Sünnet ayrı Kur’an ayrı değildir

İslam dört kaynaktan oluşur. Birinci kaynak Kur’an, ikinci kaynak sünnettir. Sünnet Kur’an’ın açıklayıcısı durumundadır. Sünnet olmadan Kur’an’ı anlayamayız.

Sünnet ayrı Kur’an ayrı değildir. Nasıl kanunlar, anayasadan ayrı kabul edilemezse, sünnetde Kur’an’dan ayrı kabul edilemez.

Peygamber (as): “Bana itaat eden muhakkak cennete girer. Bana isyan eden ise muhakkak başkaldırmış, serkeşlik etmiş olur.”   (Buhari, İtisam: 2)  buyurur.

Cenab-ı Allah’ta:

  • “Allah’ı ve peygamberini inkâr eden, Allah’la peygamberin arasını ayırmak isteyen, “Bir kısmına inanır, bir kısmını inkâr ederiz” diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten kafir olanlardır.”   (Nisa: 150-151)
  • “Doğru yol kendisine apaçık bildirildikten sonra başka yola uyan kimseyi cehenneme sokarız.”   (Nisa: 115)  buyurmuştur. 

Hz. peygamberi görevinden azletme yetkisi kimsede yoktur. “Kur’an müslümanlığı” sözü misyonerlerin tuzağıdır. Müslümanları peygamber (as) dan ve sünnetinden koparmak isteyenlerin tuzağıdır.

Kur’an’dan birkaç ayet şöyledir:

  • “Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.”   (Nisa: 80)
  • “Ancak Allah’a ve peygambere itaat eden kurtulur.”   (Ahzab: 71)
  • “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah’ta sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın.”   (Al-i İmran: 31)

Peygamber (as) da şöyle demiştir:

  • “Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, muhakkak ki Allah’a isyan etmiş olur.”   (İ. Canan, Hadis Ans: 16/5988)

Bugün sünneti bir tarafa bırakırsak, İslâm’ı nasıl yaşarız? Kur’an’daki emirleri nasıl yerine getiririz? Mesela Kur’an “Namaz kıl” diyor. Ne zaman, nasıl, ne kadar kılarız? Bu tür bilgileri ancak sünnette buluruz.

Bir de her bilgi Kur’an’da olmaz. Demek ki İslâm’ı yaşamak için Kur’an yeterli değil. “Kur’an bize yeter” diyenler samimi değildir. Ayrıca Kur’an’a bağlı kimselerde değildir.

Dinin kaynağının Kur’an olduğu görüşüyle sünneti hafife alanlar çıkmıştır. Nitekim İmran b. Husayn’ın bulunduğu bir mecliste adamın biri: “Bana Kur’an’da bulunmayan şeylerden bahsetmeyin.” deyince O: “Sen ahmak mısın be adam? Öğle namazının dört rekat farzını Kur’an’da bulabilir misin?” diye çıkışmıştır. Allah Rasûlü: “Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız öyle namaz kılın!”   (Buhari, Ezan: 18)  buyurarak sünnet uygulamasına dikkat çekmiştir.

  • “Bize Kur’an yeter.” diyenler, “Hiçbir şeyi eksik bırakmadık.”   (nahl: 89)

 ayetini, delil gösteriyorlar. Evet Kur’an’da her şey var ama özü var. İzahı gerekir. Bir de vahiy sadece Kur’an’dan ibaret değil ki, “sünnete gerek yok” densin. Bu ayet, “Dünyayı dengede tutan hiçbir şeyi eksik bırakmadık” anlamındadır.

  • Sadece meâl okuyanlar, kasıtlı öyle kelimeler kullanıyorlar ki, meseleyi yanlış yere çekiyorlar. Kısacası: 
  • Kimse Kur’an’ı, işine geldiği gibi açıklayamaz, yorum getiremez, bana göre diyemez. O zaman herkese göre din olur, dinî hayat olur ki, istenilen de bu olsa gerek.

Peygamber (as): “Sünneti terk ederseniz, sapıttınız gitti, demektir.” buyurur.   (Müslim,

Mesacid: 257)

İbn-i Mesud (ra): “Hz. peygamberin sünnetini terk ederseniz, İslamî emirlerden tek tek vaz geçe geçe Allah korusun bir gün küfre girersiniz.” demiştir.

Kur’an’da: “Ey iman edenler! Allah’a ve peygambere itaat edin, işlerinizi boşa çıkarmayın.” uyarısı yapılmıştır.   (Muhammed Sûresi: 33)

Bir ayette de: “Peygamberin emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belâ inmekten, yahut kendilerine acıklı bir azap istemekten sakınsınlar.” buyurmuştur.   (Nûr Sûresi: 63) Sünneti devreden çıkaranlar için peygamber (as) şöyle demiştir: “Bir topluluk gelir sünneti öldürürler ve dinin temizliğini bozacak şeyler sokarlar Allah’ın, meleklerin ve bütün lânet edicilerin lâneti onların üzerine olsun.”   (Ramuz el-Ehadis: 507/5)

Sünnete takılan tavır, aslında Kur’an’a karşı takınılan tavırdır. Bu sünnete karşı olmayı İslâm’la bağdaştırmak mümkün değildir.

Yeni müslüman olmuş bir grup Hz. Ömer’e gelir:

  • “Biz namaz kılacaktık, Kur’an’a baktık bulamadık.” der.

Hz. Ömer (ra) şöyle der:

  • “Biz dini Allah Rasûlünden duyduğumuz ve gördüğümüz gibi anlarız ve yaşarız.” der. Peygamberden gördüğü namazı onlara anlatır. Onlar:
  • “Şimdi oldu.” der, ayrılırlar.

Bugünleri âdeta gören peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

  • “Her amelin bir coşkusu, her coşkununda bir gevşemesi vardır. Kimin coşkusu sünnetimden yana olursa, o mutlaka kurtulmuştur. Kiminde istek ve arzusu, rağbeti sünnet dışına yönelik olursa, o helak olmuştur.”   (Tirmizi, Kıyamet: 21)
  • “Benim emrettiğim veya yasakladığım bir konu kendisine iletildiğinde, sakın sizden birinizi koltuğuna yaslanmış olarak: “Biz onu bunu bilmeyiz. Allah’ın kitabında ne görürsek ona uyarız, o kadar” dediğini duymayayım.”   (Tirmizi, İlim: 10)
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir