HAKLAR VE VAZİFELER

En önemli üç hak var. Allah’ın hakkı, kul hakkı ve hayvan hakkı. Cenab-ı Allah kendi hakkından önce; “Kul ve hayvan hakkı ile huzuruma gelmeyin,” buyurmuştur.

Bu emir tutuluyor mu? Belki de en çok ihmal edilen şeyler. Çünkü insan hep kendisini düşünen bir varlık. Bütün gayreti kendine, hep kendine yontuyor, her şey kendisinin olsun istiyor. Azıcık menfaati için büyük haklar çiğniyor. Nasıl olursa olsun ama ön sırada ve en üstte kendisinin olmasını istiyor. Hak gözetmiyor, hep onun olsun istiyor.

*              *              *

        Hak yemek için yemin bile ediyor. Hak gaspından zevk alıyor. Bunu açıkgözlülük ve üstünlük olarak görüyor. Tilkinin hırsızlığı ile övündüğü gibi övünüyor.

        Hak aranacak adalet, en çok şikâyet konusu. O zaman olanlar oluyor, ölenler ölüyor, kalan sağlar kalanları hallediyor.

        Peygamber (as) şöyle buyuruyor:

  • “Müslüman’ın diğer Müslüman’a malı, ırzı ve kanı haramdır.” (Seçme Hadisler:88)             “Kıyamet günü, gasp ettiğiniz hakları, sahiplerine mutlaka ödeyeceksiniz. Öyle ki boynuzsuz koyun, boynuzlu koyundan hakkını alacaktır.” (R.Salihin:204)
  • “Kim bir karış toprağı haksızlıkla gasp ederse, o yer kıyamet gününde yedi kat olarak boynuna geçirilecektir.” (Age:206)
  • “Kim Müslüman bir kimsenin hakkını yemin ederek ele geçirirse, Allah ona cehennemi vacip, cenneti haram kılar. Biri: o          Ya Resulallah, az bir şey olsa da mı? Deyince:

                       o    Misvak ağacından bir çubuk da olsa. Buyurmuştur.” (Age:214) 

  • *              *

        Ev ev, dükkân dükkân, sokak sokak kendisini ihtiyaç sahibi gösterip, sakat, hasta numaraları ile dilenerek servet biriktirenler ve gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakkını gasp edenler oluyor. 

        Gerçek ihtiyaç sahibi isteyemiyor, dolaşamıyor, yüzsüzlük edemiyor. İşte bu kimseler araştırılarak ihtiyaçları giderilmelidir.

        İşin kötüsü “Allah rızası için” diyerek, insanları zor durumda bırakmalarıdır.

        Peygamberimiz (sav) bu kimseler için şöyle buyurur:

“İnsanların en şerlisi, Allah rızası için diyerek dilenen ve istediği verilmeyen kimselerdir.” (Hadis Ans:13/413)

  • *              *

        “Müslüman’ın malı ortaktır, mülk Allah’ındır,” diyerek onun bunun malından aşıranların yaptığı hırsızlıktır. Hak gaspıdır. 

        Göz hakkı var denerek, başkasının hakkını yiyenler oluyor. Görmek, başkasına ait bir şeyi almayı ve dokunmayı meşrulaştırmaz. Dokunan harama el uzatmış olur. Ele geleni yemek, dile geleni söylemekle Müslümanlık olmaz.

        Bakın ne düşünüyoruz: Adamın biri bir ağaca çıkmış kayısı yiyor. bahçe sahibi çıkıp geliyor ve:

  • “Sen kimsin, kimin malını yiyorsun?” diyor. Adam gayet sakin ve pişkin:
  • “Mülk Allah’ındır,” diyor. Bahçe sahibi kızıyor:
  • “Sen haram helal bilmez misin be adam?” diyor. Bu sefer karşısındaki kızıyor ve şöyle diyor:
  • “Sesini kes, inersem seni bu ağacın dibine gömerim.”

Bunun üzerine bahçe sahibi kızarak baltayı alıyor ve kayısı ağacını doğruyor…

Bende etki yapan bir olay da şöyle:

90 yaşındaki bir adam, bana bir incir uzattı: “Aç ağzını” diyerek ağzıma atıverdi. Ben ağzımı açıp kalmıştım, çocuktum, ağladım. “Bunu unutamıyorum” demişti. Şimdi her şey meydanda, alan da seyrediyor, alamayan da. Çarşı pazardan alınanlar gizlenmiyor, göz hakkı hiç düşünülmüyor.

  • *              *

        Büyüklerimiz file adı verilen, içini gösteren örgülerle pazara gitmezlerdi. İçini göstermeyen kaplar, torbalar kullanırdı. Şimdi her şey açık.

        Balkonda et kızartmazlardı. Bir dul kadın bana; “Komşum akşam balkonda tavuk kızarttı, oğlum dört saat tavuk istedi, ağlaya ağlaya uyudu kaldı,” demişti. 

        Ana babamız başkalarının gözü önünde bir şey yemezler, bize de “Başka çocuklar görür,” diyerek elimize bir şeyler verip sokağa salmazlardı. Meralarda olan ağacın meyvelerini toplamazlar ancak yiyeceğimiz kadarına müsaade ederlerdi.

        Bir husus da; insanlara zarar vermemektir. Ayrıca insan, organlarının yaptıklarından sorguya çekilecektir. Bunun için nazarı değen bir insanın bile bile kıskançlıkla bir insana bakıp rahatsız olmasına neden olması, hak doğmasına sebep olur. 

  • *              *
  • HAK SAHİPLERİ

Hak sahiplerine haklarının verilme, verilmeme konusu önemli bir konudur. Çünkü bu işin affı yoktur. Kıyamet günü hak sahibi hakkını alacaktır. Yani karşı tarafın sevaplarından alacaktır. Sevapları biterse hak sahibinin günahlarından ona verilecek, böylece ödeşilecektir.

İnsan üzerinde emeği geçenlerin hakkı vardır. İhtiyaç sahibinin, komşunun beraber olduklarının hep hakları vardır.

Ana babaya itaat edilmelidir, gönülleri alınmalıdır, ihtiyaçları giderilmelidir. Bu onların hakkıdır.

Eşlerin birbirleri üzerinde hakları vardır. Birbirlerine karşı görevlerini yapmalı, iyi geçinmelidirler.

Çocukların ana babasında hakları vardır. Evlat, vazifelerini yapmayan ana babaların yakalarına yapışacaktır.

Akrabalar birbirlerini gözetmelidir. Akraba gözetilerek hakkı verilmelidir.

Yaşlıların bıraktığı eserlerden, yaptığı işlerden dolayı hakları vardır. Onlar yeni neslin varlık sebebidir.

Fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin varlık sahiplerinde hakları vardır.

Komşunun komşuda hakları vardır. Komşu komşunun ırzından, namusundan bile sorumludur. Peygamberimiz; komşusu, şerrinden emin olmayanı Müslüman saymaz.

Yetimlerin görüp gözetilmesi ve korunması için ciddi emirler vardır. Yetimi itip kakan, onu mağdur eden, mahrum eden çetin bir azapla cezalandırılacaktır.

Dulların korunması, ihtiyaçlarının giderilmesi hakkıdır. 

Misafir hak sahibidir.

Devlet hak sahibidir. Devlet malına zarar vermek, vergi vermemek, kaçak su, elektrik kullanmak, memurun işini tam yapmamasından hak doğar.

Memurun hasta olmadan rapor alması, mazereti olmadan izin alması, hasta olmadan rapor verenin yaptığı iş veballi işlerdir.

Çalışanın, işverenin birbirlerinde hakkı vardır. İşveren çalıştırdığına iyi davranmalı, hakkını tam ve zamanında vermelidir.

Çalışan da dürüst olmalı, aldığı parayı hak etmelidir. Yaptığını tam ve sağlam yapmalıdır. Çalışmayı aksatmamalıdır. Her konuda güven vermelidir.

İşçi, işveren, amir, memur ilişkileri maalesef hak hukuk çerçevesinde değildir.

*              *              *

        Hak doğuran en büyük sebep zulümdür, haksızlıktır, hak çiğnemektir ve zalime fırsat vermek, ona meyletmektir. Allah: “Zulmedenlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur,” diyor. (Hud:113)

        Dövmek, sövmek, hakaret etmek, iftira atmak, borcunu ödememek ve görevini yapmamak zulümdür.

        Gücü yettiği halde zalimin zulmüne mani olmamak zulümdür. Haksızlığa göz yummak, haksızlığa sebep olmak zulümdür. Peygamber (as) diyor ki:

  • “Yalancının yalanını tasdik etmeyen, zalimin yardımcısı olmayan bendendir, ben de ondanım.” (Ramuz el-Ehadis:141/9)

Dünyada yapılacak iş hakkın iadesi ve gönül rızası ile helalleşmektir. Yalnız bu helalleşme, musalla taşına hatta ölüm döşeğine bırakılmamalıdır. Bir vesileyle “Hakkını helal et, Helal olsun” demeyle hak helal olmaz. Hak ne ise geri verilecek, o kişi neyi helal ettiğini bilecektir. Ölüm döşeğinde, musalla taşındaki sözler dil alışkanlığıdır. Kurnazlıkla “Helalleşiveririm” diyenler, böyle helalleşme olmadığı bilmelidir. 

  • *              *

        Önemli bir hak da hayvan hakkıdır. Hayvanla helalleşme, aynı şeyi hayvanın da yapması ile olur. 

        Hayvanı dövmek, aç susuz bırakmak, fazla yük yüklemek, yaratılışının dışında kullanmak, sövmek, lanet etmek, dövüştürmek, keserken acı vermek hayvan hakkına tecavüzdür. Aynı şeylerin kıyamet günü hayvan tarafından kendisine yapılmasını istemeyen, hayvana zulmetmemeli, incitmemelidir.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir