RAMAZAN BAYRAMI
Kavuşturana şükür. Cenab-ı Allah tekrarını nasip etsin.
Bayramlar biraz anlamını yitirdi. Yozlaşmadan oda nasibini aldı, adı bile değişti şeker bayramı oldu. Biz mi değiştik bayramlar mı değişti.
Bayram, ramazanı ramazan olarak kılıp, ramazanı yaşayanlara Cenab-ı Allah’ın bir lütfudur.
Ne yazık ki, kendileri için şeytanların bağlanmadığı kimseler için bayramın bir anlamı olmuyor. Onlar ramazandaki gibi bayramı da iyi geçiremiyorlar. Ramazan gitti diye bayram yapmıyorlar. Onların sevinçleri bu yönde oluyor.
Dikkat edelim ramazanın, orucun, teravihin getirdiklerini bayram götürmesin . Bayramın anlamına uygun kutlanması lazım.
“Ramazan bitti her şey bitti” olmamalıdır.
Bayram havası bozulmamalıdır.
Bayramın tadının kaçırılmamasına dikkat edilmelidir.
Bayramın gerçek manası , gönül almaktır, gönül yapmaktır.
Alemlere rahmet olarak gönderilmiş bulunan Allah Rasulü (s.a.) bir gün mescitten eve dönerken yolu üzerinde birbirleriyle oynayan çocuklara rastladı. Fakat birden mübarek gözlerine , bir köşecikte kanadı kırık bir kuş gibi hüzünle akranlarını seyreden boynu bükük bir çocukcağız ilişti. Hemen şevkatle çocuğa doğru yöneldiler. Gönülleri okşayan tebessümüyle:
-“!sen niçin arkadaşların ile beraber oynamıyorsun?” diye sordular.
Çocuğun gözleri doldu:
-“Benim babam öldü ! Hem oynayacak kardeşim yok!…” dedi.
Hazret-i Peygamber (s.a.), mübarek elleriyle çocuğun başını okşadı ve o esnada yanında duran torunu Hazret-i Hasan ‘ı işaret ederek: -“Sen Hasan’ın kardeşi olmak istemez misin?” dedi.
Bunun üzerine çocuğun yüzündeki keder ifadesi silindi; elemi, masum ve tatlı bir tebessüme döndü .
İşte Hazret-i Peygamber(s.a.) ufacık bir çocuğun gönlüne bile kıymet verir, sevgi şefkat ve merhametiyle onu kuşatırdı. Böylece ümmetine hakiki bayramın yolunu gösterdi.
Çocukları sevindirmek,
-Yaşlıların gönlünü almak,
-Müslümanlarla saflarını sıklaştırmak esastır.
-Çocuklarımıza gerçek bayram havasını yaşatmak görevimiz olmalıdır.
Bayramda insanlardan kaçılmaz tatile çıkılmaz ziyaretler ihmal edilmez. Bayram kaynaşmadır, bir beraber olmaktır. Sevgiyi saygıyı arttırmaktır sıla-i rahim boynumuzun borcudur.
Bayram günleri ve geceleri dualar red olmaz. Onun için dualaşılmalı; dua alınmalı, dua edilmelidir.
Ramazan bitti : teraviler , hatimler tamamlandı. Bacılar örtülerini çıkarıp atıvermemelidirler.
Örtünmek Cenab-ı Allah’ın emridir.
-Allah “Ey insanlar! Çirkin yerlerini kendilerine göstermek için Adem’le Havva’nın elbiselerini soyarak , şeytan onları nasıl cennetten çıkardıysa, sakın size bir fenalık yapmasın .” (Araf:27) ikazında bulunuyor.
Örtünmek bir nevi korunmadır.
Edep haya duygusu ve iman, örtünmeyi gerektirir.
Örtünün İslam’a uygun olması gerekir.
Allah : “Ey Peygamber ! Hanımlarına kızlarına ve mü’min kadınlara söyle . kendilerini baştan aşağı örten elbise ile örtünsünler. Böyle örtünmeleri , eziyet edilmemeleri için daha uygundur.” (Ahzab :59)buyuruyor.
Çocukların kıyafeti de önemlidir.
- Hz Aişe anlatır . “ Hz Ebubekir’in kızı Esma , ince elbise ile peygamberin yanına gelmişti. Resullullah ondan yüz çevirdi ve ona : “Ey Esma! Kadın ergenlik çağına yaklaşınca onun vücudunu başkalarının görmesi uygun değildir. El ve yüz hariç örtünmelisin” dedi. Onun açık halinden yüz çevirdi. “ Peygamberin sizin çocuğunuzdan da yüz çevirmesini ister misiniz?”
- Nur suresinde : “Mü’min kadınlara söyle gözlerini haramdan sakındırsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini ve ziynet yerlerini göstermesinler. Ancak zaruri olan el ve yüz müstesnadır. Baş örtülerini de yakalarının üstüne omuzlarına sarkıtsınlar.” (Nur,31) buyrulmuştur.
Bir de bayram temizliği bahanesiyle pencereye, balkona, kapı önüne çıkan bacılarımız görünümüne dikkat etmelidir. Allah’ın emri için hiçbir şey mazaret olmaz.
Örtü sürekli olur. Ramazan örtüsü, mevlüt örtüsü, Yasin , mukabele örtüsü ile İslam’ın tesettür emri tamam olmaz.
Müslüman kadını başkalarının kınamasına önem vermemelidir. İslami emirlere karşı uydurulan yanlış ifadeler, Müslümanları ilgilendirmemelidir. “Bayram” deyip İslam’ın koyduğu sınırlar çiğnenmemelidir.
-Gidilen yerde İslami bir anlayış ve yaşayış yoksa karışık oturulacak, tokalaşılacaksa el tutmadı, el öpmedi diye kınama olacaksa , “ Buna, haremlik selamlık “ denilerek İslam ve Müslümanlar rencide edilecekse o yere gidilmez. Çünkü o yerde sevap olmaz.
- Gidilen yerde İslami kimliğe, İslami sembollere, eşarba, mantoya dil uzatılacaksa, bunlara karşı olan, ardımızdan konuşacak biri ise , ona da gidilmez.
-Bir yerde gıybet edilecekse, oraya da gidilmez.
- Gidilen yerin çoluk çocuğu, eşimize çocuklarımıza kötü örnek olacaksa, yanlış etkileyecekse, imrendirecek, bizim tarafımızda alçaklık kompleksi meydana getirecekse böyle bir aileye de gidilmemesinde fayda vardır.
-Kazancı geliri harmandan olan, yaşayışına dikkat etmeyen kimselere gidilmez. – Dinin olmadığı yerde dostluk akrabalık hakkı olmaz.
Komşu ziyareti, akraba ziyareti ve büyüklere ziyareti dinimiz emretmiştir. Bu ziyareti yaparken ziyaretin edebini ve adabını da bildirmiştir.
Dinin emirleri yerine getirilirken, günaha girmeden, haram işlemeden yerine getirilmelidir. Eğer ziyaret edecekseniz, sevapla değil de günahla döneceksiniz, böyle dinin emri yerine getirilmez. Böyle bir ziyareti dinimiz emretmemiştir. İnancımızda bazı hallerde günaha girme korkusu varsa, sevap terk edilir. Ben sevap kazanacağım diye taviz verilmez ve yanlış bir hareket yapılmaz.
- İnancı, ahlakı zayıf olan, toplumca iyi tanınmayanın ziyaretine gidilmez. – Meşru iş yapmayanın ziyaretine gidilmez. İkramı yenmez.
Ziyarette sevap vardır. Ziyaret sünnettir. Uygun değilse, gitmemek sevaptır, gitmemek sünnettir. Darılan darılsın yeter ki, Cenab-ı Allah darılmasın.
Herkesin ikramı yenmez. Her davete gidilmez. ”İyilerle beraber olunması”, ”İyi ortamlarda bulunulması” emredilmiştir. İtikadı düzgün olanların yemeği yenecek, yemeğini de itikadı düzgün olanlar yiyecektir.
- Geliri kazancı meşru olmayanın ikramı yenmez.
Günah işlenen yere gidilmez.
Hadis; ”Sakın içki bulunan sofraya oturmayın” (Tirmizi
Edep:43)
-Günah işleyen, günahta ısrar edenin ikramı yenmez. Ziyaretine gidilmez. Gidilirse, böyle ziyaretten Allah(cc)razı olmaz.
Bayramlarda hediyeleşmeye de önem vermeliyiz. Hediye almak kişiyi mutlu eden bir davranıştır. Hediye vermekte insanı mutlu eder. Hediye, gönül alır; sevgiyi, saygıyı arttırır. Kardeşlik duygularını pekiştirir, düşmanlıkları önler. Peygamber (as)”Hediyeleşiniz. Zira hediye, kalplerdeki kin ve nefreti yok eder.” (Tirmizi vela:6) buyurur. Hele çocuklara hediye vermek büyük sevaptır .Ayrıca çocuk asla o verileni unutmaz.
-Hediyeleşme güler yüzle verilmelidir.
-Hediye, pahalı değil ihtiyaç olmalıdır. Ayrıca kalıcı olmalıdır.
-En güzel hediye kitaptır. Kur ‘an, Kuran meali ve tefsiri, dini kitaplar, hayra ve sevaba vesile olacak hediyelerdir.
Bayram günleri, günaha girmeye, başkalarını da günaha sokmaya neden olunmamalıdır. Peygamber(sav)biat alırken erkeklerin elini tutmuş, kadınların elini tutmamıştır. ”Bizim elimizi tutmadın ya Resulullah ! ”diyenlere: Ben kadınların elini tutmam buyurmuştur. Burada alınacak ders vardır. El öpmedi, öptürmedi diye kızılmaz. Bir insan anasının, babasının, büyük anne-babasını elini öpebilir. Bu konuda ısrarcı olmayalım. Bayramlarda elini vermedi, elimi öpmedi kınaması doğru değildir. İnançlara saygı gösterilmelidir. İslam’da günah yasaklanmıştır. Günaha götüren şeyde yasaklanmıştır.
Biri peygamberimize geliyor ve diyor ki:
-“Bizden biri başkasının önünde eğilebilir mi?” -“Hayır!” der Peygamberimiz. O adam tekrar sorar:
-“Elini öpebilir mi?”
-“Hayır!”
-“Musafaha edebilir mi?”
-“Evet” der peygamberimiz.(R. Salihın:2/892)
Musafaha cinslerin kendi aralarında olması halinde günahların bağışlanacağı müjdesi vardır.
Bilhassa bacılarımız, kızlarımız güzel görüneceğim süsleneceğim derken dar, ince ve açık giyinerek günaha girmekten sakınmalıdır. Açıklık ilkelliktir. İnsanlar medenileştikçe örtünmüşlerdir. Bayram kayıplara neden olmamalıdır. Bayram ramazan boyunca kazanılanları alıp götürmemelidir. Bayram diye çılgınlıklar yapılmamalıdır. Bayram, dini ve insani görevlerin yapılması ve sevinçlerin paylaşılması olarak anlaşılmalıdır.
Bayramla çocuklara örnek olunmalıdır. Bayramda tebliğ, insaf görevi ihmal edilmemelidir. İyiliklere, güzelliklere çığır açılmalıdır. Bayramlarda bayramın tadını kaçıracak davranışlardan kaçınılmalıdır. Lüzumsuz tartışmalardan konuşmalardan uzak durulmalıdır.
-Bayramlar alkol ile eğlencelerle kutlanmaz.
Bayram ziyaretleri fazla uzun tutulmamalıdır. Ziyaretin kısa olanı makbuldür. Önceden “Evde misiniz, geliyoruz” deyip 4-5 saat sonra gelmek ziyaret adabına uygun değildir. Ziyaretlerin vakti iyi seçilmeli, iyi ayarlanmalıdır. Ziyaretlerde ev sahibine sıkıntı verilmemelidir.
Arefe günü yapılan kabir ziyaretleri de önem taşır. Yalnız arefe değil diğer zamanlarda da kabirde yatan ölülerimiz unutulmamalıdır. Peygamber(as):”Kabirleri ziyaret ediniz. Çünkü size ölümü ve ahreti hatırlatır.” buyurur. Kabristanda Yasin, hatim satın alınmaz, para ile okutulmaz. Cenab-ı Allah: “Ayetlerimizi az bir para ile satmayın” (Bakara:14)
-“Onu az bir para ile değişenler yok mu? İşte onların yiyip de karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz ve onları temize çıkarmaz. Orada onlara can yakıcı bir azap vardır.” Buyrulur. (Bakara:174) -Bayanlar kabir ziyaretinde dikkatli olmalıdır.
-Bir kucak mersinle değil, Yasin’le gidilmelidir.
-Abdestli gidilmeli(kadın hayızlı gidebilir).
-Varılınca selam verilmeli, ”Ey kabir ehli size selam olsun denmelidir.
-Dua edilip Kur’an okunmalı.
Ölümü düşünerek, ölenlerden ders almalı.
-Mezarlar çiğnenmemeli, üzerine oturulmamalı
-Mezara, türbeye para, eşya bırakılmamalı, orada namaz kılınmamalıdır.
-Mezardan medet beklenmemeli, şifa beklenmemeli, kabirden bir şey istenmediği gibi, ona şikayet de edilmemelidir. Ziyaretin gayesi ölüye duadır. O, Fatiha bekliyor, hayır bekliyor. Ondan istenmeye kalkılmaz.
Mezara mum yakmak, çaput bağlamak günahtır.
-Birde mezar başında ağlayıp sızlanmaz.
Ölü için kurban kesilmez, adaklar kabristanda kesilmez.
-Ölüye saygı duruşu yapılmaz.
-Mezarın tavaf edilir gibi etrafında dönülmez.
-Mezarın taşı toprağı öpülmez.
-Kabirde, türbede namaz kılınmaz.
Bayram sabahı silah atmak eski cahiliye adetlerindendir. Ramazanla ilgisi olmayanlar genellikle böyle bayram kutluyor. Bayram namazına gelmiyor, magandalık yapıyor.
-Sabah namazında kalkıp boy abdesti almalıyız.
-Güzel ve temiz bir şekilde giyinmeliyiz.
-Güzel koku sürünmeliyiz.
-Fitremiz verilmediyse, bayram namazından önce onu vermeliyiz.
-Camiye giderken Allah’ı zikrederek, içimizden tekbir getirerek gitmeliyiz.
-Oruç tutmak haram olduğu için sabah birkaç lokma atıştırmak sünnettir.
-Cami çıkışında, eve dönüşte önümüze gelenlerle bayramlaşmalıyız.
-Bayram boyu konu komşu ile hısım akraba ile bayramlaşmayı ihmal etmemeliyiz.
-Bayram günlerinde şahsi sıkıntı ve üzüntülerimizle çevremizdekilerin bayram neşesini kaçırmamalıyız.
-Bayram boyunca çocukların, ihtiyaç sahiplerinin sevindirilmesine önem vermeliyiz.
-Ziyaretlerde günaha girmeden sevap kazanmanın yollarını aramalıyız. Bir ramazan kazandıklarımızı boşa çıkarmamalıyız.
-Ramazanda mazeret nedeniyle tutulamayan oruçlar, diğer ramazana kadar tutulmalıdır. Çünkü bir görüşe göre diğer ramazana kadar tutulmayan oruç için hem kaza, hem de kefaret gerekir.
-Bayramlaşmalarda şehir dışına, eğlence merkezlerine kaçmak gibi alışkanlıklar, inancımızla ve kültürümüzle bağdaşmaz. Yarın çocuklarımızda aynı şeyi yapacak ve ana babasından bile kaçacaktır. Çocukların nasıl olmasını isterseniz onlara öyle örnek olunuz.
Bayramı, Ramazanın havasına uygun geçirdikten sonra eski alışkanlıklara dönüvermemeliyiz. Bayram sonrası bağlanan şeytanlar salıverilecek onlar aç kurtlar gibi saldıracaklar. Kapanan cehennem kapıları ardına kadar açılacak şer güçler tekrar harekete geçecek… Eğer ramazan hayatı devam etmezse bunlarla nasıl baş ederiz? Dikkat edelim rahmet ayı, olmasın zahmet ayı. Ramazanda kötü
alışkanlıklarsız da hayatın devam edilebileceğini gördük. Neden sigara, neden alkol, neden isyan? Cenab-ı Allah Kuran’da şöyle uyarıyor:
-“İpliğini eğirip büktükten sonra bırakıverip çözen kadın gibi olmayın”(Nahl:92)
-“Ölünceye kadar Rabbine ibadet et.”(Hıcr:99) Peygamberimizde bir hadislerinde:
“İbadetin kabul olunanı az da olsa, devamlı olanıdır.”(Buhari,İman:32) buyurmuştur.
Mermeri delen, damlaların gücü değil, damlaların devamlılığıdır.
Hayatın bir bölümünde Cumalar, Ramazanlar, Kandiller bizi kurtarır.
-“Namaz kılar mısın?” -“Bayramdan bayrama” demiş. -“İçki içer misin?” demiş.
-“Akşamdan akşama” demiş.”
Bir vaiz bayram namazında şöyle demiş:
-Geçen Ramazan bayramında namazdan sonra camide bir ceketin unutulduğunu fark ettik. Sahibini Cuma’ya gelir diye bekledik gelen olmadı. Ceketi bir fakire verdik. Öbür bayram sahibi çıkageldi. “Geçen bayram ceketimi unutmuşum, burada mı?” dedi. Biz onu bir fakire verdik, arayan soran olmayınca, sahibini öldü zannettik” dedik. Sizde bu bayram bir şey unutursanız, sakın öbür bayramı beklemeyin gelin alın.”
Adam bayram namazından gelmiş:
-Al hanım takke, tesbih.
-Ne yapayım?
-Sakla da gelecek Ramazanda lazım olur. Demiş. Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor:
-Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”
-Ailene namazı emret kendinde sabırla devam et.” -İpliğini sağlamca büktükten sonra çözen kadın gibi olma.” Peygamber(as) sormuşlar:
-Hangi ibadet Allaha daha sevimlidir? Cevap vermiş: -Az da olsa devamlı olanıdır.”(buhari iman:32)
Ramazan bayramından hemen sonra 6 gün şevval orucu vardır ki, peygamberimiz bu oruçları tutmuş ve tutmamızı tavsiye etmiştir.
Ve şöyle demiştir:
-“Ramazan orucunu tutup da, şevvalden de altı gün oruç tutan kimse, bütün sene oruç tutmuş gibi sevap kazanır. Bir kimse her sene böyle yaparsa bütün ömrünü oruçlu geçirmiş gibi sevap kazanır.” (R. Salihin 2/510)