Uyanık olmak ve karşı koymak inancımızın gereğidir
Önemli olan bu mücadele de kimin kimin yanında olduğudur. Kimin kimin değirmenine su taşıdığıdır. Kimin yaptığı kimin işine yaradığıdır.
İnsan sebep olduğu şeyi bizzat yapmış gibi karşılık alacaktır.
Allah Resulü: “Kim kimi severse onunla beraber haşrolunacaktır” buyurmuştur. Öyle ise kim ahirette kiminle beraber olmak istiyorsa onun yanında yer almalıdır.
Müslümanım diyenler beraber olmalı, bölük bölük olmamalıdır. Çünkü saldırı İslamadır. Kur’an’adır, imanadır, dini değerleredir.
Her bir Müslümanın yapabileceği bir şey mutlaka vardır. Bunu yapmadığı zaman sorumlu olur. İyilerle doğrularla beraber olmayanın iddiası yalan olur.
Allah ben Müslümanlardanım diyene bakın ne emrediyor.
“Kafir, olanlar birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğersiz birbirinizin yardımcısı olmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük fesat olur” (Enfal:73)
Diğer ayetlerde de:
“Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın işte bunlar için büyük bir azap vardır” (Al-i İmran:105)
“Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan olmayın. Bunlardan her fırka kendilerinde olan ile böbürlenmektedir” (Rum:32) buyurmaktadır.
Ayni kıbleye yönelen ayni peygambere ayni kitaba inanan Müslümanlar bir beraber olursa, kimse onlara ve inandıklarına zarar veremez. Bir ve beraber hareket etmek bunun için gereklidir.
Milli manevi değerlerimiz her zaman saldırıya uğruyor. Ahlakımız, inancımız, evimiz, ailemiz, varlığımız tehdit altında içten de dıştan da saldırılıyor.
Dış düşmanların emelleri belli, ya içimizdekilere ne oluyor? Hani ağaca derdin ne? Diye sormuşlar; “balta” demiş. Ne var balta da demişler, ah sapı benden olmasa bana bir şey yapamaz ya!” demiş.
Bugünde Müslüman kendisinden evvelki Müslümanlar gibi yatağında yatmayacak kendisi için, gelecek nesiller için ve ilay-ı kelimetullah için çalışacak. Bu inancının gereğidir.
Ahiretle ilgili ilk soru son nefeste başlayacak. Kur’an’ın bildirdiğine göre kendini çaresiz görüp, kendini yazık edenlere melekler canlarını alırken: “Ne işle meşguldün?” diyecekler. (Nisa:98)
Mazeret yok. Her inanan, inancına düşman olanlara karşı olacak.
Bir kutsi hadiste şöyle buyruluyor:
“Allah kıyamet günü kulunu sorguya çekecek:
-Kötülüğü gördüğünde ona karşı çıkmana engel teşkil edecek ne vardı? Neden karşı çıkmadın? Deyince kul:
-Korktum deyince, ona Allah.
-Benden korkman gerekmez miydi?” diyecek. (İlahi Hadisler 26 Nolu Prog:33)
Müslüman her hareketinden sorumludur. Hayatının her anının, her saniyesinin hesabını verecektir. Onun için Müslümanın hayatında değmeze, neme lazıma yer yoktur. Yoksa ihmalinin cezasını görür.
Bir hadislerinde peygamber (as) şöyle buyurur:
“İnsanlar zalimi görür de zulmüne mani olmazlarsa, Allah’ın gazabı yakındır” (R. Salihın:195)
Saldırılara gereken tepki gösterilirse, kötüler, kötülük yapma cesaretini bulamazlar. Uyuşukluğa yer yok. Biz, uykusuz gözlerin yorgun bedenlerin, hak yolda ömürlerini tüketenlerin mirasına konduk. İnsan unutkan bir varlık. Zannederim duyarsızlığın sebebi bu.
Bizden öncekiler “Allah yolunda ayağı tozlananlara cehennem ateşi haramdır” (Age:1308) hadisine inanarak at koşturdular, rahat yataklarında yatmayıp zaferden zafere koştular. Yoksa nereden bulacaktık bu sahip olduklarımızı/
Bugün eğer orta da bir istenmeyen durum varsa, bundan her Müslüman sorumludur.
Mevlana, idam edilmiş birinden kendini sorumlu tutmuş; ben seni araştırsaydım seninle ilgilenseydim, sende bu duruma düşmezdin” demiştir.
Müslüman için mezarda yatacak vakit çoktur. Hani ilk vahiy gelince peygamber (as) in yorgun halini gören Hz. Hatice (ra) “Biraz dinlensen” demişti de Hz. Peygamber (as): “Dinlenecek vakit mi var ya Hatice!” demişti ya işte Müslüman için keyf çatacak vakit yoktur. “Kıl beşi kurtar başı” diyenler oluyor, yok öyle şey. Bir hadiste: “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” buyrulmuştur.
Son zamanlarda ortalık toz duman, akıl almayacak şeyler oluyor. Kimliğini kaybedenler, ezeli düşmanla ayni düşünüyor onun gibi hareket ediyor. Aziz milletimiz varlık mücadelesi veriyor. Bu ortamda Müslüman yerini seçmelidir.
Doğrularla olmayanda hayır yoktur. Hz. Ebu Bekir (ra) şöyle demiştir:
“Herhangi bir yericinin yermesinden korkarak hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur”
“İnandım” diyen gereğini yerine getirmezse sözü yalan olur. Cenab-ı Allah Kur’an’da “Kim islamın hükümlerini kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O ahirette de ziyana uğrayanlardandır” buyurmuştur. (Maida:5)
Her Müslüman hakkı ayakta tutmakla görevlidir.
Necip Fazıl, Müslümanların dirilişini ve kendine gelmesini şöyle dile getirmiştir.
“İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal:
Hamallık ki, sonunda ne rütbe var, ne de mal,
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl ben gideyim, son Peygamber kılavuz.
Yol O’nun varlık onun, gerisi hep angarya:
Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!”