Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in Dünyaya Teşrifleri
Kâinatın Efendisinin dünyaya teşriflerinden önce insanlık âlemi , insanca yaşamayı unutmuş, maddi ve manevi ,ızdıraplar içerisinde,şaşkın,ümit- siz bir halde yollarını kaybetmişlerdi. Cehaletin kucağında ,karalığın ortasında inim inim inliyorlar- dı. Bu durum Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir :
“İnsanların kendi elleriyle işledikleri günahlar yüzünden fesat, karada ve denizde yayılmıştı.” (Rûm Suresi :41)
İnsanlar her türlü kötülüğü açıkça yapmak- tan çekinmiyordu. Kurtulmak isteyenlerin gücü kurtulmaya yetmiyor;çırpındıkça, çabaladıkça daha da bataklığa batıyorlardı. Zulüm içinde kıvranan insanlık ,cahiliye devri adı verilen kapkara bir devir yaşıyordu. Kendi yavrularını , kılları kıpırdamadan kendi elleriyle diri diri toprağa gömen ana babalar, bu işi seve seve yapıyordu. Ancak kuvvetli olan yaşama imkanına sahipti. Akif’in dediği gibi :
“Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi.”
İnsanlar Allah’ı ve akıl ölçülerini bırakmış, kendi elleriyle yaptıkları cansız, zarar ve faydası dokunmayan putlara tapıyorlardı. İçki, faiz, zina, kumar gibi kötülüklere bulaşmayan pek az insan kalmıştı.
Dünyanın durumu o kadar kötüleşmişti ki, bir kurtarıcıya ve sisteme muhtaçtı. Herkes bir arayış içinde kendi kendilerini kurtaracak nizamı ve peygamberi bekliyorlardı.
Nihayet Akif’in ifadesiyle :
“On dört asır evvel yine böyle bir geceydi.
Kumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi. Lâkin o ne hüsrandı ki, hissetmedi gözler.
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi.”
Yahudiler, hırıstiyanlar, Tevrat ve İncil’de daha evvel haber verilen
,insanlığın kurtarıcısını bekliyorlardı. Beklenen kurtarıcının kendilerinden olacağını yaymışlardı. Arabistan’da ise insanlara zulmeden zalimler,kurtarıcı olmak için bekliyorlardı.
İşte böyle bir ortamda 12 Rabiulevvel 571 Pazartesi günü tanyeri ağarırken ,insanlığı doğru yola çağıracak son Peygamber, âlemlere rahmet olarak dünyaya teşrif etti. O gece farklı bir geceydi, farklı olaylar oldu.
Kâinatın Efendisi doğunca ,âlem bir başka oldu.Karanlık gecenin aydınlık sabahı, insanlık için yepyeni bir gün başlıyor, insana ,insanlığını unutturan küfür son buluyor, cahiliye devri kapanıyor, İslâm’ın karanlıkları aydınlatan nurlu güneşi doğuyordu. Cenab-ı Allah ,yarattığı kulları gene unutma- mış , terk etmemiş, cehaletin , küfrün karanlığında kendi hallerine bırakmayıp, sapıklık içinde olan insanlığa büyük bir lütufta bulunmuştur.
Cenab-ı Allah:“And olsun ki , Allah mü’minlere onlara ayetlerini okuyan onları (kötülüklerden) arıtan, kitap ve hikmet öğreten , kendilerinden bir Peygamber göndermekle, büyük bir lütufta bulun- muştur. Oysa ki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler. ” ( Al-i İmran Sûresi: 165 ) buyurarak müjdelerin en büyüğünü vermiştir.
Allah, Kâbe’yi ,Ebrehe’den O’nun için korumuş , fil olayından elli gün sonra da âlemlere rahmet, efendimiz dünyaya gelmiştir.