TESADÜFE YER YOKTUR
İnanan kimseler için her şeyin yaratıcısı Cenab-ı Allah’tır. İnanmayanlar için de her şey kör tesadüfün eseridir, kendi kendine olmuştur.
Tesadüf, şu muazzam düzen karşısında mantıksızlıktır. İnançsızların inançsızlıklarına uydurdukları izah tarzıdır.
Etrafa bakıldığı zaman akıllara durgunluk veren dünya düzeni tesadüfe yer olmadığını söyler.
Her şeyin tesadüfen yaratıldığını kabul etmek, birçok şeyi içine alan bir çok ciltten oluşan ansiklopedinin kendi kendine hazırlanıp, kendi kendine dizilip ve kendi kendine basılarak ciltlendiğini kabul etmek kadar saçmalık olmaz mı?
Her devirde olduğu gibi İmam-ı Azam zamanında da her şeyin Allah tarafından yaratılıp idare edildiğine inanmayanlar vardı. Bunlar sık sık İmam-ı Azam ile münakaşa etmişlerdir. Bir gün gene münakaşa etmişler, yenik düşünce de kılıçlarını çekip öldürmek istemişlerdi.
İmam-ı Azam gayet soğukkanlılıkla:
- “Durun, evvela kılıçlarınızı yerine koyun. Şu sualime cevap verin, yapacağınızı ondan sonra yapın” der.
Hep birlikte:
- “Söyle bakalım ne diyeceksin” derler. Bunun üzerine İmam-ı Azam şöyle der:
- “İçi dolu bir gemi denizin büyük dalgalar ve şiddetli rüzgara rağmen dosdoğru yola devam ediyor. Bu gemi kaptansız olduğu halde rüzgar ve dalgalar gemiye bir zarar vermiyor, ne dersiniz” deyince, hep bir ağızdan itiraz ederler:
- Hayır bu söylediklerin gülünçtür. Olmaz öyle şey, dalgalar batırır, rüzgar yönünü değiştirir, hele kaptansız bir gemi… asla inanmayız.” Derler.
Bunun üzerine İmam-ı Azam:
- Küçük bir geminin basit engeller karşısında kaptansız, hedefini şaşırmadan yol almasını imkansız görüp inanmıyorsunuz da, şu koskoca dünyanın, gece ile gündüzü birbirine karıştırmadan yoluna devam ettiğine nasıl inanıyorsunuz?
Bunun üzerine orada bulunanlar kılıçlarını kınlarına koymuşlar, iman edenler etmiş, etmeyenler bırakıp gitmiştir.
Güzel bir eser gördüğünüz zaman:
- “Kim yaptı? Ne güzel yapmış” diyerek sahibini arayan insan, iş Allah’a gelince inkarcı olmamalıdır. “Ey Allah’ım! Ne güzel yaratmışsın? Diyebilmelidir.
Her şeyi tesadüfe bağlamak, Allah’ı inkar etmenin yoludur. Bugün için geçmişte olduğu gibi bu gün de Allah’ı inkar maksadıyla tabiatçılığa, Darwinizme, Ataizme ve Satanizme sarılanlar vardır. Yıllarca Felsefe dersinde, Biyoloji dersinde genç beyinler yıkanmaya çalışılmıştır. Ama Rusya’nın Allah’sızlık okullarının iflası gibi bizde de başarılı olunduğu söylenemez.
Görünen, görünmeyen, küçük, büyük her şeyi Allah yaratmıştır. Kur’an’da: “Her şeyi yaratıp nizam veren, mukadderatını tayin eden Allah’tır.” (Furkan:2) buyrularak bu gerçek ifade edilmiştir.
Canlı cansız varlıklar incelendiğinde kendiliğinden meydana gelme veya tesadüfen olma diye bir şey aklen de ilmen de mümkün değildir. Yani tesadüfe asla yer yoktur. Etraftaki her şey kör tesadüfün eseri olamaz.
Dr.Ayferne Vilyan: “Ben Allah’ın varlığına inanırım. Çünkü tesadüf yalnız başına elektronların zuhurunu, ilk atomları, ilk protoplazmayı veya ilk nüveyi ilk aklı bize nasıl tefsir edebilir? Bunun için ben Allah’ın mevcudiyetine inanıyorum. Çünkü O’nun mukaddes varlığı, şu görebildiğimiz kainatın tek mantıki tefsiri olabilir” demiştir.
Düşünen insan için gökyüzü güneşiyle, ayı ile yıldızları ile tesadüf olabilir mi?
Yeryüzü, okyanuslar, parmak izi, sesi, DNA’sı, insanın bir damla suyun eseri oluşu, sinir sistemi, sindirim sistemi, kalp, beyin, vücudundaki damarların Türkiye’yi 15 defa dolaşır halde oluşu tesadüf olabilir mi? İnsan Allah’ı inkar etse de vücudu Allah’ı inkar edebilir mi?
Kar tanelerindeki tasarım, yağmurlar, tesadüf olabilir mi?
Gözleri görmeyen arının yaptığı petek ve bal tesadüfe mi işaret ediyor?
Aylar, günler, yıllar, mevsimler bize ne diyor?
Radar sistemiyle hareket eden yarasa, yumurtadan çıkar çıkmaz yüzen ördek, sabah ve akşam serinliklerinde kumun altından çıkıp deniz istikametine koşan kaplumbağalar, yumurtalarının üzerindeki oksijenli suyun gitmesi için kuyruğu ile yumurtaları yelpazeleyen alabalıklar bize neyi hatırlatıyor? Bunlar mı tesadüf?
Doğumdan sonra anne sütünün gelmesi ve çocuğun ihtiyacını karşılayacak miktarda artması ve çocuğun yaşına göre anne sütündeki kimyevi maddelerin oranının ihtiyaca göre artıp çoğalması, bir damla sudan muazzam bir varlık olan insanın oluşması, düşünmesi, karar vermesi, hayatını düzene koyması… tesadüf olabilir mi?
Küçük bir saatin, büyük bir binanın kendi kendine olması, bir yemeğin kendiliğinden yenecek hale gelmesi mümkün müdür? Bunu hangi akıl sahibi kabul eder? Kim tesadüf veya tabiat kanunu diyebilir? Kanun yapıcısı olmadan kanun mu olur?
Cenab-ı Allah: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardı ardına gelmesinde akıl sahipleri için deliller vardır” (Al-i İmran Sûresi:190) buyurmuş, akıl sahiplerini düşünmeye davet etmiştir.
Nevton’a: “Allah’ın varlığına delil göster” demişler. O’da, gökyüzünü göstererek: “İşte gör!” cevabını vermiştir.
Aya çıkan astronot: Ayda Allah’ın büyüklüğü karşısında titredim” demiştir.
Abraham Lincoln: “Varlık alemine bakarak azameti müşahede ettikten sonra Allah’a inanmayana acırım” demiştir.
Alexiz Carrel şöyle der: “Dünyanın neresinde bir şey varsa, orada Allah var.”
50 yıllık Alman Ateisti, bir gün etrafındakileri incelemiş yani ibret gözü ile bakmış ve: “Allah olmadan bu nasıl olur?” diyerek irkilmiş, aldattığı insanlardan özür dilemiş ve Müslüman olmuştur.
Kur’an, inkarcıları şöyle uyarıyor:
- “İnkar edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim onları birbirinden ayırdığımızı ve her canlıyı sudan yarattığımızı görüp düşünmezler mi? Yine de inanmazlar mı? (Enbiya:30)
- “Allah, birbiri ile uyumlu yeri göğü yaratmıştır. Allah’ın bu yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir bak; göz aradığı bozukluğu bulmaktan aciz ve bitkin düşecektir.” (Mülk:3-4)
- “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün bir birini takip etmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarların ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünenler için ibretler vardır.” (Bakara:164) buyurarak bizi düşünmeye davet ediyor.
Başka ne denir ki…