YALAN DÜNYA

İnsanın evveli bir damla su, sonu toprak. Dünya hayatı, rüya gibi. Hayal gibi yolculukta mola zamanı kadar kısa. Ölünce yaşamış, yaşamamış gibi. Mezar taşlarındaki doğdu-öldü kelimelerinin arasındaki boşluk kadar. 

Hayat, kısa da olsa ahireti kazanmak için büyük bir fırsattır. Hayatı değerlendirenler için sevinç olurken, değerlendiremeyenler için pişmanlık vesilesi olacaktır. Yaşadığına pişman olacaktır.

Dünya hayatı, imtihan yeridir. Dünya, ahiretin tarlasıdır. Yani ahiret hayatı dünyada kazanılır. Onun için dünyada bir insanın ne kadar yaşadığı önemli değildir, neler yaptığı önemlidir. Çünkü bir gün yaptıkları önüne konacak, her birinden hesaba çekilecektir.

Hayatın gayesi, çok para, çok mal sahibi olmak değil, güzel yaşamak değil iyi yaşamaktır.

Dünya hayatı geçicidir

Gazali şöyle diyor:

-“Ey oğul! Dünya bir denizdir; içinde bir çok insan boğulmuştur. Unutma, sende bu dünyanın içindesin.

Ey oğul! İki kişi bu dünyadan hasretle gider; biri malı olup yemeyen, diğeri ilmi olup amel etmeyen.”

Zaman su gibi geçiyor. Ömür sermayemiz her an tükeniyor. Yunus’un dediği gibi. 

“Vaktinize hazır olun,

Ecel vardır gelir bir gün,

Emanettir kuşça canın,

Sahip vardır alır bir gün”

Ömrün her anı kazanca dönüştürülmezse, yaşanılan hayat, pişmanlık vesilesi olur. 

Yunus da şöyle der: Geldi geçti ömrüm benim,

Şol yel esip geçmiş gibi.

Hele bana şöyle geldi,

Bir göz açıp yummuş gibi.

İş bu söze Hak tanıktır,

Bu can gövdeye konuktur.

Bir gün ola çıka gide,

Kafesten kuş uçmuş gibi.

Miskin Adem oğlanını,

Benzetmiştir ekinciğe,

Kimi biter kimi yiter,

Yere tohum saçmış gibi.

Bu dünyada bir nesneye,

Yanar için göynür özüm.

Yiğit iken ölenlere,

Gök ekini biçmiş gibi.

Bir hastaya vardın ise,  Bir içim su verdin ise.

Yarın onda karşı gele,

Hak şarabın içmiş gibi.

Yunus Emre bu dünyada,

İki kişi kalır derler. Meğer Hızır, İlyas ola,

Âbu hayat içmiş gibi.

Dünya hayatı şu özellikleri taşır:

Dünya hayatı oyun eğlenceden ibarettir. Kur’an’da: “Dünya hayatı oyun v eğlenceden başka bir şey değildir…” buyrulur. (En’am:32)

Dünya hayatı aldatıcıdır. Cenab-ı Allah şöyle uyarır: “Ey insanlar! Allah’ın vadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın..” (Fatır:5)

Dünya hayatı süslenmiştir ve çekicidir. Kur’an’da: “Servet ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Ölümsüz olan salih ameller ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha layıktır.” (Kehf:46) buyrulur.

Dünya sevgisi insanı Allah’ı anmaktan alıkor. Bunun için Rabbimiz kullarını şöyle uyarmıştır:

-Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, onlar ziyana uğrayanlardır.” (Münafikun:9)

Dünya hayatı kısadır, sınırlıdır. Rabbim şöyle bildirir: “Kıyamet gününde dünyada sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar” (Naziat:46) -“Dünya hayatı geçici bir faydadan başka bir şey değildir.” (Rced:26)

Ömür dediğin nedir?

Yolda bir kuru yaprak,

Bin sene de yaşasan

Son durak kara toprak.

***

Şair ne diyor:

“Sular hep aktı geçti, 

Kurudu vakti geçti,

Nice han nice sultan, Tahtı bıraktı geçti.

Şu dünyada penceredir.

Her gelen baktı geçti.”

Dünyaya bakışımız, fani… aldatıcı, geçici, sınırlı ve sahte olduğu şeklinde olmalıdır. Peygamber (as) zamanında bir adamın şöyle dua ettiğini görür: “Allah’ın dünyayı sen nasıl görüyorsan, bana da öyle göster.”

Peygamber (as) onu şöyle ikaz eder:

-Öyle deme, şöyle de: “Allah’ın bana dünyayı salih kullarına gösterdiğin gibi göster” Bizim de dünyaya bakışımız islamca olmalıdır. Şairin dediği gibi:

“Ölüm haberi gelmeden,

Ecel yakamız almadan,

Azrail hamle kılmadan

Gel dosta gidelim gönül.”

Dünyada kimse kalmaz. Zamanı gelince her şeyi bırakır gidilir. Osman Taş’ın ifadesiyle

“Bu dünya fanidir kalırım sanma, Zamanı gelince sen de gidersin. Makama, mevkiye, nefsine kanma, 

Azrail gelince teslim edersin.

Helal haram demez toplarsın malı,

Senin mi sanırsın yat ile yalı!

Altına koyarlar dört kollu Salı,

Haberin olmadan biner gidersin.

Kalpler kırıp yürekleri yakarsın, Gönüller incitip, hatır yıkarsın: Gariplere yükseklerden bakarsın,

Bir gün tepetaklak iner gidersin.

Hakkı bırakıp ta kula taparsın.

Vereni unutup pula taparsın:

Gönülü görmeyip çula taparsın.

Beş metre kefenle donar gidersin.

Bir bakmışsın, ömür sermayen bitmiş.

Canım dediklerin, hepsi terk etmiş.

Neyin var, neyin yok elinden gitmiş.

Pişmanlık narıyla yanar gidersin. 

Gün gelir elinde hiçbir şey kalmaz, Sanma ki yapanlar ettiğin bulmaz!

Cahiller zanneder, vadeler dolmaz,

Gerisin geriye döner gidersin…”

Dünyada yolcu gibi olmalıyız:

Dünya nasıl bir gerçekse, en az onun kadar ölüm ve ölüm ötesi de gerçektir. Ama her insan bunu böyle düşünmüyor. Ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. Ölüm yaklaştıkça adeta ondan uzaklaşıyor, hazırlanmayı düşünmüyor. Yaşlandıkça dünya hırsı artıyor. Dünyada biraz daha kalabilmek için çırpınıyor.

Dünya kime kalmış ki, bize kalacak! Aslında biz dünyada iken gurbetteyiz. Bizim esas yerimiz ahiret.

Ne diyor Allah Resulü: “Dünyada garip bir yolcu gibi ol!” buyuruyor. (Buhar, Rikak:3)

Bir yolcu, geçici olarak konakladığı yere, oradaki eşyalara benimseye bilir mi? Biraz sonra ayrılacak. İşte dünya, dünya malı da böyledir.

Belh Sultanı İbrahim Ethem’in sarayına bir Allah dostu gelir bir kenara oturur. Sultanla aralarında şu konuşma geçer:

-Kimsin, ne yapıyorsun?

-Yolcuyum konaklıyorum.

-Burası han değil, saray!

-Peki burası senden evvel kimindi?

-Babamın

-Ondan önce kimindi?

-Dedemin

-Birinin göçüp diğerinin konduğu yer, han değil de nedir?

Sultan verecek cevap bulamaz. 

Bizde “Benim, benim” diyoruz. Önceden başkasının bizden sonra da başkasının olacak olan nasıl bizim olur? Benim diye dört elle sarıldığımız, uğrunda hak yiyip, zulmettiğimiz hatta cinayet işlediğimiz o mal, bizi ilk terk edecek şey değil midir?

Dünya malı için hayatımız boyunca onunla bununla, nefsimizle ve şeytanla boğuşup duruyoruz. Unutmayalım bir gün yenik düşüp Hakk’a teslim olacağız. Bize o malın hesabı sorulacak. 

Dünya yalan:

Kimler geldi, neler istediler.

Hepsi de dünyayı bırakıp gittiler.

Sen hiç gitmeyeceksin değil mi?

Ya işte! O gidenlerde senin gibiydiler.

****

Dünya insana güzel görünüyor, aldatıyor, oyalıyor, saptırıyor, Allah’ı ve ahireti unutturuyor. Sonunda bir bardak soğuk su ile imandan ediyor. Bundan iyi yalancı mı olur?

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri dünyaya şöyle sesleniyor:

“Kim umar senden vefayı, Yalan dünya değil misin? Muhammed’ül Mustafa’yı, Alan dünya değil misin?

**

Kastedip halkın özüne,

Toprak doldurup gözüne, Ehl-i gafletin yüzüne,

Gülen dünya değil misin?

**

İşin, gücün daim yalan,

Çok kişiden arta kalan,

Nice kere boşaluben,

Dolan dünya değil misin?”

Dünyaya aldanma!

Yalan dünyanın yalanları çoktur. Ona önem veren aldanır.

Eşrefoğlu Rumi’nin dediği gibi:

“Bu dünyaya verme gönül, Dünya sana kalır değil.

Dünya seven dost katına

Yüz ağıyle varır değil”

Dünya hırsı insanı bazı gerçeklere kör eder. Allah’ı, ahireti unutturur. Bunun için peygamber (as) bir endişesini söyle dile getiriyor. 

-“Benden sonra şirke düşmenizden korkmuyorum; dünyalık hırsına kapılmanızdan ve dünyalık yarışına girmenizden korkuyorum” (Müslim Fezail:4/1796)

İnsan, hırsına düşkün yaratılmıştır. Peygamber (as) bunu şöyle ifade ediyor:

-“Ademoğlunun bir dere dolu malı olsa ikincisini ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doyurmaz. (Riyazü’s-Salihın:23)

Malı sevmenin bir ölçüsü vardır. Malını sevmeyen onu bu dünyada bırakır. Malını seven ise, onu ahirete yanında götürür. Mevlana mal hırsına kapılıp helâk olanlardan şöyle söz eder:

-“Allah’ın imtihan tuzağı dünya malıdır. Dünya, gafil olanı sarhoş eder, aldatır. Dünyaya gönlünü kaptıranların kalp gözü âmâlaşır. Çünkü onlar (gafletlerinden dolayı memba suyu dururken) balçık da ki acı ve tuzlu suyu içerler.”

Almanya’dan izinli gelen bir işçiye dediler ki;

-Ev yaptırdın, arabanda var, paranda, sen hayatını kurtardın”

O kişi ağlamaklı oldu. Ve dedi ki, Ben para kazanayım derken namaz kılamadım, bu nasıl hayat kurtarmak? Ben dünyayı biraz kazanmış olabilirim ama ahiretimi kaybettim.”

İyi düşünülürse dünya insanı cimri yapar; Haramla “helali karıştırır. Gurura, kibire sebep olur. İnsanı azdırır günah işlemeye sebep olur. En önemlisi insanı Allah’ı ve ahireti unutturur. Kıyamet gününde çetin bir azaba neden olur.

Şükrü ve edâ edilmemiş mal, ahirette pişmanlık vesilesi olacaktır. Kıyamet gününde salih amelden başka hiçbir şey fayda vermez.

Pir Sultan Abdul şöyle der:

Söylersin de söz içinde şaşmazsın,

Helal haramı yersin seçmezsin,

Nasibin kesilir de sular içmezsin.

Akar çaylar senin olsa ne fayda?

**

Bir gün alır götürürler evinden,

Hakk’ın kelamını koyma dilinden,

Kurtulaman Azrailin elinden,

Dünya dolu malın olsa ne fayda?

Cenab-ı Allah kullarını uyarmıştır:

-Ey insanlar! Şüphe yok ki, “ölümden sonra dirilmek haktır. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın!” (Fatır:5)

-“Biliniz ki, dünya hayatı, oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmaktan ibarettir.” (Hadid:20)

-“Kim bu çar çabuk geçen dünyayı dilerse, ona dilediği kadar, dilediğimiz kadarını veririz. Sonra da onu kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız.” (İsra:18)

-“Kim ahiret kazancını isterse, onun kazancını arttırırız. Kimde dünya kârını isterse, ona da dünyalık veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura:20)

Bir ayette de şöyle bildiriyor:

-“Allah’ı unutan bu yüzden de Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (Haşr:19)

Dünya ahiretin tarlasıdır:

Bu dünyada ne ekersen ahirette onu biçersin. Dünya da ne yaparsan ahirette onu bulursun. 

Mevlana şöyle der:

“Kim bu dünyanın mahşer günü için bir ekin tarlası olduğunu bilirse, bura da çok eker, orada çok mahsul kaldırır.”

Fırsat az, zaman dar. Abdullah bin Mesud (ra) şöyle demiştir. 

-“Gece gündüz ömrünüz kısalıyor, amelleriniz de kaydediliyor. Ölüm ansızın gelir. Kim hayır ekerse, sevinçle onu biçer. Kim de kötülük ekerse, pişmanlıkla onu biçer. Herkes ektiğini biçer. Pişmanlığın en kötüsü, ölüm anındaki pişmanlıktır.”

Hayatta iken kim dünyaya hizmet ederse, dünyada ona hizmet eder, ahirete eli boş gider. Bir kutsi hadiste şöyle buyrulur:

“Ey dünya! Bana hizmet edene sende hizmet et. Sana hizmet eden de senin hizmetçin olsun. Onu hizmetinde kullan.”

İstenirse dünya Allah’ın rızasının kazanıldığı yerdir, cennetin hak edildiği yer olacaktır. İnsan öldüğünde hayatı boyu biriktirdiği mal elinden gider. Ama ölünce hepsinin hesabı ondan sorulur. Akıllı olan, malı helalinden kazanır ve aile fertlerine helal yedirip, hayırlı nesil yetiştirir. Dünyadan ayrılırken ilk kendisini terk edecek mal biriktirme sevdasında olmaz.

Dünya rüyadan başka bir şey değildir. Övünülen mal mülk de rüyada hazine bulmaya benzer. Dünyada hak tanımadan, zekatı verilmeden biriktirilen mal durgun suyun mikrop ürettiği gibi mikrop üretir ve kokar. Böyle mal biriktirenin yeri ateştir. 

Cenab-ı Allah böyle kimseler için:

-“Onlara denilir ki, bu güne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, biz de bugün sizi unuturuz. Yeriniz ateştir. Yardımcılarınızda yoktur.” (Casiye:34)

Allah’ın affına güvenerek isyana ve günaha açılmamalıdır.

Dünya  imtihan yeridir:

Allah soruyor: !İnsan kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet:36)

“İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleri ile bırakılıverileceklerini mi sandılar?” (Ankebat:2)

“Siz sadece boş yere yaratıldığınızı ve huzurumuza getirilmeyeceğinizi mi sandınız” (Mü’minun:115) “O Allah ki hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır…” (Mülk:2)

İnsan boşuna yaratılmamıştır. Kim daha güzel amel işleyecek diye imtihana tabi tutulmuştur. Mal biriktirmek, gönlünce eğlenmek için yaratılmamıştır. İnsana geri de kalacak mal, kaybettirir. Kendisiyle gidecek olan malise kazandırır. Yani mal gemiyi yüzdüren su gibi olmalı, gemiyi batıran su gibi değil. 

Kendini dünyaya kaptırıp imtihanı kaybedenler için peygamber (as) şöyle buyurmuştur:

“Dinarın ve dirhemin, kadifenin ve işlemeli elbiselerin kulu olana yazıklar olsun. Böyle bir kişiye bir şey verilirse, memnun olur, verilmezse, hoşnut olmaz.” (Buhari Cihad:70)

Müslümanın bugünkü en önemli hastalıkları için Cenab-ı Allah dikkate alınması gereken bir uyarı yapmıştır:

“Ey iman edenler!” Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah’ı anmaktan sakın alıkoymasın” (Münafikun:9)

Şeytan uyumuyor; Allah’ı ve ahireti unutturmak için türlü türlü yollara baş vuruyor: Biri Hasan Basri’ye sormuş “Şeytan  uyur mu?” demiş. Hasan Basri tebessüm etmiş ve “Eğer şeytan uyusaydı, biz biraz rahat ederdik” demiş. 

Şeytanın hile ve tuzaklarına karşı Müslüman uyanık olmalıdır. Çünkü her hareketimiz filme alınıyor. 

Lokman (as) oğluna şu tavsiyelerde bulunmuş:

-Dünya için ömründen kalanı kadar uğraş.

-Rabbine ihtiyacın kadar ibadet et.

-Ahiret için orada kalacağın kadar çalış.

-Allah’a isyan edeceğin zaman meleklerin göremeyeceği yer ara”

Meleklerin görmediği yer yok ki. Sağımızda solumuzda kiramen katibin (Yazıcı melekler) var herşeyi yazıyorlar. Kur’an’da:

“Şunu iyi bilin ki, sizi her an gözetleyen yazıcılar var. Ne yaparsanız görürler ve onu yazarlar.” (İnfitar 10-12)

“İnsanlar hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf:18)

“Oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri işledikleri şeyler için onların aleyhine şahitlik edecektir.” (Fussılat:20)

“Yapmış olduklarına dilleri, elleri ve ayaklarının şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük azap vardır.” (Nur:24)

O gün amel defteri açılacak. “Oku!” denilecek. 

En iyisi dünya ve ahiret dengesini kurmak:

İnancımızda kültürümüzde dünyadan, dünya işlerinden ve sosyal görevlerden el etek çekmek yoktur. Dünyayı terk etmek islamın ruhu ile bağdaşmaz. 

Dünya ile ilişkilerin nasıl olacağı ayet ve hadislerde bildirilmiştir. Dünyadan kopma yok. Ahiret dünyada kazanılacaktır. 

Dünyayı terk olmayacağı gibi aşırı derecede dünya sevgisi ve dünyaya bağlanıp ahireti unutmak da islamın ruhu ile bağdaşmaz. 

Doğru olan, dünya ile ahiret arasında denge kurmaktır. Peygamber (as):

“Sizin hayırlınız ahireti için dünyasını, dünyası için ahireti terk etmeyendir.”

“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiretiniz için çalışın” buyurmuştur.

Bir sahabi bütün gece namaz kılmaya, gündüzleri oruç tutmaya ve evlenmemeye karar veriyor. Bunu duyan Allah Resulü: “Ben bazen oruç tutarım, bazen tutmam. Evlenmek benim sünnetimdir. Sünnetime uymayan benden değildir” buyurarak karşı çıkmıştır. (Buhari, Nikah:1)

Rabbena duasını okurken, “Dünyada da ahirette de iyilik ver Allah’ım” diyoruz. 

Adiyât Sûresinde dünyaya aşırı derecede düşkün olanlar için: “İnsan Rabbine karşı pek nankördür. Şühhesiz buna kendisi de şahittir ve o mal sevgisini de aşırı derecede düşkündür.” 

Fecr Sûresi: 17-20 dede:

“Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyor sunuz.  Haramhelal demeden mirası yiyorsunuz. Malı aşırı bir biçimde seviyorsunuz” buyrularak dünya malına düşkünlük kınanmıştır.

Bir ayette de: “İnsanlar çar çabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerinde ki çetin bir günü ihmal ediyorlar.” (İnsan:27) buyrulmuştur. 

Kur’an’ın ifadesiyle “Dünya hayatı, dünyanın malı insanı aldatan bir metâdır. (Al-i İmran:185) “Ahiret dünyadan daha hayırlıdır. Öyleyse ikisi arasında denge kurmak en hayırlı bir iştir. 

Cenab-ı Allah: “Allah’ın sana verdiğinden ahiret yurdunu işte! Ama dünyadan da nasibini unutma!” diye emrediyor. (Kasas:77)

İslamda din adına ruhbanlık yok. Bir lokma bir hırka eski hind dinlerinde var. 

Cennet de, cehennem de dünyada kazanılır. Dünyayı terk etmekle ahiret kazanılmaz. 

Dünya ahiret dengesini kurarken din, dünyaya alet edilmemelidir. 

Mülk Allah’ındır:

Mal mülk ne senin, ne benimdir. Mülk, Allah’ındır. Dünya malı bugüne kadar nice nice insanları oyalamış ve aldatmış, helâkına sebep olmuştur. 

Kur’an’da: “Göklerin yerin mülkü Allah’ındır” (Şura:49)

“Göklerde ve yerde ne varsa Allah’tır” buyrulur. (Al-i İmran:109)

Aç gözlülüğe tamah karlığa hiç gerek yok. Bu dünyadan kimse kirli çorabını bile götürememiştir. 

Mala mülke tapmak, puta tapmak gibidir. Dünya malıyla oyalanmak, ona gönül vermek, Allah’a kulluktan alıkor. Ahireti unutturur. 

Soruyorum hangi mal bizimdir? Bize miras yolu ile gelen, ölüm döşeğinde ilk terk edip mirasçılara kalacak olan mal mı bizimdir? İnsanla gidecek olan, salih ameli ve kefenidir. 

Bir kutsi hadiste:

-“Ey Ademoğlu! Malım malım diyorsun, yiyip de çıkarıp attığın veya giyip de eskittiğin veyahut sadaka olarak verip önden gönderdiğinden başka senin malın mı var?” diye soruyor. (R. Salihın:485)

Cenab-ı Allah dünya nimetlerini, insan yararına ve geçici olarak istifade etsin diye yaratmıştır. Onlarla da imtihana tabi tutmuştur. 

Konumuzu burada bitirirken Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle dua etmemizi istiyor, bizde o dua ile bitirelim.

-Rabbim, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver.

-Rabbim, biz sana ve ahirete iman ettik, günahlarımızı bağışla kötülüklerimizi ört. Ruhumuzu iyilerle beraber al. (Ali İmran:193)

-Ey Rabbimiz, bize bol bol sabır ver ve Müslüman olarak canımızı al! (A’raf:126)

-Ey göklerin ve yerin sahibi Allah’ım, sen dünyada ahirette de benim sahibimsin. Benim canımı Müslüman olarak al! Ve beni Salihlerden eyle! (Yusuf:101)

-Allah’ım sonumuzu hayreyle bizi senden başkasına muhtaç etme!

-Allah’ım, bizi, anamızı babamızı ve tütün Müslüman kardeşlerimizi kıyamet gününde af et! AMİN

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir