ZARARLI EĞLENCE VE MÜZİK

Sevgili Peygamberimiz, çocukken cahiliye eğlencelerinden korunduğuna dair rivayetler vardır. Bunlardan birini Hz. Ali (ra) nakleder:  

      Resulullah şöyle buyurur: “Cahiliye devri insanın arzu ettiği eğlenceleri hayatımda iki kez arzu ettim. Her ikisinde de Allah beni onlara bulaşmaktan korudu. Bir gece benimle koyun güden Kureyşli arkadaşıma: “Benim koyunlarıma da nezaret ediver de bu gece Mekke’de şenlik seyredeyim” diye teklifte bulundum. O da kabul edince şehre indim. Sesler gelmeye başlayınca bu neyin nesi            diye sordum. Düğün var dediler. Bu eğlenceyi seyretmek ve çalınan müziği dinlemek istedim. O sırada bir uyku bastı ki, ertesi gün sabah güneşin harareti ile uyandım.”

“Bir başka gece arkadaşına aynı teklifte bulundum. Yine kabul etti. Şehre indim gene bir düğün ve eğlence vardı. Dinlemek, seyretmek istedim. Aynı şekilde uyuyakaldım. Ertesi gün sabah uyanıp arkadaşımın yanına döndüm.”

Hz. Ali (ra) Peygamber Efendimizin sözlerini şöyle tamamladığını belirtir: “Bundan sonra Allah bana peygamberlik verinceye kadar cahiliye devri insanlarının işledikleri kötülüklerden hiç birine arzu duymadım.” (Kütup-i Sitte: 10/515, Prof.

Dr. İ. Canan)

Nefse hitabeden müziğin temelinde tahrik vardır, gayri meşru ilişkilere teşvik vardır. Müzikle kendilerini unutma yolunu seçen gençler, kendilerini bekleyen tehlikelerden habersiz oluyor. Çılgınca eğlenmenin ardından ne gibi kayıpların olduğunu bilmiyor.  

Dünya ve hayatı oyundan ve eğlenceden ibaret zannedenler, sonunda yorgun düşer, aileye, topluma bağlayan değerlerini yiyip bitirirler.

Faruk Nafiz Çamlıbel’in ifadesiyle:

“Fırtınayı andıran orkestra sesleri,

  Bir ürperiş getirir senin sinirlerine”

Çocuklarımızın yoz müziğe meyletmesine göz yummayalım, alkışlamayalım…

Yahya Kemal’in ifadesiyle de:

“Çok insan anlayamaz bizim musikimizden,

  Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden”

Müzik, ait olduğu toplumun ruhunu, zevkini terbiye eden yegane vasıtadır. Müzik, bir milletin sevincini, neşesini, aynı zamanda da hüznünü ifade eder. Bunun için müzik, milletin dilidir, ruhudur, kültürüdür. Yabancı müzikle ancak yabancılaşılır…

Millî musikimiz, insanı tepindiren, çığlık attırıp strese sokan bir müzik olmadığı gibi, ayyaşın teselli bulup sığındığı, meyhanelerin mezesi bir müzik de  değildir. Bugüne kadar hep kültürümüzü, ideallerimizi yansıtmış, insanımız üzerinde müspet tesirler icra etmiştir.  

Ne yazık ki, son zamanlarda bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da geldiğimiz nokta üzücüdür, düşündürücüdür. Müzik, geleneklerimize, kültürümüze, tarihimize göre olmalıdır, millî hislerimizi terennüm etmelidir. Hal böyleyken dış tesirlerle ve içteki zorlamalarla Türkiye’de sanat ve sanatçılık ucuzlatılmıştır. Sonuçta müziğimizin en son geldiği nokta argo ve cinselliktir.

Bugün ekranlardaki sahnelerdeki bir çoklarına sanatçı denir mi?… Soyunmaktan başka marifetleri yok. Ahlâkı yıkıyorlar.

“Muzır şarkılar, uzmanlara göre çocukların ahlâkını bozuyor” (01/09/1994. Türkiye) Böyle diyordu gazete. Bu kendi musikisine cephe alan, toplumu süfli zevklerin peşine takıp sürüklemeye çalışan bir zihniyetin yaptığı katliâmdır. Bugünkü gençliğin özlemini sadece çılgın müzik ve cinsellik olarak göstermek doğru değildir.

Bugün seyredilen bazı müzik ve sözler gençleri, çıldırma noktasına getirmektedir. Uyuşturup, sarhoş etmektedir. Gençlerin meydanlardaki, salonlardaki hareketlerini, taşkınlıklarını, psikologlar ve sosyologlar “çılgınlık” olarak nitelendirmektedir. Çünkü; su isteyen gençliğe benzin verilmektedir. Onun için alev alev yanmaktadır.  

Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü Müdürü ve Çocuk Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Murat Tuncer, muzır şarkıların çocuklarda olumsuz tesirler yaptığını ve ahlâkî çöküntüye sebep olduğunu ifade ederek şunları söylemiştir: “Tekerlemeli şarkılar ile şiddet türü filmler, çocukların zekâ geriliği ile gece terörü hastalığına yakalanmalarına sebep oluyor.”

Son zamanlarda yapılan şarkıların çoğunluğunun tekerlemelerden oluşması, çocukları tembelliğe itiyor. Böylece çocuk kolaycılığa kaçarak, araştırma yapma gereğini duymuyor. Dolayısıyla bu şarkılarla ilgilenen çocuklarda zekâ geriliği meydana geliyor.  

Argo kelimelerin yer aldığı şarkılar da, çocuklarda ahlâksızlığa yol açıyor. Çocuk yetiştirmede bazı kurallar vardır. Bunları yerine getirmek gerekiyor. Aksi halde çocuklarda bulunması gereken utanma duygusu kalkar. (30/11/1994. Yeni Asya)

Pop müzik şarkıcısı Neco da: “Erotik müzik kliplerinin gençleri yanlış yönlendirdiğini belirterek bu çirkinliğe alet olanlara tepki gösteriyorum. “Bandıra bandıra ye beni” “Oy şıkıdım şıkıdım” şarkı sözleri, güzel Türkçe’mizi de bozuyor. Bu tür sözler, özellikle genç beyinleri yanlış yönlendiriyor. Tamamen argo olan bu sözler toplumun ahlâkî değerlerini de sarsıyor” demiştir.

Türk toplumunda cinsellik hiçbir devirde bugünkü gibi ön plânda olmamıştır. Direk insan nefsine hitap eden bugünkü müzik, dans figürleri ve müstehcen şarkılar, cinselliği ön plâna çıkarmıştır. Neticede şehvet kokan sözlerin oluşturduğu müzik, insandaki manevî duyguları köreltmiş, gönüllerde şehvet ateşini yakmış, gençleri sokak ortasındaki köpekler gibi sevişecek duruma getirmiştir.

Sürekli nefse hitabeden müzik ve şarkıları dinleyenler, kötülüğe çabuk meylederler, cinsel yönden doyumsuz ve saldırgan olurlar, her an şeytan kulaklarına fısıldar. Ahlâk bozucu müzik ve şarkıları dinleyenlere bunlar bir cezadır.  

Diğer bir husus da, geçmişe baktığımız zaman müziğe, eğlenceye düşkün olanlar, sorumluluklarını ve üstlendikleri görevleri tam yerine getirememişlerdir.  

Ayrıca diskoların dans salonlarının bitirip tükettiği gençler de bu milletin acı birer kaybıdır. Bu gençler, inancımıza kültürümüze uymayan yabancı müzik kurbanıdır.  Bugüne kadar uyutmak istediklerini popla ve topla uyutmuşlardır. Ahlâk bozucu eğlencelerle oyalamışlardır.

Nöropsikiyatrist Prof. Dr. Ayhan Songar, pop müziğinin bir çeşit uyuşturucu olduğunu savundu. Gürültüsünün bağımlılık yaptığını ileri süren Prof. Dr. Songar, “Pop müzik Avrupa ve ABD kanalıyla Türkiye’ye geliyor. Bu müziği sürekli dinleyenler dozun arttırılması hissini duyarlar. Pop müziği ülkemize getirenler çocuklarına en güzel müzikleri dinletirken, bağımlılık yapan bu müziği ise bize pazarlıyorlar” dedi.  

Balıkesir Aydınlar Ocağı tarafından düzenlenen “Uyuşturucu ve Ruh Sağlığı” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Songar, kültürümüzün bir parçası olan Türk müziğinin en güzel müzik olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Bizim müziğimiz ruh sağlığı tedavisinde kullanılabiliyor. Maalesef bir kültür tahribatı yaşıyoruz. Gençlerimiz uyuşturucu özelliği taşıyan pop müziğinin esiri oluyor.” (01/06/1996. Zaman) Uşak Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve İstihbarat Şube Müdürü Ali Çabuk, müzikle uyuşturucu bağımlılığı arasındaki bağa dikkat çekerek, gençleri müzik konusunda doğru tercih yapmaya davet etti. Çabuk, günümüzün popüler ve gençliğin  büyük bir kısmı tarafından dinlenen Hasmetal, Kraş ve Hatburğ gibi müzikleri icra eden kişilerin müziklerine bakıldığında genellikle kin, ölüm ve nefret gibi konuları tema olarak işlediğine dikkat çekti. Bu konuları içeren müziği icra eden sanatçıların genelde hepsinin uyuşturucu alarak sahneye çıktığını ileri süren Çabuk, “Aşırı dozdan uyuşturucu alması sonucu ölenlerin çoğunlukta olması bunun bir delilidir.” dedi.  

Lise ve dengi okul öğrencilerine müzik ve uyuşturucu konulu bir konferans veren Çabuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ülkemizde de bu tür müziklerin önemli oranda dinlendiği görülmekte. Bu müzikleri dinleyenler alkolle başlayan, uyuşturucuya kadar giden bir yola giriyorlar. Bu kişiler vücutlarında jiletle kan akıtıyorlar. Gençler bu tür müziklere ve bunlara genelde yer veren diskoteklere, kahvehanelere, birahanelere, meyhanelere ve kafeteryalara gitmeden önce bir kere daha düşünsünler. Çünkü buralar özellikle uyuşturucuyu teşvik edici ve başlatıcı özelliğe sahip yerlerdir. Zira gelişi güzel seçilen arkadaş grupları için de yer alan bazı kötü niyetli kişiler kola ve meyve sularının içine uyuşturucu hap katarak, gerek kız gerekse delikanlılara kötü yola sevk etmektedirler.”

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir