TÜRK TARİHİNDEKİ İCATLAR VE KEŞİFLER
Milletimiz, sanatı seven ve onu hayatının bir parçası kabul eden, tarih boyunca icat ve keşifler yaparak yücelmiş bir millettir.
Yeryüzünde hiçbir millet bugünkü Türk’ün sahip olduğu mirasa sahip değildir. Dünyanın en zengin kültür mirasına ve sanat hazinesine sahip olan milletimiz hiçbir konuda şan şöhret arzusu, isim yapma sevdası ve para hırsı ile hareket etmemiştir. Türkleri harekete geçiren nedenler Türklerin idealleri, Hakk’ın rızası ve halkın gönül hoşnutluğu olmuştur. Çünkü Türkler, insanlara faydalı olmayı, insanların ihtiyaçlarını gidermeyi dini ve insani görev bilmişlerdir.
Diğer milletlerde icatlar ve keşifler konusunda ilmi araştırmalara müsaade edilmezken, ilim adamları düşüncelerinden dolayı suçlu bulunurken, Türklerin dini ve dünya görüşü düşünmeyi, araştırmayı emrediyor ve “Hayırlınız insanlara faydalı olanınızdır” (Hadis) “Sizden kim Allah ve Resulüne itaat eder, iyi amel ve hareketlerde bulunursa mükafatı iki kere veririz. Hem biz ona çok şerefli bir rızık da hazırlarız.” (Ahzab Suresi:31) Buyrularak Müslümanların eser bırakması istenmiştir.
Tarihte bir şeyin ortaya konuşu, ya bir ihtiyacın veya yüksek bir gayenin eseri olmuştur. İhtiyaç veya gaye insanların kabiliyeti ile birleşmeyince ortaya konan eser uzun ömürlü olmamıştır. Türk tarihinin icat ve keşiflerle dolu oluşu, ihtiyacın yanında kuvvetli bir kabiliyetin, ince duygu ve zevkin gaye ile birleşmiş olması ile izah edilebilir.
Fakat Tanzimat’tan sonra yabancılaşmanın getirdiği dejenerasyonla, her fikrin altına yabancı bir isim, her icat ve keşfin sonuna yabancı adlar koyma alışkanlığı başlamıştır. Böylece aslan payını aslan olmayan almış, daha evvel bulunan, bilinen şeylere yeni sahipler bulunmuştur.
Eğer bir şey daha evvel keşfedilmişse, daha sonraki tarihler de kişiler tarafından icat edilmiş sayılmaz. Bugün Batıya mal edilen icat ve keşiflerin çoğu nereden nasıl alındığı ve bulunduğu belli olmayan icat ve keşiflerdir. Bir çok Batılı da bir nehri görmek, dağa çıkmak, adayı görmek gibi basit buluşlarla büyük mucit veya kâşif sayılmışlardır.
Hani Nasreddin Hoca’ya sormuşlar :
- Bir şey icat ettin mi ?
- Evet ettim, ama beğenmedim demiş.
- Nedir o ? diye sormuşlar.
- Karla ekmek yemek, cevabını vermiş.
İşte Batının icat ve keşifleri de bu tür beğenilmeyen ve ihtiyaca cevap verecek nitelikte olmayan cinstendir.
Geçmişin inkarı içinde bulunduğumuz bu gün, gerçekten münevver Türk aydınlarına zengin kültür mirasımızı, milli kabiliyetimizi, dünyaya tanıtmak sorumluluğu beklemektedir. Her şeyin elden çıkmış gibi görünmesi bizi yıldırmamalıdır. Çünkü tarihte aşılması güç engelleri metanetle aşmış, tezgahlanan oyunları bozmuş bir millet olduğumuz unutulmamalıdır. Eğer bize ait olan mirasa sahip çıkıp dünyaya haykırırsak yeniden kendimizi kabul ettirebileceğimize inanıyoruz. Şimdi Türk’ün insanlık alemine sunduğu bazı icat ve keşiflerden bahsetmek yerinde olacaktır.