YARDIM VE DAYANIŞMANIN ÖNEMİ

Toplumların geleceği ve varlıklarını devam ettirebilmeleri için birbirini seven, sayan ve dayanışma içinde olması gerekir. 

Her zaman yardımlaşma ve dayanışma içinde olan insanlar mutlu ve huzurlu olurlar. 

Maddi manevi dayanışmanın olmadığı toplumlarda düzen bozulur. Ahlak anlayışı bozulur, insanlar bencilleşir, sevgi saygı kaybolur. Böylece hırsızlık artar. Adam kandırma yalan, hilekarlık yayılır. Bunalım artar, cinayetler, intiharlar, hatta boşanmalar çoğalır. Toplumun refahı için Cenab-ı Allah Kur’an’da: “İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşın” diye emretmiştir.” (Nisa:2)

Bu emre göre insanlar, varlıklarına ve kabiliyetlerine göre insanlara yardımda bulunacaktır. 

Peygamber (as) da toplumdaki insanları bir vücudu oluşturan organlara benzetmiştir. 

Bir hadislerinde de; “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır” buyurmuştur. 

 Bir gün ashabına: “Zalimde olsa, mazlumda olsa kardeşine yardım et!” deyince oradakiler:

-Mazluma anladık, zalime nasıl yardım edelim? Deyince Allah Rasulü:

– Onu zulmünden vazgeçirerek “buyurmuştur” (Buhari, mezalim:4)

Yardım etmenin iki yönlü faydası vardır; Yardım edene sevap kazandırır. Yardım edilene de huzur verir mutlu olmasını sağlar. 

Ayrıca yardım etmek ve insanlarla dayanışma içinde olmak, toplumda bir çok ahlaksızlığın ve kötülüğün de önlenmesine neden olur. 

Şöyle anlatırlar: Adamın biri ölür. Dünyada yaşadığı hayatın karşılığı olarak kendisine cennete gideceği söylenir. Bunu duyan adam cennete gitmeden cehennemi görmek ister. İsteği kabul edilir. 

Adam cehenneme girdiğinde karşılığı manzara karşısında irkilir. Manzara şudur: Cehennemdekilerin ellerinde uzun saplı kaşıklar ve bu kaşıklar saplarından her birinin bileklerine bağlı. Karınları aç kimselerin oluşturduğu bir sofra kurulmuş; sofrada en güzel yemekler var, hepsi de yemeği sofradan alıyor, fakat hiçbiri kaşığı ağzına ulaştırıp yiyemiyor. Bu gayretin içinde sofrada oturanların hepsi de karınları aç ve mutsuz insanlar…

Bu manzara hiç de hoşuna gitmiyor. Yerine dönmek istiyor. Cennete geldiğinde aynı manzarayı orada da görüyor. Yalnız bir fark var ki oda: cennet deki insanların karınları aç ve mutsuz değil. Bunlar, kaşıkları kendi ağızlarına götürmeye çalışmayıp, karşısındakinin ağzına uzatıyor. Herkes aynı şeyi yaptığı için kimsenin karnı aç değil. Yani varlık içinde yokluk çekmiyor. Hepsinin de karınları tok, hepsi de mutlu insanlar.

DİNİMİZ YARDIMI EMREDER:

İslam dini diğer dinler ve ideolojileri gibi vadetmez, emreder çözüm getirir. Zekatı, sadakayı, karşılıksız yardımı Müslüman olmanın şartı saymıştır.

Müslüman olmayana bunların hiçbirini verdiremezsiniz. Yardımı anlatamazsınız.

Halbuki Müslümana zekat vermek farzdır. Sadaka vaciptir. Karşılıksız yardım görevdir. 

İslama göre insan imtihan için yaratılmıştır. Kendisine verilen mal imtihan için verilmiştir. Ömrünü nerede nasıl geçirecek, malını nereden, nasıl kazanacak, nereye harcayacak bunlardan hesaba çekilecektir. 

Peygamber (as) bir hadislerinde şöyle buyurmuştur: “İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır üç kimse hariç:

-Sadaka-i caniye sahibi

-Yararlı ilim ve eser bırakanlar.

-Hayır dua eden hayırlı evlat yetiştirenler (Tirmizi, ahkam:36)

Buradan anlıyoruz ki, sahip olduğumuz imkanı ve malı paylaşmak dünyada sevap kazandıracak ahirette de Allah’ın rızasını ve cenneti kazandıracaktır. 

Ebu Bekir (ra) açları doyururdu. Bunu gören Ebu Cehil:

-Allah’ın bunları doyuracağına inanmıyor musun? Dedi. Ebu Bekir (ra)

  • İnanıyorum” deyince Ebu Cehil:
  • Niçin doyurmuyor öyleyse? Dedi. Ebu Bekir (ra) ona:
  • Allah bir kısım insanları fakirlerle bir kısmını da zenginlikle imtihan eder” demiştir. 

Ebu Cehil

-Sen sapıtmışsın. Sen sanıyor musun ki, Allah bunları gücü yettiği halde bir şey vermiyor da sen onları doyuruyorsun!

Bunun üzerine şu ayet nazil olmuştur:

-“Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sarf ediniz” denildiğinde kafirler dediler ki; Allah’ın dilerse doyurabileceği kimseleri  biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık için deşiniz” (Yasin:47)

Kur’an’da birçok ayette yardım teşvik edilir ve emredilir. 

MÜSLÜMAN SORUMLU KİMSEDİR:

İnsan önce kendinden, yakınlarından sonra da diğer insanlardan ve canlılardan Cenab-ı Allah’a karşı sorumludur. 

Yaptıklarından ve yapmadıklarından sorumlu tutulan tek varlık da insan oğludur. 

Ayrıca insanın, insana hizmeti, Hakk’a hizmettir. Allah’ın rızasını kazanmaya sebep olur. Onun için insana karşı sorumlulukların yerine getirilmesi farz, vacip durumundadır. Bu görevlerinin yanında insanı incitmemekte vaciptir. Zulüm ve haksızlık ise haramdır. 

İnsanlardan bazıları günahtan hak yemekten, alkol almak, kumar oynamak gibi yasaklardan zevk alır. Bazıları da yardım etmekten, malını paylaşmaktan, mutlu olur. Zevkler farklıdır. Bir kısım insan da lüks giyinmekten, lüks yerlerde yiyip içip, eğlenmekten zevk alır, açları, ihtiyaç sahiplerini düşünmez, gözü görmez. 

İmkanı olup da onu yerli yerince kullanmayan sorumludur. Hatırlatma olsun diye bir olayı örnek vermek isterim:

Ashab-ı Kiramdan Halve adında bir kadın (Allah ondan razı olsun) Hazret-i Ömer halife olunca ona şöyle bir uyarı da bulunur:

-Ömer! Diye seslenir Hz. Ömer durunca ona şunları söyler: “Biz seni daha önce Ömercik diye bilirdik. Sonra büyüdün delikanlı Ömer oldun. Şimdi de sana mü’minlerin halifesi Ömer diyoruz. Allah’tan kork! Müminlerin işleri ile ilgilen. Allah’tan korkana yapılacak işler vardır. Ölümden korkan, fırsatı kaçırmaktan da korkar.”

Bu sözler üzerine Hz. Ömer çok duygulanır, ağlamaya başlar. 

Oradakiler kadına

-Yeter Kadın! Mü’minlerin emrini rahatsız ettin derler. 

Birgün Hz. Ömer devenin üzerinde iken biri O na ”Allah’tan kork ya Ömer!” der. Bunun üzerine Hz. Ömer, bayılır deveden düşer, ayılınca sararmış yüzü ile Ömer’de kim oluyor ki, Allah’tan korkmayacak!” der.

İşlerin ağırlaştığı bir anda şöyle mırıldanır. “Sorumlu bir insan olacağıma gökte uçan kuş olsaydım.”

İmkanı olmayan yetkisi olmayan da sorumluluktan kendini kurtaramaz. Peygamber (as): “Ameller niyete göredir” buyurmuş. O, keşke benimde imkanım olsa da bende şunu şunu yapsam demelidir. 

İyi niyet yetmez hayra, iyiliğe vasıta olmalı, sebep olmalıdır. Peygamber (as) “Bir iyiliğe sebep olan, o iyiliği bizzat işlemiş gibi sevap alır” buyurmuştur. Ayrıca ihtiyaç sahiplerinin bilinmesinde yardımcı olmalıdır. İmkanı olanları da onların ihtiyacının giderilmesinde varlık sahiplerini teşvik edip yardımcı olmalıdır. 

MERHAMETTEN MAHRUM OLAN HAYIRDAN DA MAHRUM OLUR:

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (as), insanlara merhametle muamele etmiş ve merhametle davranılmasını istemiştir. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” buyurmuştur. 

Bir hadislerinde de:

-“Merhametli olana Allah’ta merhamet eder. Biz yeryüzündekilerine şefkat ve merhamet gösterin ki, göktekilerde size merhamet etsinler.” (Tirmizi, birr:16) buyurmuştur. 

Merhametin zıddı kalp katılığıdır. Acımasızlıktır. Bu maneviyat zayıflığındandır. İnanç olmayınca merhamet körelir yeryüzündeki canlılara yansımaz. İnsanlığın ve iyiliğin temeli merhamettir.

Merhamet sevmektir. Merhamet paylaşmaktır. Merhamet hoşgörüdür. Merhamet bütün iyiliklerin kaynağıdır. Merhamet bir şeyi dokunursa, o şey hayat bulur.

Merhametin olduğu yerde benlik olmaz, gurur olmaz. Kin ve nefret olmaz. Bana ne düşüncesi olmaz. Merhametten maraz doğmaz. Merhametten merhamet doğar. 

Merhamet varsa, kısacası iyilikte, hayırda yarış olur.

Bizden öncekiler hizmet yarışında bulunmuşlardır. Ensarın muhacirlere yaptığı fedakarlığı tarih bir örneğini kaydetmemiştir. Onlar herşeylerini paylaşmışlardır. Bundan Cenab-ı Allah hoşnut oldu ve şu ayeti indirdi. 

-“Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile Mü’min kardeşlerini kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir” (Haşr:9)

Başkasını kendine tercih etmeye islamda îssâr denir. Peygamber (as): “Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi içinde istemedikçe gerçek anlamda iman etmiş olamaz” (Buhari, iman:7) buyurarak iman için nefsin cimriliğinden kurtulmak gerektiğini vurgulamıştır. 

Yardım hiçbir karşılık beklemeden olandır. İbrahim (as)a bir misafir gelir. Ona sofrasını açar adam besmele çekmeden yemeye başlayınca İbrahim (as) kızar “Allah’ın rızkını onun adını anmadan nasıl yersin der, adam sofradan çekilir benim inancımda böyle bir şey yok ben mecusiyim der. Bu arada Allah, “Ben onu bunca yıl rızıklandırdım.. Sen bir öğün yedirmedin” diye uyarır. İbrahim (as) adımı sofraya davet eder. Adam neden bunu yaptın deyince Rabbim böyle istedi der. Bunun üzerine adam iman eder İbrahim’in dinine girer. 

Allah İbrahim (as)ı karşılık beklediği için uyarmıştır.

Bir gün Hz. Ali (ra): “Ben kimseye iyilik de kötülük de yapmadım” der. Oradakiler:

-Nasıl olur? Kötülük yapmadığın doğru. Ama senin çok iyilinizi gördük” derler. Hz. Ali (ra): 

-Ben ne yaptıysam kendime yaptım” der ve şu ayeti okur:

“Kim iyi bir amel yaparsa bu onun faydasınadır. Kim de kötü bir iş yaparsa, bu onun kendi zararınadır. Sonunda siz Rabbinize döndürülürsünüz. (O size hak ettiğinizin karşılığını verir) (Casiye:15)

Hud Suresi’nin 14. Ayetinde “İyilikler kötülükleri götürür” buyrulur. Onun için her hatanın, her kötülüğün ardından mutlaka iyilik yapılmalıdır. Çünkü kıyamet günü ameller tartılacak hangisi ağır gelirse, diğerini götürecektir. Kur’an’da: “Mallarınızdan ne kadar harcarsanız kendi yararınızadır” buyrulur. (Bakara:272)

Allah soracak:

-Benim için ne getirdin? Kul:

-Namaz oruç zekat gibi amellerini soyacak Cenab-ı Allah:

-Onlar senin için, benim için ne getirdin? Kul:

Senin için ne getirebilirdim? Diyecek

Cenab-ı Allah:

-Kullarım için yaptıkların benim için di, buyuracak.

Bir kutsi hadiste buyrulduğu gibi “Acıktım, beni doyurmadan!” susadım bana su vermedin, “Hastalandım beni ziyaret etmedin neden? Diyeceği bildirilmiştir. Ben seni nasıl doyurabilirim, nasıl su verebilirim, nasıl ziyaret edebilirim? deyince de falan kulunu açtı onu doyursaydın beni doyurmuş olacaktın, falan susamıştı, ona su verseydin bana vermiş olacaktın, falan kulum hasta olmuştu onu ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş olacaktın” denilecektir. 

Kur’an’da: “Siz hayra ne harcarsanız. Allah onun yerine başkasını verir.” (Sebe:39) -“İyiliğin karşılığı iyiliktir” (Rahman:60) buyrulmaktadır. 

YARDIM KİME YAPILMALIDIR?

Yardım yerini bulmazsa yardım olmaz. Onun için herkese yardım yapılmaz. Kime yapılacağını Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle bildirmiştir:

-“Yapacağınız hayırlar kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde dolaşamayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onlar! Zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir” (Bakara:273)

Bu ayete göre yardım yapılacak kimseler:

-Cihada adamış veya ilim öğrenmeye adamış, kazanca yönelememiş olanlardır. 

-Gerçekten ihtiyacı olanlar.

-Hayalarından dolayı yüzsüzlük edip istemeyenler,

-Meşru yolda borçlananlar,

-Yoksulluk nedeniyle evlenemeyenler,

-Evinin ihtiyacını karşılayamayan engelliler, 

-İşini kaybedip yoksulluğa düşenler,

-Aciz duruma düşmüş geliri, bakanı olmayan ihtiyarlar,

-Yokluk nedeniyle tedavi olamayanlar,

Yolda kalmış olanlara yardım yapılmalıdır.

Şunu açıkça söyleyeyim. İhtiyacı olmadan yardım talep edenler, yardım alanlar, gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakkını yemiş olurlar. 

Her gün dilenen kimseler bunu meslek haline getirmişlerdir. Onlara yardım yapılmaz. 

-Borçluya ödünç vermek, sıkıntısını gidermek, Kur’an’da: “Kim Allah’a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah’ta onun karşılığını kat kat verir. Ayrıca onun çok değerli bir mükafatı vardır.” (Hadid:11)

-Borçluya mühlet vermek, Kur’an’da: “Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır” buyrulur. (Bakara:280)

Peygamber (as)da

-Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz” (Buhari, ilim:11) buyurmuştur:

Ayrıca alacağın da kolaylık gösteren için şöyle dua etmiştir:

-“Satışta, alışta, borcu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin” (Buhari büyü:16) Sıkıntı giderenin kıyamet günü Allah da onun sıkıntısını gösterir”.

Ölen birisini birkaç gün sonra rüyada görmüşler. Ona:

-Nasılsın nasıl karşılandın? Diye sormuşlar. O da şu cevabı vermiş:

-Ben herkese iyi davrandım. Burada da bana iyi davrandılar.

Yapılacak iyilikte acele edilmelidir. Belki sonra o fırsat bir daha ele geçmez. Ayrıca o bir imtihan olabilir.

Yardım can boğaza gelinceye bırakılmamalıdır. Hele vasiyete kalmamalıdır. Bir Allah dostu şöyle demiş:

-“Kendi elinle verdiğin bir akça, senden sonra verilecek yüz akçadan daha değerlidir”  Atalarımız: “Ne verirsen elinle, o  gider seninle!” demişlerdir. 

YARDIM NASIL YAPILMALIDIR?

Cenab-ı Allah Müslümanın Müslümana yardım etmesini emretmiştir.

Kutsi Hadiste şöyle buyurur:

-“Ey Ademoğlu infak etki, sana da infak edilsin.” (R. Salihın:551)

-“Ey Ademoğlu kesenin ağzını bağlama! Senin de rızkın bağlanmasın. Sayarak verme, sana da sayılır. Malını kapama, sana da rızık kapıları kapanır.” (R. Salihın:361)

Bu emre göre yardım cömertçe yapılacaktır.

Birde yardımda acele edilmeli, geride kalanların yardım etmesi düşünülmemelidir. Ölüm anında “Şunu şöyle bunu böyle yapın” demek yanlış olur. Son nefesten sonra mal mirasçılarındır artık. Ne olacağı bilinmez. 

Sevgili peygamberimiz (sav) şöyle uyarır:

-“Can boğaza gelince şunu şunu şuraya, falana şu kadar demeyin zaten o mal varislerin olmuştur.” (Buhari, zekat:11)

Cenab-ı Allah yardımın nasıl yapılacağı konusunda şöyle buyurur:

-“Güzel söz ve bağışlama arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir” (Bcekara:263) 

-“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi başa kakmak ve incitmek suretiyle yaptığınız hayırları boşa çıkarmayın.” (Bakara:264)

Buna göre yardım onur kırmadan, rencide etmeden, başa kakmadan ve gösteriş yapmadan yapılacaktır.

Atalarımız: “Sağ elin verdiğini sol el görmemelidir” demişlerdir. Onlar sadaka taşları dikmiş koyan belli değil alan belli değil böyle yardım etmişlerdir. Gösterişten uzak incitmeden kapalı kapılar ardına yardımları uzanmıştır. 

Bakkala biriken borçlar sildirilmiş, kapı altlarından zarflar bırakılarak ihtiyaçlar giderilmiştir. 

-Yardım işe yaramayan veya karşı tarafın ihtiyacı olmayan şeyle olmaz. Apartman da tuz, ekmek dağıtılması hayır değildir. 

Kur’an’da “Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiye eremezsiniz” (Al-i İmran:92) 

Bir ayette de:

-“Eğer sadakaları açıktan verirseniz ne âlâ! Onu eğer gizlice verirseniz. İşte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah bu yüzden sizin günahlarınızı örter Allah yapmakta olduklarınızı bilir” (Bakara:271) – Yapılan yardım çok görülmemelidir. Yardımı çok görüp, yardım kısılmamalıdır.

Cenab-ı Allah: “Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma!” diye uyarmıştır. (Müddessir:6)

-Sadaka verirken titizlik gösterilmeli seçici davranılmalı ve yerini buldurmalıdır. Yerini bulmayan sadakanın hayrı yoktur.

-Sadaka gönülden Allah rızası için verilmelidir. Verilen sadakadan karşılık beklenmemelidir. Teşekkür etsin istenmemelidir. Yardım, övünç vesilesi yapılmamalıdır. Yapılan yardımdan sevabı olmaz. Çünkü karşılığı alınmıştır. 

Hz. Ali (ra) yardım ettiği bir kimsenin kendisine dua etmesi üzerine:

-Senin bana dua etmenin benim yaptığımın karşılığı olmasından korkarım: Ben yaptığımın karşılığını yalnız Allah’tan beklerim” demiştir.

-En önemli hususlardan biri de yapılan yardım helalden olmalıdır. Kul hakkından, faiz parasından, kumardan gelenden, hırsızlık malından hayır olmaz. 

-Yardım ihtiyaç gidermelidir. 

-Yardımda ölçülü olmalı, tembelliğe sebep olmamalıdır.

-Birde yardımlar belirli kimseler de toplanmamalı, yayılmalıdır. Çünkü Rabbimizin hangisinden razı olacağı, hangisini kabul edeceğini bilemeyiz. 

-Yardım başkalarını teşvik maksadıyla açıktan verilirse; riyaya girmez inşallah. 

-Son olarak yardımlar, Cenab-ı Allah’ın ihsanına denk olmalıdır. 

-Adaklar yardım sayılmaz. Adayanın sözünü yerine getirmesi, borcunu ödemesi olur. 

-Yardımı kötü yolda kullanacaksa verilmez. 

YARDIMDAN GERİ DURULMAMALIDIR:

İmkanı ve malı olupta yardımı az olanların ahirette sevabı az olur. Bencil davranmak Allah’ın sevmediği bir huydur. Ben ve diğerleri, anlayışının islamda yeri yoktur. Dinimiz Müslümanları kardeş ilan etmiştir. Müslümanları bir binayı oluşturan tuğlalar olarak kabul eder. 

Hz. Osman (ra) kıtlık olduğu bir zamanda Şam’dan 100 deva yükü buğday getirmişti. Tüccarlar buğdayları satın almak için harekete geçer fiatı arttırırlar Hz. Osman ra):

-Sizden daha çok veren var siz bire yedi verdiniz. Halbuki Cenab-ı Allah bire ondan bire yedi yüz veriyor. Ben ona satacağım der. Buğdayları dağıtır develeri de kesip ihtiyaç sahiplerine pay eder.

Fırsattan istifade etmeye kalkmaz. 

Şimdi “Acıma acınacak hale gelirsin”

“Merhametten maraz doğar” deniliyor. Hırs gözleri kör, gönülleri çoraklaştırmış. Cenneti satın alma arzusu yok. Onun için ne halin varsa gör, öldüm diyene öl!” yardım diyene yan deniyor!

Peygamber (as) şöyle buyuruyor:

-“Amel defterini açık tutan şeyler şunlardır:

-Sadaka-i caniye

-Faydalanılan ilim

-Hayırlı evlat (Müslim vesayet:14)

Bizden öncekiler hayırda yarıştılar. Eser bırakmadan ölen bir varlık sahibi olmadı. Hiçbir zaman servet biriktirme yoluna gitmediler. Sebebi de Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor du: “Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. Ey iman edenler! Siz hayır işlerin de yarışın!” (Bakara:148)

Verilen sadakalar yapılan hayırlar kabirde karşınıza çıkacak, mahşer günü elimizden tutacak. Veren kişi: sen kimsin diye sorunca, kendini tanıtacak. 

Sadakanın efdal olanı, ihtiyaç duyulduğu anlarda verileridir. 

Sadaka sadece para yardımı olarak anlaşılmamalıdır. Peygamber (as) şöyle buyurur:

-“Güzel söz sadakadır. Yolda eziyet veren bir şey yok etmek sadakadır. (Buhari, cihad:128)

-“Kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emretmen, kötülükten alıkoyman sadakadır. Yolunu kaybedene yol göstermen sadakadır. Görmeyene yardım etmen sadakadır.” (Tirmizi birr:36)

SADAKA VERMENİN YARDIM ETMENİN FAYDALARI

Sadaka vermenin birçok faydaları vardır. Vereni de ilgilendirir, alanı da ilgilendirir. Sadece veren de veya alanda kalmaz.

-Sadaka önce malı temizler. Cenab-ı Allah Peygamber (as)a:

-“Onların mallarından sadaka al! Bununla onları temizler, arıtıp yüceltirsin”( Tövbe:103)

-Sadakalar geri çevrilmez. Tövbe Suresi 104. Ayetinde: “Allah’ın kullarının tövbesini kabul edeceğini, sadakaları geri çevirmeyeceğini bilmez mi?” buyrulur.

-Her günahın ardından yapılacak tövbeden önce bir miktar sadaka verilirse, tövbenin ve duanın kabul edileceği ümit edilir.

-“Sadaka kaza-belayı defeder” peygamber (as) böyle buyurmuştur. Sadaka başın, gözün sadakası diye verilir. Atlatılan bazı kazalardan sonra “verilmiş sadakadan varmış” denilir. 

-Bir hadislerin de peygamber (as): “Sadaka kabir azabını söndürür” (Ramuz’ul-Ehadis:103/9)

-Bir hadislerinde de: “Sadaka Rabbinin gazabını söndürür” buyurmuştur. (Age:103/5)

-Sadaka insanın korunmasını sağlar. Bir hadiste: “Üzüntüleri sadaka ile karşılayın. O zaman Allah sizden belayı defeder. Düşmanlarınıza karşı size yardım eder” buyrulmuştur. (Age:249/11)

-Sadaka, günahlara kefarettir. Günahların affına neden olur. Yüce Allah’ın tekrar sevgisini kazanmaya vesile olur. Peygamber (as): “Suyun ateşi söndürdüğü gibi sadakada hataları söndürür, yok eder” buyurmuştur. (Tirmizi, Cuma:79)

Bir hadislerinde de şöyle buyurmuştur:

-“Yanım hurma ile bile olsa cehennemden korunun” (Müslim zekat:68)

Sadaka, malı eksiltmez, artırır: Kur’an’da Cenab-ı Allah;

-“Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah’ın lütfu geniştir. O her şeyi bilir” buyurur.

(Bakara 261)

Bir ayette de: “Siz hayra ne harcarsanız Allah onun yerine başkasını verir” (Sebeb:39)

Sadaka, budama gibidir. Bağ budanırsa daha verimli olur. 

Cenab-ı Allah verilen sadakalara bire ondan bire yedi yüz misli sevapla karşılar. 

-Verilen sadaka ihtiyaç giderdiği için yokluktan dolayı kötülük yapacak olanların kötülüğünü önler. Toplumda dengeyi sağlar. 

CİMRİLİK KÖTÜ BİR HASTALIKTIR

Cimrilik, bencilliktir. İnsanın nefsi ve şeytan hayra mani olur.

Atalarımız hayatında ekmeği yenmeyen kimse, ölümünden sonra anılmaz” demişlerdir. 

Hz. Ali (ra) da: “Cimrilerin hali ne gariptir. Fakirler gibi yaşarlar, zenginler olarak hesap verirler” demiştir. 

Testere gibi olmak lazım; bir sana bir bana nalıncı keseri gibi hep bana olmamalıdır. 

Mal devre mülk gibidir. İnsan, benim benim diye oyalanır ama sonunda bırakıp da gider.

Ne demişler:

“Mal sahibi mülk sahibi, 

Hani bunun ilk sahibi,

Oda yalan bu da yalan,

Var sende biraz oyalan.”

Adam mezarlıkta yatanlar için “yalancı bunlar” demiş ve devam etmiş. “O benim, bu benim” derlerdi, hani hiçbir şey onların değil” demiş. 

Mal imtihan için verilmiştir. Kur’an’da:

-“Mallarımız ve evlatlarınız sizin için imtihandır.” (Teğabün:15) buyrulur.

Mal emanettir elden çıkmayınca fayda vermez. 

Malı seven, vermeye gelince cimrilik edenin rızkı daralır, ikram azalır.

Kur’an’da:

-“sizler Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse ancak kendisine cimrilik etmiş olur.” (Muhammet:38)

-“Allah’ın kendilerine verdiklerinden cimrilik edenler, sanmasınlar ki bu kendileri için hayırlıdır. Bu hal onlar için çok fenadır. Cimrilik ettikleri şeyde kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır…” (Ali İmran:180)

-“Kim nefsinin cimriliğinden kurtulursa, işte onlar kurtulanların ta kendileridir” (Haşr:9) buyrulmuştur.

Zevkleri uğruna servet harcayanların ve cimrilik edenlerin mallarında fakirlerin hakları vardır. Ayet-i Kerimede: “Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için hak vardır.” (Zariyat:19) buyrulur.

İnsan önceden ne gönderirse onunla o gider. Kıyamet gününde onu bulur. Kur’an’da: “Önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı noksansız görür” (Bakara:110)

-“Servet ve oğullar dünyanın süsüdür. Ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin katında hem sevapca daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha layıktır.” (Kehf:46)

-Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Yarına ne hazırladığınıza bakın..” (Haşr:18)

Şöyle anlatırlar yaz günü adam bir zengine -Bana bir bardak ayran içirir misin? Demiş. Adam:

-Su içi cevabını vermiş.

-Su içtim canım ayran istedi” demiş. 

Bakmış ısrarcı, adam

-Bir bardak ayrın ısmarlamış. 

Ölmüş melekler onu cennete götürmüş. Adam bana şunu şunu getirin demiş. Bir bardak ayran gelmiş. Diğer isteklerini tekrar hatırlatınca melek:

-Sen buraya bunu gönderdin, başka bir şey göndermedin ki,” demiş. 

Yapılacak iş, hayırda acele etmek ve yarışmak peygamber (as): “İyi işler yapmakta acele ediniz” buyurmuştur. (R. Salihın:93)

Kur’an da bizi bu yarışa katılmamızı istiyor:

-“Eli sıkı olma! Büsbütün eli açık da olma sonra kınanır, kaybettiklerinin hasretini çekersin.” (İsra:29) Kalem suresinde 17-33 ayetlerinde cimrilik eden bahçe sahiplerinin düştükleri durumu haber verir. 

Dinimizde bencillik cimrilik kınanmıştır. İbn-i Sina’nın bir sözü var: “Cennete yalnız girmek isteyenler, zaten cennetlik değildir.” Demiştir. İnancımızda sevinçler, üzüntüler, sıkıntılar paylaşılacaktır. Cimrinin zannettiği gibi vermekle mal eksilmez. Allah Resulü, “Hiçbir sadaka malı eksiltici olmadı” buyurur. (Ramuz’ul-ehadis:389/2)

MAL-MÜLK KİMİN?

Ne senin ne benim mülk Allah’ın

Mal, emanet

Mal, imtihan, nereden kazandın, nasıl kazandın, nereye harcadın, zekatını, sadakasını verdin mi sorulacak. 

Eğer mal haram yollarla elde edildiyse, hayra gitmez. 

Peygamber (as: “İhtiyaç sahibine verilen beş şey müjdeler:

-Azdım, beni çoğalttın.

-Küçüktüm, beni büyüttün.

-Sana düşmandım, beni dost edindin.

-Fani idim, beni ebedi kıldın.

-Sen beni koruyordun, bundan sonra ben seni koruyacağım” der buyurmuştur.

İnsan biraz düşünürse, sigara gibi günlük fuzuli harcamaları bile onu kurtarmaya yetecektir. 

Veren el, alan elden üstündür.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir