Allah Rasûlü’nün Sorulan Sorulara Verdiği Cevaplar

1-Mûaz b. Cebel (r.a.)’dan:

-‘‘Allah Rasûlü’nün yanında iki kişi kavga ettiler. Biri fazlasıyla öfkelendi.

Allah Rasûlü :

-‘‘Ben iki kelime biliyorum ki onu söylese muhakkak öfkesi giderdi’’  buyurdular.

Mûaz (r.a.) sordu:

-‘‘Nedir o, Ya Rasûlullah?’’

Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Eûzü billâhimine-şeytanirracim.’’ (Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.) (S. H: 125/89)

                                                                      ***

2-‘‘Bir gün Allah Rasûlü’nün ashabı:

-Ya Rasûlullah! Yiyiyoruz ama doymuyoruz’’ derler.

Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘İhtimal ki ayrı ayrı yiyiyorsunuz.’’

-‘‘Evet’’ derler.

Allah Rasûlü (s.a.v.): 

-‘‘Bir arada yiyiniz, besmele çekiniz, o zaman yiyeceğiniz bereketli olur.’’ Buyururlar. (R.S: 2/746) 

                                                                     ***

3-‘‘Bir gün peygamber (a.s.) Ashabı ile sohbet ediyordu. Bir sahabi sordu: 

-Ya Rasûlullah, kıyamet gününde cenab-ı Allah’ı görecek miyiz? 

Peygamber (a.s.) dolunayı göstererek:

-‘‘Siz kıyamet günü bu ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz.’’ Cevabını verdi. (R.S: 1055-Rumuz:135/7)

                                                                     ***

4- Peygamber (a.s.) miraçtan döndükten sonra Ashabı O’na sordu:

-‘‘Miraçta Allah’ı gördün mü Ya Rasûlullah?’’

Peygamber (a.s.) şu cevabı verdi:

-‘‘Dünyada Allah’ı görmek mümkün ve muvafık değildir. O, bir nurdur. Nasıl görebilirim?’’ (H. Ans: 17/1328)

                                                                    ***

5- Hz.Ömer (r.a.) şöyle anlatıyor:

-‘‘Allah Rasûlüne bir grup esir getirilmişti. İçlerinde göğsü sütle dolu olan bir kadın vardı. Sağa sola koşuyor bir çocuk görse onu kucaklıyor, göğsüne basıp emziriyordu.

Bunu gören Rasûlullah (s.a.v.):

-Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına kanaatimiz olur mu? Diye sordu.

-Oradakiler  ‘‘Hayır’’ diye cevap verince Rasûlullah (s.a.v.):

-Bilin ki, Allah’ın kullarına olan merhameti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha fazladır.’’ Buyurdular. (Buhari, Edep: 18)

                                                                   ***

6- Bir bedevi Peygamber (a.s.)’a gelip:

-‘‘Bir adam anılmak için savaşıyor, bir adam övülmek için savaşıyor, bir adam ganimet için savaşıyor, bir adam da ‘kahraman’ desinler diye savaşıyor. Bunların hangisi Allah yolundadır Ya Rasûlullah?’’ Diye soruyor.

Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘Kim Allah adının hakim olması yeryüzüne yayılması için savaşıyorsa, işte o kimse Allah yolundadır.’’ Cevabını veriyor. (Ebu Davud, Cihad: 25/7) 

                                                                  ***

7- Bir gün müşriklerden bir grup Peygamber (a.s.)’a şöyle soruyorlar:

-‘‘Rabbini bize anlat, tarif et.’’

Allah Rasûlü (s.a.v.)’e ihlas sûresi nazil oluyor. Onlara cevap olarak ihlas sûresini okuyor.

(De ki: O, Allah’tır. Bir tektir. O hiçbir şeye muhtaç değildir. Her şey O’na muhtaçtır. O Allah doğurmamıştır, doğrulmamıştır. Hiçbir şey O’nun dengi ve benzeri değildir.) (H. Ans: 3/892)

                                                                 ***

8- Hz.Peygamber (S.a.v.) şöyle buyuruyor:

-‘‘İki şey vardır, gerekli kılıcıdır.

Bunu duyan biri soruyor:

-Ya Rasûlullah, bu iki şeyden maksat nedir? 

Allah Rasûlü şu cevabı veriyor:

-Kim Allah’a ortak kılmış olarak ölürse, bu kimse ateşe girecektir. Kimde Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse, o da cennete girecektir.’’ (Müslim, İman: 151)

                                                                ***

9- Ebu Hûreyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

‘‘Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Allah-u Teala: Her kim benim veli kullarıma düşmanlık ederse, ben ona harb açarım. Bir kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir amel ile yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetle de yaklaşır, bende onu severim. Bir kere de onu sevdim mi artık ben o kulumun işten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı, olurum. (Kötü şeyleri duymaktan, kötü şeyleri görmekten, kötülüğe el uzatmaktan, kötü yerlere gitmekten onu korurum)! O kulum eğer benden bir şey isterse, onu veririm. Bana sığınırsa muhakkak onu himaye ederim.’’ (Buhari, R.S: 387)

                                                                    ***

10- Enes (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

‘‘Kur’an’dan Allah Rasûlüne soru sormayı yasaklamıştık. Bunu bilmeyen bir çöl bedevisi gelip Rasûlullah’a şöyle bir soru sordu:

-Ey Muhammed senin peygamber olduğunu söylüyorlar doğru mu?

Allah Rasûlü (s.a.v.):

-Doğru söylemişler, demesi üzerine adam sordu, Rasûlullah cevap verdi.

-Göğü kim yarattı?

-Allah.

-Yeri kim yarattı?

-Allah.

-Dağları içindekilerle yaratan kimdir?

-Allah.

-Her şeyi yaratan, seni peygamber olarak mı gönderdi?

-Evet.

-Gündüz gece beş vakit namaz kılmamızı Allah mı emretti?

-Evet, doğru.

Adam zekat, hac konusunda sorular sordu. Cevabını alınca şöyle söyledi:

-Seni peygamber olarak gönderene yemin olsun, bunlardan ne fazlasını ne de eksiğini yaparım.’’

Bunun üzerine Allah’ın elçisi şöyle buyurdu:

-Bu adam eğer doğru söylüyorsa cennete girer.’’ (B. H. Kül: 1/46)

                                                                   ***

11- Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

-‘‘Size çullanmak üzere yabancılar, sofraya üşeşenler gibi birbirini çağırarak üzerinize gelecekler. Oradakiler:

-‘‘Ya Rasûlullah, o gün sayıca az oluşumuzdan mı?’’ Diyorlar.

Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘Hayır. Bilakis o gün siz sayıca çok olacaksınız. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çöpler gibi olacaksınız. Ağırlığınız olmayacak. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalbinize zaaf koyacak.’’

-‘‘Zaaf nedir, Ey Allah’ın elçisi?’’ Dediler.

-‘‘Zaaf, dünya sevgisi, ölüm korkusu.’’ Buyurdu. (Ebu Davud, Melahim: 5/4297)

                                                                   ***

12- Hz.Enes (r.a.) nakletmiştir:

‘‘Allah Rasûlünün yanında bir adam vardı. O sırada yanlarından bir adam geçti. Peygamber (a.s.)’ın yanındaki şöyle dedi:

-Ey Allah’ın elçisi! Ben şu geçeni seviyorum.

Allah Rasûlü sordu:

-Peki bunu ona söyledin mi?

-Hayır, deyince:

-Onu bunu söyle. Buyurdu.

Adam, o kişiye yetişti. ‘‘Seni Allah için çok seviyorum.’’ Dedi. O kişi de:

-‘‘Kendisi adına beni sevdiğin de seni sevsin’’ diye mukabele de bulundu. (Ebu Davud, Edep: 5125)

                                                                  ***

13- Allah Rasûlü genç sahabilerle daha çok ilgilenmiştir. Bir gün Abdullah b. Abbas’a şu öğüdü vermiştir:

-‘‘Delikanlı sana bazı şeyler söyleyeceğim; Allah’ın hakkını koru ki, Allah da seni korusun. Allah’ın hakkını gözet ki, onu hep yanında bulasın. Bir şey istediğinde Allah’tan iste. Yardım dilediğinde Allah’tan iste. Şunu bilmelisin ki bütün âlem bir konuda senin yararına bir şey yapmak için bir araya gelse ancak Allah yazmışsa sana destek verebilirler. Yine bütün âlem sana zarar vermek için bir araya gelse, ancak Allah yazmışsa sana zarar verebilirler. Zira kalemler kaldırılmış, sayfalar kurumuştur.’’ (Tirmizi, Kıyame: 59)

                                                                 ***

14- ‘‘Bir gün Allah Rasûlü (s.a.v.) Muaz b. Cebel ile yolculuk yaparken ona sorar:

-Ya Muaz! Sen Allah’ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun? 

Muaz:

-‘‘Allah Rasûlü daha iyi bilir.’’ Cevabını verdi. 

Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Allah’ın kulları üzerindeki hakkı kulların O’na ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise kendisine ortak koşmayan kimselere azab etmemesidir.’’ (Buhari, Cihad: 46)-(Müslim, İman: 48-49)

                                                                 ***

15- Peygamberimiz (s.a.v.) birgün Ashabı ile otururken şunları söyledi:

-Allah’ın şehit ya da peygamber olmayan öyle kulları vardır ki, kıyamet günü Allah’a olan yakınlıkları nedeniyle peygamberler, şehitler onlara gıpta ederler.

Ashabı merakla sordular:

-Bunlar kimdir Ya Rasûlullah?

Allah Rasûlü şöyle buyurdular:

-‘‘Bunlar akrabalık ya da maddi menfaatleri olmadan sırf Allah için birbirini seven insanlardır. Onların yüzlerinde bir nur vardır. Ve onlar hidayet üzeredirler. İnsanlar telaşa düştüklerinde onlar, korkuya kapılmazlar. İnsanlar üzülürken onlar üzülmezler.’’ Dedikten sonra Rasûlullah şu ayeti okudu: 

-‘‘Haberiniz olsun. Allah’ın sevgili kullarına korku yoktur. Onlar üzüntüde çekmeyeceklerdir.’’ (Yûnus sûresi: 62)

                                                              ***

16- Hz.Ali (r.a.)’a bir adam gelerek:

-‘‘Allah’ın elçisinin sana söylediği sır nedir Ya Ali? Diye sorar. Hz.Ali (r.a.) öfkelenir ve der ki:

-Rasûlullah (a.s.) halka gizlediği hiçbir şeyi bana sır olarak vermedi. Yalnız bana dört şey söyledi.

Adam:

-Nedir onlar bana söyler misin? Dedi.

Hz.Ali (r.a.) cevap verdi:

1-Allah’tan başkasının adına kurban kesene Allah lânet etsin. 

2-Ana babasına lânet edene Allah lanet etsin.

3-Bid’atçıyı himaye eden Allah lânet etsin.

4-Tarlasının sınırını değiştirene Allah lânet etsin. (Hadis Ans: 14/5358)

                                                                    ***

17- Hz.Ömer (r.a.) Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu anlatıyor:

-‘‘Sizden önce yaşayanlar arasında Kifl adında biri vardı. İhtiyaç sahibi bir kadına gelerek kadına bir miktar para vererek çirkin teklifte bulundu. 

Kadın bu istek karşısında titreyerek ağlamaya başladı. 

Adam kadına:

-‘‘Niye ağlıyorsun?’’ Diye sorunca kadın:

-‘‘Ben hiç böyle bir şey yapmadım. Buna sebep fakirliğimdir.’’ Dedi.  

Adam:

-‘‘Sen şimdi Allah korkusundan mı ağlıyorsun? Ben Allah’tan korkmaya daha layıkım! Haydi git. Verdiğim parada senin olsun. Allah’a yemin olsun ki, bundan sonra ben Allah’a hiç asi olmayacağım!’’

   Adam o gece öldü. Sabah kapısında şu yazılı idi: 

‘‘Allah Kifl’i mağfiret etti!’’

Halk buna şaşırdı. Allah o zaman ki peygamberine durumu vahyedince şaşkınlıkları gitti. (Tirmizi, Kıyame: 2498) 

                                                                  ***

18- Hadisi Hz.Ömer (r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Allah Rasûlü (s.a.v.) buyurdu ki:

-Sizden önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktılar. Akşam gecelemek için bir mağaraya sığındılar. Yağmur yağdı, dağdan bir kaya mağaranın kapısını kapattı. Aralarında şöyle dediler:

-‘‘Bizi buradan salih amellerimizi şefaatçi kılarak Allah’a yapacağımız duamız kurtarabilir.’’

Birisi şöyle diyerek dua etti:

-‘‘Benim yaşlı bir anam bir adam vardı. Ben her işimden önce onlarla ilgilenir, onları yedirir-içirir, ihtiyaçlarını görürdüm. Birgün eve geç geldim. Onlar uyumuştu. Elimde süt ile onlar uyanıncaya kadar başlarında bekledim, böylece şafak söktü.

Ey Allah’ım Bunu senin rızan için yaptım. Bizim önümüzü kapatan bu kayadan bizi kurtar.’’

Kaya biraz açıldı ama çıkmaları kadar değildi.

İkincisi şöyle diyerek dua etti:

-‘‘Ey Allah’ım! Ben amca kızımı çok seviyordum. Onunla olmak istedim ama bana yüz vermedi. Ama kıtlık oldu fakir düştü, bana baş vurdu. Onun ihtiyaçlarını karşıladım, benimle olmasını teklif etti. Bana Allah’tan korktuğunu söyledi. Ben senin rızan için ona dokunmadım. 

Eğer benden razı olduysan bizi bu durumdan kurtar.’’ Dedi. Kaya biraz daha açıldı.

Üçüncüsü de dedi ki:

-‘‘Allah’ım! Benim işçilerimden biri ücretini almadan gitti. Bende onun ücreti ile bir koyun aldım. Yıllar geçti koyunlar sürü haline gelmişti ki, adam çıkageldi.

Benden alacağını istedi. Ona durumu anlattım, bu sürü senin al götür’’ dedim, aldı götürdü.

‘‘Allah’ım! Eğer benden razı olduysan bizi bu durumdan kurtar’’ dedi. 

Kaya açıldı, onlar da yollarına devam ettiler. (Buhari, Enbiya: 50)

                                                                 ***

19- Ebu Hûreyre (r.a.) nakletmiştir:

-‘‘Rasûlullah (s.a.v.) şöyle anlattı:

-İsrailoğullarından üç kişi vardı. Allah onları imtihan etmek istedi. Biri kel, biri alatenli, biri de kördü. 

Allah, insan kılığında bir melek gönderdi.

Melek önce alatenliye:

-‘‘Ne istersin?’’ dedi.

-‘‘Cildimin güzel olmasını isterim.’’ Dedi.

Cildi güzel oldu. Melek tekrar sordu:

-‘‘Hangi maldan istersin?’’ dedi. O da:

-‘‘Develerim olsun isterim.’’ Dedi.

Ona hamile bir deve verildi.

Melek kel olanın yanına geldi. Ona:

-‘‘Ne istersin?’’ diye sordu. O:

-‘‘Güzel saçlarım olsun isterim’’ dedi. Ona güzel saçlar verildi. Melek tekrar sordu:

-‘‘Hangi mal senin olsun istersin?’’ dedi. 

Adam:

-‘‘Sığırlarım olsun isterim’’ dedi. Onada hamile inek verildi.

Melek âmâ olana geldi ve sordu:

-‘‘En çok ne istersin?’’

-‘‘Gözlerimin görmesini isterim.’’ Dedi. Melek gözlerinin açılmasını sağladı. Tekrar sordu:

-‘‘Daha çok hangi malın olsun istersin?’’ dedi. Adam:

-‘‘Koyunlarım olsun isterdim.’’ Dedi. Onada hamile koyun verildi.

Bu hayvanlar yavrulayıp çoğaldı. 

Melek tekrar cildi güzelleşen adama geldi. 

-‘‘Ben fakir bir yolcuyum. Bana sana güzel bir cild ve develer veren Allah için bir deve ver de yoluma devam edeyim.’’ Dedi. 

Adam, birçok bahane ile isteğini reddetti, ‘‘veremem’’ dedi.

Melek ona eski fakirliğini ve halini anlattı. ‘‘Allah, sana güzellik verdi, mal verdi’’ dedi. Adam, meleği tersledi;

-‘‘Bu mal bana atamdan kaldı’’ dedi. Melek:

-‘‘Eğer doğru söylemiyorsan Allah seni eski haline döndürsün.’’ Dedi. 

Melek ondan ayrılıp kel olanın yanına geldi. Onada aynı şeyleri söyledi. Ondan yardım istedi. Kel olan da meleğin isteğini reddetti. 

Melek:

-‘‘Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski haline çevirsin.’’ Dedi. Âmâ olanın yanına geldi:

-‘‘Ben ihtiyaç sahibi bir yolcuyum. Yoluma devam edebilmem için sana gönül açıp mal veren Allah için yardım et!’’ dedi. 

Adam:

-‘‘Benim gözlerim görmüyordu, gözümü açan, fakirdim, bana mal veren Allah için istediğini al!’’ dedi. Melek:

-‘‘Malın senin olsun. Sizler imtihan olundunuz. Senden razı olundu.’’ Dedi. Diğer ikisi eski hallerine döndü. (Müslim, Zühd: 10)

                                                                     ***

20- Kâb (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

-‘‘Rasûlullah (s.a.v.) yanımıza gelmişti. O’na dedik ki:

-Ey Allah’ın Rasûlü! Sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Fakat sana nasıl salât okuyacağımızı bilmiyoruz.’’ Dedik. 

Allah’ın Rasûlü şöyle buyurdu:

‘‘Allahümme salli alâ Muhammed ve alâ âli Muhammedin. Keme Salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahime inneke hamidün mecid.’’ Dersiniz. 

Anlamı:

(Allah’ım, İbrahime ve yakınlarına rahmet ettiğin gibi Muhammed’e ve O’nun evlât ve yakınlarına da rahmet et, muhakkak ki sen övülmeye layık ve yüce şân sahibisin.) (Buhari-Müslim) 

                                                                  ***

21- Abdullah İbn Hişam (r.a.) şöyle demiştir:

-‘‘Biz oturuyorduk. Rasûlullah (s.a.v.) Ömer (r.a.)’ın elini tutmuştu. Bu sırada Ömer (r.a.):

-‘‘Ey Allah’ın Rasûlü! Nefsim hariç sen bana her şeyden daha sevgilisin.’’ Dedi. 

Rasûlullah ona:

-‘‘Allah’a yemin ederim ki, ben sana nefsinden de sevgili olmadıkça iman etmiş olmazsın (imanın eksiktir). 

Ömer (r.a.):

-‘‘Seni nefsimden de çok seviyorum Ya Rasûlullah!’’ dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘İşte şimdi kâmil iman sahibi oldun Ya Ömer’’ buyurdular. (Buhari, Eyman: 3)

                                                                 ***

22- Ebu Hûreyre (r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Bir gün Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu:

-Bütün ümmetim cennete girerler; yalnız istemeyenler müstesna!’’ buyurdu. 

-‘‘Ya Rasûlullah kim istemez?’’ Denildi. 

Allah Rasûlü:

-‘‘Bana itaat eden cennete girer; dinlemeyen istememiş demektir.’’ Buyurdu. (R. S: 158)

                                                                ***

23- Ebu Musa el-Eşâri (r.a.) nakletmiştir:

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘İnsan sevdiği ile beraberdir.’’

Denildi ki:

-‘‘Ya Rasûlullah bir adam kavmini sever. Fakat onlar derecesine varamazsa ne buyurursunuz?’’

Allah Rasûlü (s.a.v.) şu cevabı tekrarladı:

-‘‘İnsan sevdiği ile beraberdir.’’ (Age: 367)

                                                               ***

24- Enes (r.a.) şöyle demiştir:

Bir bedevi Peygamber (s.a.v.)’e:

-‘‘Kıyamet ne zaman?’’ Diye sordu:

-Allah Rasûlü ona:

-‘‘Kıyamet için ne hazırladın?’’ Diye sordu.

Adam:

-‘‘Allah’ı ve Rasûlü’nü çok seviyorum.’’ Dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘Öyle ise sevdiğin ile berabersin.’’ Buyurdu. (Age: 368)

                                                                  ***

25- Ebu Hûreyre (r.a.) rivayet etmiştir:

Peygamber (a.s.) bir gün Medine Kabristanına gelip:

-‘‘Ey Mü’minlerin yurdu! Size selam olsun. İnşallah bizde size katılacağız. Kardeşlerimi görmeyi isterdim.’’ Buyurdu. 

Oradakiler:

-‘‘Ya Rasûlullah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?’’ dediler.

Peygamber (a.s.):

-‘‘Siz benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır.’’ Buyurdu.

Ashab:

-‘‘Ya Rasûlullah! Henüz gelmemiş olan kardeşlerinizi nasıl tanıyacaksınız?’’ dediler.

Allah Rasûlü:

-‘‘Bir kimsenin aynı olan atlar arasında alnı ve üç ayağı ak bir atı bulunsa, onu tanımaz mı?’’ diye cevap verdi.

Ashab:

-‘‘Evet.’’ Dediler.

Allah Rasûlü:

-‘‘Öyle ise kardeşlerimiz yüzleri, el ve ayakları abdest nuru ile parlak olarak geleceklerdir. Bende onları havuz başında bekleyeceğim.’’ Buyurdu. (Age: 1033) 

                                                                   ***

26- Bir gün Allah Rasûlü ashabına namaz kıldırdı. Ashabına dönerek gözleri yaşartan güzel ve tesirli öğüt verdi. Bir adam:

-‘‘Ey Allah’ın Rasûlü bu bize veda eden birinin öğüdü gibi geldi. Bize tavsiyen nedir?’’ dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘Size Allah’tan korkmanızı, dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Bir Habeşli köle bile başınıza geçse ona itaat etmelisiniz. Çünkü benden sonra yaşayanlar birçok ihtilaflar göreceklerdir. Onun için benim sünnetime hidayete ermiş râşit halifelerinin sünnetine sarılın. Azı dişinizle sımsıkı ısırır gibi sarılın. Sonradan icad edilmiş şeylerden uzak durun. Çünkü sonradan icad edilmiş her şey bid’attır. Her bid’at da sapıklıktır.’’ Buyurdu. (B. H. Ans: 1/127)

                                                                 *** 

27- Ubey İbn Kâb (r.a.) rivayet etmiştir:

-‘‘Bir defasında gecenin üçte biri geçince Allah Rasûlü uyanıp kalktı ve şöyle buyurdu:

-Ey İnsanlar! Allah’ı zikrediniz. Yeri oynatan birinci ve ikinci sur üflenecek. Ölüm bütün şiddetiyle gelip çatacak.’’

Ubey (r.a.):

-‘‘Ya Rasûlullah! Ben sana çok salavat getiriyorum. Acaba ne kadar getireyim?’’ der. 

Peygamber (s.a.v.):

-‘‘İstediğin kadar.’’ Der. 

Ubey (r.a.):

-‘‘Dualarımın dörtte biri kadar getirsem olur mu?’’ der. Cevap:

-‘‘Dilediğin kadarını ayır.’’ Olur.

-‘‘Dualarımın yarısını ayırayım olur mu?’’ der. 

Allah Rasûlü:

-‘‘İstediğin kadar.’’ Der. Ubey (r.a.):

-‘‘Üçte ikisi yeter mi?’’ diye sorunca Allah Rasûlü (s.a.v.):

-‘‘İstediğin kadar. Ama arttırırsan senin için hayırlı olur.’’ Der. Ubey (r.a.):

-‘‘Duamın tamamında salavat getirirsem nasıl olur?’’ der. 

Allah Rasûlü şu cevabı verir:

-‘‘O zaman Allah, bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını bağışlar.’’ Buyurur. (Tirmizi, Kıyame: 23)

                                                                    ***

28- Bir sahabi, Hz.Ali (r.a.)’a birilerinin camide lüzumsuz konuşmalar yaptığını söylüyor. Hz.Ali (r.a.) öfkeleniyor ve Peygamber (a.s.)’ın şöyle söylediğini naklediyor:

-‘‘Haberiniz olsun bir fitne çıkacak.’’ Ben sordum:

-‘‘Bundan kurtuluş yolu nedir Ya Rasûlullah?’’

Buyurdu ki:

-‘‘Allah’ın kitabına uymaktır. Onda öncekilerin ve sonrakilerin, sizden sonra kıyamete kadar gelecek fitneler, kıyamet haberleri mevcuttur. O, hak ile batılı ayırt eden ölçüdür. O’nda boş bir şey yoktur. Kim akılsızlık edip O’na inanmaz ve O’nunla amel etmezse, Allah onu helak eder. Kim O’nun dışında hidayet ararsa onu sapıtır. O, doğru yoldur. O’nun tekrarı usandırmaz. O, öyle bir kitaptır ki, cinler işittikleri zaman şöyle demekten kendilerini alamadılar: ‘‘Biz hiç duyulmadık tilavet dinledik. Bu doğruya götürmektedir. Biz ona inandık.’’ (Cin sûresi:1) Kim ondan haber verirse doğru söyler. Kim onunla amel ederse mükafata nail olur. Kim onunla hüküm verirse adaletle hükmeder. Kim O’na çağrılırsa doğru yola çağrılmış olur. Bunları öğren!’’ (H. Ans: 2/412) 

                                                               ***

29- Ebu Hureyre (r.a) nakletmiştir:

Rasulullah (s.a.v) orduyu sefere hazırladı. Askerlere Kur’an okumalarını söyledi. Bir gence:

– Kur’an’dan ne biliyorsun? Diye sordu. O:

-“Falan sureleri biliyorum, bir de Bakara suresini biliyorum” cevabını verdi.

Allah Rasulu:

-Yani sen Bakara suresini biliyor musun? Dedi. Genç:

-“Evet” dedi.

Rasulullah (s.a.v) ona:

-“Seni kumandan tayin ettim.” Dedi.

Ashabtan biri:

-“Bakara suresini ezberleyememenin sebebi, onun hükümleri ile amel edemem korkusundandı.” Dedi. Allah Rasulu şunları söyledi:

-“Kur’an’ı öğrenin ve onu okuyun. Öğrenip okuyan kimsenin durumu, içi misk dolu bir kutu gibidir; her tarafa koku yayar. Kur’an’ı öğrendiği halde ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca bağlanmış hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir” buyurdu. 

(H.Ansiklopedisi:2/442)

                                                                      ***

30- Ebu Said (r.a) nakletmiştir:

-Rasulullah bir gün ashabına sordu:

-Sizden biri bir gecede Kur’an’ın üçte birini okumaktan aciz midir? Dedi.

-Buna hangimiz güç getirebilir ey Allah’ın Rasulu? Dediler.

Allah’ın Rasulu (s.a.v):

-“İhlas suresi Kur’an’ın üçte biridir.” Buyurdular. (Ebu Davud,Vitir:18)

                                                                 ***

31- Yezid İbnu Seleme (r.a) anlatıyor:

-“Ey Allah’ın Rasulu! Ben senden çok hadis işittim. Ancak sonra işittiklerimin öncekileri unutturacağından korkuyorum. Bana hepsinin yerini tutacak bir şey söyle” dedim.

Allah’ın Rasulu (s.a.v) bana şunu söyledi:

-“Bildiklerinle Allah’a karşı muttaki ol bu sana yeter.” Buyurdu. (Tirmizi,İlim:2684)

                                                                 ***

32- Rasulullah (s.a.v) Muaz’ı Yemen’e vali olarak gönderirken şöyle sormuştur:

-Sana bir dava geldiği zaman nasıl hükmedeceksin?

Muaz (r.a): 

-Allah’ın kitabı ile hükmedeceğim, cevabını verir.

Allah’ın Rasulu (s.a.v) tekrar sorar:

-Ya Allah’ın kitabında bulamazsan?

-Rasulunun sünneti ile hükmedeceğim, der.

Allah’ın Rasulu (s.a.v) bu defa:

Ya onlarda da bulamazsan ne ile hükmedeceksin? Diye sorar. 

Muaz (r.a):

-Kendi görüşüme göre hükmedeceğim, der.

Bu cevap üzerine Allah’ın elçisi memnun olur ve bundan dolayı Allah’a hamd eder. (H.Ansiklopedisi:13/4896)

                                                                   ***

33- Uhud günü Ensar Rasulullah (s.a.v)’e gelerek:

-Ya Resulullah! Şehid olanlarımız oldu ne buyurursunuz? Derler.

Allah Rasulu (s.a.v):

-Kabirleri derin kazın ve geniş tutun, buyurur.

Ashab-ı Kiram:

-Hangisi öne konsun Ya Rasulullah? Derler.

Allah Rasulu (s.a.v):

– “Kur’an’ı daha çok bileni,” buyururlar. (H.Ansiklopedisi:15/5460)

                                                                  ***

34- Tebük seferine giderken Rasulullah (s.a.v) Umâre (r.a)’a sancağı teslim etmişti. 

Biraz sonra Zeyd b. Sabit (r.a)’ı görünce sancağı Umâre’den alıp Zeyd’e vermiş, onun taşımasını istemişti.

Umâre (r.a) biraz kırılır gibi oldu ve: 

-Ya Rasulullah! Bana kızdınız mı? Dedi.

Peygamber (a.s): 

-“Hayır kızmadım. Sizde Kur’an’ı tercih ediniz. Zeyd Kur’an’ı senden daha çok ezberlemiştir. Burnu kesik zenci köle bile olsa Kur’an’ı daha çok ezberlemiş olan kimse başkalarına tercih edilir.” Buyurur.

                                                                      ***

35- Hz. Ömer (r.a) şöyle anlatmıştır:

-Bir gün Allah Rasulu sohbet ederken bir adam çıkageldi. Beyaz elbiseli, siyah saçlı biriydi. Kimse onu tanımıyordu, uzaktan gelmiş gibiydi. Ama üzerinde hiçbir yolculuk belirtisi yoktu. Peygamberimiz’in yanına oturdu ve:

-Bana İslam’ı anlat,dedi.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şahitlik etmen; Namaz kılman, zekat vermen, Ramazan orucu tutman ve Eğer gücün yetiyorsa haccı yerine getirmendir.” Dedi.

Gelen kişi:

-Doğru söyledin, dedi. Ve tekrar:

-Bana imanı anlat, dedi.

Allah Rasulu (s.a.v):

-“İman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmandır.” Buyurdu.

Adam yine doğru söyledin dedi. Hem sordu hem tasdik etti, ashab biraz şaşırdı. 

Tekrar sordu:

-Bana ihsanı anlat, dedi.

Allah Rasulu (s.a.v):

-“İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na kulluk etmendir. Çünkü sen O’nu görmesen de O, seni görmektedir.” Buyurdu.

Peygamber (a.s) Hz.Ömer’e:

-“O, Cebrail idi size dininizi öğretmeye gelmişti.” Buyurdular. (Buhari,İman:37) – (B.H.Kül:1/36)

                                                                      ***

36- Abdullah İbnu Abbas (r.a) rivayet etmiştir:

Allah Rasulune bir grup insan gelmişti.

Peygamber Efendimiz:

-Bunlar kimlerdir? Diye sordu.

-“Rebialılar” dendi. Allah Rasulu:

-“Hoş geldiniz. İnşallah bu ziyaretten memnun kalırsınız” dedi.  Gelenler:

-“Ey Allah’ın Rasulu! Biz uzaktan geliyoruz. Aramızda kafir kabile olduğundan şimdi gelebildik. Bize öyle bir amel emret ki bu ameli geride bıraktıklarımıza da öğretelim hem de bu amel sayesinde cennete girelim” dediler.

Bunun üzerine Allah Rasulu onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı.

Başta onlara Allah’a iman etmeyi emretti. Daha sonra da:

-İman nedir biliyor musunuz? Diye sordu.

Onlar:

-Allah Rasulu daha iyi bilir, dediler.

Allah Rasulu (s.a.v):

-“Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasulu olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucu tutmak, harpte elde edilen ganimetten beşte birini ödemenizdir” buyurdu. (Buhari, İman:40)

                                                                   ***

37-Uhud Savaşından önce silahlı biri geldi.

Allah Rasulune şöyle dedi:

-Ya Rasulullah! Hemen savaşa katılayım da sonra mı iman edeyim yoksa önce iman edip sonra mı savaşa katılayım? 

Allah Rasulu (s.a.v):

-Önce Müslüman ol sonra savaşa katıl, dedi. 

Adam Müslüman oldu, savaşa katıldı ve şehit oldu. Bunun üzerine Allah Rasulu:

-“Az iş yaptı, çok kazandı.” Buyurdu. (Buhari,Cihad:13)

                                                                      ***

38-Savaşı hazırlık yapıldığı sırada bir adam Allah Rasulune gelerek şöyle bir soru sorar:

-Ben Müslüman olup Allah yolunda şehit olsam, Allah benim günahlarımı bağışlar mı?

Peygamber (a.s) şu cevabı verir:

-Evet, İslam geçmişi temizler. (R.S.:1318)

                                                                     ***

39- Esma binti Yezid (r.a) rivayet etmiştir:

Allah Rasulu bir gün bize şöyle dedi: 

-Size en hayırlınızı bildireyim mi?

Oradakiler:

-“Evet bildir Ey Allah’ın Rasulu” dediler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: 

-“Sizin en hayırlınız, görüldükleri zaman aziz ve celil olan Allah’ın hatırlandığı kimselerdir.”

(Ahmet b. Hanbel,Müsned:6/409)

                                                                   ***

40- Ebu Bekre (r.a) şöyle nakletmiştir:

-Bir gün bir adam geldi Allah Rasulune sordu: 

-Ya Rasulullah! En hayırlı mü’min kimdir? Dedi 

Rasulullah (s.a.v):

-“Ömrü uzun, ameli güzel olandır.” Cevabını verdi.

 Adam tekrar sordu:

-En zararlı mü’min kimdir Ya Rasulullah? Dedi.

Rasulullah (s.a.v) cevap verdi:

-“Ömrü uzun, ameli kötü olandır.”  (Tirmizi,Zühd:21/22)

                                                                 ***

41- Ebu Hureyre(r.a) şöyle rivayet etmiştir: 

-Bir adam başka bir bölgede yaşayan mü’min kardeşini ziyarete giderken Allah bu adama bir meleği gönderdi.

Melek o adama: 

-Nereye gidiyorsun? Diye sordu. 

-Şu bölgede yaşayan bir kardeşim var onu ziyarete gidiyorum.Cevabını verdi.

Melek:

-Arkadaşının sana yaptığı bir iyiliği var da mı ona gidiyorsun? Dedi.

Adam:

-Hayır, ben onu sırf Allah için seviyorum. Cevabını verdi.

Bunun üzerine Melek: 

-Beni Allah gönderdi. Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni seviyor, dedi.   (R.S.:1/360)

                                                                  ***

42- Enes (r.a) rivayet etmiştir:

Bir adam Rasulullah (s.a.v)’e gelerek şöyle dedi:

-Ya Rasulullah! Devemi bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim yoksa salıp da mı tevekkül edeyim?

Rasulullah (s.a.v):

– “Deveyi bağla da öyle tevekkül et.” Buyurdu. (S.Hadisler:130/97)

                                                                ***

43- Allah Rasulu (s.a.v) bir gün ashabına:

-“Kader konusunda konuşmayın. Sizden öncekiler böyle konuları tartıştıkları için helak oldular. Kader konusunda konuşmak, ahir zaman ümmetinin şerlilerine bırakıldı.” (Tirmizi,Kader:1)

“Her ümmetin mecusileri vardır. Bu ümmetin mecusileri de ‘Kader yoktur’ diyenlerdir. Bunlardan ölenin cenazesinde bulunmayın, hasta olanın ziyaretine gitmeyin.” Buyurmuşlardır.  (Ebu Davud,Süneni:17)

                                                              ***

44- Bir gün Peygamber (a.s) ashabına:

-“Gözlerinize ibadetten nasibini veriniz.” Buyurdu.

-Gözlerimizin nasibi nedir Ey Allah’ın Rasulu? Dediler.

Allah Rasulu (s.a.v):

“Kur’an’a bakmak, onun içindekileri düşünmek ve inceliklerinden ibret almaktır.” Buyurdular.

Yine Allah Rasulu:

-“Şüphesiz insanlardan Allah’a yakın olanlar vardır.” Buyurdular. 

-Onlar kimlerdir Ya Rasulullah? Denildi. 

-“Onlar, Kur’an ehli, Allah ehli ve Allah’ın has kullarıdır.” Cevabını verdi.  (İbn-i Mâce)

                                                                 ***

45- Ebu Hureyre (r.a) nakletmiştir:

-Siyahi bir kadın mescidi temizliyor ve süpürüyordu. Rasulullah onu göremeyince sordu:

-O kadına ne oldu? Dedi.

-O kadın öldü Ya Rasulullah, dediler.

Allah Rasulu:

-“Bana niye haber vermediniz” buyurdu ve kabrini bana gösterin.” Dedi.

Allah Rasulu kabri başında cenaze namazı kıldı. Sonra şöyle dedi: 

-“Bu kabirler, sahiplerine karanlıkla doludur. Ancak onlar için kıldığınız namazla kabirleri onları aydınlatır.”

(Müslim,Cenâiz:71)

                                                                   ***

46-Allah Rasulu (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Cuma günü öyle bir saat vardır ki; bir kul o saatte Allah’tan ne isterse mutlaka onu ona verir.”

Sordular: 

-O saat hangi saattir? 

-“Namaz kılmaya başlayıp bitinceye kadarki zaman” buyurdular.    (B.H.Kül:1/1926)

                                                                  ***

47- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir: 

Bir adam Rasulullah (s.a.v)’e şöyle bir soru sordu:

-Ey Allah’ın Resulu! Biz gemiye binip yanımıza az bir su alabiliyoruz. Onunla abdest alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz? Diye sordu.

Rasulullah (s.a.v) şu cevabı verdi:

-“Evet, denizin suyu temizdir, içindekiler de helaldir.” (H.Ans:10/3493)

                                                               ***

48- Abdullah b. Mes’ud (r.a) rivayet etmiştir: 

Allah Rasulu: 

-“Allah’tan hakkıyla haya ediniz.” Buyurdu.

-“Allah’a hamd olsun ki  biz haya ediyoruz” dedik. 

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v) :

-“Öyle değil, Allah’tan hakkıyla haya etmen; azalarını koruman, mideni koruman, ölümü ve cürümeni hatırlamandır. Ahireti isteyen de dünya süsünü terk etsin. İşte bunları yapan kimse Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş olur.” Buyurdular.       (S.Hadisler:57/74)

                                                                 ***

49- Bir gün ashabtan üç kişi Peygamber (as)’ın ne kadar, nasıl ibadet ettiğini öğrenmek için Peygamber’in evine geldiler ve biz nerede o nerede Allah onun günahlarını bağışlamıştır, diye düşündüler.

İçlerinden biri: 

-Ben devamlı namaz kılacağım, dedi.

Diğer biri: 

-Ben her gün oruç tutacağım, dedi. 

Üçüncüsü de: 

-Ben devamlı hanımımdan ayrı yaşayacağım, dedi.

Peygamber (a.s) onlara şöyle buyurdu:

-“Şunu bilin ki, ben sizden daha çok Allah’tan korkanızım, korunanızım. Öyle iken ben bazen nafile oruç tutarım bazen tutmam, gecenin bir kısmında nafile namaz kılarım bir kısmında kılmam, uyurum. Kadınlarla da evlenirim işte benim sünnetim budur. Her kim benim yolumdan gitmez de ondan yüz çevirirse, o benden değildir.” Buyurdu. (Buhari,Nikah:1)

                                                                   ***

50- Aişe (r.a) Peygamber (a.s)’a soruyor: 

-Allah katında hangi amel daha makbuldür Ya Rasulullah?

Allah Rasulu ona:

“-Az da olsa devamlı olandır.” Cevabını veriyor.  (Buhari,İman:32)

                                                                   ***

51- Bir gün ashabtan bazıları Hz. Peygamber’in yanında bir arkadaşlarını övüyorlar: 

-Falan gibisini görmedik seferde bile Kur’an okuyor, konakladığımız yerde devamı namaz kılıyor, dediler.

Peygamber (a.s) onlara sordu:

-“Peki onun işlerini kim yapıyordu?”

-Bizler yapıyorduk Ya Rasulullah, dediler.

Allah Rasulu (s.a.v):

-“O halde sizler, ondan da hayırlısınız.” Buyurdular. (Ebu Davud Rivayeti)

                                                                   ***

52- Ebu Eyyup (r.a)’dan:

Bir adam Peygamber (a.s)’a gelerek:

-Beni cennete koyacak ameli bana haber ver, dedi.

Oradakiler: 

-“Buna ne oluyor, buna ne oluyor” dediler.

Allah’ın Rasulu:

-İhtiyacı var ki soruyor, bunda şaşılacak ne var ki.O adama: “Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaz, namazı doğru kılar, zekatı verir, yakınlarını ziyaret edersin.” Buyurdular.     (S.Hadisler:199/1)

                                                                 ***

53- Enes b. Mâlik rivayet etmiştir:

Peygamber (a.s) ile mescitte oturuyorduk, deveye binmiş bir adam geldi.

-Muhammed hanginiz? Diye sordu. İşte dedik: 

-Ey Abdulmuttalib’in oğlu! Dedi. 

Rasulullah:

-“Seni dinliyorum” dedi. Adam:

-Sana bazı sorular soracağım bana gönlün incinmesin, dedi.  Peygamber ona:

-“Buyur sor” dedi. Adam: 

-Alemlerin Rabbi aşkına seni bütün insanlara Peygamber olarak gönderen Allah mı?

-Evet cevabını verdi. Adam:

-Allah aşkına günde beş vakit namazı Allah mı emretti? Dedi. Allah Rasulu (s.a.v):

-Evet, dedi.

-Ramazan’da oruç tutmayı Allah mı emretti? Dedi. Allah Rasulu (s.a.v):

-Evet, dedi. Adam:

-Zekatı zenginlerden alıp fakirlere vermeyi Allah mı emretti? Dedi. Allah Rasulu (s.a.v):

-Evet, dedi. Adam:

-Sen ne getirdin ise ben ona iman ettim. Kavmimden kalanların elçisiyim. Allah’a yemin olsun ki ben bu farzları yaparım. Dedi gitti.

Allah Rasulu (s.a.v):

-“Doğru söylüyorsa mutlaka cennete girer.”  Buyurdu. (Buhari,İlim:6)  –  (Müslim,Zekat:619)

                                                                    ***

54- Rabia İbnu Kâb (r.a)’dan:

-Rasulullah ile beraber kaldım, O’na abdest suyunu, diğer ihtiyaçlarını temin ettim. Bu davranışıma karşılık bana: 

-“Dile benden ne dilersen” buyurdu. Ben:

-Cennette seninle beraber olmak isterim Ya Rasulullah, dedim. 

Rasulullah (s.a.v) bana:

-“Başka bir şey istemez misin?” Buyurdu.

-Bundan başka bir şey istemem, dedim. 

Rasulullah bana:

-Öyleyse çok namaz kılıp secde ederek kendin için bana yardımcı ol! Buyurdular.  (Müslim,Salât:226)

                                                                     ***

55- Ashabtan Mihcen (r.a) anlatıyor:

-Bir gün Allah’ın elçisiyle mescitte oturuyordum. O sırada ezan okundu. O namaz kıldı, ben oturuyordum. 

Rasulullah (s.a.v) bana dönerek: 

-“Sen neden herkese birlikte namaz kılmadın yoksa müslüman değil misin?” Dedi.

-Ey Allah’ın Rasulu elbette müslümanım ama ben namazımı evimde kılmıştım, dedim.

Bunun üzerine Rasulullah şöyle buyurdu:

-“Daha önce namaz kılsan bile, mescide geldiğin zaman cemaatle beraber bir daha namaz kıl!” Buyurdu.  (Nesâi:İmaret:53)

                                                                  ***

56- Ebu İmâme (r.a)’dan rivayet edilmiştir: 

– Allah Rasulu (s.a.v) yatsı namazında: 

-“Yarın namaz için toplanın size bildirmek istediğim hususlar var” buyurdu.

Biri diğer arkadaşına ‘Sen Rasulullah’ın söylediklerinden bir şey kaçırma iyi dinle!’ dedi.

Sabah namazını eda ettikten sonra Rasulullah (s.a.v):

-“Söylediğim şekilde toplandınız mı?” diye sordu. Ashabı:

-Evet, dediler. Bunun üzerine Rasulullah:

-“Allah’a kulluk ediniz ve ona şirk koşmayınız anladınız mı? Diye üç defa tekrar etti.

– Evet, dediler. Rasulullah devamla:

-“Namazı kılınız, zekatı veriniz!” Bunu da üç defa tekrar etti. Ashabı: 

-Evet, dediler. Allah’ın elçisi tekrar: 

Üç defa daha: 

-“Dinleyiniz, itaat ediniz! Anladınız mı?” Deyince Ashab:

-Evet, dinledik.  Cevabını verdi.  (Taberan:8/162)

                                                               ***

57-  Kâb (r.a) anlatıyor: 

-Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdular: 

-“Namazın takipçileri var. Onları her namazın ardından söyleyenler, yapanlar hüsrana uğramazlar” dedi.

-Onların ne olduğu sorulunca Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:  

-“Bunlar 33 defa Sübhanallah, 33 defa Elhamdülillah, 33 defa Allahuekber’dir.” (Tirmizi,Daavat:25)

                                                            ***

58- Ebu Ümame (r.a)’dan rivayet edilmiştir: 

Biz Rasulullah ile mescitte otururken bir adam geldi ve şöyle dedi: 

-Ey Allah’ın Resulü! Ben şer’i cezayı gerektiren bir suç işledim, benim cezamı ver!

Allah Rasulu sükut etti. Namaz vakti gelmişti. Namazdan sonra adam yine aynı şeyleri söyledi. 

Allah Rasulu (s.a.v) adama:

-“Sen evinden çıkarken güzelce abdest aldın mı?”  Adam: 

-Evet Ya Rasulullah, dedi. Allah Rasulu:

-“Sen bizimle namaz kıldın, değil mi?” Diye sordu. Adam:

-Evet Ya Rasulullah, dedi. Allah Rasulu adama şunları söyledi: 

-“Allah senin günahını bağışladı.”  (B.H.Kül:1/920)

                                                                  ***

59- Ebu Hureyre (r.a) şöyle anlatmıştır: 

Allah Rasulu ile beraberdik bize: 

-“Allah’ın günahları affetmesine, dereceleri yükseltmesine sebep olan şeyler nelerdir biliyor musunuz?” Dedi.

-Nedir onlar Ya Rasulullah? Denince:

-“Zor zamanlarda bile abdesti tam almak, uzaktan mescide gelmek, bir namazdan sonra ikinci namazı beklemektir.” Buyurdu. (R.S.:1/131)

                                                                  ***

60-Bir gün ashab-ı Kiram Peygamber(a.s.)’a soruyor:

-‘‘Allah katında en sevimli amel hangisidir ya Rasûlullah?’’

Peygamber(a.s.) şu cevabı veriyor:

‘‘Vaktinde kılınan namazdır.’’ Buyuruyor.

-‘‘Namazdan sonra hangisi sevimlidir?’’ Deniyor.

Allah Rasulü(s.a.v.):

-‘‘Anaya babaya iyilik etmektir.’’ Buyuruyor. 

-‘‘Sonra hangisidir?’’ Denince:

Allah Râsulü(s.a.v.):

-‘‘Allah yolunda cihadtır.’’ Cevabını veriyor. (R.S: 1/310) 

                                                                      ***

61- Ebu Hûreyre(r.a.)’dan rivayet edilmiştir:

‘‘Birgün Peygamber(a.s.)’ın yanına âmâ bir adam geldi.

-Ya Rasulullah! Beni mescide götürecek yardımcım yok. Evimde namaz kılmam için müsaade buyur.’’ Dedi. 

Allah Râsulü(s.a.v.) ona müsade etti.

O adam dönüp giderken:

-‘‘Ezan sesini duyuyor musun?’’ Diye sordu. Adam:

-‘‘Evet, Ya Râsulullah’’ deyince:

-‘‘Öyle ise davete icabet et.’’ Buyurdu. (R.S: 2/1070)

                                                                      *** 

62- Hayber’in fethinden sonra bir adam Râsulullah’a gelerek:

-‘‘Ya Râsulullah bugün ben öyle bir kazanç, kâr ettim ki, onu bu belde insanlarından kimse etmemiştir.’’ Dedi.

Allah Râsulü(s.a.v.):

-‘‘Bak hele! Neler kazandın?’’ Diye sordu.

Adam:

-‘‘Ben alışverişe devam ettim, şu kadar kâr ettim.’’ Dedi. 

Râsulullah(s.a.v.) ona:

-‘‘Sana kârların en hayırlısını haber vereyim mi?’’ Dedi. Adam:

-‘‘O nedir?’’ Deyince Râsulullah(s.a.v.):

-‘‘Farz namazlardan sonra kılacağın iki rekat namazdır.’’ Buyurdu. (H.Ans. :7/2326)

                                                                      ***

63- Ebu Hûreyre (r.a.) anlatıyor:

-‘‘Râsulullah(s.a.v.) namazın ikinci rekatında selam verdi. 

-Ya Râsulullah! Namaz kısaldı mı yoksa unuttunuz mu?’’ Diye sorulunca, Allah Râsulü(s.a.v.):

-‘‘Doğru mu söylüyorsunuz?’’ Diye sordu.

Orada bulunanlar:

-‘‘Evet’’ dediler. 

Râsulullah iki rekat daha kıldı. Sonra selam verdi, iki secde yaptı, selam verdi. Sonra namazdan kalktı.’’ (Müslim, Mesacid:97)

                                                                      ***

64- İbn Mesût(r.a.) anlatıyor:

Râsulullah namaz kılıyordu ne kadar kıldığını unuttu. Kendisine:

-‘‘Ya Râsulullah namaz için yeni bir durum mu var?’’ Diye soruldu:

-‘‘Niye sordunuz?’’ Dedi.

Ne kadar namaz kıldığını söylediler. Râsulullah iki secde yaptı selam verdi ve:

-‘‘Eğer namazda yeni bir şey olsaydı ben size söylerdim. Ancak bende bir insanım sizin unuttuğunuz gibi unuturum. Sizden biri namazda şüpheye düşerse, doğru olanı araştırsın ve onun üzerine kalanı kılsın sonra da iki secde yapsın!’’ buyurdu. (Müslim, Mesacid:89)

                                                                      ***

65- İbn Abbas(r.a.) anlatıyor:

‘Râsulullah(sav) şöyle buyurdu: “Kim müezzini işitir, kendini engelleyen bir özrü olmazsa, bu durumda cemaate katılmazsa, kıldığı namaz kamil bir sevapla kabul edilmez.”

-“Ey Allah’ın(c.c) Râsulü meşru özür nedir?’’ Diye soruldu.

-“Korku veya hastalıktır.” Buyurdu. (H.Ans.: 8/2784)

                                                                      ***

66- Amr bin Şûayb(r.a.)’dan:

‘‘Bir kadın kızı ile beraber Râsulullah’ın yanına geldi. Kızının kolunda iki kalın bilezik vardı. Râsulullah kadına sordu:

-Bu bileziklerin zekatını verdin mi?’’

Kadın ‘‘Hayır’’ deyince Râsulullah(s.a.v.) kadına:

-‘‘Kıyamet gününde Allah’ın bunları iki ateşten bilezik yapıp koluna takmasından hoşlanır mısın?’’ Bunun üzerine kadın bilezikleri çıkarıp Peygamberin önüne bıraktı.

‘‘Bunlar Allah Râsulünün’dür.’’ Dedi. (B.H.Kül.: 2/2721)

                                                                      ***

67- Ziyâd(r.a.) anlatıyor:

-Bir adam Peygamber(a.s.)’a gelip:

-‘‘Bana zekat ver.’’ Dedi. 

Allah Râsulü ona:

‘‘Şüphesiz Allah zekat konusunda bir Peygamberin veya başka birinin hükmüne razı olmaz. Allah zekat ehlini sekiz sınıfa ayırdı, eğer sende onlardan birisi isen vereyim.’’ Buyurdu. (B. H. Kül.: 2/2765)

                                                                     ***

68- Ebu Said(r.a.) şöyle rivayet etmiştir: 

-‘‘Bir bedevi dedi ki: ‘‘Ey Allah’ın Râsulü bana hicreti bildir!’’

Râsulullah(s.a.v.) ona:

-‘‘Yazık sana! Hicret işi zordur. Senin develerin var mı?’’ Diye sordu. Adam:

-‘‘Evet’’ dedi. 

-‘‘Zekatını veriyor musun?’’ Diye sordu.

-‘‘Evet’’ dedi. 

Râsulullah(s.a.v.) ona:

‘‘Öyleyse sen o uzaklarda kal ve çalış. Şüphesiz ki; Allah senin hiçbir amelinden eksiltmez, karşılığını verir.’’ Buyurdu. (B. H. Kül.: 2/2775) 

                                                                      ***

69- Bir sahabi birgün Peygamber(a.s.)’a:

‘‘Ya Râsulullah bana öyle bir amel tavsıye et ki, Allah onunla beni mükafatlandırsın’’ der.  

Allah Râsulü(s.a.v.) ona:

-‘‘Sana orucu tavsiye ederim, zira onun misli yoktur.’’ Cevabını verir. (Nisai, Sıyam: 43)

                                                                      ***

70- Ebu Hûreyre(r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

‘‘Birisi Peygamber(a.s.)’a şöyle sordu:

-‘‘Ya Râsulullah! En üstün amel hangisidir?’’

Râsulullah(s.a.v.):

-‘‘Allah’a ve Râsulüne imandır.’’ Buyurdu. 

-‘‘Sonra hangisidir?’’ Diye soruldu. 

Allah Râsulü(s.a.v.) şu cevabı verdi:

-‘‘Kabul olunan hactır.’’ Buyurdu. (Buhari, İman: 18) 

                                                                      ***

71- Ebu Ümame(r.a.) şöyle anlatmıştır:

Râsulullah(s.a.v.)’e 

-‘‘Hangi dua daha ziyade kabule şayandır Ya Râsulullah?’’ Diye soruldu.

Allah’ın Râsulü şu cevabı verdi:

-‘‘Gecenin son saatlerinde ve farz namazların sonunda yapılan duadır.’’ Buyurdular. (R. S.: 3/1529)

                                                                      ***

72- Enes(r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Peygamber(a.s.) kabrin başında ağlayan bir kadının yanından geçti. Kadına:

-Allah’tan kork ve sabret’’ dedi. Kadın:

-‘‘Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir’’ dedi.

Kadına onun Peygamber olduğunu söylediler. Kadın pişman oldu. Peygamber(a.s.)’ın evine geldi. Özür diledi.

Peygamber(a.s.) ona:

-‘‘Asıl sabır, musibetin ilk anında olandır.’’ Buyurdular. (R. S.: 1/31)

                                                                      ***

73- İbn Mesût(r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Peygamber(a.s.)’ın yanına geldim. Müthiş sıtmaya yakalanmıştı.

-Ya Râsulullah çok eziyet çekiyorsunuz’’ dedim. 

-“Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar zahmet çekiyorum’’ dedi. 

-‘‘Size iki kat sevap olduğu için mi?’’ Diye sordum. Bana:

-“Evet, öyle. Bir müslüman küçük ve daha büyük dikenin acısına maruz kalırsa Allah bu yüzden o müslümanın kötülüklerini örter. Ağacın yaprakları döküldüğü gibi onun da günahları dökülür.” Buyurdu. (R. S.: 1/38)

                                                                      ***

74- Ebu Mansur(r.a.) şöyle anlatmıştır:

‘‘Râsulullah(s.a.v.) bir ağacın dibinde oturuyordu. Ashabı etrafını sarmıştı. Bende yanlarına oturdum. 

Bir ara Râsulullah hastalıklardan ve dertlerden bahsetti ve dedi ki:

-‘‘Mü’mine hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun geçmiş günahlarına keffaret, geri kalan hayatı için de bir öğüt olur. Şayet münafık hastalanır, sonra da afiyet verilirse o, sahibi tarafından bağlanıp sonrada salıverilen fakat niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmeyen bir deve gibidir.’’ Buyurdu. 

-‘‘Ya Râsulullah hastalık nedir? Diye soruldu. Ben hiç hastalanmadım.’’ diye ilave etti.

Râsulullah(s.a.v.):

-‘‘Kalk! Sen bizden değilsin.’’ Buyurdu. (H. Ans.: 6/1993)

                                                                      ***

75- Âmr bin Şuayb(r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Allah Râsulü(s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Kıyamet günü yaratılanlar toplandığı zaman biri ‘‘Fazilet sahipleri’’ nerede? Diye bağırır.

Pek az kimse kalkar ve cennete giderler. Onları melekler karşılar ve derler ki:

-‘‘Sizin süratle cennete gittiğinizi görüyoruz. Sizler kimlersiniz?’’ Derler. 

Onlarda:

-‘‘Bizler fazilet sahibi kimseleriz’’ derler.

Melekler: 

-‘‘Faziletiniz nedir?’’ Derler.

Onlar da:

-‘‘Zulme uğradığımız vakit sabrederdik, bize kötülük edilince de yumuşak davranırdık’’ derler. 

Bunun üzerine onlara:

-‘‘Cennete giriniz. İyi iş işleyenlerin ecirleri ne güzeldir.’’ Denilir. (S. Hadisler: 60/78) 

                                                                      ***

76- Hz.Âişe(r.a.) şöyle anlatmıştır:

‘‘Allah Râsulü(s.a.v.) ayakları şişinceye kadar geceleri ibadet ederdi.

Dedim ki:

-Ya Râsulullah! Geçmişteki ve gelecekteki günahların af olunduğu halde niçin böyle yapıyorsun?’’

Bana şu cevabı verdi:

-‘‘Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı?’’ (R. S. 2/1161)

                                                                      ***

77- Peygamber(a.s.), Enes bin Malik’e şöyle buyurdu:

-‘‘Misafirin hediyesi bir gün ve gecesidir…’’

Bunun üzerine Enes(r.a.):

-‘‘Ev sahibi misafirine bir gece ve bir gün ikram eder. Ona iyilikte bulunur ve barındırır. Misafirin üç gün misafir olma hakkı vardır, diye cevap verdi.’’ (Ebu Davud, Et’ime: 3748)

                                                                      ***

78- Ebu Derda(r.a.) anlatıyor:

-Râsulullah(s.a.v.) bir gün sordu:

En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, Melikinizin yanında en temiz, size altın ve gümüş paralar bağışlanmaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarına vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi?” dedi. 

Evet’’ denildi. 

Allah Râsulü(s.a.v.):

Allah’ın zikridir.’’ Buyurdu. (Tirmizi, Deavat: 3374)

                                                                      ***

79- Ebu Hûreyre(r.a.) anlatıyor:

-Râsulullah şöyle buyurdu:

-“Allah’ın yollarda dolaşıp zikredenleri araştıran melekleri vardır. Allah’ı zikreden bir topluluğa rastlarlarsa, birbirlerine ‘gelin aradığınız burada’ diye çağırırlar. Hepsi gelip onları kuşatırlar.’’

Allah meleklerine sorar:

-‘‘Kullarım ne diyorlar?’’

Melekler:

Seni tesbih ediyorlar, tekbir getiriyorlar, sana hamd ediyorlar’’ derler. 

-‘‘Onlar beni gördüler mi?’’

-‘‘Hayır.’’

-‘‘Ya görselerdi ne yaparlardı?’’

-‘‘O zaman çok daha ibadet ederlerdi. Çok daha zikrederlerdi.’’ 

-‘‘Onlar ne istiyorlar?’’

-‘‘Cenneti istiyorlar.’’

-‘‘Onlar cenneti gördüler mi?’’

-‘‘Hayır görmediler.’’

-‘‘Ya görseler ne yaparlardı?’’

-‘‘Görselerdi daha çok gayret ederlerdi.’’

-‘‘Neden kaçınıyorlar?’’

-‘‘Cehennemden.’’

-‘‘Onlar cehennemi gördüler mi?’’

-‘‘Hayır görmediler.’’

-‘‘Ya görselerdi ne yaparlardı?’’

-‘‘O zaman daha çok kaçarlardı.’’

Bunun üzerine Cenab-ı Allah şöyle buyurur:

-‘‘Sizi şahit tutuyorum. Onlar affettim.’’

Râsulullah söze şöyle devam etti:

-“Meleklerden biri der ki: Bunların arasında günahkar bir kul var. O onlardan değil, başka bir iş için uğramıştı. Onları görünce oturuverdi.’’ Derler. 

 Allah-u Teala’da:

Onu da affettim. O da onlar sayesinde kötülüğe uğramazlar.’’ Buyurur. (Müslim, Zikir: 2689)

                                                                      ***

80- Ebu Zer(r.a.) rivayet etmiştir:

-En çok sevdiğim Râsulullah(s.a.v.) bana bazı iyilikler tavsiye etti:

1-Dünyalıkta kendinden üstün olana değil aşağıda olana bakmayı,

2-Yoksulları sevip, onlara yaklaşmayı,

3-Arka çevirenlere bile arka çevirmemeyi,

4-Allah rızası uğrunda yericilerin yenmelerine aldırmamayı,

5-Acı olsada doğruyu ve hakikati söylemeyi,

6-Cennet hazinelerinden bir hazine olduğu için Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’’ demeyi tavsiye buyurdu. (S. Hadisler: 84/8)

                                                                      ***

81- Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a.) şöyle anlatmıştır:

-“Bir seferde Râsulullah ile beraberdik. İnsanlar açıktan tekbir getiriyorlardı. 

Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu:

-‘‘Ey insanlar! Kendinize acıyın sizler sağır va gaib olanı çağırmıyorsunuz. Doğrusu siz, işiten ve size yakın olana dua ediyorsunuz.’’

Ben Râsulullah’ın arkasındaydım. “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’’ diyordum.

Peygamber(a.s.) bana:

-‘‘Sana cennet hazinelerinden olan bir şey öğreteyim mi?’’ Dedi. Bende:

-‘‘Evet, Allah’ın Râsulü’’ dedim. Peygamber(a.s.):

-“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh’’ (Güç ve kuvvet ancak Allah’a mahsustur) de buyurdu. (Buhari, Deavat:50)

                                                                      ***

82- Sa’d b. Ebi Vakkâs(r.a.) şöyle anlatmıştır:

-Birgün Allah Râsulü’nün yanında bulunuyorduk. Râsulullah bize:

-‘‘Sizden biriniz hergün bin hasene kazanmaktan aciz midir?’’ Dedi. 

Ashabtan biri:

-‘‘Ya Râsulullah! İnsan bin haseneyi nasıl kazanabilir?’’ Diye sordu. 

Râsulullah(s.a.v.):

-‘‘Yüz kere «Subhânallah»derse, o kimse için bin hasene yazılır. Veya ondan bin günah silinir.’’ Buyurdu. (R. S.: 3/1460)

                                                                      ***

83- Abdullah b. Büsr (r.a.) nakletmiştir:

Bir gün bir adam Râsulullah’a gelerek şöyle dedi: 

-‘‘Ya Râsulullah! İslami hükümler çoğaldı. Sımsıkı tutunacağım şeyi bana haber ver.’’ Dedi.

Allah’ın Râsulü şu cevabı verdi:

‘‘Zikrullah’a devam et!’’  (R. S.: 3/1467)

                                                                      ***

84- İbn Ûbeyde (r.a.)’dan rivayettir:

-Râsulullah (s.a.v.) dua eden bir adamın duasında salat ve selam getirmediğini duyunca ona:

‘‘Bu adam acele etti’’ dedikten sonra adamı çağırıp şöyle dedi:

‘‘Biriniz dua ederken Allah’a hamd, Rasulüne salat ve selamdan sonra başlasın. Sonra da Allah’tan dilediğini dilesin’’ buyurdu. (Ebu Davud, Salat:358)

                                                                      ***

85- Ebu Bekîr (r.a.) rivayet etmiştir:

Bir adam Râsulullah’a

-‘‘Ya Râsulullah! Bana namazda okuyacağım bir dua öğret’’ dedi. 

Râsulullah(s.a.v.):

-Şöyle dua et: ‘‘İlahi kendi nefsime çok zulmettim. Senden başka günahları affedecek yoktur. Allah’ım beni bağışla gafur,rahim olan ancak sensin.’’ Buyurdu. (R. S.: 3/1504) 

                                                                      ***

86- Ebu Hûreyre (r.a.) rivayet etmiştir:

-Şarap içen birini Peygamber’in huzuruna getirdiler. Peygamber(a.s.):

-‘‘Bunu dövünüz!’’ Buyurdu. 

Oradakiler adamı dövdüler. Had icra edildikten sonra adam gidince bir sahabi:

-‘‘Allah seni rüsva etsin’’ dedi. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Böyle demeyin, şeytana yardımcı olmayın.’’ Buyurdu. (R. S. 1/241)

                                                                      ***

87- Ebu Hûreyre(r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

Bir adam:

-‘‘Ya Râsulullah müşriklere dua ediniz denildi, beddua edelim mi?’’ Dedi. 

 Râsulullah(s.a.v.):

-‘‘Ben lanetçi olarak değil, rahmet olarak gönderildim.’’ Buyurdu. (Müslim, Birr:87)  

                                                                      ***

88- Ebu Hûreyre(r.a.) anlatıyor:

-Bir gün Râsulullah’a sordular:

-‘‘Ey Allah’ın Râsulü! Allah yolunca yapılan cihada hangi amel denktir?’’ Râsulullah(s.a.v.):

-‘‘Ona güç yetiremezsiniz.’’ Buyurdu. 

Üç defa aynı soru soruldu. Râsulullah(s.a.v.) aynı cevabı verdi. Sonra şu cevabı verdi:

-‘‘Allah yolundaki mücahidin misali gündüz-gece ara vermeden oruç tutan, namaz kılan Allah’ın emirlerine itaatkar olan ve Allah yolunda mücahid dönünceye kadar ibadet ve itaatte hiç gevşemeyen kimse gibidir.’’ (Buhari, Cihad:2)

                                                                      ***

89- Ebu Sâid (r.a.) rivayet etmiştir:

-‘‘Ey Allah’ın Râsulü insanların en efdal olanı kimdir?’’ Diye soruldu. Allah Râsulü şu cevabı verdi:

-‘‘Allah yolunda malıyla, canıyla cihad eden mü’mindir.’’

-‘‘Sonra kimdir? Ya Râsulullah?’’ Denildi.

Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Tenha bir yere Allah korkusundan çekilip insanların şerrinden uzak tutandır.’’ Cevabını verdi. (İbn Mace, Fiten:3978)

                                                                      ***

90-Ebu Hûreyre (r.a.) rivayet etmiştir:

-Bir gün Allah Râsulü sordu:

-‘‘İçinizden kime şehid dersiniz?’’ Dedi.

Oradakiler:

-‘‘Allah yolunda öldürülen şehiddir.’’ Cevabını verdiler.

Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Öyle ise ümmetimin şehidleri azdır.’’ Buyurdu. 

-‘‘Peki başka kimler şehiddir Ya Râsulullah?’’ Dendi. 

Peygamber (a.s.):

-Allah yolunda öldürülen şehiddir.

●Allah yolunda ölen şehiddir.

●Taunda ölen şehiddir.

●Karnı sebebiyle ölen şehiddir.

●Boğularak ölen şehiddir.’’ Buyurdular. (Tirmizi, Cenaiz: 1063)

                                                                      ***

91- Ûmeyr b. Katade (r.a.) şöyle anlatır:

-Bir adam Allah Râsulüne sordu:

-‘‘Ya Râsulullah! Hangi namazın derecesi daha yüksektir?’’

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Devamlı olarak huşu ile kılınan namazdır.’’

O kişi tekrar sordu:

-‘‘Hangi sadakanın derecesi yüksektir Ya Râsulullah?’’

Râsulullah (s.a.v):

-‘‘Darlıkta az şeyden yapılan infak’’ buyurdu.

Adam tekrar sordu:

-‘‘Mü’minlerin imanca en olgunu hangisidir Ya Râsulullah?’’

Râsulullah (s.a.v.) şu cevabı verdi:

-‘‘Ahlakça en güzel olanıdır.’’ (S. Hadisler: 32/40)

                                                                      ***

92- Enes (r.a.) şöyle anlatmıştır:

-Peygamber (a.s.) Ebu Zer ile karşılaştı, ona:

-‘‘Ya Ebu Zer! Seni diğerlerine nisbeten yükte hafif, mizanda ağır gelen iki hasletle irşad edeyim mi?’’ Buyurdu.

Ebu Zer (r.a.):

-‘‘Evet, Ya Râsulullah.’’ Dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

– ‘‘Güzel huylu olmaya dikkat et, daima sükutu tercih et. Allah’a yemin ederim ki, mahlukat, Allah katında bunlar gibi değerli bir amel işlememiştir.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 36/44)

                                                                      ***

93- Râsulullah (s.a.v.) bir sahabeyi zekat toplamak için görevlendirmişti. Adam döndüğünde topladıklarının bir kısmını kendine ayırıp: ‘‘Bu benim’’, ‘‘Bu hazinenin’’ deyince Allah Râsulü:

-‘‘Eğer dürüst biriysen söyle; babanın, ananın evinde otursaydın o hediyeler sana gelir miydi?’’ 

Râsulullah halka dönüp şunları söyledi:

-‘‘Görüyorum ki, birini tahsilat görevi için görevlendirdiğimde dönüp bana ‘‘şu sizin, şu hazinenin’’ diyor. Evinde otursaydı o hediyeler ona gelecek miydi? Allah’a yemin ederim ki biriniz hakkı olmayan bir şeyi alırsa, kıyamet gününde onun günahı sırtına yüklenmiş olarak Allah’ın huzuruna gelecektir. Sakın o gün hiçbiriniz Allah’ın huzuruna sırtında homurdanan bir deve, böğüren bir sığır yüklenmiş olarak gelmesin!’’ dedi. Sonra ellerini kaldırıp ‘‘Duyurma görevimi yaptım mı Allah’ım!’’ dedi. (Abdurrezzak, el-Musannef: 4/53)

                                                                      ***

94- Peygamber (a.s.) devrinde Fatıma adında bir kadın hırsızlık yapmıştı. Bu kadın toplumda ileri gelen bir soydandı. Kadının hırsızlık yapması kabilesini çok üzmüştü. 

Kadının affı için çare aradılar ve Peygamberimizin çok sevdiği Üsame’yi aracı olarak gönderdiler.

Üsame Allah Râsulü’ne geldi, kadının bağışlanmasını diledi. Allah Râsulü’nün ona cevabı şu oldu:

-‘‘Bizzat Allah tarafından belirlenen bir ceza hususunda aracı mı oluyorsun?’’ 

Bundan sonra oradaki insanlara dönerek dedi ki:

-‘‘Daha önceki milletlerin doğru yoldan ayrılmalarının sebebi, toplumun ileri gelenleri bir suç işlediğinde, onu cezalandırmamaları, cezayı yalnız güçsüz kimselere uygulamalarıdır.’’ 

Ayrıca kimseye ayrıcalık yapmayacağını, hırsızlık yapan kızı Fatıma dahi olsa mutlaka cezalandıracağını bildirdi.’’ (Buhari, Hudud:12)

                                                                      ***

95- Peygamber (a.s.):

-‘‘Bir zaman gelecek şeytan insan evlatlarına ortak olacak’’ buyurur.

Orada bulunanlar:

-‘‘Bu da mı olacak Ya Rasulullah?’’ Derler. 

Peygamber (a.s.):

-‘‘Evet olacak’’ buyurur. 

-‘‘Peki nasıl ayırt edeceğiz? Derler.’’

 Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Haya ve merhamet azlığından’’ cevabını verir. (Râmuz:504/4) 

                                                                      ***

96- Bir gün Peygamber (a.s.) Ashabına:

-‘‘Allah’tan haya ediniz!’’ Der.

Orada bulunanlar:

-‘‘Şükür elhamdülillah Allah’tan haya ediyoruz.’’ Derler. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Allah’tan gereği gibi haya etmek, organları günah ve haramdan korumak; zinadan sakınmak, ölümü, dünyanın fani olduğunu düşünmektir. İşte böyle yapan Allah’tan haya etmiş olur.’’ Buyurur. (Tirmizi, Kıyâme:25)  

                                                                      ***

97- Kurre b. Îyaz (r.a.) anlatıyor:

-‘‘Râsulullah ile beraberdik. Hayadan konuşuluyordu. 

Dedim ki:

-‘‘Ya Râsulullah haya dinden midir?’’

Râsulullah(s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Evet, haya dinin tamamıdır.’’

Sonra devamında:

-“Haya, haramdan sakınmak, sükût etmektir. İffet imandandır. Bunlar âhirette sevabı arttırır, dünyalığı ise azaltır. Ama âhiretten arttırdıkları dünyalıktan azalttıklarından daha fazladır. Cimrilik, beceriksizlik ve yaramaz söz ise nifaktandır. Bunlar da dünyadan olan şeyleri arttırır. Âhiretten olan şeyleri azaltırlar. Âhiretten azalttığı şeyler ise dünyadan arttırdığından daha çoktur.” (S. Hadisler:51/65)

                                                                     ***

98- İbn Ömer (r.a.)’dan:

-‘‘Râsulullah (s.a.v.) utandığı için birini azarlayan bir adama rastladı.’’

Adam şöyle söylüyordu:

-‘‘Sen çok utanıyorsun bu sana zarar verir.’’

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Onu bırak, zira haya imandandır.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 51/66) 

                                                                     ***

99- Râsulullah (s.a.v.) bir gün ashabına:

-‘‘Bana altı şey için söz verin size cennet için kefil olayım.’’ Buyurdu. 

-‘‘Nedir onlar Ya Râsulullah?’’ Dendi. 

Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

1-Konuştuğunuz zaman doğru konuşun.

2-Söz verdiğinizde yerine getirin.

3-Size bir şey emanet edildiğinde güvenilir olun.

4-İffetinizi koruyun.

5-Gözlerinizi haramdan sakındırın.

6-Ellerinizi haramdan uzak tutun. (Ahmed bin Hanbel, Müsned:5/323) 

                                                                     ***

100- Sâkafi (r.â.) şöyle anlatıyor:

 Bir gün Allah Râsulüne sordum:

-‘‘Ey Allah’ın elçisi! Bana öyle bir şey söyle ki, başka soru sormama gerek kalmasın.’’

 Allah’ın elçisi bana:

-“Allah’a iman ettim de’’ sonra da dosdoğru ol!’’ Buyurdu. (Müslim, İman:62) 

                                                                     ***

101- Abdullah ibn Âmr (r.a.) şöyle anlatır:

-‘‘Birgün Allah Râsulü(s.a.v.) bize gelmişti. Ben çocuktum. Sokakta oynuyordum. Annem:

-Abdullah buraya gel, sana bir şey vereceğim’’ dedi.

 Allah Râsulü (s.a.v.) anneme:

-‘‘Ne vereceksin?’’ Diye sordu. Annem:

-‘‘Hurma vereceğim’’ Dedi. Bunun üzerine Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Eğer çocuğa bir şey vermeseydin senin için ‘yalancı’’ yazılacaktı’’ buyurdu. (Ebu Davud, Edep:80)

                                                                     ***

102- Ebu Hûreyre (r.a.) şöyle anlatmıştır:

-‘‘Peygamber(a.s.)’a birgün bir adam şöyle sordu:

-İnsanları en çok ateşe atan şey nedir Ya Râsulullah?

 Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Ağız ve tenasül organıdır.’’ Buyurdu.

Adam:

-‘‘İnsanları en çok cennete sokan şey nedir Ya Râsulullah?’’ Dedi.

Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Allah’a takva ve güzel ahlaktır’’ buyurdular. (Müslim, Birr: 2005)

                                                                     ***

103- Peygamber (a.s.) Ashabı ile mezarlıktan geçerken iki kabre işaret ederek ‘‘bunlar azap görüyor’’ buyurur.

Ashab-ı Kiram neden olduğunu merak eder. Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

-‘‘Biri gıybet etmekten, diğeri de idrar sıçramalarına dikkat etmemekten.’’ Der. (S. Hadisler: 254/93)

                                                                     ***

104- Ebu Hûreyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

-‘‘Gıybet nedir Ya Râsulullah?’’ Diye sordular. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Kardeşinin hoşuna gitmeyen şekilde anmaktır.’’ Buyurdu. 

Biri:

-‘‘Söylenen şeyler kardeşimizde varsa ne buyurursunuz Ya Râsulullah? Dedi. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Söylenenler eğer onda varsa, gıybet etmiş olursun. Eğer söylenenler onda yoksa, iftira etmiş olursun.’’ Buyurdular. (S. Hadisler: 257/96)

                                                                      ***

105- Süreka (r.a.) naklediyor:

-‘‘Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Ey Süreka! Sana cennetlik ve cehennemlik olanları haber vereyim mi?’’ Dedi. 

Ben de:

-‘‘Evet ver Ya Râsulullah’’ dedim.

Allah Râsulü şöyle buyurdu:

-‘‘Cehennemlik olanlar sağa, sola çalım yaparak, gururlu gururlu yürüyen huysuz kimselerdir. Cennetliklerde zayıf olduklarından ezilenler ve haklarını koruyamayanlardır.’’ (S. Hadisler: 81/11)

                                                                      ***

106- Hûzeyfe (r.a.) rivayet etmiştir:

-‘‘Râsulullah (s.a.v.) ile bir cenazede bulunduk.

Bize şunları söyledi:

-Size Allah’ın kullarının en şerli olanını bildireyim mi?’’

-‘‘Evet’’ dendi. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Kaba ve kibirli olandır.’’ Buyurdu. 

Tekrar Râsulullah (s.a.v.): 

-‘‘Size Allah’ın kullarının en hayırlı olanını bildireyim mi?’’

-‘‘Evet’’ dendi. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Zayıf ve alçak gönüllü, eski iki gömleğe sahip, kendisine ehemmiyet vermeyen kimselerdir. Eğer Allah’a herhangi bir şey için yemin etse, Allah onu kendisine ihsan eder.’’ (Seçme Hadisler: 91/32)

                                                                      ***

107- Enes (r.a.)’dan:

-Râsulullah (s.a.v.) Ebu Eyyûb’e:

-‘‘Ya Ebu Eyyûb! Sana kazancı çok olan bir ticareti haber vereyim mi?’’ Dedi. 

Eyyûb da:

-‘‘Buyur Ya Râsulullah!’’ dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘İnsanların arası bozulduğu vakit onları düzelt(barıştır), aralarını bul, yaklaştır.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 237/65)

                                                                      ***

108- Ebu Eyyûb (r.a.) şöyle anlatır: 

-“Râsulullah (s.a.v.) bana hitaben şöyle buyurdu:

-‘‘Ey Ebu Eyyüb! Sana Allah’ın ve Râsulünün sevdikleri bir sadakayı bildireyim mi?’’ Dedi.

-‘‘Buyur Ya Râsulallah”! dedim.

Bana şöyle dedi:

-‘‘İnsanlar, hiddetlenip bozuştuklarında aralarını düzeltmendir.’’ (Age: 240/69)

                                                                      ***

109- Mü’minlerin anası Cahş kızı Ümmü’l-Hakem Zeyneb (r.a.) anlatıyor:

-‘‘Bir gün Râsulullah (s.a.v.) korkudan benzi atmış bir halde yanıma geldi. Ve:

-‘‘Allah’tan başka ilah yoktur. Yaklaşan büyük şer yüzünden Araplara pek yazık olacak. Yecüc ve Mec’üc’ün seddinden şu kadar yer açıldı.’’ Dedi ve baş parmağı ile şehadet parmağını kavuşurup halka yaptı. 

Ben:

-‘‘İçimizde iyiler olduğu halde de felakete uğrar mıyız?’’ Diye sordum. 

Râsulullah (s.a.v.) bana:

-‘‘Fenalık çoğalırsa, evet.’’ Cevabını verdi. (R. S: 1/231/187)

                                                                      ***

110- Ebu Hûreyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

-Râsulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-‘‘Kıyamet günü ilk çağrılacaklar:

        1-Kur’an-ı ezberleyen.

        2-Allah yolunda öldürülen.

        3-Zengin biri olacak.’’

Cenab-ı Allah Kur’an okuyana:

-‘‘Ben Râsulüme indirdiğimi sana öğretmedim mi? Diye soracak. Adam: 

-‘‘Evet Ya Rabbi!’’ diyecek. Allah:

-‘‘Bildiklerinle ne amelde bulundun?’’ Diyecek. Adam:

-‘‘Ben onu gece gündüz okudum.’’ Diyecek. Allah ona:

-‘‘Yalan söylüyorsun.’’ Diyecek. Melekler de:

-‘‘Yalan söylüyor.’’ Diyecekler. Allah ona:

-‘‘Sen ‘Falan Kur’an okuyor’’ desin diye okudun ve bu da söylendi.’’ Diyecek. 

Sonra mal zengini olan adam getirilir. Allah ona:

-‘‘Ben sana mal vermedim mi?’’ Adam:

-‘‘Evet Ya Rabbi!’’ Diyecek. Allah ona:

-‘‘Sana verdiğim mal ile ne amel işledin?’’ Diyecek. Adam:

-‘‘Sadaka olarak dağıttım’’ diyecek. Allah:

-‘‘Bunu başkaları cömert desinler diye yaptın. Bunu da dediler.’’ Diyecek. 

Sonra Allah yolunda ölen kişi getirilir. Cenab-ı Allah ona:

-‘‘Niçin öldürüldün?’’ Diye sorar. Adam:

-‘‘Senin yolunda öldürüldüm.’’ Cevabını verince Allah:

-‘‘Yalan söylüyorsun’’ der. Melekler de:

-‘‘Yalan söylüyor’’ derler. Allah ona:

-‘‘Falan cesur’’ desinler diye savaştın, bu da söylendi.’’ Der. 

Bundan sonra Allah Râsulü Ebu Hureyre’nin dizine vurup:

-‘‘Bu üç kişi kıyamet günü cehennemin aleyhlerine kabaracağı Allah’ın ilk üç mahlukudur.’’ Der. 

Bu olay Hz.Muaviye’ye anlatılır. Muaviye ‘böylelerine bu muamele yapılırsa, başkalarına neler yapılır? Der ve şiddetli bir şekilde ağlar, bayılacak gibi olur, kendine geldikten sonra gözyaşlarını siler ve ‘Allah Rasulü doğru söylüyor’’ der. Hud suresinin 15-16.ayetlerini okur. (H. Ans: 6/2002)

                                                                      ***

111- Bir gün Muâz (r.a.) binitin üzerinde gidiyordu. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Muâz b. Cebel!’’ Diye seslendi. Muâz:

-‘‘Buyur Ya Râsulullah!’’ Diye cevap verdi. 

Râsulullah (s.a.v.) üç defa seslendi, Muâz üç defa ‘‘buyur’’ dedi. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Muâz, sen Allah’ın kulları üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?’’ Dedi. Muâz:

-‘‘Allah Râsulü daha iyi bilir’’ dedi. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Allah’ın kulları üzerindeki hakkı, kulların O’na kulluk ve ibadet etmeleri ve hiçbir şeyi O’na ortak koşmamalarıdır.’’ Buyurdu. 

Tekrar Allah Râsulü Muâz’a:

-‘‘Peki kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu biliyor musun?’’ Diye sordu. Muâz:

-‘‘Allah Râsulü daha iyi bilir’’ dedi. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Allah’a kulluk etmesi ve O’na şirk koşmaması halinde, kulunu azap etmemesi ve onu cennete koymasıdır.’’ Buyurdu. (Müslim, İman:48) 

                                                                      ***

112- Ebu Hûreyre (r.a.) nakletmiştir:

-‘‘Bir gün Allah Râsulü (s.a.v.):

-Biliyor musunuz müflis kimdir?’’ Diye sordu.

-‘‘Bizce müflis, parası ve malı olmayan kimsedir’’ dedik.

Bunun üzerine Râsulullah (s.a.v.) şöyle dedi:

-‘‘Benim ümmetimin müflisi o kimsedir ki; Kıyamet gününde namaz, oruç, zekatla gelir. Fakat şuna sövmüş, şuna iftira etmiş, şunun malını yemiş, şunun kanını dövmüş ve şunu dövmüş. Bundan dolayı onun sevaplarından hak sahiplerine verilir. Üzerinde olan haklar ödenmeden hasenatı tükenirse, hak sahiplerinin günahları o kimseye yüklenir. Sonra o kimse cehenneme atılır’’ buyurdu. (R. S.: 1/216) 

                                                                      ***

113- Ebu Ümame (r.a.) şöyle nakletmiştir:

-Allah’ın elçisi şöyle buyurdu:

-‘‘Her kim yalan yere yemin ederek bir Müslümanın hakkını gasbederse, Allah ona cehennemi vacip kılar.’’

Ashabtan biri:

-‘‘Ya Rasulullah! Eğer o hak değersiz bir şey ise, bu ağır cezaya uğrar mı?’’ Diye sordu.

Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘İsterse misvak ağacının bir dalı olsun’’ buyurdu. (R. S.: 3/145)

                                                                      ***

114- Ömer b. Hattab (r.a.)’dan rivayettir:

-Hayber vakası gününde bir grup geldi.

-‘‘Falan şehit, falanca da şehittir’’ dediler.

‘‘Yine biri için falanca da şehittir’’ dediler. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Hayır, ben onu ganimetten çaldığı hırkaya bürünmüş olarak cehennemde gördüm’’ buyurdu. (R. S.: 1/214)

                                                                      ***

115- Ebu Hûreyre (r.a.) rivayet etmiştir:

-Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Bir müslümanın diğer müslüman üzerinde hakkı beştir:

         1-Selam almak.

         2-Hastayı ziyaret etmek.

         3-Cenazeyi uğurlamak.

         4-Davete katılmak.

         5-Aksıran ‘Elhamdülillah’’ derse ‘Yerhamukellah’’ demek. (Müslim, Selam: 45) 

                                                                     ***

116- Ebu Katade (r.a.) anlatıyor:

Bir adam Râsulullah’a: ‘‘Öldürülürsem benim hatalarım örtülecek mi?’’ Diye sordu.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Evet sen sabreder, mükafat bekler, geri kaçmadan ileri atılır vaziyette olduğun halde öldürülürsen!’’ cevabını verdi.

Râsulullah adama sordu:

-‘‘Nasıl sormuştun?’’ Adam:

-‘‘Ben Allah yolunda öldürülürsem hatalarım af olacak mı? Diye sormuştum’’ dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Evet. Kul borcu hariç bütün günahların af edilecek. Zira bu hususu Cebrail bana haber verdi.’’ Buyurdu. (H. Ans.: 3/1013) 

                                                                     ***

117- Allah Râsulü (s.a.v) Ashabına şöyle anlatmıştır:

-‘‘Yolculuk yapan bir adam çok susamış, yolda rastladığı kuyudan eğilip su içmişti. Kenarda susuzluktan dilini sarkıtmış bir köpek gördü. Bu hayvanda benim gibi çok susamış dedi ve kuyuya eğilip ayakkabısına su doldurdu. Onunla köpeği suladı. Bu yaptığından dolayı Allah o kuldan hoşnut oldu ve onu bağışladı.’’ Dinleyenlerden biri:

-Hayvanlara yapılan iyiliğin sevabı olup olmadığını sordu. Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Her canlıya yapılan iyilikte sevap vardır’’ buyurdu. (Buhari, Müsâkât: 9)

                                                                     ***

118- Bir gün Râsulullah (s.a.v.) yolda binek üzerindeki insanların sohbet ettiklerini gördü.

Onlara şöyle dedi:

-‘‘Hayvanlarınıza onları yormadan güzelce binin. Binmediğiniz zaman onları güzelce bırakın, dinlendirin. Onları yollardaki konuşmalarınız için sırtlarında binip sohbet etmeyin. Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daya hayırlıdır, belki Allah’ı ondan daha çok zikretmektedir.’’ (Ahmed b. Hanbel: 3/439) 

                                                                     ***

119- ‘‘Râsulullah (s.a.v.) bir yolculuğu esnasında bir bahçede bir devenin inlediğini duyuyor ve devenin yanına gidip kulaklarını okşuyor. Hayvan, sakinleşiyor onun aç bırakıldığını anlayan Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Bu devenin sahibi kim?’’ Diye soruyor.

Bir genç geliyor.

-‘‘O deve benim Ya Râsulullah’’ diyor. 

Bunun üzerine Peygamber (a.s.) ona:

-‘‘Sana verdiği şu deve hakkında Allah’tan korkmuyor musun?’’ Diyor. (Ebu Davud, Cihad:44)

                                                                     ***

120- ‘‘Bir gün Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

-‘‘Allah’a yemin ederim ki birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.’’

Ashab-ı Kiram:

-‘‘Ya Râsulullah! Hepimiz merhametliyiz’’ derler. 

Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Benim kastettiğim merhamet sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir, bilakis bütün mahlukata şamil olan merhamettir!’’ buyurur. 

                                                                     ***

121- Âbdurrahman ibn Abdullah (r.a.) şöyle anlatıyor:

-‘‘Biz bir seferde Râsulullah ile beraberdik. Râsulullah bir ara ihtiyaç için yanımızdan ayrıldı. O sırada bir kuş ile iki yavrusunu gördük. Kuş bizden korkup kaçtı. Yavrularını aldık. Kuş kanatlarını çırparak etrafımızda uçmaya başladı.’’

Râsulullah dönünce bize:

-‘‘Kim bu zavallı kuşun yavrularını alıp onu azap çektiriyor? Yavrularını geri verin!’’ Diye emretti. 

Bir defa da ateşe verilen bir karınca yuvası gördü.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Kim yaktı bunu?’’  Diye sordu. 

-‘‘Biz yaktık’’ dedik. 

Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine hastır.’’ Dedi. (H. Ans: 6/1992)

                                                                      ***

122- Rafi (r.a.) şöyle anlatır:

 Allah Râsulü’ne bir adam sordu:

-‘‘Ya Râsulullah en temiz kazanç hangisidir?’’

Râsulullah(s.a.v.) şu cevabı verdi:

-‘‘Kişinin eliyle kazandığı ve meşru olan her alışverişten elde ettiğidir.’’ (Buhari, Zekat:15)

                                                                     ***

123- Râsulullah (s.a.v.) çarşıda buğday satan bir adama rastladı.

Satıcıya:

-‘‘Nasıl satıyorsun?’’ Diye sordu. 

Adam bir şeyler anlattı. O sırada Allah Râsulü’ne vahiy geldi. Râsulullah (s.a.v.) elini çuvalın içine daldırdı. Buğdayın ıslak olduğunu gördü. Bunun üzerine satıcıya:

-‘‘İnsanların görmesi için ıslak olanı üste koysaydın ya!’’ dedi ve ardından:

-‘‘İnsanları aldatan bizden değildir.’’ Buyurdu. (Müslim, İman:164) 

                                                                    ***

124- Huzeyfe(r.a.) nakletmiştir:

-Râsulullah şöyle buyurdu:

-‘‘Sizden önce yaşamış olan birisine ruhunu kabzetmek üzere melek gelmiş idi.’’ Sordu:

-‘‘Bir hayır işledin mi?’’ Adam:

-‘‘Bilmiyorum.’’ Dedi melek tekrar:

-‘‘Hele bir düşün belki hatırlarsın.’’ Dedi. 

Adam biraz düşündü ve:

-‘‘Bir şey hatırlamıyorum’’ dedi. Devamla: Ben dünyada alışveriş yapardım. Zengine ödemesini uzatır, durumu zayıf olana ödemesinde kolaylık gösterir, bazen bağışlardım.’’ Dedi. 

‘‘Allah onu bu yaptıklarından dolayı günahlarını bağışlayıp, cennetine koydu.’’ Buyurdu. (H. Ans: 1/202) 

                                                                    ***

125- İbn Abbas (r.a.) Râsulullah (s.a.v.)’e üzüm şırası hakkında soru sorar:

Râsulullah (s.a.v.) şu cevabı vermiştir:

O sırada biri şöyle dedi: Adamın biri Allah’ın Râsulü’ne şarap kabı hediye etmişti. Kendisine ‘‘Allah’ın bunu haram kıldığını bilmiyor musun?’’ dedi. Adam:

-‘‘Hayır, bilmiyorum’’ cevabını verdi ve yanındakine bir şeyler fısıldadı. 

Râsulullah ona:

-‘‘Ne fısıldadın?’’ Diye sordu. Adam:

-‘‘Onu satmasını söyledim’’ dedi. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘İçilmesi haram olanın satılması da haramdır.’’ Buyurdu ve iki şarap kabının ağzını açarak yere boşalttı.’’ (H. Ans: 1/216) 

                                                                    ***

126- Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatmıştır:

‘‘Bir adam Rasulullah’ın huzuruna gelerek kalbinin katılığından şikayet etti. 

Râsulullah (s.a.v.) adama:

-‘‘Kalbinin yumuşamasını istiyor musun?’’ Diye sordu. Adam:

-‘‘Evet, Ya Râsulullah’’ dedi. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Fakiri doyur. Yetimin başını okşa!’’ buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned: II. 263-387)

                                                                   ***

127- Hz.Ali (r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Râsulullah (s.a.v.) efendimiz:

-‘‘İçi dışından, dışı da içinden görülen şeffaf köşkler vardır cennette’’ buyurdu. 

 Bunu duyan bir adam ayağa kalkarak:

-‘‘Ya Râsulullah onlar kimin içindir?’’ Diye sordu. 

Peygamber Efendimiz:

-‘‘Yumuşak ve tatlı konuşan, yemek yediren, oruca devam eden ve insanlar uykuda iken namaz kılanlar içindir’’ cevabını verdi. (S. Hadisler: 13/9)  

                                                                   ***

128- Ebu Mesud el-Bednî (r.a.) nakletmiştir:

‘‘Bir adam Râsulullah (s.a.v.)’e yularlanmış bir deve getirerek şöyle dedi:

-‘‘Bu Allah yoluna bağışımdır’’ dedi. Râsulullah (s.a.v.) adama:

-‘‘Buna karşılık sana kıyamet günü sana her biri bunun gibi yedi yüz deve vardır’’ buyurdu. (H. Ans: 3/1005)

                                                                   ***

129- Bir gün Peygamber (a.s.):

-‘‘Herkesin elinden geldiğince sadaka versin.’’ Buyurdu. 

‘‘Hz.Ömer (r.a.) Hz.Ebubekir’i geçersem bugün geçerim’’ diye düşünür ve malının yarısını getirip Hz.Peygamber’e verir. Peygamber (a.s.):

-‘‘Ailene ne bıraktın?’’ Diye sorar. Hz.Ömer:

-‘‘Yarısını bıraktım’’ cevabını verir. 

Biraz sonra Hz.Ebubekir bağışta bulundu.

Peygamber (a.s.):

-‘‘Ailene ne bıraktın?’’ Diye sordu.

-‘‘Allah ve Râsulü’nü bıraktım’’ cevabını verdi. Bunun üzerine Hz.Ömer şöyle dedi: ‘Bundan sonra hiçbir konuda Ebubekir ile yarışmam.’’ Dedi. (Ebu Davud, Zekat:40) 

                                                                   ***

130- Ebu Mûsa (r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Allah Râsulü(s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Her Müslüman sadaka vermelidir.’’

-‘‘Ya bulamazsa!’’ dediler. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Elleriyle çalışır; hem kendine bakar hem de sadaka verir’’ buyurdu.

Adam:

-‘‘Ya çalışmaya muktedir değilse?’’ Der.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Yardıma muhtaç olan mazluma destek olur’’ buyurur. Adam tekrar sorar:

-‘‘Ya bunada gücü yetmezse?’’ Der.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘İyilikle yahut hayır ile emreder’’ buyurur. O kişi:

-‘‘Ya Rasulullah! Ya buna da gücü yetmezse ne yapar?’’ Diye sorar.

Allah Râsulü(s.a.v.):

-‘‘Kendisini kötülükten alıkoyar, zira o da sadakadır.’’ Buyurur. (S. Hadisler: 227/50)

                                                                    ***

131- Ebu Hûreyre (r.a.) anlatıyor:

‘‘Allah Rasulü şöyle buyurdu:

-‘‘Bir dirhem yüz bin dirhemi geçmiştir.’’

-‘‘Bu nasıl olur Ey Allah’ın Rasulü?’’ Diye sordular. 

Râsulullah (s.a.v.) şu cevabı verdi:

-‘‘Bir adamın iki dirhemi vardı, birini sadaka olarak verdi. Diğeri ise malının yanına varıp, malından yüz bin dirhem alıp onu sadaka olarak verdi.’’ Buyurdu. (H. Ans: 9/3251)

                                                                   ***

132- Ebu Ümame (r.a.) şöyle anlatmıştır:

‘‘Allah Râsulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Kadın kocasının evinden, onun izni olmadan infak edemez.’’ 

Sordular:

-‘‘Ey Allah’ın elçisi! Yiyecek demi veremez?’’

Allah Râsulü (s.a.v.) cevaben:

-‘‘Evet, mallarımızın en kıymetlisidir.’’ Buyurdu. (Tirmizi, Zekat: 35) 

                                                                   ***

133- Ebu Zer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

‘Bazı kimseler Râsulullah (s.a.v.)’e:

-Ya Râsulullah! Zenginlerde bizim gibi namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar, ayrıca onlar mallarından sadaka veriyorlar. Bizden çok sevap kazanıyorlar.’’ Dediler. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Allah size sadaka verme imkanı vermedi mi? Her tesbih sadaka, her tekbir sadaka, her hamd sadaka, her elhamdülillah sadakadır. İyiliği emr sadakadır, kötülükten alıkoymak sadakadır. Tatlı dil, güler yüz sadakadır. Ailenizle ilgilenmek sadakadır.’’ Buyurdu. 

Bunun üzerine sordular:

-‘‘Ya Râsulullah nefsimizi tatmin etmek demi sadaka sevabı var?’’ Dediler. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Nefsi arzularınızı haram yoldan tatmin etseydiniz, günah işlemiş olmayacak mıydınız? Helal yoldan tatmin edildiğinde şüphesiz sevap vardır.’’ Buyurdular. (R. S: 1/120) 

                                                                   ***

134- Hz.Sevban (r.a.) rivayet etmiştir:

-Bir gün Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Kim bana, kimseden bir şey istemeyeceğine (dilenmeyeceğine) dair garanti verirse, bende ona cenneti garanti ederim.’’ Buyurdu. 

Ben hemen:

-‘‘Ey Allah’ın Râsulü ben istemeyeceğim.’’ Dedim. Ondan sonra kimseden bir şey istemedim. Der. (B. H. Külliyatı 2/2833)

                                                                   ***

135- Ebu Hûreyre (r.a.) nakletmiştir:

-Bir gün Râsulullah (s.a.v.)’e bir bedevi geldi:

-‘‘Karım bir siyah oğlan doğurdu.’’ Dedi. Çocuğun benden olduğu konusunda şüphelendim. Diye ilave etti. 

Râsulullah (s.a.v.) ona:

-‘‘Senin develerin var mı?’’ Diye sordu.

-‘‘Var’’ dedi.

-‘‘Renkleri nasıl?’’ Dedi. 

-‘‘Bazısı kırmızı bazısı boz renkli.’’ Dedi.

-‘‘Bu nasıl olur?’’

-‘‘Ya Râsulullah; soyundaki deveye çekmiş olabilir.’’ Cevabını verdi. Râsulullah:

-‘‘Öyleyse senin oğlanda soyundaki birine çekmiş olamaz mı?’’ Dedi. 

Râsulullah böylece ikna edip, çocuğu reddetmesine izin vermedi. (Buhari, Talak:26)  

                                                                    ***

136- Enes (r.a.) şöyle nakletmiştir:

-Ümmü Habibe (r.a.) şöyle sordu:

-‘‘Ya Râsulullah! Dünyada iki kere evlenen kadın öldükten sonra her iki kocası cennete girdiklerinde, bu kadın hangi kocası ile olacaktır?’’ Dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Kadın muhayyerdir. Dünyada hangisi ile güzel geçindiyse, onunla olur.’’ Cevabını vermiştir. (S. Hadisler: 19/10)

                                                                    ***

137- Ebu Zübab (r.a.)’dan rivayet edilmiştir:

‘‘Râsulullah (s.a.v.):

-Kadınları dövmeyiniz.’’ Buyurmuştu.

Hz.Ömer (r.a.) Peygamber (a.s.)’a:

-‘‘Ya Râsulullah! Kadınlar erkeklerine karşı gelmeye başladılar.’’ Dediler. 

Bunun üzerine Allah Râsulü ruhsat vermişti. Kısa zaman sonra kadınlardan fazla şikayetler gelince Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Birçok kadınlar kocalarından şikayet ediyorlar. Kadınları döven erkekler hayırlı kimseler değildir.’’ Buyurdu. (R. S: 1/277)

                                                                    ***

138- Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlatmıştır:

‘‘Yaşlı bir adam Peygamber (a.s.)’ı görmek için geldi. Orada bulunanlar ağır davranıp yaşlı adama yer vermekte biraz geciktiler.

Bunu gören Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Küçüğüne acımayan, büyüğüne saygı göstermeyen bizden değildir.’’ (S. Hadisler: 169/56)

                                                                    ***

139- Cabir b. Semûra (r.a.) nakletmiştir:

Râsulullah (s.a.v.) minberde üç defa ‘‘Amin’’ dedi. Ashab sordu:

-‘‘Amin demenizin sebebi nedir Ya Râsulullah?’’ Allah Râsulü şu cevabı verdi:

-‘‘Bana Cebrail geldi. Ana babasının rızasını kazanamayanı Allah rahmetinden uzaklaştırsın dedi; ‘Amin’’ dedim. 

Ramazanda af olunamayanı Allah rahmetinden uzaklaştırsın dedi; ‘‘Amin’’ dedim.

Yanında ismim anılınca salavat getirmeyeni Allah rahmetinden uzaklaştırsın dedi; ‘‘Amin’’ dedim.’’ Diye cevap verdi. (S. Hadisler: 149/21)

                                                                    ***

140- Ashab-ı Kiram’dan biri Peygamber (s.a.v.)’e şöyle bir soru sorar:

-‘‘Ya Râsulullah! Anam-babam öldükten sonra onlara nasıl iyilik edebilirim?’’ Der. 

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Onlara dua edebilirsin, rahmet dileyebilirsin, dostlarına hürmet edip ikramda bulunabilirsin, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı yapman gereken görevleri yapabilirsin.’’ Buyurur. (Ebu Davud, Edep:36)

                                                                    ***

141- Bir adam da Râsulullah’a gelerek der ki:

-‘‘Kime iyilik edeyim Ya Râsulullah?’’

Râsulullah (s.a.v.) şu cevabı verir:

-‘‘Ana babana, kardeşine, sonra yakınlarına iyilik et! Bu yapılması gereken bir vazifedir. Bunlar, ilişkileri devam ettirilmesi gereken yakınlarındır.’’ Buyurur. (Age:28)

                                                                    ***

142- Bir sahabe Râsulullah (s.a.v.)’e gelerek der ki:

-‘‘Anam-babam için sadaka versem onlara ulaşır mı Ya Râsulullah?’’ Der.

Allah Râsulü’nün bu soruya cevabı şöyle olmuştur:

-‘‘Evet, ulaşır, sen sadaka ver!’’ (Buhari, Vesaya:19)

                                                                    ***

143- Bir savaş hazırlıkları yapılırken bir genç sahabi heyecanla Allah Râsulü’ne gelir savaşa katılmak ister.

Peygamber (a.s.) ona sorar:

-‘‘Anan baban var mı?’’

Genç:

-‘‘Var, Ya Râsulullah.’’ Der. 

Râsulullah ona:

-‘‘Ana babana dön onlara hizmet et, onlara ikramda bulun!’’ der. (S. Hadisler: 141/8)

                                                                    ***

144- Bir genç Râsulullah’a gelerek:

-‘‘Allah yolunda cihada katılmak istiyorum’’ der. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Anan baban var mı?’’ Der.

-‘‘Var, onları ağlayarak bıraktım geldim.’’ Cevabını verir. Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Öyleyse onlara dön de ağlattığın gibi onları güldür.’’ Der. (Age:140/7) 

                                                                   ***

145- Ebu Said(r.a.) şöyle rivayet etmiştir:

Yemen ahalisinden bir adam yurdunu bırakarak Râsulullah’a geldi. 

Râsulullah ona:

-‘‘Yemen’de kimsen var mı?’’ Diye sordu.

Adam:

-‘‘Annem, babam var’’ dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Sana müsaade ettiler mi?’’ Dedi.

Adam:

-‘‘Hayır’’ cevabını verince Allah Râsulü:

-‘‘Öyleyse onlara dön, onlardan müsaade iste, müsaade ederlerse gel, değilse orada kal onlara hizmet et.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 39/5)

                                                                   ***

146- Ebu Hûreyre (r.a.)’dan:

-Bir kişi Râsulullah’a geldi:

-‘‘İyi muamele ve ihsana en layık kimdir?’’ Diye sordu.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Annen.’’ Buyurdu.

Adam:

-‘‘Sonra?’’ Dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Annen.’’ Buyurdu.

Adam:

-‘‘Sonra kimdir?’’ Dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Annen.’’ Buyurdu.

Adam:

-‘‘Daha sonra kimdir?’’ Dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Sonra babandır.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 147/19)

                                                                   ***

147- Ebu Bekir (r.a.)’dan:

‘‘Bir gün Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-Size en büyük günahları haber vereyim mi?’’ Dedi.

Biz:

-‘‘Evet, ver Ya Râsulullah!’’ Dedik.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Allah’a şirk koşmak, anne ve babaya asi olmaktır.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 155/33) 

                                                                   ***

148- Bir gün Ashab-ı Kiram Allah Râsulü ile sohbet biri gelerek:

-‘‘Ya Rasulullah! Ölüm döşeğinde yatan bir genç bir türlü ‘La İlahe İlallah’’ diyemiyor.’’ Denildi. 

Allah Râsulü sorar:

-‘‘Namaz kılar mıydı?’’

Adam:

-‘‘Evet kılardı.’’ Cevabını verdi.

Oradakiler Allah Râsulü ile beraber gencin evine gelirler. Râsulullah ona:

-‘‘La İlahe İlallah’’ de buyurur. Genç:

-‘‘Söyleyemiyorum.’’ Der.

Adam:

-‘‘Bu adam annesine asi idi.’’ Der. Râsulullah:

-‘‘Annesi sağ mı?’’ diye sorar.

-‘‘Evet, sağ.’’ Derler. Râsulullah çağırılmasını ister. Kadın çağırılır. Râsulullah:

-‘‘Bu senin oğlun mu?’’ Der. Kadın:

-‘‘Evet, oğlum.’’ Cevabını verir. Râsulullah:

-‘‘Büyük bir ateş hazırlansa oğlunu affedersen onu yakmayacağız, eğer affetmezsen onu yakacağız’’ dense, ne edersin onu affeder misin?’’ Diye sordu.

Kadın:

-‘‘Affederdim’’ cevabını verince Râsulullah:

-‘‘Öyleyse oğlunu cehennem ateşinden kurtarmak için onu affettiğine dair Allah’ı ve beni şahit göster.’’ Dedi. Kadın:

-‘‘Allah’ı ve Râsulü’nü şahit tutuyorum, oğlumu affetttim’’ dedi. Râsulullah gence:

-‘‘La İlahe İllallah’’ de’’ buyurdu. Genç kelime-i şehadet getirdi. Râsulullah:

-‘‘Allah’a hamd olsun ki benim vasıtam ile bu genci cehennem ateşinden kurtardı.’’ Dedi. (S. Hadisler: 161-162/42)

                                                                   ***

149- Ata ibn. Yesar (r.a.) nakletmiştir:

Bir adam Râsulullah (s.a.v.)’e sordu:

-‘‘Annemin yanına girerken izin isteyeyim mi Ya Râsulullah?’’

Peygamber(s.a.v.) cevap verdi:

-‘‘Evet, iste!’’

Adam:

-‘‘Ama evde ben onunla beraber kalıyorum.’’

Râsulullah:

-‘‘Annenin yanına girerken izin iste!’’ dedi.

Adam:

-‘‘Ama ben ona hizmet ediyorum’’ dedi.

Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Annenden izin iste! Onu çıplak görmen hoşuna gider mi? Dedi. Adam ‘hayır’’ deyince:

-‘‘Öyleyse ondan izin iste!’’ buyurdu. (H. Ans: 9/3368)

                                                                   ***

150- Ebu Hûreyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:

‘‘Bir adam Peygamber (a.s.)’a gelerek şöyle dedi:

-Ya Râsulullah! Benim yakınlarım var, ben onları ziyaret ederim ama onlar bana gelmezler. Ben onlara iyilik ederim, onlar bana kötülük eder. Ben onlara yumuşak davranırım, onlar bana cahillik eder.’’ Diye sızlandı. 

Râsulullah (s.a.v.) ona:

-‘‘Eğer dediğin gibiyse, onlar kızgın kül yediriyor gibisin. Senin iyiliğine karşı onların kötülüğü, kendi aleyhlerinedir. Sen böyle davrandığın müddetçe, Allah sana yardımcı olur ve seni onlardan korur.’’ Buyurmuştur. (S. Hadisler: 201/4)

                                                                   ***

151- Ûkbe (r.a.) şöyle anlatır:

‘‘Bir gün Allah’ın Râsulü ile karşılaştım, mübarek ellerinden tuttum ve kendisine:

-Ya Râsulullah! Bana amellerinden haber ver.’’ Dedim. Râsulullah (s.a.v.) bana:

-‘‘Ey Ukbe! Seni ziyaret etmeyeni sen ziyaret et, sana vermeyene sen ver, sana zulmedenden uzaklaş.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 212/24)

                                                                   ***

152- Şöyle nakledilmiştir:

Has’am kabilesinden bir kişi der ki:

-‘‘Peygamber (a.s.)’a gittim. Birkaç kişi ile oturuyordu. Kendisine sordum, O bana cevap verdi:

-Allah’ın peygamberi sen misin?’’

-‘‘Evet.’’

-‘‘Allah katında amellerin en sevimlisi hangisidir?’’

-‘‘Allah’a imandır.’’

-‘‘Sonra hangisidir?’’

-‘‘Sıla-i rahimdir.’’

-‘‘Sonra hangisidir?’’

-‘‘İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymaktır.’’

-‘‘Allah’ın en çok buğz ettiği amel hangisidir?’’

-‘‘Allah’a şirk koşmaktır.’’

-‘‘Daha sonra hangisidir?’’

-‘‘Akrabalarla ilgiyi kesmektir.’’

-‘‘Sonra hangisidir?’’ Dedim.

Râsulullah (s.a.v.) bana:

-‘‘Kötülüğü emredip, iyilikten alıkoymaktır.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 207/15)

                                                                   ***

153- Ebu Hûreyre (r.a.) rivayet etmiştir:

‘‘Bir gün Peygamber efendimiz (s.a.v.) üç defa:

-‘‘Vallahi mü’min olmaz.’’ Diye tekrar eder. Bunu duyanlar:

-‘‘Kim mü’min olmaz Ya Râsulullah?’’ Diye sorarlar.

Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Şerrinden komşusu emin olmayan kimse.’’ Cevabını verir. (R. S: 441/303)

                                                                   ***

154- Ebu Hûreyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:

Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Şu kelimeleri onlar ile amel etmek veya onlar ile amel edecek olana öğretmek için benden kim öğrenmek ister?’’

Ebu Hûreyre (r.a.):

-‘‘Ben öğrenmek isterim Ya Râsulullah!’’ Dedim. Râsulullah elimden tutarak beş şeyi saydı ve dedi ki:

1-Haramdan sakın! İnsanların en çok ibadet edeni olursun.

2-Allah’ın sana ayırdığına razı ol! İnsanların en zengini olursun.

3-Komşuna iyilik et! Gerçek mü’min olursun.

4-Kendin için sevdiğini, insanlar için de sev! Hakiki müslüman olursun.

5-Çok gülme! Çok gülmek kalbi öldürür.’’ Buyurdu. (S. Hadisler: 120/78)

                                                                   ***

155- Avf ibn. Malik (r.a.) rivayet etmiştir:

-‘‘Allah Râsulüne sordum: Ben bir adama uğrasam, o beni ağırlamasa, sonra o bana uğrasa ben ona yaptığını yapayım mı?’’ 

Bana:

-‘‘Hayır, sen onu ağırla!’’ Buyurdu.

Bir gün Râsulullah (s.a.v.) beni eski elbise ile görmüştü.

-‘‘Senin malın yok mu da böyle giyiniyorsun?’’ Diye sordu. 

Ben Râsulullah’a:

-‘‘Allah bana her maldan verdi Ya Râsulullah!’’ dedim. 

Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Öyleyse üzerinde (Allah’ın nimeti) görülmelidir.’’ (H.Ans: 10/3489)

                                                                   ***

156- Ebu Şureyh el-Adevi (r.a.)’dan:

-Râsulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

-‘‘Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, misafirine ikram etsin. Misafirlik üç gündür, gerisi sadakadır.’’ 

Sordular:

-‘‘Misafir, ev sahibini nasıl günaha sokar Ya Râsulullah?’’

Allah’ın Râsulü şöyle buyurdu:

-‘‘Adamın yanında ikamet eder, kalır. Halbuki kendisine ikram edecek bir şeyi yoktur.’’ (Tirmizi, Birr: 41)

                                                                   ***

157- Abdullah b. Amr (r.a.) şöye rivayet etmiştir:

‘‘Bir adam Râsulullah’a gelerek:

-İslam’ın hangi ameli daha hayırlıdır?’’ Diye sordu.

Râsulullah (s.a.v.) şu cevabı verdi:

-‘‘Yemek yedirdiğin, tanıdığın veya tanımadığın kimselere selam vermendir.’’ Buyurdular. (R. S: 2/848)

                                                                   ***

158- ‘‘Beni Amir kabilesinden bir adam Peygamber (a.s.)’ın evine gelir ve:

-Gireyim mi?’’ Diye sorar. Râsulullah (s.a.v.) yanındakine:

-‘‘Çık bu adama izin istemeyi öğret.’’ Der. Devamla:’Es-Selamü aleyküm’’ desin sonra izin istesin der.

Gelen adam bunu duyar ve:

-‘‘Es-Selamü aleyküm’’ dedikten sonra gireyim mi? Diye sorar.

Peygamber (a.s.) müsaade eder, adam içeriye girer.’’ (R. S: 2/876)

                                                                   ***

159- Enes (r.a.) nakletmiştir:

Bir adam Râsulullah’a:

-‘‘Bizden biri kardeşine veya dostuna rastladığında önünde eğilebilir mi? Diye sordu. Râsulullah (s.a.v.):

-‘‘Hayır.’’ Buyurdu. 

-‘‘Elini öpebilir mi?’’ Deyince, yine:

-‘‘Hayır.’’ Buyurdu.

-‘‘Peki elini tutup musafaha eder mi?’’ deyince de Allah Râsulü (s.a.v.):

-‘‘Evet.’’ Buyurdu. (R. S: 2/892) 

                                                                      ***

160- Ebû Said (r.a) rivayet etmiştir:

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Sakın yollarda oturmayın” 

Oradakiler:

-‘‘Ya Resulullah! Biz yollarda oturmak zorundayız. Çünkü oralarda ihtiyaçlarımızı konuşuyoruz’’ dediler.

Resulullah (s.a.v):

-‘‘Yolda oturmak zorunda kalırsanız o zaman yolun hakkını verin!’’ Buyurdu.

-Yolun hakkı nedir Ey Allah’ın Rasulu! Dediler.

Resulullah (s.a.v):

1-“Harama bakmamak.

2-Gelen geçeni rahatsız etmemek.

3-Verilen selamı almak

4-İyiliği emredip, kötülükten alıkoymaktır”buyurdu. (B.H.Külliyatı:4/7777)

                                                                   ***

161-Vâbisa (r.a) rivayet etmiştir: Peygamber (a.s)’a iyilik ve kötülük hakkında soru sormayı içinden geçirerek geldi.

Peygamber (a.s) ona sordu:

-Sen mi söyleyeceksin yoksa ben mi sana haber vereyim? Dedi.

-Sen bana haber ver dedi.

-Sen bana iyilik ve kötülüğün ne olduğunu sormak için geldin değil mi? Buyurdu.

O kişi:

-“Evet” dedi.

Peygamber (a.s) üç parmağını birleştirerek göğsüne koydu ve dedi ki:

-“Evet Vâbisa, kendi nefsine sor, kendi nefsine sor” diye üç defa tekrardan sonra “iyilik seni rahatlatan şeydir. Kötülük ise, insanlar sana fetva verseler de içini rahatsız eden ve tereddüt duyduğun şeydir” buyurdular. (B.H.Külliyatı:2/4531)

                                                                   ***

162- Dürre (r.a) Allah Rasulüne:

-İnsanların hayırlısı kimdir Ya Resulullah? Diye sorar.

Resulullah (s.a.v) şu cevabı verir:

-“Rabbinden en çok korkan.

-Yakınlarına en çok ilgi gösteren.

-İyiliklerini en çok emredip, kötülükten en ziyade nehyedendir”buyurur. (S.Hadisleri:205/10)

                                                                   ***

163- Berâ (r.a) şöyle nakletmiştir:

-Tepeden tırnağa silahlı bir adam Rasulullah’a geldi ve dedi ki;

-“Ya Resulullah! Size yardım etmek istiyorum. Savaşa mı katılayım yoksa Müslüman mı olayım” dedi.

Resulullah (s.a.v):

-“Müslüman ol da sonra savaş” buyurdu.

O adam Müslüman oldu, savaşa katıldı ve şehit oldu. Bunu haber alan Resulullah (s.a.v):

-“Az iş yaptı çok sevap kazandı” buyurdu. (R.S:2/1315)

                                                                   ***

164-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

-“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelir ki onların yüzleri insan yüzü kalpleri şeytan kalbidir. Kan dökücülerdir. Çirkin hareketlerden kaçınmazlar eğer sen onlara tabi olursan seni gözetirler. Eğer onlara güvenirsen sana ihanet ederler. Onların çocukları ahlaksız, gençleri arsız olur. Yaşlıları ise iyiliği emretmez, kötülükten men etmez olur. Sünnet aralarında bid’at, bid’at ise aralarında sünnet gibidir. İdarecileri doğru kimseler değildir. İşte bu zamanda Allah onlara şerlilerini musallat eder. Onların hayırlı olanları dua eder ama duaları kabul olmaz.”  (Râmûz:2/502,11)

                                                                   ***

165-Resulullah (s.a.v) şöyle buyurur:

-Bir yerde kötülük zuhur eder de o kötülük men edilmezse Allah azabını o kavme indirir.

Denildi ki:

-Onlar arasında iyi insanlar bulunsa da mı Ya Resulullah?

Resulullah (s.a.v):

-“Evet onlara isabet eden, salihlere de isabet eder. Lakin daha sonra o salihler Allah’ın rahmetine ve onun mağfiretine ulaşırlar.” Buyurur. (Râmûz:54/3)

                                                                   ***

166- Ebu’d-Derdâ (r.a) şöyle rivayet etmiştir. Resulullah (s.a.v) buyurdu ki:

-Size namaz, oruç ve sadakanın derecesinden efdal olan şeyi size haber vereyim mi?

-Evet, ver Ya Resulullah! Dediler:

Rasulullah (s.a.v):

-“İnsanların arasını düzeltmektir. Çünkü insanların arasındaki bozukluk dini kazır.” Buyurur.  (H. Ansiklopedisi: 9/3448)

                                                                   ***

167-Ebu Said el-Hudri (r.a) nakletmiştir:

“Resulullah içecek bir şeye üflemekten men etmiştir.”

Bir adam:

-Suyun yüzünde çer çöp görürsem ne yapayım? Diye sordu.

Rasulullah (s.a.v):

-“Çöp düşünceye kadar dök” dedi.

Adam:

-Üflemeye mecburum. Çünkü bir nefeste içmezsem doymuyorum; suya kanmıyorum dedi.

Rasulullah (s.a.v):

-“Nefes alırken kabı ağzından uzaklaştır” buyurdu. (R.S:2/768)

                                                                   ***

168-Enes (r.a) rivayet etmiştir:

“Resulullah (s.a.v) bir kimsenin ayakta su içmesini men etmişti.”

Katâde (r.a):

-“Suyu ayakta içmeyi anladık, ayakta yemek nasıldır”diyor.

Cevap:

-“O daha fenadır” oluyor.  (R.S:2/774)

                                                                   ***

169- Ebu Hureyre (r.a) şöyle rivayet etmiştir:

Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“İki lanetten korkun!”

Ashabdan biri sordu:

-Nedir onlar Ya Resulullah?

Rasulullah (s.a.v) cevap verdi:

-“Su yollarına, insanların gelip geçtiği yollara ve gölgelenilen yerlere abdest bozmak” buyurdular.  

 (Müslim,  Taharet:68)- (Ebu Davud, Taharet:14)

                                                                   ***

170- Hz. Aişe (r.a) rivayet etmiştir:

Bir gün bir grup, Peygamber (as)’a gelerek:

-Kahinler hakkında ne buyurursunuz? Diye sordu.

Rasulullah (s.a.v):

-“Doğru bir şey değildir.” Buyurdu.

Oradakiler:

-Ya Rasulullah, onlar bize bazen geleceğe ait haber veriyorlar da dedikleri gibi çıkıyor dediler.

Bunun üzerine Allah Rasulu:

-“Onların verdikleri haberler meleğin ilham ettiği haberlerdir. Cin o haberleri meleklerden işiterek kahinin kulağına fısıldar, kahinlerde kendilerinden birçok yalan karıştırırlar” buyurdu.   (R.S:3/1700)

                                                                   ***

171- Muaviye b. El-Hakem şöyle anlatır:

-“Ya Rasulullah! Ben cahiliye devrinde iken bizden bazıları kahinlerden haberler ediniyorlardı” dedim.

Allah Rasulu:

-“Onlara gitmeyin” buyurdu.

Ben tekrar:

-“Bazılarımız da bir kuşun ötmesinden, uçuşundan bir şeyler çıkarıyorlardı” dedim.

Rasulullah (s.a.v):

-“Bu kalbe ânız olan birtakım zandan ibarettir. Bu hal insanları içlerinden alıkoymasın” buyurdu.

Ben yine:

-“Ya Rasulullah! İçimizde konular üzerine bir şeyler çizerek geleceğe ait hüküm çıkaranlar oluyor, buna ne dersiniz” dedim.

Rasulullah (s.a.v):

-“Evliyalardan biri emr-i ilahi ile hatlar çizerdi, bir kimsenin çizdiği hat, onun hattına tevafuk ederse işte o tutmuş demektir” buyurdu.   (R.S:3/1704)

                                                                   ***

172-Safvan İbnu Süleym (r.a)’dan, Allah Rasulune:

“Ey Allah’ın Rasulu! Mümin korkak olur mu?” diye sorduk.

Allah Rasulu:

-“Evet” buyurdu. Biz tekrar:

-Cimri olur mu? Dedik. Resulullah (s.a.v):

-“Evet olur” buyurdu. Biz tekrar:

-Yalancı olur mu? Diye sorduk.

-“Hayır” buyurdular.   (H. Ansiklopedisi: 14/5202)

                                                                   ***

173- Esma (r.a) şöyle rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Halbuki üç yer hariç yalanın her çeşidi Ademoğluna haramdır. Bu üç yer şunlardır:

1-Erkeğin rızasını sağlamak için hanımına yalanı,

2-Harpte söylenecek yalan. Çünkü harp, yalandan ibarettir.

3-İki Müslümanın arasında sulhu sağlamak kasdıyla söylenen yalan” buyurdular.    (Tirmizi.Birr:26)

                                                                    ***

174- Ebû Bekir (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v):

-“Size günahların en büyüğünü bildireyim mi? Buyurdu. Bunu üç defa tekrar etti.

-Evet, Ya Resulullah! Denince:

1-Allah’a şirk koşmak,

2-Anne-babaya itaatsizlik,

3-Cana kıymak” buyurdu. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere oturup:

-“Haberiniz olsun;

1-Yalan söz,

2-Yalan şahitliği” buyurdu. Bunu o kadar tekrar etti ki,”keşke kesse artık” temennisinde bulunduk.  (Buhari, Şehadet:10)

                                                                   ***

175- Hz. Aişe (r.a) anlatıyor:

“Allah resulüne büyü yapıldı öyle ki Resulullah (s.a.v) yapmadığını yaptım zannediyordu.”

Bir gün benim yanımda dua etti ve dedi ki;

-Ey Aişe! Hissettin mi? Sorduğum hususta Allah bana fetva verdi.

-Hangi hususta? Dedim. Resulullah (s.a.v):

-“İki kişi bana geldi biri başucumda diğeri ayak ucumda oturdu, biri diğerine bu zatın rahatsızlığı nedir?” Dedi. Diğeri: “Büyüdür” dedi. Aralarında şöyle konuştular;

-Kim büyüledi?

-Lebia adında bir Yahudi.

-Büyüyü neye yaptı?

-Saç ile hurma çekirdeğinin içine.

-Pekala şimdi nerede?

-Zervan kuyusunda.

Bunun üzerine Allah Rasulu bir grup sahabe ile o kuyuya gitti. Baktı ki kuyunun üzerinde bir hurma vardı. Bana dedi ki: 

-“Ey Aişe! Allah’a yemin olsun kuyunun suyu kına ıslatılmış gibi koyu ve bulanıktı. Hurmanın başı şeytan başı gibiydi.

Ben:

-Ey Allah’ın Rasulu! Onu kuyudan çıkardın mı? Diye sordum.

-“Hayır” dedi ve ilave etti:

-“Bana gelince Allah bana afiyet lütfetti ve şifa verdi. Ben ondan insanlara bir zarar gelmesinden korktum” dedi.

Rasulullah onun yere gömülmesini emretti ve yere gömüldü.  ( Buhari 1,6:47.49.50) – (H. Ansiklopedisi:7/2239)

                                                                   ***

176- Ebu Hureyra (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-İnsanlar üzerine bir zaman gelecek şeytanlar onların evlatlarına ortak olacaklar.

Denildi ki:

-Bu da mı olacak Ya Resulullah!

Rasulullah (s.a.v):

-“Evet” buyurdu.

Denildi ki:

–          Bizim evlatlarımızı onların evlatlarından nasıl ayırt edeceğiz?

Rasulullah (s.a.v):

-“Haya ve merhamet azlığından anlaşılacak” buyurdu.   (Râmuz:504/4)

                                                                   ***

177- Ebu Zer (r.a) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.v) mescitte bulunduğu bir sırada yanına varıp oturdum.

Peygamber (a.s) bana:

“Ey Ebu Zer! İnsan şeytanlarının ve cin şeytanlarının şerrinden Allah’a sığın!” buyurdu.

Ben: Ya Rasulullah! İnsan şeytanları da mı var? Dedim. Bana: “Evet” buyurdu.   (Nesâi,İstiaze:48)

                                                                   ***

178- Cabir (r.a) anlatıyor:

Bir bedevi Peygamber (a.s)’a gelip:

-Rüyamda başımın kesildiğini, kendimin de onun peşine düştüğümü gördüm. Ya Resulullah bu nedir? Diye sordu.

Peygamber (a.s) adamı azarlayıp:

-“Sakın ha! Şeytanın rüyanda seninle eğlenmesini kimseye anlatma!” Dedi.     (H. Ansiklopedisi: 3/975)

                                                                   ***

179- Cabir (r.a) şöyle anlatmıştır:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“bir kimse evine veya yatağına girince hemen bir melek, bir şeytan alelacele gelirler. 

Melek: Hayırla aç! Der.

Şeytan: Şerle aç! Der.

Adam şayet o sırada Allah’ı zikrederse melek, şeytanı kovar ve onu korumaya başlar. Adam uykusundan uyanınca melek ve şeytan yine aynı şeyi söylerler. Adam: “Nefsimi ölümden sonra bana iade eden, öldürmeyen Allah’a hamd olsun. İzniyle yedi sema’yı arzın üzerine düşmekten alıkoyan Allah’a hamdolsun dese ve bu kimse yatağından düşüp ölse şehit olur. Kalkıp namaz kılsa faziletler içinde namaz kılmış olur” buyurur. ( H. Ansiklopedisi:5/1756)

                                                                   ***

180- Hz. Aişe (r.a) anlatmıştır:

Bir gece Rasulullah yanımdan çıkıp gitmişti. İçime kıskançlık düştü geri gelince halimi anladı ve bana:  -“Kıskandın mı yoksa?” dedi.

Bende: 

-Evet dedim. Benim gibi biri senin gibi birini kıskanmaz da ne yapar?

Rasulullah (s.a.v):

-“Sana yine şeytanın gelmiş olmalı” dedi.

-Benim şeytanım mı var? Dedim.

-“ Şeytanı olmayan kimse yoktur” dedi.

– Senin de şeytanın var mı? Dedim.

-“Evet ancak Allah ona karşı bana yardımcı oldu da Müslüman oldu” buyurdu.   (Müslim,Münafıkun:70)

                                                                   ***

181- Mus’âb (r.a) rivayet etmiştir:

Ey Allah’ın Rasulü! Dedim insanlardan kimler en çok belaya uğrar?

Bana dedi ki:

-“Peygamberler sonra büyüklükte onlara yakın olanlar kişi dindarlığın nispetinde belası da şiddetli olur şayet dininde zayıflık varsa Allah onu da dindarlığın nispetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Ta o kul yeryüzünde hatasız yürüyünceye kadar” buyurdu.  (H. Ansiklopedisi: 13/4699)

                                                                   ***

182-Ebu Umeyye (r.a) anlatıyor:

Ey Ebu Salebe! Dedim şu ayet hakkında ne dersin? Ey iman edenler! Siz kendinize bakın siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez.( Maide suresi:105)

Bana şu cevabı verdi:

-Gerçekten bunu iyi bilen birine sordun zira ben Rasulullah’a sormuştum şu cevabı verdi:

“İyiliğe sarılın, kötülükten kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, ahireti tercih edilen dünyalık görür. Yönetenlerin kendi fikirlerini beğendiklerini görürsen o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşma. Zira bu duruma gelince arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta Ateş tutmak gibi sıkıntılıdır. O günlerde sizin kadar amel yapabilen bir kimseye ello kişinin ecri verilecektir.” Buyurdu.  (İbni Mâce,Fiten:21)

                                                                   ***

183- Amr İbni’l As (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) bir gün parmaklarını kenetledi ve dedi ki:

-“Ey Abdullah İbnu Amr! Ahit bozulup şöyle karmakarışık hale gelen bir kısım ayaktakımı kimselerle baş başa kalırsan ne yaparsın?” Dedi.

-Ne yapmamı tavsiye edersin ya Rasulullah? Dedim.

Allah Rasulu buyurdu ki: 

-Güzel bulduğun şeyi yaparsın, kötü bulduğun şeyi de terk edersin. Kendi yakınlarının hallerini düzeltmeye yönelirsin. O ayaktakımı ve etrafındakilerle de uğraşmayı terk edersin.       (H. Ansiklopedisi: 13/4759)

                                                                   ***

184- Ebu Zer (r.a) anlatıyor:

Allah’ın Rasulu bana seslendi:

-“ Ey Ebu Zer!”

-Buyur Ya Rasulullah! Dedim.

-“İnsanlara kitle halinde ölüm isabet edip kabirlerin ücretli kimseler tarafından kazılacağı zaman ne yapacaksın?” Dedi.

-Allah Rasulu neyi söylerse onu yaparım dedim.

-“Sabrı tavsiye ederim” buyurdu. Tekrar bana seslendi: 

-“Ey Ebu Zer!”

-Buyur Ya Rasulullah! Dedim.

-“Zeyt mıntıkasının taşları kana bulandığı zaman ne yaparsın?” Diye sordu.

-Allah Rasulu neyi tavsiye ederse onu yaparım dedim.

-“Sana kendilerinden olduğun yakınlarını tavsiye ederim” buyurdu.

Ben sordum: O zaman kılıcımı alıp omzuma koymayayım mı? Dedim. 

Bana: “O zaman böyle yaparsan fitneci kavme ortak olursun” buyurdu.

-Bana ne emredersiniz? Dedim.

-“Evine çekil” buyurdu.

-Evime girilirse, dedim. 

Rasulullah (s.a.v):

-“Eğer kılıcın parıltısının sesi şaşırtacağından korkarsan elbiseni yüzüne ört gelen hem senin günahınla hem de kendi günahıyla dönsün! Buyurdu.  (Age:13/4760)

                                                                   ***

185- Ahnef İbnu Kays (r.a) şöyle anlatmıştır:

Bir adamı kastederek yolda giderken Hz. Ebu Bekir’e rastladım.

-Ey Ahnef nereye gidiyorsun? Dedi.

-Resulullah’ın amca oğluna yardım etmeyi arzu ediyorum, dedim.

-Dön geri! Zira ben Rasulullah’ın şöyle buyurduğunu işittim. “İki müslüman kılıçlarıyla birbirinin üzerine yürürlerse öldüren de ölen de ateştedir” dedi.

Bunun üzerine Rasulullah’a:

-Katili anladık ama maktul niye ateşte diye sorulunca

Rasulullah (s.a.v):

-“Çünkü o da kardeşine karşı öldürme hırsı taşıyordu” cevabını verdi.  ( Müslim, Fiten:14)

                                                                   ***

186- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Here artmadıkça kıyamet kopmaz”

Yanındakiler: Here nedir ya resulullah? Dedi.

 Rasulullah (s.a.v) cevap verdi: “Öldürmek! Öldürmek!’   buyurdu.    ( Müslim, Fiten:18)

                                                                   ***

187- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Bir adam Peygamber (a.s)’a gelerek dedi ki:

-Ya Rasulullah! Biri gelip de malımı almak isterse ne yapayım? Diye sordu.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Malını verme!”

Adam: Öldürmeye kalkarsa ne yapayım? Dedi.

Rasulullah (s.a.v): “Sen de onunla mücadele et! Buyurdu.

Adam: Ya beni öldürürse? Dedi.

Rasulullah (s.a.v): “Sen şehit olursun” buyurdu.

Adam: Ya ben onu öldürürsem ne olur? Deyince.

Rasulullah (s.a.v): “ O cehenneme gider” buyurdu.  (R.S:2/1362)

                                                                   ***

188- Ümmü Seleme (r.a) şöyle anlatıyor:

Bir gün Rasulullah (s.a.v)’e sordum:

-“Ya Rasulullah! Ebu Seleme’nin çocuklarına yaptığım yardım hakkında benim için bir sevap var mıdır? Dedim.

Rasulullah (s.a.v) bana:

-“Evet, onlara sarfettiğin paranın ecri sana verilecektir.” Buyurdu.     (R.S.:1/289)

                                                                   ***

189- Hz. Aişe (r.a) anlatıyor:

Çölde yaşayanlardan bazıları Allah Rasulu’nun yanına geldiler. Müslümanların çocuklarını sevip öptüğünü görünce:

-Siz çocuklarınızı öpüyor musunuz? Dediler.

Müslümanlar:

-Evet biz severiz, öperiz! Cevabını verdiler.

Adamlar:

-Çocukları öpmek adetimiz değildir, dediler.

Onları duyan Allah’ın Rasulu (s.a.v):

-“Allah kalbinizden merhameti çıkardıktan sonra sizin kalbinize şefkat koymak benim elimde mi?” Buyurdular.  (R.S.:1/224)

                                                                   ***

190- Numan b. Beşir (r.a) şöyle demiştir:

“Babam Beşir beni Rasulullah’ın yanına götürdü.”

Babam: Ya Resulullah ben kölemi bu oğluma verdim dedi.

Rasulullah (s.a.v): Buna verdiğin gibi diğer çocuklarına da verdin mi? Diye sordu.

Babam: Hayır vermedim, dedi.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v):

-“Öyle ise bu hibeden dön geri al!” Buyurdu.

Rasulullah (s.a.v):”Allah’tan korkunuz! İkram ve bağış hususunda çocuklarınız arasında adalet ve eşitliğe riayet ediniz! Buyurdu.

Babam bunun üzerine yaptığından rücu etti. (R.S.:3/1805)

                                                                   ***

191-  Ebu Said (r.a) şöyle anlatmıştır.

Bir gün kadınlar Peygamber (a.s)’a gelerek dediler ki:

-“Ya Rasulullah! Erkekler sizi dinliyor, sizden istifade ediyor. Biz kadınlar istifade edemiyoruz. Bize de bir zaman ayırsanız!” Dediler.

Rasulullah onlara bir gün ayırdı, onlara nasihatte bulundu. Bir konuşmasında şöyle buyurdu:

-“Sizden kim kendinden önce üç çocuğunu gönderirse onlar mutlaka kendisine ateşe karşı bir perde olur!”

Kadınlardan biri:

-Ya iki çocuğu ölmüşse? Dedi 

Rasulullah (s.a.v):

-“İki de olsa perde olur” buyurdu.    (Buhari,Cenaiz:6)

                                                                   ***

192- Huzeyfe (r.a) şöyle anlatmıştır.

Resulullah’a halk hayırdan sorardı. Ben ise hep şerden sorardım.

-Biz cahiliye devrinde şer içerisinde idik. Allah bize bu hayrı verdi bu hayırdan sonra şer var mı? Dedim.

-“Evet var” buyurdu. Ben tekrar:

-Şerden sonra hayır var mı? Dedim.

– “Evet var! Fakat onda duman da var” buyurdu.

-Duman da ne? Dedim.

-“Bir kavim var sünnetimden başka sünnet edinir. Hidayetimden başka hidayet arar. Bazı işlerimi iyi bulur bazılarını kötü bulursun.”

-Bu hayırdan sonra başka bir şer kaldı mı? Diye tekrar sordum.

-“Evet” buyurdu. “Cehennem kapısını çağıran davetçiler var. Kim onlara uyarak o kapıya giderse, onlar onu ateşe atarlar.” Buyurdu.

 -Ben o güne ulaşırsam bana ne tavsiye edersiniz? Dedim.

Rasulullah (s.a.v):

-“Müslümanların cemaatine ve önderlerine uy, onlardan ayrılma. Önde olan sana zulmetse ve malını alsa da onu dinle ve itaat et!” Buyurdu. 

-O zaman cemaat de önder de yoksa? Dedim.

-“O durumda bütün fırkaları terk et! Öyle ki, bir ağacın köküne dişlerinle tutulmuş bile olsan ölüm Sana gelinceye kadar o vaziyette kal!” Buyurdular.   (H. Ansiklopedisi: 13/4788)

                                                                   ***

193- Avf b. Mâlik (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Devlet adamlarının hayırlısı, sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilenlerdir. Siz onlara dua edersiniz, onlar da size dua ederler. İdare edenlerin şerlisi, sizi sevmeyen ve sizin tarafınızdan sevilmeyen, size lanet eden sizin de kendilerine lanet ettiğiniz kimselerdir.” Buyurdu.

Biz de:

-Ya Rasulullah onlarla münasebeti keselim mi? Dedik.

Rasulullah (s.a.v):

-“Hayır, sizinle namaz kıldıkları müddetçe onlara itaat ediniz” buyurdu.   (R.S.:2/664)

                                                                   ***

194- Abdullah b. Mes’ud (r.a)’dan rivayet:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Sizden sonra bazı kimselere layık olmadıkları halde imtiyazlar verilecek ve dinin emirlerine uygun görmediğiniz şeyler meydana çıkacaktır.”

Ashab sordu:

-Bizden bugünlere erişecek olan kimselere ne buyurursunuz? Diye sordular.

Allah Rasulu şöyle buyurdu:

-“Onlara karşı olan vazifelerinizi ifa ediniz ve kendi haklarınızın yerine getirilmesini Allah’tan dilersiniz.” Buyurdu.    (R.S.:2/673)

                                                                   ***

195- Ebu Said (r.a)’dan:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Siz, sizden önceki insanların yollarına karış karış, arşın arşın uyuyacaksınız. Hatta onlar kertenkele deliğine girseler bile siz de onlara uyup o deliğe gireceksiniz.” Dedi. Oradakiler:

-Ey Allah’ın Rasulu! Onlar Yahudiler ve Hristiyanlar mıdır? Diye sordular.

– “Ya başka kimler olacak!” Diye cevap verdi. (B.H. Külliyatı:5/9786)

                                                                   ***

196- Ebu Hureyre (r.a) anlatmıştır:

-Bir gün ellerini ayaklarını kına yakmış birini Rasulullah (s.a.v)’e getirdiler.

Rasulullah (s.a.v) sordu:

-Bunu yine mi getirdiniz?

-“Kendisini kadınlara benzetmiş” dediler.

Bunun üzerine o kişi oradan başka yere sürgün edildi Rasulullah o kişinin orada kalmasına izin vermedi.

-Ey Allah’ın Rasulu onu öldürmeyelim mi? Diye sordular.

Rasulullah (s.a.v):

-“Hayır, ben namaz kılanları öldürmekten men edildim” buyurdu.   ( Ebu Davud.Edep:61)

                                                                   ***

197- Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

-“Zulüm ve haksızlıkla kavmine yardıma kalkışan kişi kuyuya düşmüş deveyi kuyruğundan tutup çıkarmaya çalışan gibidir.”          (Ebu Davud.Edep:112)

Bir hadisinde de şöyle buyurmuştur:

-“Zalim de olsa mazlum da olsa kendisine yardım ediniz” Oradakiler:

-Mazluma yardımı anladık fakat zalime nasıl yardım edelim? Diye sorunca

Rasulullah (s.a.v):

-“Onu zulmünden vazgeçirerek” buyurur.

 Devamla:

-“Sizin en hayırlınız günaha girmeden kavim ve kabilesini savunandır” demiştir.

                                                                   ***

198- Ebu Katâde (r.a) nakletmiştir:

Bir cenaze geçirdiler. Rasulullah (s.a.v):

-“Hem o istirahata kavuştu hem de ondan istirahata kavuşuldu” buyurdu.

-Ey Allah’ın resulü istirahata kavuşan ve ondan istirahata kavuşan kimdir? Denildi.

Rasulullah (s.a.v):

-“Mümin ölünce dünyanın yorgunluk ve ağırlığından kurtulur. Zalim ölünce ondan da kullar, memleket, ağaçlar ve hayvanlar kurtulur.     (Buhari,Rikak:42)

                                                                   ***

199- Aişe (r.a)’dan rivayettir:

Allah Rasulu (s.a.v) şöyle buyurdular:

-“Ben altı kişiyi lânet ettim ve duası kabul olan her Peygamber de lânet etmiştir:

1-Allah’ın kitabını tahrif’e yeltenen,

2-Allah’ın kaderini tanımayan,

3-Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram sayan,

4-Allah’ın zelil kıldığını aziz, aziz kıldığınız zelil kılan,

5-Sünnetimi terk eden,

6-Gücü ile başkalarına musallat olup zulmeden.” 

(B.H.Külliyatı:4/8050)

                                                                   ***

200- Hz.Ali (r.a) şöyle demiştir:

Rasulullah (s.a.v) bana:

-“Altın yüzük takmayı,

-Kısa elbise giymeyi,

-Sarıya boyanmış elbise giymeyi yasakladı.” Demiştir.

(Müslim,Libas:31)

                                                                   ***

201- Ümmü Seleme (r.a) anlatıyor:

Biz Rasulullah’ın yanında idik, o sırada Ümmi Mektum’un oğlu geldi.

Rasulullah (s.a.v):

-“Bu zattan tesettür edin!” Buyurdu.

Biz:

-“Ya Resulullah! Bu zat bizi görmeyen bir amadır” dedik.

Rasulullah (s.a.v):

-“Sizde mi amasınız, onu görmüyor musunuz?” Buyurdu. (R.S.:3/1657)

                                                                 ***

202- Peygamber (a.s)’ın yanına küçükken baldızı Esma gelmişti. İnce ve biraz kısa giyinmiş halde idi.  

Peygamber (a.s) ondan yüz çevirerek ona:

-“Ey Esma! Kadın ergenlik çağına yaklaşınca onun el, ayak ve yüzünün dışındaki yerlerini örtmesi uygundur” buyurmuştur.     (Ebu Davud,Libas:31)

                                                                ***

203- Bir gün Peygamber (a.s) zekat olarak toplanan koyunların yanına gitmişti. Koyunların başında ücretli bir çoban bulunuyordu. Resulullah, çobanın orada yarı çıplak dolaştığını görünce çobanı yanına çağırdı ve:

-“Bizim için kaç gün çalıştın, bizde ne kadar alacağın var? Diye sordu.

Çoban işten uzaklaştırılacağını anladı ve:

-Niçin Ya Resulullah! Yoksa hayvanların bakımını ve gözetimini güzel yapmıyor muyum? Dedi.

Rasulullah (s.a.v): 

-“Hayır, ondan değil! Lakin ben aramızda çalışan insanların yalnız kaldıklarında bile Allah’tan hayâ eden kimseler olmasını arzu ediyorum. Yalnız kaldığında Allah’tan hayâ etmeyen kişinin yaptığı işi istemiyorum!” Buyurdu.

                                                                ***

204- Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur:

-“Altı konuda tavsiyemi tutana Cennet var:

1-Komşusuna yalan söylemeyen,

2-Dininden taviz vermeyen,

3-Emanete hainlik etmeyen,

4-Gözünü haramdan sakındıran,

5-Elini haramdan uzak tutan,

6-Cinsel organını haramdan koruyan.”  (Ahmed bin Hanbel,Müsned:VI/323)

                                                                   ***

205- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“İnsanların ve toplumların helakına sebep olan yedi şeyden sakının.”

-Bunlar nelerdir? Diye soruldu. Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

1-Allah’a şirk koşmak,

2-Büyü yapmak,

3-Katli haram olanı öldürmek,

4-Tefecilik etmek,

5-Yetim malı yemek,

6-Harp sırasında kaçmak,

7-Evli ve hiçbir şeyden haberi olmayan namuslu bir kadına zina iftirasında bulunmak.” Buyurdu.    (R.S.:3/1645)

                                                                   ***

206-Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) kendisine bildirilen bir olayı şöyle anlattı:

-Allahu Teala: “Kulum bir günah işledi; sonra bildi ki günahları affeden ve günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi var.”

Sonra kul tekrar günah işler ve:

-“Ey Rabbim! Günahımı affet!” Der.

Cenab-ı Allah da:

-“Kulum Bir günah işledi ve bildi ki günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi var.”

Sonra kul tekrar günah işler ve:

-“Rabbim! Beni affet! “ Der.

Allahu Teala:

-“Kulum günah işledi ve bildi ki günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi var. Dilediğini yap ben seni affettim” buyurdu.  (H. Ansiklopedisi: 11/4143)

                                                                   ***

207-Ebu Said (r.a) şöyle anlatıyor:

Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki:

–          Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren adam vardı. En alim, birisini sordu. Bir Hristiyan din adamını tarif ettiler, ona gitti doksan dokuz kişiyi öldürdüğünü anlattı.Benim tövbe imkanım var mı? Dedi.

O: “Hayır yoktur.” Dedi. Onu da öldürdü. Gidebileceği bir alim aramaya devam etti. Birini tarif ettiler ona gitti:

-Yüz kişi öldürdüm. Benim için tövbe imkanı var mı? Diye sordu. 

O kişi: “Evet, var!” Dedi. Ama falan yere gitmelisin orada ibadet eden iyi kimseler yaşıyor, onların arasında yaşayacaksın bir daha eski yerine dönmeyeceksin” dedi.

Adam yolda öldü rahmet melekleri bu adam tövbekar oldu, azap melekleri bu adam günahkar deyip paylaşamadılar. O sırada bir melek geldi, onu hakem yaptılar. 

Hakem onlara:

-Geldiği yere mi yakın, gittiği yere mi yakın. Nereye yakınsa ölçün, nereye yakınsa o taraf alsın dedi.

Ölçtüler varacağı yere daha yakın olduğunu gördüler ve rahmet melekleri onu aldılar.   

(Müslim,Tövbe:46)

(H. Ansiklopedisi: 3/954)

                                                                 ***

208-Ebu Said el-Hudri (r.a)’dan:

Rasulullah (s.a.v) bir gün bize:

-“Sakın yollara oturmayın!” Buyurdu.

-Biz oralarda işlerimizi konuşup hallediyoruz denildi.

-“O zaman yolun hakkını verin” buyurdu.

-Yolun hakkı nedir? Diye soruldu.

Rasulullah (s.a.v):

-“Gözlerinizi kısmak, gelip geçeni rahatsız etmemek, verilen selamı almak, iyiliği emredip kötülükten alıkoymaktır.” Buyurdu.     (Ebu Davud, Edep:4815)

                                                                ***

209-Enes (r.a)’dan rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.v) hanımı ile beraberdi, yanından bir adam geçti. Rasulullah adamı çağırdı:

-“Bu benim zevcemdir” dedi.

Adam: 

-Ey Allah’ın Rasulu ben herkesten şüphelensem de senden şüphelenmem dedi.

Rasulullah adama:

-“Şeytan insana kanın nüfuz ettiği gibi nüfuz eder.” Buyurdu.

(H.Ansiklopedisi:9/344)

                                                                     ***

210- Ebu Hureyre (r.a) anlatır:

Bir gün Rasulullahla oturuyorduk:

-İnsanların cennete girmelerine en çok sebep olan şey nedir? Diye soruldu.

Rasulullah (s.a.v):

-“Allah’tan korkmak ve güzel ahlaklı olmak” buyurdu.

-İnsanların cehenneme girmelerine en çok sebep olan şey nedir? Diye soruldu.

Rasulullah (s.a.v):

-“İnsanın ağzı ve avret yeridir.”  Buyurdu.   (R.S.:2/629)

                                                                   ***

211-İbni Mes’ud (r.a) rivayet etmiştir:

Peygamber (a.s)’a:

-Hangi günah daha büyük diye sordum.

Şu cevabı verdi:

-“Seni yaratmış olduğu halde Allah’a ortak koşmandır.”

-Sonra hangisidir? Dedim.

-“Seninle beraber yiyecek korkusuyla çocuğunu öldürmendir.” Dedi.

-Sonra ne gelir? Dedim.

Rasulullah (s.a.v):

-“Komşunun helalliği ile zina etmen” dedi. O sırada şu ayet nazil oldu: “Onlar ki, Allah’ın yanına bir tanrı daha katıp tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar, zina etmezler. Kim bunlardan birini yaparsa cezaya çarptırılır.”.   

(H. Ansiklopedisi: 3/725)

(Furkan Sûresi:68)

                                                                     ***

212- Ümmü Seleme (r.a), Rasulullah (s.a.v)’e sorar:

-Ey Allah’ın Rasulu (s.a.v)! Aramızda salihler mevcut iken bizler helak mı olacağız?

Rasulullah (s.a.v) şu cevabı verdi:

-“Evet, zina artarsa!” Buyurdu.  ( H. Ansiklopedisi:16/5905)

                                                                     ***

213-Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Ben Miraç’a çıkarılınca birtakım insanlara uğradım. Onların bakırdan tırnakları vardı. Onunla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı.”

Dedim ki: 

-“Ey Cibril! Kimdir bu insanlar?

Cebrail dedi ki:

-“Bunlar insanların gıybetini yapan ve namusları peşine düşen kimselerdir.” Buyurdular.   (S. Hadisler: 255/92)

                                                                    ***

214- Bir gün Rasulullah (s.a.v) ile otururken bir genç geldi:

-Ey Allah’ın elçisi nefsime hakim olamıyorum zina etmem için bana izin ver! Dedi.

Bunu işiten Sahabiler öfkeyle “sus!”  Diyerek azarladılar.

Peygamber (a.s) genci yanına çağırdı, tatlılıkla ona:

-“Sen annenin zina etmesini ister misin?” Diye sordu.

-Hiç kimse istemez Ya Rasulullah! Dedi.

-“Peki kızının bir başkası ile zina etmesini ister misin?” Diye sordu.

Genç adam: -Hayır Ya Rasulullah! Cevabını verdi.

Allah Rasulu devamla kız kardeşi, halası, teyzesi hakkında da aynı soruyu sordu. “Hayır” cevabını alınca elini gencin omuzuna koydu ve şu duayı etti:

-“Allah’ım bu gencin günahlarını bağışla, kalbini temizle ve iffetini koru!”        (İbni Hanbel:V/257)

                                                                ***

215-Sevban (r.a) anlatıyor:

Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu:

-Size çullanmak üzere yabancı milletlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.

Rasulullah (s.a.v):

-“Hayır, o gün siz çok olacaksınız. Lakin sizler o gün bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalbinize zaafı atacak!”

-Zaaf da nedir Ey Allah’ın Rasulu? Denildi:

Allah’ın Rasulu (s.a.v):

-“Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” Buyurdu.   H. Ansiklopedisi: 13/4771)

                                                                 ***

216- Rasulullah (s.a.v) Bahreyn halkıyla barış antlaşması imzalamıştı. Ebu Ubeyde’ye cizye vergisini getirmesi için talimat verdi.

Ebu Ubeyde (r.a) cizye mallarını Medine’ye getirince halk toplanıp neler getirdiğini sormaya başladı. Rasulullah halkın bu halini görünce:

-“Öyle sanıyorum ki siz Ebu Ubeyde’nin yüklü mal getirdiğini duydunuz. Sevinin ve sizi sevindirecek malları bekleyin! Vallahi bundan sonra sizin fakir olmanızdan korkmam. Ancak ben sizden önceki ümmetlerin önüne dünya nimetlerinin yayıldığı gibi sizin önünüze de yayılmasından korkarım. Onların o dünya nimetleri için yanıp tutuştukları gibi sizin de yanıp tutuşmanızdan korkarım. Bunun onları helak ettiği gibi sizi de helak etmesinden korkarım.” Buyurdu.         (Buhari,Meğazi:12)

                                                                ***

217- Rasulullah (s.a.v)  bir hasır üzerinde uyuyordu. Hz. Ömer (r.a) yanına gelmişti. Hasırın Allah Rasulu’nun vücudunda iz bıraktığını gördü. Ve gözleri yaşardı.

Allah’ın Rasulu:

-“Neden ağlıyorsun Ya Ömer?” Dedi.

Hz.Ömer (r.a):

-Kisraları, Kayserleri ve ihtişamlarını hatırladım. Bir de sizi düşündüm. Siz hasır üzerinde yatıyorsunuz dedi.

Bunun üzerine Allah’ın elçisi:

-“Ey Ömer! Dünyanın onlara, ahiretin bize verilmesi seni memnun etmiyor mu? Buyurdu.

Hz.Ömer: “Elbette memnun ediyor Ya Rasulullah” dedi.

Rasulullah (s.a.v): “Öyle ise mesele yok” buyurdu.

                                                              ***

218- Mekke’nin fethedildiği gün Hakem b. Hizam, Huneyn Savaşı’nda Müslümanların safında yer almıştı. Ancak payına düşen ganimetten bir türlü razı olmamıştı. Allah Rasulune payının az olduğundan yakındı, şikayet etti. Halbuki kendisi zengindi. Gönlü İslam’a ısınması için bazılarına biraz fazla verilmişti. Hakem gene kendisine az verildiğini ileri sürerek talepte bulunmuştu. Bir miktar daha almasına rağmen hâlâ tatmin olmamıştı.

Bu durumda Hz. Peygamber (a.s):

-“Ey Hakem! Bu dünya malı göz alıcı ve tatlıdır. Kim bu mala cömert bir gönülle razı olursa malı bereketlenir. Kimde hırs ve tamahla mala sarılırsa onun için malın bereketi kaçar.” Buyurdu.

                                                                   ***

219-Medine’ye hicretten sonra Allah Rasulü (s.a.v) Ensar ile muhacirleri kardeş yapmıştı.

Bir gün Selman el-Farisi ile Ebud’-Derda (r.a) da kardeş olmuşlardı. Selman kardeşine ziyarete gittiğinde evin hanımını eski elbise ile gördü:

-Bu hal ne? Dedi.

Evin hanımı:

Kardeşinin dünyaya ihtiyacı kalmadı ki diyerek Derdanın ilgisizliğini ifade etti.

Selman Ebud’-Derda’nın ibadete aşırı düşkünlüğünü görünce ona:

-Rabb’inin senin üzerinde hakkı vardır. Nefsinin ve ailenin senin üzerinde hakkı vardır. Şu halde her hak sahibine hakkını ver! Diye uyardı.

Sabah olunca Ebud’-Derda (r.a) Allah Rasulune gelerek Selman ile arasında geçenleri aynen anlattı.

Allah Rasulu:

-“Selman doğru söylemiş” buyurdu.  (Tirmizi, Zühal:63)

                                                                   ***

220-Hz. Aişe (r.a) şöyle anlatmıştır:

Dilenen Yahudi bir kadın bana:

-“Allah seni kabir azabından korusun.” Dedi.

Bunun üzerine Aişe (r.a) Allah Rasulune:

-Ey Allah’ın Rasulu! İnsanlar kabirlerinde azap görüyorlar mı? Diye sordu.

Allah Rasulu (s.a.v):

-‘Kabir azabından Allah’a sığının” buyurdu.(Müslim, Kusûf:2)

                                                                  ***

221-Abdullah b. Abbas (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) iki mezarın yanından geçiyordu.

-“Bunlar azab görüyorlar. Bunlardan biri idrar sıçramasından sakınmazdı. Diğeri gıybet ederdi.” Buyurdu.

Allah Rasulu kabirlerinin üzerine yaş hurma dalı koydu.

-Bunu niçin yaptın, denilince:

-“Bu dallar yaş kaldıkları müddetçe belki onların azabını hafifletir.” Buyurdu.       (Müslim, Taharet:111)

                                                                       ***

222-Enes (r.a) şöyle anlatmıştır:

Rasulullah (s.a.v) bir kabirden bir ses işitmişti.

-“Bu ne zaman öldü bileniniz var mı?” Diye sordu.

-Cahiliye devrinde, denildi.

Allah Rasulu bu cevaba sevindi.

Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım kabir azabını size de işittirmesi için dua ederdim.

-(Müslim, Cennet:68) –(Hadis Ansiklopedisi:15/5499)

                                                                     ***

223- İbni Ömer (r.a) şöyle anlatmıştır:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Sizden biri ölünce kendisine akşam sabah Cennet veya cehennemdeki yeri arz edilir. Cennet ehlinden ise yeri cennet ehlinin yeridir. Cehennem ehlinden ise yeri ateş ehlinin yeridir.” Kendisine:

-Allah seni kıyamet günü diriltinceye kadar senin yerin işte budur, denilir. Buyurdu.  

-(Buhari, Cenaiz:90) –(Hadis Ansiklopedisi:15/5496)

                                                                   ***

224-Rasulullah (s.a.v) Medine’deki ashabı ile bir tarlada bulunurken yanına birkaç Yahudi gelir. Peygamberimize:

-Ya Ebe’l-Kasım! Bize ruhtan bahset, derler.

Bunun üzerine Allah’ın Rasulu (s.a.v): 

Bir müddet bekler ve o sırada nâzil olan şu ayeti okur:

“Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir ve size pek az bilgi verilmiştir.”

-(İsra: 85) –(Buhari, İrtisâm:3)

                                                                     ***

225-Bir genç Rasulullah (s.a.v)’e gelerek:

-Ya Rasulullah, annem öldü acaba onun için sadaka versem sevabı ona ulaşır mı? Diye sorar.

Rasulullah (s.a.v):

-“Evet, sevabı ona ulaşır.” Buyurur.      

(Müslim, Vesaya:2)

                                                                    ***

226- Enes b. Malik anlatıyor:

Yaşlı, gözleri görmeyen bir kadının Saib adında bir oğlu vardı. Vebadan uzun süre hasta yattı. Bir gün ziyaretine gittik biz oradayken vefat etti. Biz vazifemizi yaptık. Annesine:

-Oğlun için dua et! Dedik.

Kadın:

-“Ama o öldü” dedi. Biz:

-Olsun sen yine de dua et! Dedik.

Kadın ayak ucuna oturdu:

-“Allah’ım ben isteyerek sana inandım. Senden korktuğum için putları kırdım. Senin için isteyerek hicret ettim. Allah’ım puta tapanları bana güldürme, gücümün yetmeyeceği yükü bana yükleme,” der demez oğlu ayaklarını kımıldattı…

                                                                    ***

227-Hz. Ali (r.a)’dan rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.v) bir takım kadınların oturmakta olduklarını görünce:

-“Neden oturuyorsunuz?” Diye sordu.

-Cenaze bekliyoruz, dediler.

-“Onu siz mi yıkayacaksınız?” Diye sordu.

-Hayır, dediler. Rasulullah (s.a.v): 

-“Öyleyse hiçbir sevap almayacaksınız, üstelik günahkar olarak dönün” buyurdular.     (B.H.Kül:1/2656)

                                                                   ***

228-Ebu Rezin (r.a) nakletmiştir:

-Ey Allah’ın Rasulu! Dedim.

-Allah mahlukatı yeniden nasıl diriltir?

Allah Rasulu:

-“Sen hiç üzerinde yaşadığınız vadiden kurak vadiye hiç geçmedin mi? Sonra yemyeşil olduğu zaman oraya hiç uğramadın mı?” Ben:

-Elbette, dedim. Bana:

-“İşte bu Allah’ın yeniden yaratmasına bir delildir. Allah ölüleri de böyle diriltecektir.” Buyurdu.  (H.Ansiklopedisi:14/5054)

                                                                   ***

229- Hz. Ali (r.a) şöyle nakletmiştir:

Rasulullah bir gün:

-Ümmetim şu on beş şeyi yapmaya başlayınca büyük belanın gelmesi vacip olur:

•Servet zenginlerin eline geçince,

•Emanete ihanet edildiği zaman,

•Zekat ibadet olmaktan çıkarılıp ceza olarak düşünüldüğü zaman,

•Mescitlerde husumet, alışveriş ve eğlence sesleri yükseldiği zaman,

•Kişi anasına değil, hanımına itaat ettiğinde,

•Kişi babasından uzaklaşıp dostuna yaklaştığı zaman,

•Kavme onların en alçağı başkan olduğunda,

•Zorbalara zararı dokunmasın diye hürmet edildiğinde,

•Erkekler ipeği helal saydığında,

•Çalgıcı, şarkıcı kadınlar edinildiğinde,

•sonradan gelen nesiller önceden gelen nesle hakaret ettiği zaman kızıl rüzgar, zelzele, yer batışı veya sûret değiştirmeyi veya gökten taş yağmasını bekleyin. 

-(Tirmizi, Fiten:2211) –(H. Ansiklopedisi: 14/5046)

                                                                      ***

230- Hz. Aişe (r.a)’dan:

Bir gün Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Kıyamet günü insanlar, Allah’ın huzurunda çıplak olarak duracaklar.” Dedi.

Ben: 

-İnsanlar birbirine bakmazlar mı? Diye sordum.

Rasulullah (s.a.v):

-“Ya Aişe! O gün herkesin başkası ile ilgilenemeyecek kadar derdi olacak” buyurdu.  (Buhari, Rikak:45)

                                                                    ***

231- Ebu Hureyre (r.a) şöyle anlatır:

Bir gün Rasulullah (s.a.v) etrafındakilere bir şeyler söylerken bir adam gelip:

-Kıyamet ne zamandır? Diye sordu.

Bir müddet sonra Peygamber (s.a.v) sözünü bitirince:

-“Kıyameti soran kimdi?” Diye sordu.

Adam:

-Benim Ya Rasulullah! Dedi. 

Rasulullah:

“’Emanet zayi edildiği zaman” buyurdu. (R.S.:3/1869)

                                                                 ***

232- Abdullah ibni Abbas (r.a) rivayet etmiştir:

Sâd b. Ubade Rasulullah’a sordu:

-Ya Rasulullah! Annem bir adak borcu olduğu halde öldü. Ne buyurursunuz? Dedi.

Rasulullah (s.a.v):

-“Onun adına o borcu sen öde!” Buyurdu.

(Buhari, Vesâyâ:19)

                                                               ***

233- Ebu Sinan (r.a) anlatıyor:

Vefat eden oğlumu defnettiğimde yanımda Ebu Talha vardı. Bana: 

-Sana müjde vereyim mi? Dedi.

-Evet, dedim. Bana Rasulullah’ın şu sözlerini nakletti:

-Bir kulun çocuğu ölürse Allah meleklere şöyle der: 

-Kulumun çocuğunu kabzettiniz mi?

Melekler:

-Evet, derler. Allah:

-Yani kalbinin meyvesini elinden mi aldınız? Der. 

Melekler:

-Evet, derler. Allah:

-Kulum ne dedi? Diye sorar.

Melekler: 

-Sana hamd etti, sabretti. Derler.

Allahu Teala şöyle emreder:

-“Öyleyse kulum için cennette bir yer hazırlayın ve burayı “Hamd evi” adını verin” diye emreder. (Tirmizi, Cenaiz:1021)

                                                                     ***

234- Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“ Yedi kişi var Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde kendi gölgesinde barındırır:”

1-Adaletle yöneten yönetici,

2-Allah’a ibadet içinde yetişen genç,

3-Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse,

4-Allah rızası için birbirini seven, Allah rızası için toplanıp, ayrılanlar,

5-Güzel bir kadının davetine “ben Allah’tan korkarım” diyen kimse,

6-Sadakayı gizleyen kimse,

7-Yalnızken Allah’ı gözyaşı ile zikreden kimse.”

(H. Ansiklopedisi: 13/4679)

                                                                  ***

235- Bir gün Rasulullah (s.a.v) mescitte konuşma yapıyordu. Bir adam ayağa kalkıp: 

-Kıyamet ne zaman? Diye sordu.

Peygamber (a.s) bu şekildeki sorudan hoşlanmamıştı. Ashabdan biri adamın oturmasını istedi.

Adam ikinci defa kalktı aynı soruyu sordu. Oturması için ikaz edildi. Adam oturdu biraz sonra ayağa kalkarak:

-Kıyamet ne zaman? Diye sordu.

Rasulullah (s.a.v) adama:

-“Sen kıyamet için ne hazırladın?”Diye sordu. Adam başını önüne eğdi ve dedi ki:

-Ya Rasulullah! Öyle çok fazla namazım, orucum ve sadakam yok fakat ben seni çok seviyorum, dedi.

Rasulullah:

-“Sen sevdiklerinle berabersin.” Buyurdu.

Oradakiler: 

-Biz de Allah’ı ve Rasulunu çok seviyoruz Ya Rasulullah! Dediler.

Peygamber (a.s): “Kişi sevdiği ile beraberdir” buyurarak onları da sevindirdi.

                                                                   ***

236- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Bir gün Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: 

-“Yedi şeyden önce amelde acele ediniz:

1-Unutturan fakirliği mi bekliyorsunuz?

2-Sapıtan azdırıcı zenginliği mi bekliyorsunuz?

3-Perişan eden hastalığı mı bekliyorsunuz?

4-Aklınızı başınızdan alacak ihtiyarlığı mı bekliyorsunuz?

5-Ani ölümü mü bekliyorsunuz?

6-Deccali mi bekliyorsunuz?

7-Yoksa kıyameti mi bekliyorsunuz? Kıyamet hepsinden kötü, hepsinden daha acıdır.”   (H. Ansiklopedisi:15/5372)

                                                                ***

237- Peygamber (a.s) bir gün ashabına:

-“Size cehennemliğin kim olduğunu söyleyeyim mi?” Der.

Ashab-ı Kiram:

-Evet Ya Rasulullah! Deyince:

-“Katı kalpli, kaba, cimri ve gururlanarak yürüyen kibirli kimsedir.” Buyurur.    (Buhari,Edep:61)

                                                               ***

238- Enes (r.a) anlatıyor:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Cenab-ı Allah, günahı en hafif olan cehennemliğe: Eğer dünya her şeyinle senin olsaydı şu azaptan kurtulmaya karşılık olarak verir miydin?” Diye soracak

Adam cevap olarak:

-Evet, diyecek

Cenab-ı Allah ona:

-“Sen daha Adem’in sülbünde iken ben senden bundan daha hafifini istemiştim. Bana şirk koşma da seni ateşe sokmayayım, cennete koyayım demiştim. Sen bana yanaşmadan şirke girdin” buyuracak.  

(Müslim, Münafıkûn:2805)

                                                                   ***

239- İbni Ömer (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah şöyle buyurdu:

-Cennetliker cennete, cehennemlikler cehennemde oldukları zaman ölüm ikisi arasına konur. Sonra bir münâdi nida eder:

-Ey ehli Cennet! Artık ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-nâr! Artık ebediyet var, ölüm yok! Cennetliklerin sevinci bununla daha da artar, cehennemliklerin de üzüntüsü artar.

(Müslim, Cennet:2850)

                                                                  ***

240- Hanzala (r.a) anlatıyor:

Bir gün Hz. Ebubekir ile karşılaştım. Bana:

-Nasılsın, dedi.

-Hanzala münafık oldu, dedim.

-Sübhanallah, sen neler söylüyorsun dedi şaşırdı. Ben açıkladım:

-Rasulullah’ın huzurunda iken bize cennet cehennemden bahsedilir sanki görmüş gibi oluruz. Oradan ayrılıp çoluk çocuğumuza, bahçemize karışınca çoklukla unutup gidiyoruz.

Hz. Ebubekir (r.a)’da:

-Allah’a yemin olsun ben de aynı şeyi hissediyorum. Dedi.

Beraberce Peygamber (a.s)’a gelip bu durumu açtık.

Rasulullah (s.a.v):

-“Siz benim yanımdaki hali dışarıda da devam ettirip koruyabilseniz melekler sizinle yataklarınızda, yollarda müşafaha ederdi. Fakat Ey Hanzala, bazen öyle bazen böyle olması normaldir. Hanzala münafık değildir”buyurdu.

(H.Ansiklopedisi:1/81)

                                                                 ***

241- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-Kıyamet günü Allahu Teala şöyle buyuracak:

-Ey Ademoğlu! Ben hasta oldum beni ziyaret etmedin, neden? 

Kul şöyle diyecek:

-Ey Allah’ım, ben alemlerin Rabbini nasıl ziyaret edebilirdim? Diyecek.

Allahu Teala:

-Falan kulum hastalandı, sen onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin yanında beni bulacaktın. Diyecek.

Allahu Teala:

-Senden yiyecek istedim, beni doyurmadın neden? Diyecek.

Kul: 

-Ey Rabbim, ben seni nasıl doyururdum? Diyecek.

Allahu Teala:

-Falan kulum senden yiyecek istedi sen onu doyurmadın, Eğer onu doyursaydın beni onun yanında bulacaktın. Diyecek.

Allahu Teala:

-Ey Ademoğlu! Ben senden su istedim, Bana su vermedin, neden? Diyecek.

Kul:

-Ey Rabbim, ben sana nasıl su verebilirdim? Diyecek.

Allahu Teala:

-Falan kulum senden su istedi, sen ona su vermedin. Verseydin Onu benim yanımda bulacaktın, buyuracak.

(Müslim,Bivr:2569)

                                                                  ***

242- Cebrail (a.s) Peygamber (s.a.v)’e geliyor ve diyor ki:

-Ya Muhammed (s.a.v)! 

•Dilediğin kadar yaşa, bir gün mutlaka öleceksin.

•İstediğiniz sev, bir gün ondan ayrılacaksın.

•İstediğini yap, mutlaka onun hesabını vereceksin.

(Râmuz:331/9)

                                                                 ***

243- Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

– Kabirde cehennem ehli, cennet ehlini görür ve derler ki:

-Keşke biz de orada olsaydık, derler.

Cennet ehli de cehennemdeki yerini görür ve: 

-Allah bana hidayet etmeseydi benim halim nice olurdu! Derler. Şükrederler, buyurmuştur.

(Ramûz:342/1)

                                                               ***

244- Peygamber (a.s) şöyle bildirmiştir:

-Kıyamet gününde öncelikle beş şeyin sorgulanması yapılacaktır:

1- Hayatını nerede ve nasıl geçirdin.

2- Bilgini nerede kullandın.

3- Malını nereden kazandın.

4- Malını nerelere harcadın.

5- Gençliğini sağlığını ne şekilde yıprattın.

(Tirmizi, Kıyamet:2532)

                                                              ***

245- Cabir(r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki:

-“Cennet ehli cennette yerler, içerler; tükürmezler, küçük ve büyük abdestlerini bozmazlar, sümkürmezler.”

Dediler ki:

–          Peki Ya Rasulullah, yedikleri ne olucak?

Rasulullah (s.a.v):

-Misk gibi kokan geğirme ve terleme ile giderilecek. Tıbkı soluk almak ilham edildiği gibi onlara tesbih ve tahmid etmekde ilham edilecek. 

(B.H.Külliyatı:5/10105)

                                                              ***

246-Ümmü Seleme (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) vefat eden Ebu Seleme’nin yanına girdiğinde gözü yerinden fırlamış yukarıya doğru bakıyordu.

Şöyle buyurdu:

-“Ruh kabzolunduğu zaman göz onu izler.”

Aileden olanlar ağlamaya başladılar.

 Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Kendinize beddua etmeyin, söyleyecekleriniz hayır olsun. Çünkü melekler söyleyeceklerinize ‘amin’ diyorlar.”

(Age:1/2393)

                                                                 ***

247- Muaz ibni Cebel (r.a) şöyle der.

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Allah’a ibadet et ve ona hiçbir şeyi ortak etme! O’nu görüyormuşsun gibi amel et! Kendini ölülerden say! Ne görürsen sahibini an! Bir kabahat yaparsan yanı sıra iyilik yap! Kabahati gizli yapmışsan iyiliği de gizli yap! Dilini göstererek: Cehenneme yüzüstü düşmeye sebep başka şey var mı? Buyurdu.

(Râmuz:73/10)

                                                               ***

248- Hz. Ali (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) bir gün ashabına şöyle dedi:

-“Altı şey güzeldir lakin şu altı sınıf insanda daha güzeldir:

1- Adalet güzeldir lakin amirlerde daha güzeldir.

2- Cömertlik güzeldir lakin zenginlerde daha güzeldir.

3- Takva güzeldir lakin alimlerde daha güzeldir.

4- Sabır güzeldir lakin fakirlerde daha güzeldir.

5- Tövbe güzeldir lakin gençlerde daha güzeldir.

6- Hayâ güzeldir lakin kadınlarda daha güzeldir.

(Râmuz:297/6)

                                                               ***

249- Ebu Hureyre (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-Cenab-ı Allah bir kulu sevdiğinde Cebrail (a.s)’a şöyle der:

– Ben filan kulumu sevdim, Sen de onu sev. 

Cebrail (a.s)’da aynı şeyi semada nidâ eder. O kimsenin muhabbeti yeryüzüne indirilir.

Bu Allah’ın şu mealdeki kavlinin ifadesidir: “O kimseler ki, iman edip iyi ameller işlediler. Rahman onlar için bir muhabbet kılacaktır.”

-Allah bir kula da buğz ederse, Cebrail (a.s)’a şöyle nidâ eder:

-Ben filana buğz ettim. Cebrail (a.s)’da aynı şeyi semada nidâ eder. Sonra o kimse için buğz arzda indirilir.”

(Râmuz:25/6)

                                                                   ***

260- Enes (r.a) rivayet etmiştir:

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

-“Bana ümmetimin sevapları arz olundu. Hatta adamın camiden çıkarttığı süprüntüsü bile. Bana ümmetimin günahları da arz olundu, bunların içinde bir adama Kur’an’dan bir sure veya bir ayet verilip de sonra onu unutmasından büyük günah görmedim.’

(Râmuz:315/7)

Rasulullah (s.a.v)’in son sözleri arasında: 

“Mü’minler! Size iki emanet bırakıyorum onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler; Allah’ın kitabı Kur’an ve onun Peygamberi’nin sünnetidir.”

(Veda Hutbesi)

                                                                   ***

Sadaka Rasulullah.

                                                                   ***

Esselatu vesselamu aleyke Ya Rasulallah. Esselatu vesselamu aleyke Ya Habibullah. Esselatu vesselamu aleyke Ya Nebiyallah. Esselatu vesselamu aleyke Ya Seyyide’l-evveline ve’l-ahirin velhamdulillahi Rabbil alemin.

                                                                   ***

Sallallahu aleyhi vessellem.

                                              SON SÖZ

     Cenab-ı Allah insanoğlunu yarattıktan sonra onu başıboş bırakmamış uyarıcı ve kurtarıcılar olarak peygamberler göndermiştir.

     Son uyarıcı ve yol gösterici olarak ahir zaman peygamberi, hâtemü’l-enbiya, Rasulu’s-Sekaleyn Muhammed Mustafa (s.a.v)’i göndermiştir.

     Cenab-ı Allah: “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik” buyurmuştur. ( Enbiya:107)

     Kendisi de: “Ben rahmet peygamberiyim” buyurmuştur. (Müslim, Birer:87)

     Kur’an’da: “Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız, O’na çok ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” Buyrulur. (Tövbe: 128)

     Muhammed ümmeti olarak böyle bir peygamberin ümmeti olduğumuz için ne yapsak azdır. Ne kadar şükretsek yetersizdir.

     İnsan Allah’ın Rasulu (s.a.v) sayesinde kendini tanır, onun sayesinde sapıklığa düşmez. Allah’a kulluğu O’nun yardımıyla öğrenir. İbadetlerini ve her türlü görev ve sorumlulukları hadislerden öğrenir.

     İyiyi, kötüyü, haramı, helali, günahı, sevabı hadisler sayesinde tanır.

     Allah Rasulu (s.a.v) hadisleriyle bize hayat tarzımızı tayin ve tavsiye etmiştir.

     Hayatı, ölümü ve ölüm ötesini bize Allah Rasulu öğretmiştir.

     Bizi bid’atlerden, hurafelerden ve her türlü sapıklığa karşı uyarmıştır.

     Ahirette Cenab-ı Allah’ın izniyle şefaat edecek de O’dur.

     Bize düşen;

     O’nu iyi tanımak, gönülden iman etmek, bütün samimiyetimizle O’nu sevmek ve itaat etmektir.

     Allah Rasulunu  baş tacı yapmak, O’nu önder, rehber edinmek, hadislerine sımsıkı sarılmak, bol bol salavat getirmek ve selam göndermek Müslüman olarak görevimizdir.

     Allah, Rasulunün yolundan ayırmasın, şefaatinden mahrum etmesin.

     Selâm, Allah’ın kitabına ve Rasulunün sünnetine tabi olanlara…

                                                      MUHAMMEDSİZ

Açan çiçeklere meyve,

Verilmiyor Muhammedsiz,

Hak’tan gelen derde devâ,

Bulunmuyor Muhammedsiz.

                            Çok meşgul ol Kur’an ile,

                             Seherde figan ile,

                             Son nefeste iman ile,

                             Ölünmüyor Muhammedsiz.

Hakikattir cemalullah,

Ağlayanlar görür vallah,

Çünkü böyle diyor Allah,

Gülünmüyor Muhammedsiz.

                               Irak cennetin yolları,

                               Gider muttaki kulları,

                               Cennette tûba dalları,

                               Eğilmiyor Muhammedsiz.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir