TAKLİT – KİMLİK – KİŞİLİK
Kimlik bunalımı yaşanıyor. Kendi kimliğimiz temsil edilmiyor.
Türk – İslam kimliği kazanılamadığı için şuursuzluk, idealsizlik ve dengesizlik göze batıyor. Dedelerin, babaların Türklüğü ve Müslümanlığı ile övünmek kalıyor.
Toplumda adeta; “Kendin olma, başkası ol,” baskısı yapılıyor. Çoğumuz: “Ben şuyum” demekten çekiniyoruz. Ne dediğimizi bilemiyoruz. Cumhuriyetin ilk yıllarında dinimizi değiştirelim, kanımızı değiştirelim teklifleri yapılmıştır.
“Kimsin?”, “Ne düşünür, ne yaşarsın?”, “Hangi vasıflara sahipsin?” soruları cevapsız kaldığı müddetçe kimlik bunalımı devam edecektir.
- * *
Çokları, “Müslüman” derler endişesini taşıyor; inancını gizliyor, yaşayışını gizliyor.
Yahudi, Yahudiliği ile Hıristiyan, Hıristiyan olmakla, ateist dinsizliği ile övünürken biz niye Müslümanlığımızı gizleyelim? Bırak “Müslüman” desinler. Ya başka bir şey deseler daha mı iyi?
“Kimsin?” diyene karşı niye çaresiz kalalım?
Müslümanlık zor zamanda belli olur. Kınayanın kınamasına aldırış etmeyecek kadar kaliteli Müslüman olmalıyız.
Bakanın ne dediği önemlidir. Müslüman mıyız? Evet. Peki neyimizle? Bunun cevabını verebilir miyiz?
Avrupa’da arkadaşıma sormuşlar:
- “Hangi dindensin?”
- “İslam dinindenim,” demiş.
- “Peki, sizin dinde hiç ibadet yok mu?” demişler.
- “…”
Allah Kur’an’da: “Allah’tan korkun, ancak Müslümanlar olarak ölün.” (Al-i İmran:102) buyuruyor.
Bize de:
- “Ya Rabbi! Bizim canımızı Müslüman olarak al,” diye dua etmemizi istiyor. (A’raf:126)
Bırakın, utanmayın, bize Müslüman şahadetinde bulunsunlar, cennet vacip olsun. Başka bir şey demesinler.
- * *
Başkalarını taklit hastalığımız var.
Başkalarını taklit, benzeme hastalığı, kimlik zaafındandır. Maymunvari bir taklittir.
Kendine güveni olmayan, yozlaşmış kimseler taklit ihtiyacı duyar.
Taklit bir müddet insanın dışını süsleyebilir ama içini boşaltır.
Başkaları olmak isteyenler sonuçta kendileri kalamazlar. Peygamber (as): “Bir topluluğa benzeyen, onlardandır,” buyurur. (Tirmizi, İsti’zan:7) Şekil benzerliği, ruh benzerliğine götürür.
Gençlere bakın, üzerleri ilan tahtası gibi. Anlamlarını bilmedikleri yazılar, tanımadıkları kimselerin resimleri… Kimin temsilcileri oldukları belli değil.
- * *
Müslüman’a başkasını temsil yaraşmaz.
Müslüman farklı insandır. Hidayete ermiş kimselerdir. Onun için farklı düşünür, farklı yaşar. İyiliğin güzelliğin temsilcisidir. Başkalarına benzeme arzusu taşımaz. Boş ve manasız şeylerle uğraşmaz. Ciddi işler yapar.
Müslüman, Yahudilere benzememek için 10 Muharrem günü tek olarak orucu terk eder. Aya güneşe tapanlara benzememek için kerahet vakitlerinde namaz kılmaz. Hiçbir şekilde Hıristiyan’a benzemez. Yozlaşmamak ve benliğini kaybetmemek için ne lazımsa yapar.
İnançta, ahlakta, giyimde ve yaşayışta başkaları gibi olmaz. Çünkü peygamber şöyle buyurur:
“Başkalarına benzeyen onlardandır.”
- * *
Müslümanca yaşamadan “Müslümanım” sözü yalan olur.
- “Müslüman elinden, dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir.” (Tirmizi, İman:12)
- “Kendini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmeyen gerçek mü’min değildir.” (Tirmizi, Zühd:11)
- “Mü’min külfeti az olandır.” (Ramuz el-Ehadis:230/8)
Müslüman; İslam’ı içine sindire sindire yaşamalıdır. Camiyi, takkeyi, tespihi, işyerine astığı levhayı, hacılığını, namazını alet etmemelidir.
Bazı şeyler için laf yeterli değildir.
Mevlana şöyle der:
- “Her lafa verilecek bir cevabım var,
Bir lafa bakarım, laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye!”