TARİHİN ÖNEMİ

Tarih, milletlerin kültürlerini, hayat tarzlarını, milli ve manevi bütün değerlerini nesilden nesle aktararak canlılıklarını devam ettirip, geçmişin olayları ile geleceğe yöne veren bir bilim dalıdır.

Tarihin ne olduğunu, millet hayatındaki önemini bilmeyenler, onu bir masal ve tekrar edilen can sıkıcı geçmişin hatıraları olarak görür ve yeni nesle geçmişin hatıralarını yansıtan olaylar dizisinden ibaret göstermeye çalışırlar.

1. Tarih yapmak tarih yazmak :

Tarihi, bir millet yapar ama onu şahıslar yazıp değerlendirir. Bu güne kadar Türkler, insanlık aleminin gözlerini kamaştıran tarih yapmışlar, fakat tarih yazmamışlardır. Birkaç tarihçimizin dışında Türk tarihi ile ilgilenen Türk aydını çıkmamıştır. Neslimiz geçmişini yabancı yazar ve kaynaklardan öğrenmeye terk edilmiştir. Türklere hayranlık duyan yabancı yazarlar bile geçmişin ezikliği içinde gerçekleri ortaya koymaktan kaçınmış, her şeyi kendi anlayışları ve dünya görüşleri açısından değerlendirerek Türk’ün tarihini yazmışlardır.

Bugüne kadar okullarımızda okutulan tarih kitaplarının da doyurucu olduğu söylenemez. Çünkü Yunan-Roma tarihlerine Türk tarihinden daha çok önem verilmiştir. Bunun için yeni yetişen nesillerde milli tarih şuuru gelişmemiş ve yabancı hayranlığı doğmuştur. Kendi tarihimiz ve tarih yapan büyüklerimiz unutulmuştur.

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer ecdadın mirasına sahip çıkılamaz, tarih yazan, tarih yapana sadık kalmazsa tarih, nesillere güç kaynağı olmaktan ve geleceğin olaylarını renklendirip şekillendirmekten uzak kalır.

1. Türk Tarihi :

Türk tarihi çok eski yıllara dayanır. Bunun için Türk’ler, tarihin en köklü ve en zengin bir milletidir. Hakimiyetleri, kurdukları medeniyetler ve insanlık alemine sundukları hizmetler bütün ihtişamıyla asırlarca devam etmiştir. Tarihten Türk’ün izini silip atmak mümkün değildir.

Bizde tarih denilince yarım asrın içine sıkışan bir geçmiş akla geliyor. Osmanlı imparatorluğu yıkılmış, yerine Türk Devleti kurulmuş gerisi bizi ilgilendirmiyor. Sanki daha evvel yoktuk. Kök yok, gövde yok, dal yok nasıl filiz bu ? ..

Türk tarihini, koparılmış bir başak gibi kısa bir mazi içine sıkıştırmak doğru değildir. Asırlarca Türk hakimiyeti altında yaşamış bir millet kuruluşunun 500. yılını kutlarken bizim kuruluşumuzun 50. yılını kutlamamız doğru olmaz. Türk tarihi M.Ö. 2750 yıllarından buyana kesintisiz devam etmiştir. Ne yazık ki aydınımız Türk tarihini hanedan değişikliğinden ibaret

olan Osmanlı imparatorluğunun sonunda başlatacak kadar tarih şuurundan yoksun bırakılmıştır. Bugün de ihmallerin ortaya koyduğu gaflet, ihanete dönüşecek kadar ileri gitmiştir. 

Geçmişimiz tarihin sayfaları arasında müstesna ve muhteşem bir yer işgal etmektedir. Tarihimizin hiçbir yerinde yüzümüzü kızartacak ve bize utanç verecek bir olay kaydedilmemiştir. Ecdadımız, kendisiyle övünebileceğimiz tarih mirası bırakmıştır.

ġairin dediği gibi : 

“ Sinemizde şu kan, dinmese bile

  Muhteşem bir mâzi geliyor dile. “

Tür tarihi, adil, kamil, ve dindar ecdadımızın şanla şerefle dolu unutulmaz zaferlerle süslü bir tarihtir. Mensubu bulunduğumuz aziz milletimiz tarih boyunca bütün insani meziyetlere sahip olarak yaşamış, tarihini de insanlık, adalet, zulme ve zalime karşı koyma, kahramanlık, fedakarlık gibi örneklerle süslemiştir. Burada şu hususu da açıkça belirtelim ki, ecdadın hatıraları ile yüz yüze iken onlara yüz çevirmek nasıl doğru değilse, yalnız geçmişle övünmek de kafi değildir.

Her şey bize, tarihte gelişerek tarihten miras kalmıştır. Milletin bütün fertlerinin bu mirasa sahip çıkması, onu koruyup, geçmişin bağlarını koparmadan bütün canlılığı ile ayakta tutması lazımdır.

1. Tarih Düşmanlığı :

Türk tarihi, tarihin hiçbir döneminde bu günkü kadar kendine yabancı kalan neslin hücumlarına maruz kalmamıştır. Bu güne bakıp geçmişimizi karanlık gören neslimiz, ecdadının acı ve tatlı hatıraları ile dolu olan geçmişini unutmuş, aslını, tarihini, inkar ederek, yabancılardan çok yalan ve iftira yağdırmaktadır.

Meşhurdur : “Kendi türküsünü bilmeyen başkalarının havasını söyler.” Bu güne kadar elinde ders kitabından başka kaynak olmayan öğretmeni-öğrencisi, bize barbar mantığı ile hücum eden Batı’nın geçmişimizi kötü gösterme gayreti ile yetişmiştir. Bir de buna milli kültür hazinesi eserlerimizin korunacağı yerde, dilin yozlaştırılarak kovulması ve oluşturulan kompleks, meydana getirilen kifayetsizlik eklenecek olursa, elbette düşmanlıktan başka bir şey beklenemezdi.

Tarihimizdeki değerli insanlar tanıtılmadığı, övünülecek hususlar öğretilmediği için, bizde millilik unutulmuş, beynelmilelcilik başlamıştır. Napolyon öğretilmiş, Napolyon’u dize getiren Cezzar Ahmet Paşa’nın adından bile bahsedilmemiştir. Gençlerimiz Diogones’in fıçıda yaşayanını, Bizans komutanı olanını ayrı ayrı tanır. Ama Türk’ün ruh yapısını dünyaya tanıtan Nasreddin Hoca’yı ve Romenos Diogones’i esir alıp alicenaplık göstererek serbest bırakan Alpaslan’ı onlar kadar tanımaz. Kendisi yanarken Roma’yı da yakan Neron’u bilir. Hayatını Türk halkına, ilme medeniyete vakfeden Türk büyüklerini bilmez. Batı klasiklerini, yunan destanlarını okumuştur, fakat kendi milletinin kültür hazinelerinden, Dedekorkut, Kutadgu Biliğ’den habersizdir. Batı, Abdulhamid’e vatan haini, kızıl sultan” dedi diye 33 yıl Türk halkına canla başla hizmet eden Türk büyüğünün talihsizliklerinin nedenini bilmez.

Bu konuda sözü uzatmaya lüzum hissetmiyorum. Yüzümüzü kızartan bilgi yarışmaları hepimizin gözünün önünde. Bizden olmayan her soruya cevap hazır, bize ait her soruya “cevap yok”

Sahip çıkmadığımız için İranlılar “İranlı Molla Nasruddin” adı ile Hocamızı çalar, Mevlana’yı İranlı yaparken, Yunanlılar da Karaghıozis, Hatciavatis adları ile Hacivat ve Karagöz’ümüzü kendilerine mal etmiş. TV’ de her hafta Karagöz oynatmaktadır.

Türk’ ün ettiğini Türk’ e kimse etmemiştir. Bu gün artık şartlar değişmiştir. Onun için Türk tarihinin katili Türk olmamalıdır. ġayet olursa bu, derlenip toplanılması mümkün olmayan çözülmelere yol açacaktır. d ) Geçmişi Unutmak Olmaz :

Bir milletin ömrünün uzun olabilmesi için her şeyden evvel kendini tanıması lazımdır; kendini tanıması için de evvela tarihini bilmesi gerekir.

Bu günün varlığının kökü dünde, yarının gücü bugündedir. Bugüne kadar Türk Milleti, kökü mazide olan ati olarak devam etmiştir. Bu gün de varlığını tarihle olan bağını koparmamakla devam ettirecektir. Aksi halde geleceği karanlık demektir.

ġairin dediği gibi :

“Mâzi cadı halinde yaşar, öldürülürse, Âti kararır altına mazi gömülürse.”

Atalarımız: “Tilki, inini hor görürse uyuz olur” demişlerdir.

Mehmed Akif de tarihini ve ecdadını unutmaya yüz tutmuş nesle şöyle hitap etmiştir:

“Kahraman ecdadımızdan sizde bir kan yok mudur ?

 Yoksa istikbalinizden korkulur, pek korkulur.”

Tarihini unutan, ecdadını inkar eden milletler, köksüz nesiller yetiştirmiş ve geçmişin hatalarından kurtulamayarak tarihe sermaye olmuşlardır. Çünkü kökü kurumuş ağacın nasıl gövdesi de çiçek açıp meyva veremezse, bir millet için de mazisi olmayan bir gelecek düşünülemez.

Dünün küçülmesi, tarihin unutulması milletimizin geleceği açısından feci bir manzaradır. Böyle bir manzara karşısında şair :

  “Durma düşman durma, gücünü artır, Türklüğün başına hakaret yağdır.

Uyuyan bir kavme bu zillet azdır.

Vur eski kölesi, utandır onu,

Bırakma uyusun, uyandır onu.”

Diyerek bir uyanış beklemiştir. Allah Ogünleri göstermesin. Ümit ediyoruz ki kendi kendine uyanışı yakındır. Çünkü neslimiz, sonuna kadar her şeyi unutup milletine ihanet edecek kadar nankör değildir. Yabancı beşikte, yabancı ninnilerle uyutulduğunu bir gün anlayacak, mahmurluğunu atıp uyanacaktır. İşte o zaman millet düşmanları kahrolacak, Türk Milleti yaşayacaktır.

e ) Tarihin Önemi :

Tarih milletin yaşayan fertleri için güç kaynağıdır. Tarihteki zaferlerimiz ve diğer milletlere karşı gerçekleştirdiğimiz üstünlük büyüklerimizin tarihten aldıkları derslerle gerçekleşmiştir.

Tarih yaşarsa millet yaşar. Çünkü dünü olmayan yarından çok şey beklenemez. Geleceğe ait tasavvurlar gerçekleşmez. Cüceler devleşir, devler cüceleşir. ġair :

“Geçmiş zaman olur ki, hayali cihana değer” derken tarihin önemini ne güzel belirtmiştir. Son zamanlarda tarihin değerleri tanınmış, acı ve tatlı olaylarından ders alınmış olsaydı, geçmişten alınan güçle aziz milletimiz kendisinden beklenmeyeni yapmayacak ve bunalımlara sürüklenmeyecekti. Deryalara sığmayan milletimizi kökünden koparıp bir bardak suda ıslamak isteyenlerin emelleri kursaklarında kalacaktı.

Her şeye rağmen gene de ümitsiz değiliz. Her milletin tarihinde böyle bunalımlar olmuştur. O milletin gücüne göre bunalımlar atlatılmış yada o milletin sonu olmuştur. Türk tarihi bize yabancı güçler tarafından sun’ i olarak meydana getirilen bunalımların Türk’ ün sağlam karakterini bozmadığını haber vermektedir.

Bir gün gelecek fert fert uyanışlar topluluk halinde gerçekleşecek kabus gibi saran tarihi ihanetin iftiraları, yalan-yanlış bilgileri iflas edip aziz Türk Milleti tarihteki yerini alacaktır.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir