POMPEİ HALKI VE İBRET DAĞI
Pompe halkı da önceki isyan eden, azan ve sapkınlığı yüzünden helak olan topluluklar gibi, ilahi uyarılara uymadığı için Allah’ın gazabına uğramıştır.
Pompe halkı, Hz. İsa zamanında yaşamış bir topluluktu Hz. İsa’nın havarilerinden biri buraya gelmiş yoldan çıkmış bu insanları uyarmış, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmelerini, değilse cezayı hak etmiş olacaklarını uyarmıştı. Halk bu uyarıları dikkate almadı.
Pompe’ye bazı papazlar “uğursuz, lanetli şehir ” demişlerdir. Bazı kaynaklarda da Pompe halkını taşlaştıran Vezüv dağına “İbret dağı” denmiştir.
Pompe halkı zengindi. Cenab-ı Allah’ın nimetlerinden çokça istifade ediyorlardı. Vereni unuttular. O’na teşekkür etmediler, lüks yapılar, lüks evler, benzeri görülmemiş eğlence yerleri yapmışlar. Bu yerler kurşun borularla alttan ısınıyordu.
Halk bolluk ve refah içinde yaşarken şımardılar, insanlıklarını unutup hayvanlar gibi yaşamaya başladılar. Pompe şehri ahlaksızların, eşcinsellerin fuhuş merkezi oldu. Halk sapkınlıkta çok ileri gitti. Sayısız genelevler yapıldı. Kapılarına erkek uzvu asıldı. Meyhaneler kumarhaneler kurdular. Alkol çok içiliyordu, zaten Pompe içki ve yağ pazarı idi.
Her türlü vahşet eğlenceleri düzenlenirdi. İnsanlar aslanlarla ceza olarak dövüştürülür, aslanlar onları parçalardı. Bunu zevkle seyrederlerdi.
Vezüv dağının püskürmesinden 17 yıl önce Allah onları kuvvetli bir depremle uyarmıştı. Fakat onlar ders almadılar.
Kısa zaman sonra eşcinsellikte Lut kavmi gibi oldular. Zevk ve sefaya daldılar.
Depremde ders alınacak uyarılar vardı. Halk öyle bir hayat yaşıyordu ki, görecek göz, düşünecek akıl kalmamıştı. Nasıl ders alsınlar?
2000 yıldan beri suskun olan Vezüv, uyandırıldı. Lav ve kül püskürmeye, gökten kızgın taş yağmaya başladı.
İsa(as)’ın doğumundan 79 yıl sonra idi. Aylardan ağustos ayı, vakit öğle vakti idi. Tahminen 200 Bin kişi lavların altında kaldılar. Zaman durmuştu. Kimse kımıldayamadı ne haldeyse öylece taşlaştı. Yemek yiyen aileler, eğlenenler, zina halinde olanlar ayni kaldı. Denize doğru kaçmak isteyenleri deniz dalgaları lavların önüne getiriyordu.
Vakit öyle vakti olmasına rağmen zifiri karanlık oldu. Kimse kimseyi görmüyor ve yardım edemiyordu. Roma’dan kurtarma ekipleri gönderilmişti. 7-15
metre kadar yükselen kül yığını ile karşılaştılar. İmparatora: “Yapabileceğimiz bir şey yok” mesajı gönderildi. Kimse, tehlikenin bu kadar yakın olduğunu düşünmemişti. Helak olan kavimler gibi azap aniden yakalayıverdi. Vezüv üç gün boyunca lav ve kül püskürdü. Pompe haritadan silindi. İbret alınması için cesetler işlemekte oldukları günah halinde taşlaştı ve hala bozulmamış halde duruyor.
Şair şöyle demiş:
“Allah tokatının sedası yoktur,
Vurduğu zaman devası yoktur.” Kur’an’da
-“Kim zerre kadar günah işlerse, cezasını çekecek. Kimde zerre kadar hayır işlerse mükâfatını görecek” (Zilzali:7-8) buyuran Cenab-ı Allah kullarını uyarıcılar göndererek uyarmıştır. İyileri mükâfatlandırmak, suçluları cezalandırmak Allah’ın sünnetindendir. Bu kıyamete kadar ve kıyamet günü değişmez. Kur’an’da “Sen Allah’ın sünnetinde değişiklik bulamazsın” buyrulur.
(Fatır:43) Sonuç olarak; Pompe halkı da sapıklıkları yüzünden helak olan topluluklar gibi onlar da aynı akıbete uğradılar.
Pompe ve taşlaşmış halkı, bir ibret levhası olarak duruyor.
Ne yazık ki, her yıl bu bölgeye binlerce insan gidiyor, ziyaret ediyor. Geziyor, görüyor ve onların geçmişini biliyor. Acaba kaç insan ibret gözü ile bakıp ders alıyor? Onların günahta ısrar ettiği gibi görenler de ders almamakta ısrar ediyor.
Aksine Pompe, ibret levhası, sapıklığı akla getirici ve sapıklıkta kötü örnek oluyor. İnsanlarda düzeltme etkisi yapmıyor.
Pompe günahkârlar için güzel bir örnek, vezüv de ibret dağıdır.
Allah’ım, içimizdeki beyinsizleri yüzünden bizi helak etme!