Umursamazlık Müslümanın tavrı olamaz
Müslüman duyarlı olur iyiliği emretme kötülüğü men etme, olumsuzluğa tepkili davranma ayrıca cihad etme gibi görevleri vardır.
Kötülük karşısında susmak, kötülüktür, küfre rıza küfürdür. Fitnelere karşı susmak şeytan işidir.
Küçük bir kuşun yuvasına yavrusuna zarar vermek istesen saldırıya geçer, korumak için çırpınır. Bugün çeşitli yollarla yuvalarımızı yıkıyorlar, nesillerimiz çalıyorlar. Seyrediliyor. Hatta maddi manevi destek görüyor.
Tepkisiz çocuğun elinden oyuncaklarını aldıkları gibi değerlerimiz birer birer elden çıkıyor seyrediliyor.
Tepkisiz kişinin iffetini koruyamadığı, gibi korumamız gerekenleri koruyamıyor, gereken hassasiyeti gösteremiyoruz.
Peygamber (as): “Kötülüğü görüp de üzülmeyen manen zarar görür” buyurmuştur. Suskunluğumuz manevi kayıplara sebep oluyor.
Şu korku, bu korku, mazeret çok. Adam sende, neme lazım, bana ne, bana dokunmayan yılan bir yıl yaşasın” deniyor. En kötüsü de dünyevileşme hastalığı insanları uyuşturuyor.
Allah’tan korkulmuyor, başka korkulardan çekiniliyor. Şikayetçi olacağım, hakkımı arayacağım denildi mi iş değişiyor.
Gelişmesine büyümesine sebep olduğumuz kötülüğün kahrına uğradığımızın farkına bile varamıyoruz. Başımıza gelen bela ve musibetler için neden, niçin, bun da benim payım ne gibi sorulara cevap aramıyoruz.
Kör sağır ve dilsiz Müslüman olunmaz. Duyarsızlık, olaylara suskunluk, kıyamet alametlerindendir.
Fitne ve yıkım hareketine karşı sadece şikayet ediliyor. Şikayet çare değildir. Çayır çayır kaşınmanın bite de, pireye de çare olmadığı gibi.
Mehmet Akif: şöyle haykırıyor:
“Bana ne dedikçe bozuldu çarkın
İşgale uğradı evinle barkın
Yeter yattığınız ayağa kalkın
Dermanınız mı yok, ölümüsünüz?”
Kötülüğü yayanda, onun karşısında susan da herhangi bir şekilde destek olan da o kötülükten sorumludur.
Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “İnsanlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. “Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Nisa:19)
Son zamanlarda artan kötülükler karşısında suskun kalıp karşı çıkmayanlara kınamayanlara ve önlemek için gayret göstermeyenlere de Akif şöyle sesleniyor:
“Ey dipdiri meyyit, iki el bir baş içindir.
Davransana ellerde senin başta senindir.
His yok, hareket yok, acı yok leş mi kesildin
Hayret veriyorsun bana, sen böyle değildin
Alem de ziya kalmasa halk etmelisin halk
Ey elleri böğründe yatan şakın adam kalk!”