TELEVİZYON YABANCI NESİL YETİŞTİRİYOR
TV çocuklara da olumsuz etki yapmaktadır. TV bir canavardır. Hem de körpe dimağları kemiren bir canavardır.
Şimdi, televizyon çocuğu yetişiyor, hem de televizyonun dadılık yaptığı bir nesil yetişiyor.
TV nin en çok istismar ettiği iki şey var, biri kadın, diğeri çocuktur.
Bugün TV nin çocuklara yönelik yayınlarına bakın. Oluk oluk kan akıyor, kollar, kafalar kopuyor. Organlar kesiliyor, gözler oyuluyor, yanmış ezilmiş cesetler, korku veren sahneler, sapık ilişkiler, tek kelimeyle vahşet. Güzellik yok, merhamet yok, insanlık yok. O küçücük kalp buna nasıl dayanır? Tabi çocuk, ürkek, çekingen, saldırgan, küfürbaz ve yaramaz oluyor.
Çocuk, televizyona çok düşkün. Çok ve yakından izleyenlerde göz rahatsızlıkları görülüyor. Dersler zayıf, arkadaşları ile ilişkileri kötü, çok acayip, televizyonla ilgili her şeyi biliyor. Ama bilmesi gereken bir çok şeyi bilmiyor.
TV çocukları kolay esir alıyor, savunamadığı için de çabuk yiyip bitiriyor.
Çocuklardaki çarpıklığın ve başarısızlığın en büyük sebebi, TV nin yayınlarıdır.
Amerika’da çocuklar üzerinde yapılan araştırmaya göre; “Kimi daha çok seviyorsunuz?” sorusuna çocukların % 44’ü “Televizyonu” cevabını vermiştir.
İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre; çocukların çoğu, hayatta işlenen vahşet ve cinayet olaylarını normal gördüklerini açıklamışlardır. Bilim adamları bunun sebebinin TV de gösterilen sahneler olduğunu açıklamışlardır.
TV ler, çocukları kişilik kimliklerinden kopararak şiddete, sekse, alkole, uyuşturucuya, isyana, cinayete yöneltiyor.
Çeşmeden damlayan su dahil maddî kayıplarına tahammül etmeyen büyükler, yavrularının kaybına aldırış etmiyor. Aslında seviyesiz programlardan sakındırmak ve bize çevrilen tehlikelere tepki göstermek hepimizin görevidir.
Büyükler bir bakıma TV nin zararlarından kendilerini bir ölçüde koruyabilirler. Ya şekil alma, kimlik kişilik kazanma çağındaki çocuklar ne olacak? Onları, zahmetle dünyaya getirip, eziyetle büyütmedik mi? Onları göz göre göre tehlikeye atmamız doğru mu?
Televizyonkolik olan gençlerin, bugün seyredebilecekleri, ekranın yüz akı kanallar da var. Dini millî yayın yapan radyolarımız var. Alternatifsiz değilsiniz.
Bir tehlike de siyonizmin ve misyoner teşkilatının elde etmek istediği sonuç var. Devlet yetkilileri, görevlerini yapmadığına göre, ana babalara sesleniyorum. Sağlıksız nesil yetiştiriyoruz. Düşman, sistemli çalışıyor. TV nin sergilediği ahlaksızlıkların müstehcenliklerin boyutu, çocukların taşıyamayacağı kadar ağır.
Oturup şikayet etmek çare değil, kızmak sövmek, lânetlemek çare değil. Tepki göstermeliyiz, şikayetçi olmalıyız. En önemlisi, önce kamuoyu oluşturmalıyız, müstehcen kanalları seyretmeyerek boykot etmeliyiz. Bundan başka:
- Çocukları tek başına televizyon seyrettirmemeliyiz. Çocuğun yanında yanlışın yanlış olduğunu söyleyecek birinin bulunması lâzımdır ki, çocuğun kötü değil iyi ilişkiler anlamasında yardımcı olunsun.
- Çocuğun programlar ve kanallar arasında seçim yapmasında yardımcı olmalıyız. Görüntü hileleri, sun’i olan yangın, kaza öldürme olayları anlatılmalıdır.
- Bazen sorular sorarak neleri yanlış algıladığını öğrenin, doğrusunu öğretin, vakit geçmeden düzeltin.
- Kötü etkileneceği sahnelerde çocuğun dikkatini başka yerlere çekin.
- Televizyonu izleme sınırı koyun. Çocuk televizyon karşısında uyuşmasın. Çok televizyon seyreden çocuk, içine kapanıyor, başkaları ile ilişkiyi kesiyor. Hatta bunalıma düşüyor. Topluma uyum sağlayamıyor, sinirli ve âsi oluyor.
- Batı’da, Amerika’da şiddet filmleri yasaklandığı halde bizde yarış var bu yarış içinde çocuklar olumsuz etkileniyor.
- Televizyon seyretmekle, kanal seçmekte çocuğa örnek olunmalıdır. Genellikle televizyon bağımlısı olan çocuklar, ana babalarından öğrenmediyse kimden öğrenecekler?
- Çocuğun dikkatini okumaya, düşünmeye, temiz arkadaş grubu ile oynamaya, ders çalışmaya bilhassa ev işlerinde yardımcı olmaya yöneltmeliyiz.
- TV açmasını kapatmasını bilen bir toplum haline gelmeliyiz. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha açık olmamalıdır.
- TV çocuğu kolayca esir alıyor, okumasını çalışmalarını engelliyor, kötü alışkanlıklar edinmesine neden oluyor, çocukta neşe kalmıyor, çocuğu aptallaştırıyor ve gelişmesine engel oluyor. Bu durumda çocuğun kontrollü ve sınırlı seyretmesi sağlanmalıdır.
- Çocuklar seyrettikleri şeyi aynen uyguluyor. Onun için çocuğun dadısı TV olmamalı, çocuk TV ile oyalanıyor diye uzun süre TV ile başbaşa bırakılmamalıdır. Zira bir çok istenmeyen şeylerin erken başlamasının sebebi TV dir.
- Yapılan araştırmalara göre; çocukları TV tembelliğe itiyor. Merhametsiz yapıyor, saldırgan ve sapık hale getiriyor. Şiddet üretiyor. Küçük yaştaki çocuklar katil oluyor. Bunun önüne geçmek için çocukları kötü arkadaş olan TV den kurtarmalıyız.
- TV çocukları sorumsuz, dikkatsiz yapıyor. Çocuğun gelişimine, zor konuşmasına, görme ve duyma duyularının körelmesine neden oluyor. Çocukları şişmanlatıyor. Çocuklar anne karnında bile olumsuz etkileniyor.
- Çıldırtan müzik, bize yabancı dizi ve filmler, gençlerde kişilik bozukluğuna sebep oluyor. Çete kuran şiddetten hoşlanan, sokakta öpüşen, köpek zevkine sahip olanlar çoğalıyor.
Bugün artan soygun, hırsızlık, saldırı, tecavüz olaylarının, içki ve uyuşturucu artışının en büyük tahrikçisi televizyon değil midir?
Soruyorum bu nereye kadar gidecek? Tepegözler yetiştirdiğimizin ne zaman farkına varacağız? Dilerim iş işten geçmeden kendi çocuklarımızın da bu toplumda yaşadığının ve yaşayacağının farkına varılsın.
- Dünyada “TV yayınlarının çocuklar üzerindeki etkileri” üzerine ilk araştırmalar 1950 yılında ABD’de yapılmış. Daha sonraki yıllarda konuya ilişkin araştırmalar İngiltere, Japonya, Kanada ve Fransa’da devam etmiş. Ancak ülkemizde bu konuda yetersiz kalındığından sağlıklı ve geniş kapsamlı bir örneklemeye gidilememiştir.
Çocuklar üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilen neticeler, dikkatleri şu noktalara çekmektedir.
- Çocukta televizyona karşı ilgi dört yaşında başlayıp, altı yaşında en üst düzeye ulaşmaktadır.
- Televizyon, çocukta kişiliğin belirlenmesinde önemli bir etkendir.
- Çocuğun davranışları bazı yayınların etkisiyle değişiklik göstermektedir.
- Çocukta şiddet, saldırganlık ve cinsiyete bağlı rollerin benimsenmesinde, TV önemli bir sebebi teşkil etmektedir.
Görüldüğü gibi çocuklar, TV nin olumsuz yayınlarından son derece etkilenmektedirler. Açılışından kapanışına kadar TV izleme alışkanlığının yaygın olduğu toplumumuzda çocuklar, yetişkinler için hazırlanan her türlü yayınları seyretmekteler. Burada yayın yapan kuruluş kadar ebeveyn de sorumludur. Anne baba, çocukların izleyeceği programları seçmeli ve çalışma, oyun ve TV izleme saatlerini düzene koymalıdır.
Program seçiminde ise çocukların karakter gelişimine uygun, eğitici, yetenekleri geliştirici, aile ve kültür yapımıza ters düşmeyecek programlar seçilmesine son derece özen gösterilmelidir.
Şer kutusundan öncelikle çocuklarımızı, sonra gençlerimizi sonra da aile yuvalarımızı korumalıyız ki, varlığımızı devam ettirelim. Bu herkesin görevidir.
- Reklam aldatıcı, müstehcen ve israfa yönelik oluyor. Ayrıca çocukların kötü alışkanlıklar kazanmasında etkili oluyor. Çünkü reklamlar çocuk ve yetişkin arasında ayrım yapmadan sunuluyor.
Reklam çocukta özendirici ve kalıcı etki yapıyor.
- TV hasta ediyor. Gerilim filmleri, stresi yüksek spor karşılaşmaları heyecanı ve üzüntüyü aynı anda yaşattığı için hasta ediyor. Hasta olanlarında hastalığını alıyor. Hareketsiz kaldıkları için kaslar ölüyor.
Yapılan araştırmalara göre dünyada en çok televizyona bağlı bir millet olduğumuz ortaya çıkmıştır. Yani Türk toplumu televizyon hastasıdır. Çocuklar da televizyon çocuğudur.
Bilinçsiz yayın izleme ruh ve sinir hastalıklarını artırmıştır. Cinnet geçirenlerin, intihar edenlerin her geçen gün sayısı çoğalmaktadır. Erkanlardaki kötü sahneler kat kat fazla tekrar ekranlara yansımaktadır. Çocuklar çekingen oluyor, duyarsızlaşıyor, saldırgan oluyor. Yaşlılar da nefes daraltıyor, ülsere neden oluyor ve sinir hastalığını artırıyor.
Çocuklar, taciz, tecavüz, hırsızlık, cinayet gibi olayları hayatın bir parçası ve eğlence türü zannediyor. Böylece şiddet ve vahşet kurbanları çocuklar oluyor. Öldüren filmler, diziler, intihar ettiriyor. Ayrıca yabancı müzikler çocukları ve gençleri ruh hastası yapıyor. Şeklini karşı cinsinkine benzetiyor. Seyredilen müstehcen sahneler, sevgi, saygı, utanma duygularını öldürüyor ve şehvetten şaşı yapıyor.
- TV, ahlâkî, insanî ve millî değerlerden uzaklaştırıyor. Çünkü TV nin halet-i ruhiyesi bozuk. Ahlâksızlık örnekleri sunuyor. Ahlâksızlığı teşvik ediyor. Suç işletiyor. Böylece ahlâk seviyesini düşürüyor.
Kısacası TV;
- Aile içinde çocukların dadısı durumundadır. Eşlere birbirinden daha yakındır.
- Eşlerin arasına girmiştir. Boşananlar artmıştır.
- Çocuklar ona teslimdir. O eğitir, o büyütür.
- Bayan için ev işinden önce, pembe diziler ve filmler gelmektedir.
- Emir ve komuta ondadır. O ne derse o olur.
- Öğrenci için diziler, filmler, eğlence programları ve spor karşılaşmaları derslerden önce gelmektedir.
- Televizyon var diye ana baba, eş dost, komşu ziyaretleri de bitmiştir.
- En önemlisi okuma, düşünme, görevler, kulluk bitmiştir. İnsan robotlaşmıştır.
Bu durumda analar babalar, ilim adamları ve yetkililere görevler düşmektedir.
Bilhassa çocukların ve gençlerin evde hanımların dikkati faydalı meşguliyetlere çekilmelidir.
Bir şey faydalı mı, zararlı mı? Seyredilir mi, seyredilmez mi? Niçin tartışmasını başlatmak gerekir.
Devlet insanımızı korumasız bırakırsa görevini yapmamış olur. Zehirli gıda imal edip halkı zehirleyene müdahale etmemek olur mu? Zehirlenen halkı kendi haline bırakmak olur mu? Bir baba evladını nasıl yok oluşa terk edemezse, tehlikelerle karşı karşıya korumasız bırakmamalıdır. Devlet de babadır. O da koruyuculuk görevini terk edemez. “Şikayetçi olan, rahatsız olan televizyonun düğmesini kapatıversin” demek çare olmadığı gibi bir devlet adamının söyleyeceği söz değildir.