Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Sevgisi Nasıl Olmalıdır?
Peygamberi sevmek, Allah’ın emridir : “Habibim deki ; Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Ali İmran :31)
Biz millet olarak kendini, Peygamber sevgisine adamış kimseleriz.
Peygamberin adını duyup da elini göğsüne götürerek salâvat getirmeyenimiz hemen hemen yoktur.
İnsanımızın çoğunun adı, Muhammed, Mehmed, Mahmud, Mustafa’dır.
Peygamberi temsil eden gülü, sevmiş, Gül, Güllü, Güldane, Ayşegül, Güleser, Gülseren olarak kızlarımıza ad olarak vermişiz.
Fatih, elinden gülü eksik etmemiştir.
Yunus :”Gül, Muhammed teridir” demiştir.
Yavuz Sultan Selim, “Hakim’ül-Harameyn “ diye hutbe okunmasına müsaade etmemiş, “Hâdim’ül –Harameyn” okutmuştur.
Sakal-ı Şerifin her yerde gezdirilip, saygı görmesi, “Seyyid” olduğunu iddia edenlerin çokluğu, Mevlidin beş asırdan bu yana zevkle dinlenip okunması, hep O’nun sevgisindendir. İnsanımız O’na âşık, dünya O’na hayrandır.
Hz. Enes şöyle nakletmiştir :
Bir adam Rasûlüllah’a gelerek, “Ey Allah’ın Elçisi, kıyamet ne zaman ?” diye sordu. Efendimiz : ” Kıyamet için ne hazırlığın var ?” buyurdu. Adam : ”Ya Rasûlüllah ! Farz namazlardan, oruçlardan, sadakalardan başka yaptığım fazla bir nafile ibadetim yoktur. Fakat Allah ve Rasûlünü çok severim.”deyince , Rasûlüllah “Sen sevdiklerinle berabersin” buyurdu.(Tac. V, 73)
Bir arkadaşımız Almanya’da çocuğuna babasının adı “İsa” olduğu için İsa adını vermiş. Hastanede doktorlar, hemşireler, ilgi göstermiş ve hediyeler sunmuşlardır.
Bizde çocuğuna Muhammed veya O’nun yerini tutan isimler koyana “Başka ad bulamadın mı?” diyenler oluyor. Ne talihsizliktir.
Mevlâna, Yunus haftası ayıranlar, Peygamberi unutuyor.Peygamber aşkını çıkarın, ne Mevlâna kalır ne de Yunus. Bu Peygamberi unut- turma yoludur.
Kur’an’da ,Peygamberi sevemeyen ahirette ellerini çırparak, “Keşke Peygamber ile birlikte yol alsaydım.Eyvah falanı dost edinmeseydim” diye pişman olacağı haber veriliyor. (Furkan :27-28)
Allah Rasûlü, dünyada en çok sevilen insandır. Kimse O’nun gibi sevilmemiştir.Niceleri unutulmuş gitmiş, ama O, halâ gündemdedir, gönüllerdedir.
Sahabe, hayatı pahasına O’nu korumuş, herkesten çok sevmiştir.O’nun ayağına dikenin batmasına bile razı olmamışlardır.Kocası ve iki oğlu şehid olan kadın :”Peygamber nasıl ?” demiştir. İnandığı için dayak yiyip bayılan , ayılınca ilk sözü :”Peygambere bir şey oldu mu ?” demiştir.
Aşere-i Mübeşşere, Peygamberi çok sevdiği için cennetle müjdelendi.
O, son klavuzdur. Allah’ın da kullarının da sevgilisidir.
“Tek şefaat dilenecek,
Ol Muhammed Mustafa’dır.
Peşi sıra gidilecek,
Yol Muhammed Mustafa’dır.”
Peygamberin yolundan başka yollar, çıkmazdır.
Sahabe O’na sırılsıklam aşıktı. Çünkü O’nun şefaati, kendisini sevenleredir, diyorlardı.
İslâm’ı öğretmeleri için bir muallim heyeti isteyen Hüzeyl kabilesi, gönderilen altı kişilik muallim kafilesini hunharca katletti.İçlerinden Zeyd İbn’ud-Desinne’yi satmak için esir olarak götürmüş- lerdi. Babasını öldürdüğüne karşılık olarak öldür- mek için onu Sayfân İbn-i Ümeyye satın aldı. Öldürmek üzere karşısına diktiği zaman Ebû Süfyan alaylı bir tavırla sordu :
“Sana Allah’ın adını vererek söylüyorum Ya Zeyd, söyle, şimdi senin yerine Muhammed’in elimizde olup O’nun boynunun vurulmasını ve sen de ailenin yanına dönmeyi istemez miydin ? “
Zeyd ona şöyle cevap verdi :
“Vallahi ben ailemin yanında iken Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın ayağına bir diken batmasına bile arzı olamam !” dedi.
Ebû Süfyan, beyninden vurulmuşcasına haykırdı :
“Muhammed’in ashâbının Muhammed’i sevdikleri kadar arkadaşları tarafından sevilen bir kimse görmedim !..”
Peygamber (as)’ın süt annesi, Sevbiye Hatun’dur. Bu hatun, Resulullahın düşmanı Ebû Leheb’in cariyesi idi.
Sevbiye Hatun, Ebû Leheb’e yeğeninin doğum müjdesini haber verince, Ebû Leheb, sırf kavmi asabiyetten dolayı bu câriyeyi âzâd etti. Bu ırkî asabiyetten meydana gelen sevinç bile, Ebû Leheb’in Pazartesi geceleri azabını hafifletmeye yetti.
Ebû Leheb’i ölümünden sonra bir gece rüyada gördüler ve sordular :
- Ya Ebû Leheb, halin nasıl ?
- Cehennemdeyim ; azab içindeyim !.. Ancak Pazartesi geceleri azâbım hafifletiliyor.O gecelerde parmaklarımın arasını emiyorum. Oralardan su çıkıyor, suyu içiyor ve serinliyorum. Çünkü Pazartesi günü Sevbiye koşup bana “O sabah Allah Rasûlünün doğduğunu müjdelemişti ; bende onu azâd etmiştim. Bunun karşılığında Allah, Pazartesi geceleri bana, azâbımı hafifletmek gibi bir ihsanda bulunuyor.”
Peygamberin yoluna dikenler koymuş, peygambere ağır ve kötü sözler söylemiş, Tebbet Sûresi’nde “Ebû Leheb’in iki eli kurusun” denilerek beddua edilen, Ebû Leheb için bir anlık sevincinden dolayı, Rabbim pazartesi günleri azâbını hafifletirse, ya her an peygamberi seven, O’nun yolunda yürüyen kimseler için ne yapacak acaba ?..
O’nu sevmeyen, O’na uymayanın Allah Rasûlünden bekleyeceği bir şey olabilir mi ?
Eğer O’nu severseniz, her an O’nu yanınızda hissederseniz, zaman zaman O’nun kokusunu duyarsınız.Zaman zaman rüyanızda O’nu görürsünüz.
- Hz. Sevban, Allah Rasûlünden birkaç gün ayrı kalmıştı, dayanamadı.
- Ahmed Yesevi, 63 yaşından sonra mezar gibi çukur kazıp ondan sonra hayatını orada geçirmiş, “O’nun yaşamadığı ömrü yaşamam” demiştir.
Her güzelliği bize öğreten O’dur. Onun için peygamberi sevmemiz lâzım.O’nun sevdiğini sevmemiz lâzım.Sevmediğini de sevmememiz lâzım. “Ben Peygamberimi seviyorum.”sözü yeterli değildir.Kur’an’da :”Deki : Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah’ta sizi sevsin, sizi bağışlasın” (Ali İmran :31) buyrulmaktadır.
O’nun yüreğinde hep ümmeti olmuştur. Kıyamette bile ümmetini düşünecektir.Dünyada ne yaptıysa, nelere katlandıysa, hep ümmeti için yapmıştır, ümmetini düşünmüştür.
Bir hadislerinde :”Benden sonra bir takım insanlar gelecek ki, onların her biri beni görebilmek uğruna ehlini ve malını vermeye can atacaklardır.” buyrulmuştur.İşte o kimseler biz olmalıyız.
Sevgili Peygamberimiz :
“Ümmetimin fesada uğradığı bir zamanda sünnetime sarılana şehit sevabı vardır.Benim sünnetime sarılan beni sevmiş olur.Beni seven cennette benimle beraberdir.”demiştir.
Bu ne güzel bir müjdedir.Peygamberin arkadaşlarından Sevban, Peygamberimizi çok severdi.Ondan bir şey duysa en iyi şekilde yapmaya çalışırdı.Bir kaç gün Peygamberi göremediği için üzgündü.Peygamberimiz ona :
- Hasta mısın ? diye sormuş, o da :
- Hayır hasta değilim, seni birkaç gün göre-mediğim için bu hale geldim. Ya ahirette senin makamın ayrı, benim yerim ayrı, orada ayrılığına nasıl dayanırım ? İşte beni üzen bu, deyiverdi.
Bunun üzerine Peygamberimiz :
- Ya Sevban,üzülme, kişi sevdiği ile beraberdir. Buyurunca Sevban’la beraber oradakilerde sevindiler. O sırada Nisâ Sûresi’nin 69. âyeti nâzil oldu. Cenab-ı Allah :”Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse işte onlar Allah’ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlarla, iyilerle ve şehitlerle beraberdirler.Onlar ne iyi arkadaştırlar.” müjdesini vermiştir.
Biri Peygamberimize gelerek sorar :
- Ey Allah’ın elçisi ! Kıyamet ne zamandır ?
Peygamberimizde ona sorar :
- Sen kıyamet için ne hazırladın ?
- Bir şeyim yok, ama Allah’ı ve Peygamberini çok seviyorum. Peygamberimiz :
- Muhakkak sevdiğinle berabersin, buyurdu.
Peygamber (as)’a uymayanlarda zarar görmüştür.
Peygamberimizde bir Cuma hutbesinde özet olarak şöyle demiştir :
“Allah’a ve Rasûlüne itaat eden, muhakkak doğru yolu bulmuştur. Allah’a ve Rasûlüne muhalefet eden de azgınlık ve taşkınlığa uğramış, sapıklıktan sapıklığa düşmüştür.”
Allah’ın elçisi bir gün arkadaşlarına :
- İstemeyenler hariç bütün ümmetim cennete girerler, buyurur.
- Ey Allah’ın elçisi kim istemez ? derler.
–Bana itaat eden cennete girer, itaat etmeyen ise cenneti istememiş demektir, buyururlar.
Peygamberimize uymayanlarda sıkıntıya düşmek, felakete uğramaktan kendilerini kurtaramamışlardır.Adı mescid kuşuna çıkan Salebe’nin Peygamberin emrine muhalefetten sonra uğradığı ceza ve acıklı sonu, ibret alınacak bir olaydır.
Daha sonra Peygamber “Ne olursa olsun benden bir haber gelmedikçe yerlerinizden ayrılmayın “diyerek yerleştirdiği okçular,Müslüman- lardan kaçışan düşmandan kalan ganimetleri topladığını görünce, dünyalık sevdasına düşüp ganimet toplamak için yerlerini terk ettiler.Düşman okçuların yerlerinden ayrıldığını görünce, dönüp saldırıya geçtiler.İbn-i Cübeyr on kişi ile orada kalmış, şehit olmuşlardı.Müslümanlar önden ve arkadan saldırıya uğradı. Peygamberin ölüm haberi yayıldı. Müslümanlar şaşkına döndü. Peygamberin emrine uymamak ve dünya malına yönelmek Müslümanları sıkıntıya sokmuştur.