Peygamberimize Yapılanlar ve Peygamberimizin Örnek Davranışı

Sevgili Peygamberimiz Allah’ın dinini yayma yolunda çok büyük acılara katlanmış, eziyet ve zulümlere maruz kalmıştır. Günahlarının esiri olan müşriklerin yapmadıkları hakaret, söylemedikleri çirkin söz kalmamıştır. Buna karşılık o yüce insan, güçlüklerin her türlüsüne karşı göğüs germiş ve davasından asla vazgeçmemiştir.

Peygamberimiz ve Ashabı, İslam’a davet uğrunda öyle zulümlere katlanmışlardır ki, bunlara ancak gönülleri iman ve Allah sevgisi ile dolu olanlar katlanabilirdi.

  •          

Peygamberimiz ilk önce yakınlarını İslam’a davet için evinde verdiği ziyafette ve Mekkelileri safa tepesine toplayıp İslam’a davet ettiği zaman amcası Ebu Lehep karşı çıkmış, her iki yerde de topluluğu dağıtmıştır. Hatta Safa tepesinde “Yuh sana” deyip taş atmıştı da Tebbet suresi nazil olmuştu.

Üzerine pislik attıkları, namaz kılarken deve işkembesi koydukları zaman Peygamberimiz:

  • Ey Mekkeliler! Bu nasıl komşuluk, bu nasıl insanlık? Demişti.

Düşmanlıkları iyice arttığı zaman Taif’e gitmeyi, hem İslam’ı yaymayı hem de, kendisine rahat vermeyen kafirlerden biraz uzaklaşmayı düşündü. Taif’te Allah senden başka peygamber olarak gönderecek birini bulamadı mı? Dediler, alay ettiler. Taşladılar, kanlar içinde kaldı. Taşa tutanlara lanetlemesi istenince “Ben lanetleyici olarak değil müjdeleyici olarak gönderildim” cevabını verdi.

  •          

Peygamberimizin kızlarından Rukiye ve Ümmü Gülsüm, amcası Ebu Lehebin oğulları Utbe ve Uteybe ile evliydiler. Ebu Lehep oğullarına “Siz Muhammed’in kızlarını bırakmazsanız, ben sizi bırakırım” demiş ikisi de boşanmışlardı.

Yapılan her engellemelere rağmen İslamiyet’in günden güne yayılması, Müslümanların sızlanmadan gösterdikleri tahammül, inançsızlar arasında büyük endişeler doğurmuştur. Bu endişe Müslüman olanlara karşı düşmanlıklarının artmasına sebep olmuştur. Artan düşmanlıklar, alınan tedbirler bir işe yaramamıştır. Samimi hiçbir Müslüman dininden dönmediği gibi Müslümanlar üzerinde en ufak bir yılgınlık da görülmemiştir.

Müslümanlar çok sıkıştırılınca diğer ülkelere göç ediyorlar ve İslam’ı yaymak için boş durmuyorlardı. Onlar da Müslümanların peşlerini bırakmıyorlardı. Kendi aralarında Müslümanlarla konuşmama, kız alıp vermeme, alış veriş etmeme ve her türlü ilgiyi kesme gibi kararlar alıyorlardı. 

Ne yaptılarsa İslam’ın yayılışını önleyemediler. Müslümanlar çok sıkıntılı anlar yaşadılar. Her türlü işkenceyi göğüs gerdiler. Bu işkenceler inançsızların bazılarını insafa getirdi. Zulmün bu kadarı da çok fazla diyenler vardı. Gizlice yardım edenler oluyordu.

Kureyşliler, Müslüman olan köle ve zayıf insanları göstererek “Allah’ınızın lütfuna nail olanlar bunlar mı?” 13 yaşındaki Hz. Ali’yi göstererek Müslümanlar bunlar mı? diyerek alay ediyorlardı.

Hind Uhud harbine kadar koku sürünmemiş, kocası Ebu Süfyan’ın yatağına girmemiş, Kureyşi Müslümanlar aleyhinde sürekli tahrik etmiştir.

Ebu Süfyan, Bedir harbinden sonra Müslümanlara karşı savaşmadıkça yıkanmamaya yemin etmiştir.

Ebu Lehep, Mekke’ye yiyecek getiren tüccarlara Müslümanlara bir şey satmamalarını, satmak durumunda kalırlarsa fazla fiyatla satmalarını tembih ederdi.

Panayırlara gelenler İslamiyet hakkında bilgi almasın ve Müslüman olmasınlar diye Müslümanlarla temas ettirmezler, Kur’an dinlemelerine engel olurlardı. Peygamberimiz ve Müslümanlar hakkında alçakça iftiralar uydururlardı.

Yapılan eziyet işkencelere karşı Allah’ın elçisi en ufak bir yılgınlık belirtisi göstermemiştir. Bıkıp usanmadan davasını propaganda etmiştir. Kendisine, İslam’a ve

Müslümanlara en büyük düşmanlığı yapmış olanlara beddua etmemiş, lanetlememiş, “Allah’ım bilmiyorlar” diyerek hidayetleri için dua etmiştir.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir