ŞEN OLA DÜĞÜN ŞEN OLA

Evliliğe giderken israfsız, günahsız ve vebalsiz düğün yapmıyoruz. Ailenin temelini bataklığın üstüne kuruyoruz. Etrafa da kötü örnek oluyoruz. Yapılan masrafla övünüyoruz.  

Günaha hiçbir zaman izin de olmaz, müsaade de olmaz. Ama bahaneler uyduruluyor. Bazı şeyler günah olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor. “Bu böyle olmaz, olmamalı,” denileni, bir müddet sonra biz yapar hale geldik. 

Günaha girerken başkasını da günaha sokma olayından kaçınılmıyor. 

Düğünlerin olumlu yönleri unutulup, güç gösterisi haline getiriliyor. Alkolle, dansözle, kimin kime sürtündüğü belli olmayan danslarla kutsal aile yuvası kurulamaz.

Peygamberimiz (sav): “Cennetin etrafı nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle, cehennemin etrafı ise nefsin hoşuna giden şeylerle çevrilmiştir.” (Müslim, Cennet:1) buyurur.

Düğünlerde alkol ikram etmek, alkol almak, silah atmak, sokakları birbirine katmak, korna çalarak rahatsızlık vermek gibi taşkınlık ve çılgınlıklar yapmaktan sakınmak gerekir.

Bir hadiste: “Sakın sizden birisi içki bulunan sofraya oturmasın.” (Tirmizi, Edep:43) buyruluyor. Kötülük işlenen ve Allah’a isyan edenlerin bulunduğu yere Allah’ın rahmeti yağmaz, gazabı yağar. 

İş nasıl başlarsa öyle devam eder. Günaha girmemek için etrafa kötü örnek olmamak, yanlış mesaj vermemek, kötü çığır açmamak, etrafı rahatsız etmemek ve kirletmemek, kınanırız düşüncesinden uzak olmak gerekir.

*              *              *

        Üzerimize düşen bir görevi yaparken ölçülü, mantıklı olamadığımızdan fayda da elde edemiyoruz.

        Aşırılığı, gösterişi, israfı adeta seviyoruz. Aşırı harcama ve aşırı istek aile yuvalarını ilk günden yıkıyor. Kırgınlık başta başlıyor.

        Helal haram sınırı gözetilmiyor. Aileler gücünün üstünde altın ve eşya almaya zorlanıyor. Salonlar tutuluyor, israf durumunda ikramlar yapılıyor.

        Paralar saçılıyor, atılan kurşunların hesabı olmuyor. İçirilen içki ile övünülüyor.

        Düğünleri de yozlaştırdık. Çok kötü örnekler sergileniyor. Günahsız, inancımıza, milli geleneklerimize yakışır bir şekilde yapmıyoruz. 

        Çağdaşlık adı ile değişmeye, “El ne der” saplantısına takıldık gidiyoruz. Düğün salonlarının hali bir Müslüman’a yakışıyor mu? Müzik milli değil, eğlence milli değil. Giyim kuşam milli değil. Çılgınlık, günah, yanlışlıklar hepsi bir arada…

        Allah resulünün bir hadisi var: “Allah’a yemin olsun ki, aşırılık ve oyun eğlence üzerine geceleyenler, sabah domuz ve maymun suretinde kalkar. Buna sebep haramı helal saymaları, çalgıcı kadınlar edinmeleri, içki içmeleridir…” (Ramuz el-Ehadis:459/2) diyor.

        İslam’da meşru olmayan zevklere müsaade yoktur.

        Kur’an’da: “Kim iyi bir işe aracılık ederse, onun da o işten nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse, onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.” (Nisa:85) buyurarak olumsuz çığır açmak konusunda Müslümanlar uyarılmıştır.

        Allah resulü: “Nikâhın hayırlısı, kolay olanıdır.” (Ebu Davut Nikâh:31) buyurarak ağır borçlar bırakmayan evliliği tavsiye ediyor.

        Bir hadislerinde de: “Bereketi en çok olan düğün külfeti en az olandır,” buyuruyor. (A.b.Hanbel, Müsnet:6/82)

*              *              *

        Düğün denince gökte merdiven aranıyor. Mazbut insanlar bile koşup gidiyor. Ne işim var benim burada demiyor.

        Düğün salonlarında yapılan dans, başlangıçta cinsi arzuları tatmin için çıkmıştır. Tahrik sebebidir. Yapılan beden hareketleri nefsin dilidir. Ayakta tatmin yoludur. Sarmaş dolaş olmak, normal insanı bile çileden çıkartır. Dans her zaman azdırıcı olmuştur. Hiçbir zaman da yapıldığı salonlarda kalmaz.

        Düğün salonları ne dinimize, ne de milli geleneklerimize uygundur. Onun için komşu hakkı, arkadaş hakkı, akraba hakkı denerek her düğüne gidilmez. Adam gibi düğün yapanın düğününe gidilir, davetine icabet edilir.

        Her düğüne gitmek, oradaki olanları tasvip anlamına gelir ve vebale ortak olunur. Allah:

“Doğrularla beraber olun,” diyor. (Tevbe:119)

        Meşru olmayan, alkol içilen düğüne gittiğini söyleyen birine: “Ne işin vardı orada?” deyince “Mezeleri kurtarıyorum” cevabını vermişti. Böyle düşünenlere peygamberimiz şöyle sesleniyor:

  • “Kendilerine zulmedenlerin bulunduğu yerde bulunmayın.”, “Sakın sizden bizi içki bulunan sofraya oturmasın,” buyuruyor. (Tirmizi, Edep:43) “Yemeğinizi itikadı düzgün olanlar yesin.” (R.Salihin:365) diyor.
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir