TİCARETTE DOĞRULUK

Cenab-ı Allah ve peygamberimiz her konuda olduğu gibi alış-veriş hayatında da doğru, dürüst davranmamızı emreder. Kur’an’da şöyle buyrulur: 

-“Ölçtüğün zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha iyidir hem de netice bakımından da daha güzeldir.” (İsra: 35) Peygamberimiz de şöyle buyurur:

-“Bizi aldatan bizden değildir.” (Seçme Hadisler: 43/54)

-“Varken borcunu geciktirmek zulümdür.” (Tirmizi, Büyu: 66)

-“Yalan ve yemin, kazancın bereketini giderir.” (Müsned: 2/235)

-“Doğru olan esnaf kıyamet gününde Arş-ı A’lanın gölgesi altında olacaktır.” (Seçme Hadisler: 45/58)

-“Güvenilir ve doğru tüccar, kıyamet gününde peygamberlerle, doğrularla, şehitlerle ve Salihlerle beraber olacaktır.” (Tirmizi, Büyu: 4)

-“Cennete ilk önce girecek olan doğru satıcıdır.” (Ramuz el-Ehadis: 161/1) 

Abdullah Tusteri hazretleri ticaret hayatında altı iyiliği şöyle sıralıyorlar:

1-Müşteriler çok ihtiyaç sahibi olduğunu söyleseler bile, çok kar istememelidir.

2-Fakirlerin mallarını fazla para ile almalı, onları sevindirmelidir.

3-Peşin verdiği fiyatla veresiye de verebilmelidir.

4-Borç ödemekte iyilik, istemeye vakit bırakmadan vermektir.

5-Alış veriş ettiği kimse, pişmanlık duyarsa yapılan satışı geri çevirmektir.

6-Fakirlere veresiye vermektir, ödeyemediği durumlar karşısında alacağını istememeye niyet etmektir, borçlusu ölünce helal etmektir. 

Müslüman, aleyhine de olsa yalan söylemeyecek ve yemin etmeyecektir. Bir hadislerinde peygamberimiz: 

-“Sakın ha alış-verişte yemin etmeyin. Yemin malı sattırır, ama bereketi götürür. Gerçeği gizleyip yalan söyleyerek yapılan alış verişin bereketini Allah yok eder.” buyurur. Kur’an’da da şöyle buyrulur:

-“Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere değişenlerin ahrette bir payları yoktur. Allah onlara kıyamet günü hitap etmeyecek, onların yüzlerine bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azap onlar içindir. (Al-i İmran: 77) Hz. Peygamber de bu konuda şöyle der:

-“Alışverişte yemin, malın kazancını giderir.” (R. Salihın: 1752)

-“Bir şeyi satarken yeminden sakının, o her şeyi mahveder. “ (R. Salihın: 1753) Ebu Hureyra (r.a):  -“Allah Resulünün yemini “Allah’a istiğfar ederim” şeklinde idi.” (K. Sitte: 16/214) yani: “Estağfurullah” derdi, diyor. 

Dikkat edilecek, günahtan kurtarıp sevap kazandıracak bir iş de meşru iş yapan yerden alışveriş yapmaktır. Dinimizde paranın nereden geldiği kadar nereye gittiği, kime destek olunduğu çok önemlidir.

Haram olan bir şeyin satışı yapıldığı bir yerden alışveriş yapılarak günaha girilmemelidir.

Ucuzda olsa bu nedenle günaha girmeye değmez.

Allah soracak: “Nereden kazandın? Nereye harcadın?” diyecek.

Bir de dinde haram olan bir şeyin satışından büyük vebal doğar. Kazanç helal olmaz. Kötülüğe sebep olunmuş olur. 

Alışverişte borçlu kalındıysa bu borcun şahitlendirilmesi ve senet tanzim edilmesi Allah’ın emridir. Şöyle buyurur:

-“Ey iman edenler! Birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Ve şahitlendirin… Böyle yapmanız Allah yanında daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur…” (Bakara: 282)  Borçluya kolaylık göstermek de Allah’ın emridir. Şöyle buyurur:

-“Eğer borçlu darlık içerisinde ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Eğer borcu sadakaya veya zekâta saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara: 280)

Kur’an’da borç vermek sevaplı işlerden sayılmıştır. (Bak: Hadid: 11 + 18, Teğabün: 17)  Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

-“Kim eli dar olan borçluya kolaylık gösterirse, Allah da dünya ve ahrette ona kolaylık gösterir. Bir kimse din kardeşine yardımda bulundukça, Allah da ona yardım eder.” (Müslim,

Zikr: 38)

Peygamberimiz şöyle anlatır:

 “Miraç ettirildiğim gece cennetin kapısı üzerinde, “sadaka on misli sevapla karşılanır. Borç ise on sekiz misli sevapla karşılanır” yazılı olduğunu gördüm. Cebrail’e:  -“Ödünç vermenin sadakadan üstün olmasının sebebi nedir? Diye sordum. Cebrail: -“Çünkü dilenci, yanında olduğu halde dilenir. Hâlbuki borç isteyen kimse, ancak muhtaç olduğu için borçlanır.” dedi.” (İbn Mace, Sadakat: 19)ve şöyle buyurur: -“Borçluya kolaylık gösterene Allah rahmet etsin.” (Buhari, Büyu: 16)

-“Kıyamet gününün sıkıntılarından Allah’ın kendisini kurtarmasından hoşlanan kimse, borcunu ödeyemeyene müddet tanısın veya birazını bağışlasın.” (Müslim, Müsakat: 32)

Ölen kimse borçlu ölmüşse, ne yapılır, nasıl kurtarılır?

Bir insan borçlu olarak öldüyse, musalla taşında “Nasıl bilirsiniz? Hakkınızı helal ediniz. Ettiniz mi? Ettik!” sözleri onu kurtarmaz.

Ne hakkı? Hangi hak?… Hak iade edilmeden, hak sahibi gönülden helal etmeden helallaşılmış olmaz. 

Peygamberimiz, borçlu ölenin borcu ödenmeden cenaze namazını kıldırmazdı. Borcunun ödenmesini beklerdi. “Borçlu ölen kabirde rahat etmez. Müminin ruhu borcu ödeninceye kadar ona bağlı kalır.” buyurmuştur. (R. Salihın: 2/947)

Eğer ölenin borçları konusunda vasiyeti varsa, mutlaka yerine getirilmelidir. Borçların ödenmesi geciktirilmemelidir. Çünkü kabirde azap vardır.

Bir de ölenin Cenab-ı Allah’a karşı borçları ödenmeye çalışılmalıdır.

-Mazeretli iken kılamadığı namazlar için fidye verilir.

-Hac borcu varsa, vekâleten gidilir, ödenir. -Oruç için günlük sabah akşam fakir doyurulur. -Adak borcu varsa, adak yerine getirilir. -Yemin borcu varsa, on fakir doyurulur.

-Zekât borcu varsa verilerek ödenme yoluna gidilir.

Bu borçlar için az miktar bir paranın elden ele “Kabültü veheptü”  denilerek dolaştırılması ile borç ödenmiş olmaz. Ödemek gerçekçi olmalıdır. Para ihtiyaç sahiplerine ulaşmalıdır.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir