Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in Adı

            Âlemlerin  Efendisi  dünyaya  gelince,dedesi O’na “ Muhammed ”adını verdi.Duyanlar  “Nereden buldun  bu  adı ?”  dediler. O  da  şu  cevabı verdi :  “Yerdekiler ve göktekiler umarım , O’nu hayırla yâd edeceklerdir.”  

            Diğer  adları da , Ahmed, Mahmud, Mustafa, Habib ve Muhammed’ül Emin’dir.

            Bugüne   kadar   Müslümanlar   edebe  uyup çocuklarına  Muhammed yerine “Mehmet, Mustafa” adlarını vermişlerdir.

            Muhammed adı neden verilmemiştir ?  Pey-gamberimizin  adı yalnız telaffuz edilmez. Hz denir, (sav)  denir,  (as) denir,  duyan  da  salavat   getirir.

            “Muhammed” adını alan,iyi yetiştirilmeli, ona layık olmalı, isme hürmetsizlik edilmemeli, ettirilmemelidir. Ona yapılan hakaret Peygamber  Efendimi ze uzanabilir.

Gazneli Mahmud’un yardımcısının oğlunun adı, Muhammed imiş. Onu her defasında “Muhammed”  diye  çağırmış.Bir gün babasının adı ile “falanın oğlu” diye çağırmış.Bunun sebebi sorulunca da şöyle açıklamış : “Ben  ona  “Muhammed” derken hep  abdestli olmaya dikkat ettim.Babasının adı ile çağırdığım da abdestim yoktu.”

            Peygamberimiz kendisini şöyle  tanımlamıştır:  “Ben Muhammed’im , Mâhi’yim,  yani  Allah be-nim   vasıtamla    inkarcılığı     mahvedecektir.  Ben Hâşir’im,       yani    Allah   kullarını        benim           izimde toplayacaktır.          Ben     rahmet   peygamberiyim,   kahramanlık   peygamberiyim. Ben Mukaffi’yim.Yani bütün insanları Allah  yoluna   yöneltirim. Nihayet  ben insanlığı kemâle erdiririm.” (Müslim, Fazail :126)             Şeyh Galip şöyle seslenmiştir :  

“Sen Ahmed-ü Mahmud-u Muhammedsin Efendim.

Hak’tan    bize    Sultan-ı   Müeyyedsin    Efendim.”

            Rabbi  O’na  : “  Ey    Muhammed !  Biz  seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” demiştir. (Enbiya : 107)   Kur’an’da   Peygamberimizin    adı,

 “Muhammed”  olarak  geçer.  (Bak:Al-i İmran:144 + Fetih: 29 + Ahzab : 40 + Muhammed : 52)

            İncil’de Ahmed olarak geçer :”Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak  geldim.”  demişti İsa Peygamber. (Saf: 6)

            Yunus Emre’de şöyle yalvarmıştır:  

            Canım kurban olsun senin yoluna ,

            Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

            Şefaat eyle bu kemter kuluna,

            Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

            Mü’min olanların çoktur cefası,             Ahirette olur, zevk ü  sefası.

            On sekiz bin âlemin Mustafa’sı,

            Adı güzel, kendi güzel Muhammed.”

Peygamber  (as)   doğduğu   zaman   küfrün geleceğini sarsan olaylar oldu.

            Peygamberimizi yedi gün annesi Âmine emzirdi. İki gün Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe  emzirdi. Daha   sonra   da  Halime’ye   verildi. Halime’nin kocası Hâris şöyle demiştir :

“Halime  bu  çocuğun  ayağı  bize çok uğurlu geldi. O ,evimize ayak bastığından beri hayvanlarımızın sütü, sütümüzün de yağı arttı. Evimize  bere- ket   geldi. Elimiz   genişledi. Ben   bu   çocuk ta bir başkalık seziyorum.”

Halime, iki yıl  Peygamberimizi  emzirdi. Sütten  kesilince  annesine  götürüp  teslim  etmek için yola koyuldu.Fakat O’nun ayrılığına tahammül edemeyip geri getirdi.Üç yıl daha onunla kaldı.

Annesi  Âmine,   yavrusunu  alıp   babasının mezarına ziyarete gitmişlerdi. Orada  rahatsızlandı. Ve  biricik  yavrusunu  son  bir  defa  öptü,  kokladı, yavrusunun yüzüne bakarak ağladı ve  şöyle  dedi:  

“ Her  yeni  eskiyecek, her şey  yok olacak. Ben  de  öleceğim. Fakat  üzülmüyorum. Zira temiz bir  çocuk  dünyaya   getirdim. İnsanlığa  büyük  bir hayır bırakıyorum.”

O,  hayırlılar   hayırlısı   olacaktı. Genç yaşta zulme ,   zalimlere    karşı   mücadele  veren   Hılful Fudul’a   üye   oldu.   Öyle   bir   hayat   yaşadı   ki,

” Muhammed’ül   Emin.”  lakabını  aldı. Düşmanları bile O’na :” Güvenilir Muhammed.” diyordu.

            Peygamber  Efendimiz  6  yaşında  annesini kaybetmiş ,  8  yaşında  da  dedesini   kaybetmiştir. Bundan  sonra  amcası  Ebu   Talib’in   himayesine girmiştir.

            Peygamberimiz 12  yaşında  koyun  gütmüştür.

            Gençliğinde  dürüst  tüccar  örneği vermiştir. O, Arap topluluğunun hiçbir  pisliğine  bulaşmamıştır. O’ndan hiçbir kötülük sadır olmamıştır.

            Peygamberimizin  Hz. İbrahim’in dini üzerine ibadet etmiştir. Yanına  yiyecek  içecek  alır,  toplumun her türlü  sapıklığından uzak mağaraya çekilir, ibadetle meşgul olurdu. 25  yaşındayken mağarada kendisine  peygamberlik  görevi verildi. Aslına O’na bu görev,daha önce verilmişti.

            Peygamberliğin kendisine ne zaman verildiği sorulmuştu. Peygamber (as) şu cevabı vermişti :

            “ Adem, ruh ile ceset arasındayken peygamber idim.”  

            Bunu Adem (as)’da şöyle ifade etmiştir.

Adem (as) hatasından sonra tevbe ederken:

“Muhammed aşkına…” demişti.

            “Sen Muhammed’i nereden tanıyorsun.” diye sorulunca Adem (as) şöyle demiştir :

            “Yaratıldığım zaman gökyüzünde “Lailâhe illallah Muhammedün Rasûlüllah” yazılı olduğunu gördüm.”

            Hz. Muhammed’in peygamberliği , Müslümanlar için hatta bütün insanlık için Cenab-ı Allah’ın bir lütfudur.

Kur’an’da şöyle buyrulur:  

            “And olsun ki içlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan (kötülüklerden ve inkardan) kendilerini temizleyen ,kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir

peygamber göndermekle Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur.Halbuki daha önce onlar, apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Al-i İmran : 164)  

            İbrahim (as) şöyle dua etmişti :

            “Ey Rabbım ! Neslimize kendilerinden bir peygamber gönder ki ,onlara ayetlerini okusun, kitabı öğretsin,onları temizlesin.” (Bakara : 128)  

            İbrahim (as)’ın bu duası , Peygamber(as)’ın gelişi ile kabul edilmiştir.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir