versin” demek adet oldu. Vermekten korkuluyor.
Peygamberimizin dilinden: “Sadaka günaha kefarettir. Kabir azabını söndürür. Kazayı, belayı defeder, ömrü arttırır, kötü ölümden korur ve sıkıntıyı giderir. ”
Bir hadislerinde peygamberimiz:
- “Fakire verilen lokma, sahibine beş şeyi müjdeler:
- Azdım, beni çoğalttın.
- Küçüktüm, beni büyüttün.
- Sana düşmandım, beni kendine dost edindin.
- Ben fani idim, beni ebedi kıldın.
- Bugüne kadar sen beni korudun, bundan sonra ben seni koruyacağım.” (İ.Gazali:Ey Oğul)
- * *
Yardım yapan, doğru dürüst yardım yapmıyor. Gösteriş yapıyor, incitiyor, başa kakıyor, gizli yapacağı yerde birbirini çiğnetiyor, yerden toplanan, çamurların içinden ayıklanan şey nasıl yardım olur?
İhtiyaç sahipleri aranıp bulunacak, görüp gözetilecektir. Her insan kendinden daha muhtaç birini mutlaka bulur.
Kırık kalplerin yanında olmak, Allah’a yaklaştıran en güzel amellerdendir. Peygamberimiz: “En hayırlınız, en çok faydalı olanınızdır,” buyurur.
Musa peygamber: “Ya Rab! Seni nerede bulurum?” demiş. Allah: “Beni kırık kalplerin yanında ara.” Cevabını vermiştir.
İnsan kötü de olsa, ona yapılan yardım onu utandırıp, kötülükten vazgeçirebilir. Bir hadiste: “Yaşlıları, düşkünleri gözetin. Onların sayesinde yardım görürsünüz,” buyrulur.
(R.Salihin:314)
Yardım yaparken şu yanlışlıklar yapılmamalıdır:
- Birine, bir kuruma: “Al şu yardımı ne yaparsan yap” denmemelidir. Peygamberimiz: “Kendi elinizle yapın,” demiştir. Oraya vermekle sorumluluktan kurtulunmaz. Fakir araştırılıp, bizzat verilmelidir.
- Yardım bir yere verilmemelidir. Bölünmeli, paylaştırılmalı, daha çok insan istifade ettirilmelidir. Hem Allah hangisini kabul edecek bilinmez.
- Yapılan yardımlarla, sadaka, zekatlarla, onu bunu davet edip, ziyafet çekecek veya binalar yapacak, onlara yerini bulmayacaksa yardım yapılmamalıdır.
- Yardım ölçülü yapılmalıdır. Tembelliğe alıştıran ve dilenciliği arttıracak şekilde yapılmamalıdır.
- Kötü alışkanlığı olana destek olunmamalıdır.
- Yardım, karşı taraftan herhangi bir karşılık beklemeden yapılmalıdır. Mevlana: “Allah için verilen, kabirde ışık olur,” der. Kur’an’da: “Verdiğinizi karşılık beklemeden, teşekkür beklemeden veriniz,” buyrulur. (İnsan:8-10)
- Yardım, görsünler, bilsinler diye gösteriş yaparak yapılmamalıdır. Peygamber (as): “Cömert desinler diye verme, yoksa sürüklenerek cehenneme atılırsın,” diye ikaz etmiştir. (R.Salihin:559) Allah: “Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir,” buyurur. (Bakara:263)
Yardımda rencide etmekten kaçınılmalıdır. Onur kırarak yardım yapılmaz. Kaş yapalım derken göz çıkarılmamalıdır. Mevlana: “Yardım edilen kimse, yardım edenin aynasıdır. Onur kırarak aynayı buğulaştırma,” der.
- İşe yaramayan, ihtiyaç gidermeyecek olan bir şey yardım olarak verilmemelidir. Yenmeyecek, giyilmeyecek ve kullanılmayacak şeyden hayır olmaz. Kur’an’da: “Sevdiklerinizden hayra vermedikçe iyiliğe kavuşamazsınız,” buyrulur. (Al-i İmran:92)
- Yapılan yardım gizli verilmeli, verilen kimse teşhir edilmemelidir. Allah sadakaların gizli verilmesini emreder. “Eğer sadakaları gizli verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır,” buyurur. (Bakara:271)
- Yardımlar, yapılan iyilikler, başa kakılmamalıdır. Allah: “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma,” (Müddesir:6) der.
- “Mallarını Allah yolunda harcayıp da, arkasından başa kakmayan, fakirlerin gönlünü kırmayan kimseler var ya, onların Allah katında özel mükafatı vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.” (Bakara:262)
- “Ey iman edenler! Allah’a ve ahret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle yaptığınız hayırları boşa çıkarmayın…” (Bakara:264) diye emreder.
Başa kakmak; kaşıkla verip, sapı ile göz çıkartmaya benzer. Bu da yapılanın sevabını götürür. Peygamberimiz: “Verdiğini başa kakanla Allah kıyamet günü konuşmaz,” demiştir. (Müslim İman:171)
Yardımda sağ elin verdiğini sol el görmemeli, yoksa Allah ona kıyamet gününde: “Git sevabını gösteriş yaptıklarından iste!” Diyecektir.