RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

Kur’an-ı Kerim de: ”Oruç sayılı günlerdir” buyruluyor. O sayılı günlerin sonuna geldik. 

Bir ay Ramazan boyu yemediniz, içmediniz, günahlardan haramlardan sakındınız. Allah’ın rızasını kazanabilmek için farz olan zekatınızı verdiniz, vacip olan fıtır sadakasını verdiniz. Vacip olan fıtır sadakasını verdiniz, hayır hasenatta bulundunuz ihtiyaç sahibi olanları sevindirdiniz. Bu sebeple sizin de sevineceğiniz bayrama kavuştunuz, mübarek olsun. 

Allah, ibadetlerinizi, yardımlarınızı kabul etsin inşallah. Tekrar sağlık sıhhat içinde nice nice Ramazanlara ve bayramlara kavuştursun. Çünkü bunu hak ettiniz. Allah sizi seviyor ki, oruç tutmak, zekat vermek ve fedakarlıkta bulunmak nasip etti. Ya Ramazan size uğramasaydı. Bu en büyük ceza olurdu. 

Ramazanın başında bazı sunucular “Ramazan geldi çattı gibi yoz ifadeler kullanmıştı. İşte gitti. Bazılarına sevap kazandırdı, bazılarına da pişmanlık ve günah kazandırdı. Eskiden bayram yaklaşınca şöyle derler dİ: “Recep, Şaban, Ramazan derken geliverdi bayram” evet bayram geliverdi. Bazıları için sevinç bayramı, bazıları için şeker bayramı, bazıları için de turizm bayramı olarak kutlanacak. Allah Ramazan bayramı kutlayanlardan etsin. 

Halbuki bu ayın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluştu. Kurtulan kurtuldu. Kurtulamayan ömrü varsa gelecek yıla kaldı. 

ARİFE GÜNÜ

Arife, bayramın habercisidir. Önemli bir gündür. Bugün diğer günlerden farklı  olarak yapılması gereken işler vardır. Bayrama hazırlıklar bugünde yapılır. Evler temizlenir ve bayram için ihtiyaçlar görünür. Ölenler sevindirilir. Bazı kardeşlerimiz Arabistan’dan haber gelmiş, bugün bayrammış, ay görülmüş, bayramın birinci günü oruç tutmak haramdır deyip oruç bozuyorlar. Ve bozulmasına neden oluyorlar. Böyle bir habere asla inanılmaması gerekir. Düşman boş durmuyor. Müslümanların aynı günde bayram yapıp, sevinmelerini istemiyor. İslam birliğini bozmak için her türlü yalana, hileye başvuruyor. Onlara uyan 60+1 gün oruç tutmak zorunda kalır.

Arife günü  gündüzü mübarek bir gün, gecesi mübarek bir gecedir. Bol bol dua edelim. Kendimiz için, evlatlarımız için, bu milletin bakası için ve ümmet-i Muhammed için dua etmeyi unutmayalım. 

Bilhassa ölmüşlerimiz bizden dua bekliyor. Hayır hasenat bekliyor. Fatihalar, Yasinler bekliyor. Bir de ziyaretinizi bekliyor. Arife gün ölmüşlerimiz, ziyaret edilsin isterler. Bekleşirler. Vardığınız zaman sevinirler ve sizi duyarlar.

Varınca verdiğiniz selamı alırlar. Yasin, hatim pazarlayanlar oluyor. Para ile Yasin, hatim satın alınmaz. Okuyamayan 3 ihlas 1 Fatiha okur ruhlarına bağışlar. Kabristanlar namaz yeri değildir. Orada namaz kılınmaz. Adak kesip kanı mezar taşına sürülmez. 

Bir kucak mersinle gitmek adet olmuş. Onların mersine değil, Yasin’e ihtiyacı vardır. Mezarlıkta ağlayıp sızlayıp taşkınlık yapılmaz. Ölenlerden, Kabristanın manzarasından ibret alınır. 

Kabir ziyaretleri günaha girmeden, bidat işlemeden ve ölüye eziyet vermeden yapılmalıdır. 

Kabirlerinden uzak olup gidemeyenler üzülmemeli, nereden ne gönderirseniz ona ulaşır. Kabirler yalnız arife günleri ziyaret edilmez. Her zaman ziyaret edilir, her zaman onun için dua edilir, her zaman okunur, ruhuna bağışlanır. 

Kabir ziyaretlerine mümkünse çocuklar, harımlar götürülmelidir. Unutmayalım biz ne yaparsak, çocuklarımız da bize onu yapacaklardır. Onların da ibret almaya ihtiyacı vardır. Seni okur, dua eder görürse, o da aynısı yapacaktır.

Eğer evlatlarına dinini öğretirsen, Kur’an öğretirsen ardından okuyup ruhuna bağışlayacaktır. Sana rahmet okuyacaktır. Değilse, sana biraz ot getirecek, mezarına bakıp bakıp dönüp gelecektir.

Arife günü başımızın gözümüzün sadakası olan fıtır sadakası vermediysek vermeliyiz. Gelelim bayram sabahına:

BAYRAM SABAHI

Artık bayrama girilmiştir. Bayram sevinç günüdür. Şahsi üzüntü ve sıkıntıların bir tarafa bırakılması, kimsenin neşesinin kaçırılmamasına dikkat edilmesi gerekir. 

Bayram sabahı neler yapılır?

Sabah namazına kalkılır, gusül abdesti alınır, bayramlıklar giyilir. Tek bir getirerek bayram namazına gidilir.

Ramazan Bayramı birinci gün, kurban da üç gün oruç tutulmaz. 

Bayram namazı kılındıktan sonra cami de eve gelirken, evde ev halkı ile bayramlaşılır. Bayram boyunca da komşularla bayramlaşma ihmal edilmemelidir. 

Bayram sabahı silah atmak, inancımızda yoktur. Eski dinlerden kalma cahiliye adetidir. Modernleştikçe inancımızdan geleneklerimizden kopuyoruz. Güzel şeyler birer birer elimizden çıkıp gidiyor. 

Müslümanlar olarak, inancımıza, inancımızın gerekenlerine sahip çıkmak görevimiz olmalıdır. 

Bayramların sıcak havasından istifade edip el birlik bayram kutlayamıyoruz. Saygı, sevgi, birlik, beraberlik ve kardeşlik unutuluyor. Tatil uzunsa, mahallelerde kimse kalmıyor. 

Bilhassa çocuklarımız, bayramların sıcak havasını teneffüs edemiyor:

Bayramda öksüz, yetim, garip çocukların sevindirilmesine dikkat edilmesi gerekir.

Bir bayram günü Peygamberimiz, oynayan çocukların yanından geçiyordu. Onlardan birinin oyuna iştirak etmediğini, bir kenarda oturup ağladığını gördü. Yırtık elbiseli bu çocuğun yanına yaklaşıp:

-“Niçin ağlıyorsun? Sen arkadaşlarınla beraber niçin oynamıyorsun?” dedi.

Çocuk hıçkırarak cevap verdi:

-“Babam savaşta şehit oldu. Annem başka biriyle evlendi. Yiyecek, içecek, sığınacak bir yerim, bir şeyim yok” Peygamberimiz, çok duygulandı ve ona:

-“Benim baban, Aişe’nin annem, Hasan ve Hüseyin’in de kardeşlerin olmasını ister misin? Deyince çocuk:

-“Nasıl istemem, Ey Allah’ın Resulü” dedi.

Peygamberimiz çocuğu alıp evine götürdü. Yedirdi, içirdi, giydirdi. Bir müddet sonra çocuk sevinerek oynayan arkadaşlarının arasına katıldı. 

İşte böyle sevinemeyenleri sevindirmek, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyacını gidermek hepimizin vazifesi olmalıdır. 

BAYRAMLAR NASIL KUTLANMALI:

Bayram günleri tatil günleri olarak anlaşılmamalıdır. Bayramlar, bayram olarak kutlanmalıdır. 

Ramazan öncesi hoş geldin Ramazan denirdi. Bayram gelince güle güle Ramazan denmemelidir. 

Bayramı ailecek yaşamalıyız. Çocuklarımızı Müslüman Türk çocuğu olarak yetiştirmeliyiz. 

Bayramı şeker bayramı olarak değil, tatil günleri olarak değil Ramazan Bayramı olarak kutlamalıyız. Bayramın mübarek olsun derken, kendimiz mübarek olmalıyız. 

Bayramlarda hediyeleşme geleneği canlandırılmalıdır. Bunu yaparken tebliğe vesile olacak şekilde yapılmalıdır. Bu Kur’an meali olabilir. Hadis kitabı olabilir, ilmihal kitabı olabilir, dini bir kitap olabilir.

Öpmek, öptürmek bizim adetlerimizden değildir. El öpmeyen, elini vermeyen kınanmamalıdır. Bilhassa çocuklar, gelenin-gidenin elini öptürüp yozlaştırılmamalıdır. El öpmekle dudak aşınmaz ama şahsiyet aşınır.

İnancımızda ananın babanın büyükanne, büyük babanın, uygunsa, öğretmenin gönlünü almak için bir ihtiyarın eli öpülebilir. 

Ayrıca kimse örtüsünden giyiminden dolayı kınanmamalıdır. 

Bayramda güzel giyineceğim diye teşhircilik yapılmamalıdır. Ramazan örtüsü, mukabele örtüsü, teravih örtüsü için bitti diye çıkarılıp atılmamalıdır. Bayram, düğün açılmayı meşrulaştırmaz. 

Örtü geçici heves olursa, Ramazandan istifade edilmediğini gösterir. 

Bilhassa kızlarımız, edep adaba uygun şekilde giyindirilmelidir ki, utanma duyguları zedelenmesin. 

-Hz. Aişe anlatır. “Hz. Ebubekir’in kızı Esma, ince elbise ile peygamberin yanına gelmişti. Resulullah ondan yüz çevirdi ve ona: “Ey Esma! Kadın, ergenlik, çağına yaklaşınca, onun vücudunu başkalarının görmesi uygun değildir. El ve yüz hariç örtünmelisin” dedi. Onun açık halinden yüz çevirdi. “Peygamberin sizin çocuğunuzdan da yüz çevirmesini ister misiniz?”

Örtünmek, moda değildir. Süs de değildir. Cenab-ı Allah’ın önemli emirlerindendir. 

Unutmayın bir ay bağlanan şeytan, Ramazan dan sonra bırakılıyor. Ramazan kazandığımızı dikkat etmezsek bayramda kaybederiz. 

Bayramlar günahsız geçirilmelidir. Bayram diye hiçbir günah ve haram meşrulaşmaz. Dikkat edilmesi gereken bir husus da arkadaşlık, nişan ve söz, nikah yerine geçmez, sözlüler, nişanlılar, evliler gibi senli benli olamazlar. 

Flört bize batının bulaştırdığı bir hastalıktır. 

Sözlü ve nişanlılar için günaha girmesinler diye dini nikah kıydıranlar oluyor. Bu büyük üzüntülere sebep olmaktadır.

GELELİM BAYRAM ZİYARETLERİNE:

Bayramda büyükler ziyaret edilmeli, gönülleri ve hayır duaları alınmalıdır. Bayram ziyaretlerinde sevap vardır.

Hastalar ziyaret edilmelidir, ihtiyaçları varsa giderilmeli, teselli edilip sabır tavsiye edilmelidir.

Uzakta olan tanıdıklarımız mutlaka aranıp bayramları kutlanmalıdır. 

Dargınlar barışmalı, barıştırılmalıdır. Anaya, babaya, büyük anne büyük babaya dargınlık olmaz. Kardeş düşmanlığı olmaz. 

Komşu ziyaretleri yapılmalıdır. Ziyaretler yapılırken hiçbir günah küçük görülmemelidir. Bir ziyarette günaha girilecekse, oraya gitmemekte sevap vardır. 

Ziyaretler uzun tutulmamalıdır. Telefon edip “Evde misiniz deyip, sıraya katarak 3-4 saat ev sahibi bekletilmemelidir. 

Bayram ziyareti diye uygun olmayan yere gidilmez. Meselâ:

-İslam anlayışı yoksa, 

-Dedikodu edilecekse,

-Kazancı haramsa,

-Evin durumu çocuklara ve eşimize kötü örnek olacaksa,

-Ziyaretimiz hayra vesile olmayacaksa,

-Ahlakı zayıf olanlara,

-Kötü alışkanlığı olanlara, böyle kimselere ziyarette hayır yoksa, ziyaret terk edilir. 

BAYRAM SONRASI HAYATIMIZ NASIL OLMALI?

Önemli bir misafiri heyecanla karşılamıştık. Şimdi üzüntü ile veda ediyoruz. Gitsin istenmiyor ama o bize tekrar geleceğini söylüyor. Sağ kalanlarınızla görüşürüz. “Kazandırdıklarımı unutmayın, bırakı vermeyin” diyor. Gerçekten bir ay zorlu nefis mücadelesi verildi. Şeytan da bağlanınca çok güzel şeyler kazanıldı.  Evimize, işimize düzen geldi, huzur geldi. Toplum bir ölçüde rahatladı. 

Ramazan da kurtulamayan için Cebrail (as) peygamber efendimize gelerek: “Ramazana erişip de kurtulamayanın burnu sürtülsün” demiş, peygamber (as) da “AMİN” demiştir. 

Demek ki, Ramazan kurtuluşu muzavesile olmazsa, pişmanlığa vesile olacaktır. 

İbadet etme zevkine erişememek ve ibadetleri devam ettirememek, bir bakıma cezadır. Hidayet meselesidir, herkese nasip olmaz. 

Bazıları, Ramazan bitti diye ibadetleri bitiriveriyor. İbadetler Ramazana mahsus değildir. İbadetin herçeşidinden Müslümanlar olarak sorumluyuz. Onlardan mutlaka sorulacağız. 

Ramazandan sonra ibadetler devam etmezse, Ramazan da kazanılanlarda kaybolur gider. 

Ramazandan sonra Ramazan havası devam ettirilmelidir. Tutulamayan oruçlar kaza edilmeli, namazlara devam edilmeli, kazandığımız güzel alışkanlıklar sürüp gitmeli, Ramazan da terk ettiğimiz kötü alışkanlıklara dönülmemelidir. 

Bir ramazan boyu sigarasız, alkolsüz, kumarsız ve günahsız, haramsız yaşana bileceğini gördük. Bu temiz hayata devam diyelim. 

Camiler sadece Ramazan için yapılmamıştır. Dirimiz içinde, ölümüz içinde gereklidir. Beş vakte gidemezsek, cumaları unutmayalım. 

Bakın Cenab-ı Allah nasıl uyarıyor:

-“İbliği büktükten sonra  bırakıveren kadın gibi olmayın!” (Nahl:92)

Bir ayette de emrediyor:

-“Ölünceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hıcır:99)

Peygamber aleyhisselam da: “Amelin makbul olanı azda olsa devamlı olandır.” (Buhari, iman:32) buyurmuştur. 

Yoksa şeytanla baş edemeyiz? Ramazandan sonra şeytan salınacak, cehennem kapıları açılacak ve nefis dirilip azacak. 

Cevabı gayet basit. Ramazanın kazandırdıkları devam ettirilecek…

-Kurtuluşa davet eden ezanın davetine uyulacak. 

-Kur’an vasıtasıyla Allah’la konuşma devam edecek. 

-Hiçbir günah küçük görülmeyecek. 

-İyi insanlarla beraber olunacak.

-İyi ortamlarda bulunulacak. 

-Helal gıda ile beslenilecek. Böylece şeytana iş kalmayacak. 

İnsan, kendisini yaratan yaşatan Rabbine nasıl olurda isyan edebilir?

Bunun cevabı da basit. Eğer insana dini öğretilmez ve öğrenmezse,

-Günü haramla, kul hakkı ile geçiyorsa, 

-Hayatı günahlarla geçiyorsa,

-Nefsinin hakimiyetine girdiyse ve şeytanın tuzağına düştüyse, şeytana kul olduysa, nasıl Allah’a kulluk yapabilir?

Son olarak Ramazan dan sonra unutmayalım. 

Ramazan bayramından hemen sonra 6 gün şevval orucu vardır ki, peygamberimiz bu oruçları tutmuş ve tutmamızı tavsiye etmiştir. 

Ve şöyle demiştir:

“Ramazan orucunu tutup da, şevval den de altı gün “oruç tutan kimse, bütün sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Bir kimse her sene böyle yaparsa bütün ömrünü oruçlu geçirmiş gibi sevap kazanır” (R. Salihin 2/510) Bu nasıl olur?

Cenab-ı Allah: “Kim iyi bir amel işlerse, ona bunun on katı ecir vardır” (E’nam:160) buyurmuştur.

Bire on verildiğine göre, 30 gün Ramazan orucu, bire ondan eder 300 gün, 6 günde eder 60 gün, etti 360 gün olur mu? Neden olmasın. Kaza borcu olan içinde fırsat niyet ederken şevval orucunun sevabına da derse, şevval ayı içinde tuttuğu için o sevaba da nail olur inşallah. 

Bayramınız mübarek olsun. Allah tekrarına kavuştursun. 

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir