PEYGAMBERİMİZİN (SAV) REHBERLİĞİNE MUHTACIZ
Cenab-ı Allah insanı yarattıktan sonra Onu başıboş ve sorumsuz bırakmamıştır. Aralarından onlara yol gösterecek, örnek olacak ve emirlerini yasaklarını iletecek peygamberler göndermiştir.
Son peygamber olarak Peygamber (as)ı göndermiştir. O son peygamberdir. Başka Resül, nebi gelmeyecektir. Peygamberimiz Hatem’ül Enbiyadır. Ayrıca peygamber (as) Resülus’ Sekaleyndir. Yani insanların ve cinlerin peygamberidir. Peygamberlerin vazifesi Allah’tan aldığı emirleri kullarına, iletmek ve o emirlerin yaşanmasında açıklamak, örnek olmak, doğru yolu göstermektir.
Peygamber efendimiz, cahiliye toplumuna gönderilmiş, onları puta tapmaktan, leş yemekten, kızlarını kuma gömmekten, içki içmekten, zina etmekten kurtarmıştır. Asr-ı saadet yaşatmış, aralarında cennetlik insanlar çıkarmıştır. Allah Resulü bütün insanlığa önder, rehber ve rahmet olarak gönderilmiştir. İnsanlık ne öğrendiyse, ondan öğrenmiştir.
Bugünün insanı da peygamber (as)ın rehberliğine muhtaçtır. Çünkü; O’nun insanlığa sunduğu güzellikler yaşanmamaktadır. Zulüm, vahşet, cinayet ve esaret hüküm sürmektedir.
İnsanlığın mutluluğu için sunulan reçeteler insanı daha da mutsuz etmektedir. Bugün mutlu olmayı, insan huzuru, mutluluğu ve çareyi Muhammed (as)ın sünnetinde aramalıdır.
Muhammed ümmeti de sünneti yaşamadığı için peygamberine karşı mahcuptur.
Hal baki Cenab-ı Allah: “Rasulüm! Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiya:107) buyurmuştu. Müslümanlar bunu unutup:
-Başka önderler, rehberler edindiler.
-Sünneti bırakıp, akıllarıyla ve menfaatlerine uygun hareket ettiler.
-Aralarında ki anlaşmazlıklara Allah’a ve Rasulüne havale etmediler. Anlaşmazlıklarını bu yolla çözmediler. (Nisa:65)
-Allah Rasulünün getirdiği günahları, haramları hayatlarının parçaları yaptılar. Vahşet, cinayet, putculuk, kölelik geri geldi.
Allah’ın elçisinin ayaklarının altına aldığı faiz, kan davası, tefecilik, kara borsacılık hayatın birer parçası oldu.
-Utanmazlık, zina, yalan dolan yayıldı. Nasıl mahcup olmasın Muhammed ümmeti?
Müslümanım diyen bir çokları, kulluğu unutmuş, islami hayat yaşamıyor kendi hayatını yaşıyor. Neden rezillik olmasın?
Müslümanlar ümmet olduğunu unutup bölük bölük, parça parça olmuş, sünnet unutulmuş, bitatlar yayılmış. Bu durumda sana muhtacız ya Rasullah!
Dini tartışır hale geldik:
Sünnet devreden çıkınca, bizi birbirimize bağlayan bağ koptu. İpi kırılan teşbih daneleri gibi dağıldık, birbirimize düşman olduk.
Dinin emirleri “bana göre” “Benim aklıma göre” denilerek herkese göre din olmuştu.
Bazı sapıklar dinleri birleştirmeye kalktı. “Dinler arası diyalog” adı ile Yahudilik, Hıristiyanlık ve islam karışımı din icat etmek istediler. Kilise satın aldılar, bazı sapıkları kiliseye taşıdılar. Papayı kutsal topraklara gönderdiler. Dinimizi Allah’ın gönderdiği din olmaktan çıkarmak istiyorlar.
-Ezandan Peygamberin adını çıkardılar.
-Bize Kur’an islamı lazım dediler.
-İslam Araplara inmiştir. Biz Türküz dediler.
-Peygamberin vazifesi bitmiştir, dediler.
-Kur’an bize yeter dediler. Sünnetsiz peygambersiz din istediler. Halbu ki bunların islamla alakaları yoktur. Cuma nedir, bayram nedir bilmezler. Sübhanekeyi okuyamazlar. Bunların istediği: “İnanabilirsin, ama dini yaşamayacaksın” böyle bir din istiyorlar.
Halbuki sünneti terk, peygamberi terktir. Sünneti çıkarırsanız, orta da islamın adı kalır. Maksat dini yozlaştırmak, Müslümanları başsız bırakmak, dini tartıştırmaktır ve ayrı ayrı dini gruplar oluşturarak Müslümanların birliğini bozmaktır, kardeşliğini unutturmaktır.
Bazılarının niyeti de, sünneti devreden çıkararak kendi anlayış ve görüşünü sünnetin yerine koymaktır.
Bazı ilahiyatçılar son zamanlarda dini tartışmaya başlamışlardır. Ayetle, hadisle bildirilen bir husus asla tartışılmaz. Mesela: mucizeyi tartışamazsınız, kabir azabını tartışamazsınız. Kur’an’da ve sünnette olan bir şeyi tartışmaya açarsanız, inanmamış olursunuz.
Hele televizyon programların da sınır aşılıyor, reyting uğruna atıp tutuluyor. Dini anlatma, birilerinin hidayetine vesile olma gayreti yerine, meşhur olma arzusu ile hareket ediliyor. Bir örnek vereyim: Kur’an’da ap açık ayetler varken, Reenkarnasyon (Ruh göçü) dan bahsediliyor. Ruh çağırmakla insanlar kandırılıyor.
Bazı cami de Cuma günleri hutbe ve vaazlarda dengesiz konuşmalar doğru açıklanmamış sözler, cami dışında tartışmalara sebep olmaktadır. Bu tartışmalar dinin iyi bilinmemesinden ve sağlam bir itikadın olmayışından olmaktadır.
Kısacası Kur’an ne diyorsa doğrusu odur. Allah Rasulü ne buyurmuş ise mesele odur. Çünkü Peygamber (as) kendiliğinden konuşmaz. (Necim:3) o vahiyle hareket eder.
Bir hadiste Allah Rasulü:
-“Bana Kur’an kadar daha bilgi verildi” buyurur.
Bir hadislerinde de:
-“Benim bildiklerimi bilseydiniz, yemezdiniz, içmezdiniz, dağlara çıkar, başınızı kayalara vururdunuz” buyurmuştur. (İbn-i Mace:19)
Kur’an’da peygamberin haram kıldığı, Allah’ın haram kıldığı gibi, olduğu bildirilmiştir. Yani peygamberin emir koyma yetkisi vardır.
Din tartışılmaz, inanılır ve yaşanır. Müslüman bunu böyle bilir. Böyle inanır. Eğer islamla bir sorunu yoksa!..