SÜNNET TÖRENLERİ

Yaz mevsimi oluyor günah mevsimi.

Düğün, sünnet merasimi oluyor günah mevsimi.

Peygamber (as)’ın sünnetini yerine getirirken, sünnete uygun olarak yerine getirilmiyor.

Evlilik olsun, sünnet olsun dinin emridir. Dinin emri yerine getirilirken günahlar işleyerek yerine getirilmez.

Müslüman olanın işi farklı olmalı değil mi?

Müslüman: ‘Böyle olmamalı’ diye kınadığı bir şeyi işbaşa gelince kendisi yapmaz. Münafıklık olur.

Düğüne, düğün merasimlerine ve gösterişe verilen önem ne yazık ki, inancımıza, kültürümüze verilmiyor.

Bazı düğünler, merasimler görüyoruz ki, gerçekten: ‘Bu böyle olmamalı’ diyoruz. ‘Yakışmadı’ diyoruz.

Müslüman, yaptığını en güzel, en faydalı bir şekilde yapmalıdır. İyi örnek olmalıdır. Kötülüğe, günaha giden yolda çığır açmamalıdır. Hep hayra vesile olmalıdır.

Bazılarına işin aslını, güzel tarafını, inancımıza uygun olan yönünü yapalım dediğinizde cevap: ‘Hangi çağdayız? El ne der? Gençler öyle istiyor. Bu böyle oluversin canım’ gibi mazeretler uzayıp gidiyor. ‘Allah ne der?’ diye akla bile gelmiyor.

Bakın bir iş nasıl başladıysa öyle devam eder. Gömleğin ilk düğmesini yanlış düğmelerseniz veya temeli yanlış atarsanız, yanlış olarak devam eder.

Sahabe birbirine sorarmış: ‘Bende münafıklık alameti var mı?’ diye. İnanç başka, iş başka olunca ortaya münafıklık çıkar.

Karga, kilisenin kırık camından içeriye girmiş, ortalığı dağıtmış. Putun üstüne pislemiş. Kutsal şaraptan da içmiş. Papaz ortalığı görünce kargaya: ‘Hristiyansan putu niye pisledin? Müslümansan şarabı niye içtin?’demiş.

Biz kimiz? Neyi temsil ediyoruz? Demenin yeri geldi.

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor: ‘Kıyamet günü ümmetimin arasından Zebaniler bazılarını tutup tutup götürecekler. Ben:‘Onlar benim ümmetimden’diyeceğim. Cenab-ı Allah bana: ‘Ey Rasulüm! Senden sonra onlar nasıl yaşadılar, neler yaptılar bir bilsen’diyecek.

Bakın Süleyman Peygamber’in başındaki taç doğru durmamış, yana yatmış, düzeltmiş, öbür yana yatmış. Demiş ki: ‘Niye doğru durmuyorsun?’. Taç cevap vermiş: ‘Sen doğru oturmuyorsun ki, ben doğru durayım.’ Doğru yaşamıyoruz ki…

Evlilikler uzun sürmüyor, mutlu olunmuyor. ‘Mutluyuz, evleniyoruz’ diye yazıp sokaklarda dolaşanlar, birkaç ay sonra ‘mutsuzuz’ deyip mahkemeye koşuyorlar.

Sünnet merasimlerimiz tat vermiyor. Geride zahmet, israf ve günahlar sergileniyor. -Neden? Cevap: -Biz öyle istiyoruz, biz öyle olsun istiyoruz da ondan.

Büyüklerimiz: ‘Niyet hayır, akıbet hayır’derlerdi. Başta hayırla başlamıyor ki, sonu hayır olsun.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir