Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Şehvet Düşkünü müydü?

İki kör yemek yiyorlarmış, biri ötekine :  

  • Niçin ikişer ikişer yiyorsun ? demiş.Öbürü :
  • Sen körsün, nasıl biliyorsun, ikişer atıştırdığı mı ? demiş, O da :  
  • Ben ikişer atıştırıyorum da ondan, demiş.  

Yani insan nasılsa , başkalarını da öyle zanneder. Nitekim biri de şöyle demiş :  

  • Peygamber çok evlenmiş, demek ki cinsel yönü ağır basmış.  

Nasıl bildin, neden öyle diyorsun? demişler.  

  • Bende de şehvet ağır basıyorda ondan.” demiş.  

Hz. Peygamber, cinsi hislerin baskın olduğu gençlik yıllarında 50 yaşına kadar kendinden 15 yaş büyük Hz.Hatice ile evli kalmıştır.Eğer cinsellik ağır bassaydı, Kureyşlilerin :”Kimi istersen onunla evlen.” teklifini düşünürdü. Halbuki O, yaşlı ve dullarla evlenmiştir.Sonra, teklifler kadınlardan gelmiştir.

Peygamber, şehvet düşkünü olsaydı, 25 yaşına kadar bekâr durur muydu ? 40 yaşında bir dulla evlenir miydi ? Onunla 25 yıl beraber yaşar mıydı ? Sonra çok evliliği sınırlandırır mıydı ?  

Nasıl Hz. İsa, hiç evlenmediği için onu ikdidarsızlıkla suçlayamazsak, Hz. Peygamberi de çok evlendiği için şehvet düşkünü olarak itham edemeyiz.

Genç ve olgun yaşta, toplumun zevkten başka bir şey düşünmediği bir dönemde bile, Peygamberimiz herkesin güvendiği bir kişi olmuş, “Muhammed’ülemin” lakabını almış, asla nefsine mağlup olmamıştır.  

Hayatı boyunca O , herkesi, zinayı, nefse esareti ve şehvet duygusunu terk etmeye çağırmıştır.O zaman nasıl biri ona “Sen şehvet düşkünüsün.”diyemediyse, bugünde hiçbir kimse insanların en mükemmeli olan Peygambere, şehvet düşkünüydü, diyemez.

Bilindiği gibi İslâm Peygamberi, bazı nedenlerle birden fazla evlenmiştir.İslâm düşmanları tarafından üzerinde kasıtlı olarak durulan, zaman zaman istismar edilen konuların başında gelmektedir.

İslâm Peygamberinin birden fazla kadınla evlenmiş olması, bazı zihinleri şu veya bu sebeple meşgul etmiş, Batılıları ve İslâm düşmanlarını harekete geçirmiştir.İstismarcıların ve din düşmanlarının bir çoğu, İslâm Peygamberini bu nedenle şehvet düşkünü olarak göstermek istemişler-dir.Hemen belirtelim ki, İslâm Dininin yüce Pey-gamberi, evlilik konusunda şöyle buyurmuştur : “Evleniniz, fakat boşanmayınız.Allah zevkine ve şehvetine düşkün erkekleri ve kadınları sevmez.” Bu hadislerinden anlaşılıyor ki, Peygamberimiz zevk ve şehvet için evlenmediğine göre, zaruret-lere binaen evlendiği açıkça ortadadır.

İslâm Peygamberinin evlilik hayatında zevk, şehvet sözkonusu değildir.Eğer iddia edildiği gibi olsaydı, emsallerinin çok küçük yaşta evlendiği toplumda, 25 yaşına kadar bekâr yaşamazdı. 25 yaşına geldiği zaman da Hz. Hatice’nin arzusu üzerine 40 yaşındaki dul bir kadınla evlenmez ve elli yaşına kadar da kendisinden on beş yaş büyük olan dul eşi ile yalnız yaşamazdı.Arap toplumunda, başka bir kadın almasına örf ve âdetler mâni olmadığı halde, kendisine yapılan teklifleri de reddederek tek kadınla yaşamazdı.

Kendisi ile evlenmek için canatan genç kızlar,  kendisine kız vermekle yakını olmak şerefine nâil olmak isteyen babalar da düşünülecek olursa, Peygamberin dünya zevklerine tapmadığı, dünyanın zevkleriyle oyalanmadığı ve şehvetine düşkün biri olmadığı apaçık ortadadır.  

İslâm Peygamberinin birden fazla evlenmiş olmasının sebeplerini araştıracak olursak, bu evliliklerin İslâm Peygamberi tarafından arzulanan evlilikler olmadığı görülecektir.

Cenab-ı Allah (cc) Kur’an’da, Peygamber zevcelerinin Mü’minlerin anası olduğunu açıkça bildirince, evlenme durumundaki olan kadınlar, Peygamberin nikâhı altına girip, bu şerefe nâil olabilmek için canatmışlardır.Bunun içindir ki, teklif daima karşı taraftan gelmiştir.

Çok evlilik sınırlanınca AllahRasûlü hanımlarına şöyle demiştir :  

“Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahını) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, gidin.”(Ahzâb :28) Hiçbiri ayrılmak istememiştir.

Ahzâb 50. âyetinde de Cenab-ı Allah O’na, has evliliği müsade etmiştir.Çünkü Peygamberden ayrılan eşi, bir başkası ile evlenemezdi.Uygun olmazdı.

Bugün bile bir toplumun büyüğü ile sadece bazı duygu ve nedenlerle evlenmekten şeref duyacak nice kadınlar vardır. Eğer şu anda Hz. İsa sağ olsaydı, Hıristiyan kadınlardan, O’nunla evlenmek için canatan kadınlar olmayacak mıydı ?

Hatta bugünkü rahibeler, Hz.İsa zamanında yaşasaydı, O’nunla evlenmek için içlerinde bir arzu taşımayacaklar mıydı ?  

            Peygamberin çok evlenmesinin önemli nedenlerinden biri de ; Müslüman kadınların bilmeleri gerekli olan dinî hükümlerin kadınlara aktarılması konudur.Elbetteki, mahrem olan bir çok şeyi Peygamberimiz kadınlara direk söyleyemezdi. Bu işin kadınlar tarafından yapılması zorunlu idi. Bunun için Peygamberin kendisi açıkça eşlerine anlatmış, onlarda diğer Müslüman kadınlara aktarmışlardır.Aksi halde Müslüman kadınları, İslâmî bilgilerden ve kendileriyle ilgili dinî hükümlerden çoğunu bilmezler, bir çok konularda da yanlış uygulama ve hatalara düşerlerdi.

Bunlardan başka evlilik hayatındaki diğer bazı sebep ve hikmetlerde içtimaî, siyasî ve sosyal sebeplerdir. İslâm Peygamberinin evlendiği kadınların durumlarına bakılacak olursa, Hz.

Aişe ve Mariye hariç diğerleri dul, yaşlı ve himayeye muhtaç kadınlardı.Bazıları da Müslüman oldukları için müşrik kocaları ve yakınları tarafından terk edilmiş, himayeye muhtaç kimselerdi.  

Peygamberimiz, elli yaşına kadar bütün imkânlara sahipken, yalnız Hz.Hatice ile yaşamış, başka bir kadınla evlenmeye istek duymamıştır.  

Peygamberimizin bir devlet başkanı olarak, komşu ülkelerle siyasî dostluk kurma ve iyi komşuluk ilişkileri temin etme zarureti vardı.Ayrıca komşu ülkelerde yeni müslüman olanların korunması söz konu idi.Nitekim bu durum, İslâm Peygamberinden önce ve sonra da bir çok devlet başkanı tarafından düşünülmüş ve tatbik edilmiş bir davranış olarak değerlendirilmelidir.

Bu konuda diğer bir sosyal husus da, İslâm inancına göre, müslüman kadınlarının kâfir erkeklerle evlenmesinin yasak olması hususudur. Bu yasağa göre, müslüman bir kadının  inancını koruyup, yaşayabilmesi için Müslümanların arasında kalıp, müslüman erkeklerle evlenmesi esas olmuştur.

Müslümanların düşmanları çok ve kuvvetli idi. Varlıklarını koruyabilmek ve Allah’ın dinini yayabilmek için, müslümanların güçlü olma,maddi ve manevî bağlarla birbirlerine bağlanmaları zarureti vardı.Düşmanlarla yapılan savaşlarda Müslümanlar da büyük ölçüde kayıplar vermişti. Erkeklerle kadınlar arasındaki denge bozulmuş, geride eşlerini kaybeden dullar, himayeye muhtaç durumda kadınlar kalmıştı.

Allah’ın da emrettiği gibi Müslümanların tek örneği İslâm Peygamberi idi. Yaşayışlarında O’nu örnek alıyorlardı. Peygamber, Ashabına bu konuda da örnek olmuştur. Zira o gün için çözüm bekleyen önemli konular vardı. Meselâ ; müslüman olduğu için kocasından ayrılan kadınların, kocası şehit düşmüş dulların, yaşlıların kendi kaderleriyle baş başa bırakılmaması, ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması, namus ve iffetlerinin korunması gerekmekteydi.Önemli bir husus da, müslümanlar arasındaki manevî bağların akrabalık bağı ile de kuvvetlendirilmesi icabediyordu. Bu sebeple Müslümanların birden fazla evlenmesine müsade edilmişti.  

Çok evliliği dörtle sınırlandıran âyet nazil olduğunda ise Peygamber, son nikâhını yapmış bulunuyordu. Bunun üzerine hanımlarına : “Sizden hiçbirinizi terk ederek, kırmak istemem.Kim benim zevcem olarak kalmak, kim de hayatı boyunca nafakası temin edilmek şartı ile boşanmayı kabul edecek ! Karar sizin…”demişti. Ama hiçbiri Pey-gamberin hanımı, mü’minlerin anası olma şerefinden mahrum kalmak istemedi.

Sonuç olarak İslâm Peygamberinin birden fazla evlenmiş olmasının sebep ve hikmetleri vardır.Sonra, toplum hayatı o gün için normal değildi.Ayrıca dinî, siyasî ve içtimaî sebeplerde vardı.

Demek oluyorki, İslâm Peygamberinin evlilik hayatı, o gün için zaruretlerin bir sonucu olmuştur.

İslâm’daki birden fazla evlilik ruhsatına ve İslâm Peygamberinin çok evlilik yapmış olmasını dilerine dolayan batıda, çok evliliğin utanç verici şekilleri görülmüş ve halâ görülmektedir.Fuhuş yaşı, 10-11-12’ye düşmüştür.  

Batıda erkek çok kadınla evlenirken, kadın da çok erkekle evlenmiştir.Şu anda kadın kocasının dışında, ev arkadaşı edinebilmekte, metres hayatı yaşamakta, erkekle erkeğin, kadınla kadının nikâhı kıyılmakta, homoseksüeller sokaklarda yürümekte, fahişerle federasyon kurarak resmileştirilmektedir.

Şişe oyunları, fuhuş eğlenceleri uğruna aile müessesesi, Hıristiyan ülkelerde kaybomuştur. 9-10 yaşındaki çocuklar, bakireliğini kaybetmekte, ömürlerinin sonuna kadar önüne gelenle düşüp kalkmaktadır.

Buna rağmen, inançları uğruna sınırsız ve sorumsuz evliliği  sınırlayan, Âlemlere rahmet olarak gönderien Sevgili Peygamberimize de dil uzatmaktan geri kalmamaktadır.

Kulağına bir şeyler fısıldanan gençlerle, sabah akşam arkadaş değiştiren, eğlence merkezlerinde onunla bununla dans edip, gece kiminle kaldığını bilmeyen, bebek davası güden, üç ayda bir nikâh kıyan, bilmem kaçıncı evliliğini yapmaya hazırlanan, evlendiklerinin sırasını karıştıran bazıları da, İslâm’da şartlı izin olan birden fazla evliliği konuşuyor…  

İslâm’ın bazı hallerde, bazılarına verdiği kadınında, erkeğinde, toplumunda yararına olan ruhsat, her gece eş değiştirmekten, metres hayatı yaşamaktan daha ahlâkî ve daha insanîdir.

Hz. Peygambere dil uzatmak, O’nunla alay etmek imanî açıdan son derece

tehlikelidir…  

Bir kadınla bir erkeğin yalnız kalmamasını emreden, karşı cinse cinsel duygu ile bakmayı müsade etmeyen, iki cinsin nikâh dışı dokunmasını men eden Peygamberi ve getirdiği din olan İslâm’ı karalamak için, Peygamber şehvet düşkünüydü, İslâm dört kadınla evlenmeyi emrediyor, demek ne kadar manâsızdır.

Özün özü :  

  • İslâm, birden fazla evliliği icat etmediği gibi emir de etmiyor, teşvik de etmiyor, “Evlenin” demiyor.Tek kadınla yetinmeyi emrediyor.İkinci evlilik için ağır şartlar koşuyor.  
  • Birden fazla evlilik, mecburiyet halinde ruhsattır, izindir.  
  • Kadın nikâh sırasında, üzerime nikâh istemem, şartını koşarsa, erkek evlilik hayatı boyunca buna uymak zorundadır. Nikâh kıyarsa, o nikâh sahih değildir.

Bir de eşitlik, adalet şartı yerine gelmeyecekse, o nikâh da geçersizdir.

  • İslâm’ın ruhsatı, savaş sonrası dengenin bozulması, kadının ihtiyaçlarının karşılanması ve kötü durumlara düşmemesi içindir.Bu hal, o zaman onur zedeleyici de olmaz.

Kadın hasta ve görevini yapamıyorsa, böyle anda hukuk bile izin vermektedir. Bazıları bu izin, kadına da verilsin, diyor.Bu hayvanlarda bile uygulanmıyor.İğrenç bir şey. Böyle olursa, ortada nesep de kalmaz.  

Günümüzde İslâm’daki şartlı ruhsat göz önüne alınmalıdır.  

Sebepsiz nikâh, düşünülmemelidir.

Eğer kocanın ikinci evliliği nedeniyle :  

  • Kadın ve çocuklar razı olmazsa, rahatsız olursa, kadın onur meselesi yaparsa,İslâm’da rahatsızlık vermemek esastır. Bu durumda erkek, ikinci evliliği yapamaz.  
  • Nikâhın ilânı gerekir, hanımdan saklı nikâh olmaz.
  • Geçici, şartlı, nefsî düşünce ile nikâh sahih olmaz.  
  • Eğer nikâh, birinci eşi üzecekse, kimse göğsünü gererek bu nikâha caizdir, diyemez. Çocuklarının, hanımının huzurunu bozma endişesi bile nikâha manidir.Olumsuzluklara neden olacak nikâhı, müslüman kıymamalıdır.İslâm’da şüpheli şeylerden kaçmak esastır, kaçılmazsa harama düşülür.

Cenab-ı Allah Kur’an’da :  

         “Ne yaparsanız tam adaleti sağlayamazsınız. Tek kadınla yetinin.”buyuruyor.

            Bir insan şartları yerine getiremeyecekse zaten ona ikinci nikâh, haramdır.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir