TEBLİĞ İLE SORUMLULUK
İnsanları iyiye, güzele, doğruya çağırmak, peygamber mesleğidir. İnanan her insan kendisi iyi olacak ve başkalarının da iyiliğini isteyecek, iyi olması içinde gayret gösterecektir. Bir insanın iyi olması yeterli değil. Kurtuluş toptan. Sonra cennete yalnız girilmez.
Allah Kur’an’da bize şöyle emreder:
-“Sizden hayra çağıran; iyiliği emredip, kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran: 104)
-“Sen öğüt ver. Çünkü öğüt, müminlere fayda verir.” (Zariyat: 55) “Sen Rabbine davet et.”
(Kasas: 87)
-“Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır.” (Nahl: 125)
İyiliğe çağırma görevi yapılmayınca, sorumluluk doğar. Bu görevin yapılaması ile de sevap kazanılır. Tebliğ edilen güzel şeyler hayata geçirildikçe de sevap devam eder.
Peygamberimiz şöyle anlatır:
-“Bir adama kıyamet günü yakasına biri yapışır. Ona:
-Sen kimsin? Neden yakama yapışıyorsun? Der. Oda:
-Sen beni kötü bir durumda gördüğünde, beni uyarmamıştın. Beni o kötülükten alıkoymamıştın.” der.
Hz. Mevlana idam edilmiş birinin ayaklarına sarılarak ağlamış: “Beni affet. Ben seni arasam, bulsam idamına sebep olan şeyden alıkoysam, sen bu hale düşmezdin.” demiştir.
Olan bitenden herkesin az veya çok mutlaka bir payı vardır. Ya zararını görür veya faydasını görür.
İyilik yapmak gibi iyiliğe sebep olmak da aynı sevabı kazandırır. Cenab-ı Allah şöyle müjde verir:
-“Kim iyi bir işe aracılık ederse, onun da o işten bir nasibi olur. Kimde kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.” (Nisa: 85) Peygamber (a.s) da şöyle buyurur:
-“Allah bir ok yüzünden üç kişiyi cennetlik eder.
1-Allah rızası için oku yapanı,
2-Allah yolunda oku düşmana atanı,
3-Oku atana vererek yardım edeni.” (R. Salihın: 1340)
-“Kim bir hayra sebep olursa, ona da hayrı işleyenin sevabı kadar sevap verilir.” (R. Salihın:
172)
-“Hidayete davet edene kendisine tabi olanların sevabı kadar sevap verilir. Bu onların sevaplarından da bir şey eksiltmez.” (Müslim, İlim: 16) Hz. Ali (r.a)’a şöyle demiştir:
-“Allah’a yemin ederim ki senin vasıtanla bir tek kişiyi Allah’ın hidayete kavuşturması, dünyalık kırmızı develere sahip olmandan daha hayırlıdır.” (Buhari, Nebi: 9) Fayda verecek olan, hayırlı işler, yaşanmadan olmaz.
Müslüman’ın da görevi vardır. Müslüman İslam’ı yaşayacak ve tebliğ edecektir. Allah Resulü şöyle der: “Söyleme yap!” Müslüman kimliği taşıyan güzel insanların İslam’ı yaşamalarını istiyor. İslam’ı yaşamak ve yaşanmasını sağlamak için örnek olmak dini bir görevdir.
Allah şöyle buyurur:
-“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran: 104) Bir başka ayette de:
-“İnsanları Allah’a çağıran, iyi işler yapan ve “ Ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir.” (Fussılat: 33)
Tebliğ görevi Müslüman’ın vazgeçilmez görevidir. Müslüman olmanın gereğidir.
Müslüman’a oturak olmak, pasif davranmak, pısırık olmak yakışmaz.
Her Müslüman kendine sormalıdır:
-Bu güne kadar kimi hayra çağırdım, kimi kötülükten alıkoydum, kimi Allah yoluna davet ettim, hidayetine sebep oldu?
İnsanlara iyilik yaparken ve iyiliğe çağırırken incitmeden, kırmadan, yumuşak ve tatlı söz söylenirse, iyi netice elde edilir. Cenab-ı Allah: “Sen Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır. Onlarla güzel bir şekilde mücadele et.” (Nahl: 125) diye emretmiştir.
“Dağ adamı, hasta eder sağ adamı” demişler. Bir de “Yarım doktor candan, yarım hoca dinden, imandan eder.” denmiştir. Böyle olmamalıdır. Peygamberimiz: “Allah’a ve ahret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun.” (Tirmizi, Kıyamet: 51) demiştir.
Bir hadiste de: “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” (Buhari Cihad: 164) denir.
İnsan zorluk çıkarmadan, güzel bir şekilde, ikna yolu tutulacaktır. Cenab-ı Allah: “İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar.” (İsra: 53) diye emretmiştir. Ayrıca Musa peygambere hitaben: “Firavuna güzel söz söyle.” diye emretmiştir. (Taha: 44) Her türlü hizmet ve iyilik yakın çevreden ve kendi nefsinden başlayacaktır. İnsan elinin altında olup da yetiştiremediği aile fertlerinin hesabı başta sorulacaktır. Ayrıca onlar ana babanın yakasına yapışacak: “Allah’ım bunlardan benim intikamımı al. Bunlar bana görevini yapmadı.” diyecektir. Ana babasından şikâyetçi olacak ve yakalarına yapışacaktır.