TEPKİ GÖSTERMEK
Toplumda istenmeyen zararlı ve kötü şeylere karşı olmak, karşı çıkmak ve tasvip etmediğini ortaya koymak, aynı zamanda önlemek ve yok etmeye çalışmak, sevap kazandıran vebalden kurtaran işlerdendir. Peygamberimiz şöyle anlatır:
-“Öyle kötülükler zuhur edecek ki, onlarla eli ile mücadele eden mümindir. Onlarla dili ile mücadele eden mümindir. Kim onlarla kalbi ile mücadele ederse, o da mümindir. Bundan başkasında zerre kadar iman yoktur.” (Müslim İman: 80) Bir hadislerinde de:
-“Bir toplulukta bir takım günahlar işlenir, işlemeyenler, o günahları işleyenlerden daha güçlü ve daha çok oldukları halde engel olmazlarsa, Allah hepsine birden ceza verir.” (Ebu Davut, Melahim: 17) diye haber vermiştir.
Bir gün peygamber (a.s)’a:
-“İçimizde iyi insanlar varken de helak olur muyuz?” diye sorarlar ve O da şu cevabı verir: -“Evet, ahlaksızlık ve günah çoğaldığı zaman.” (Buhari, Fiten: 4)
Kötülüğü ne olursa olsun bir şekilde savmak hem onun şerrinden kurtulmak hem de sevap kazanmak için bir fırsattır.
Kur’an’da: “İnsanları Allah’a çağıran, iyi iş yapan ve “Ben Müslümanlardanım” diyenden kimin sözü daha güzeldir? İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel şekilde önle. O zaman seninle aranda düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussılat: 33-34) Bir ayette de: “kötülüğü en güzel şekilde sav.” (Müminun: 96) diye emredilmiştir. Kur’an ve hadislere göre müminin vasıflarından biri de iyiliği emretmek, kötülükten men etmektir.
İnsan kötülere ve kötülüklere sessiz kalmaz sağır ve dilsiz olmazsa, sevaplı iş işlemiş olur.
Peygamberimiz şöyle haber veriyor:
-“Üzerine düşen sözü söylemeyene Allah soracak:
-Niye söylemedin? Diyecek. Oda:
-Söylememi falan korku engelledi. Deyince Allah:
-Ondan değil de benden korkman gerekmez miydi? Diyecek. (İ. Canan, Hadis Ans: 17/554) Kur’an’da şöyle bildiriliyor:
-“Kendilerine yazık eden kimselere melekler canlarını alırken: “Ne işle meşgul idiniz?” derler. Onlarda:
-“Biz çaresizdik” cevabını verirler. Melekler:
-Allah’ın arzı geniş değil miydi, hicret etseydiniz ya!” derler. Onların varacağı yer cehennemdir.” (Nisa: 97)
İyi hal üzere ölmek için sessiz kalmamak ve kötüleri, kötü ortamı terk etmek gerekir.
Kötülükleri yayan ve ortamı bozan kişilere, yayın basın organlarına tavır almak gerekir. Tavır almayanın o günahtan bir nasibi olacaktır.
Basın-yayın yolu ile saptırmak isteyenler için Kur’an şunu haber veriyor:
-“İnsanlardan öyleleri vardır ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.” (Lokman: 6)
Yayın-basın organlarında “Yeter artık, bu kadarı da fazla” dediren yayınlar oluyor. İğrenç, görmek istenilmeyen sahneler, duymak istenilmeyen konuşmalar oluyor. Bunlara karşı sessiz kalmamak gerekir. Elimizde telefon, internet var. Böyle yayın istenilmediği bildirilebilir. Almamakla, seyretmemekle, ilgilenmemekle tepki gösterilebilir. Şikâyetçi olunabilir. Asla “bana ne? Neme lazım” denmez. İlgisiz kalınmaz.
Böylece başkaları günah kazanırken sevap kazanılmış olur.
Son çare, gereken yapıldıktan sonra veya çaresizlik halinde kalben buğz etmektir. En son insanı kurtaracak olanda budur.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurur:
-“Bir kötülük gördüğü, duyduğu halde üzülmeyen manen zarar görür.” (İ. Canan , Hadis Ans:
1/95)
Bir hadislerinde de: “İnsanlar zalimi görürlerde zulme mani olmazlarsa, Allah onları azap eder.” (R. Salihın: 195)
-“İyiyi kötü, kötüyü iyi gördüğünüz de haliniz nice olur?” (B. Hadis Külliyatı: 7908)
-“Kim kötü ve çirkin bir iş görürse, onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmezse, diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalben buğz etsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”
(Müslim, İman: 78)
Kötülük karşısında en azından üzülmek ve kalben buğz edip karşı çıkmak insanı biraz kurtarır diye düşünüyorum. İnşallah öyle olur.