PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (AS) ve CAHİLİYE TOPLUMU

Son peygamber Hz. Muhammed Arabistan’ın

Mekke şehrinde doğdu. O zaman Araplar kabile hayatı yaşıyorlardı. Kabileler sürekli birbirleriyle savaşıyorlardı.

Sadece haram aylarda silahlar bırakılır, kan dökülmezdi.   Mekke’de yahudi, putperest ve hıristiyanlar birlikteydi. Pek birbirleriyle dolaşmazlardı. Bunlar arasında içki, zina, kumar, faiz, kölelik, kız çocuklarını diri diri toprağa gömme gibi hastalılar yaygındı.

 İnsanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlara tapma ahmaklığındaydı. Hz. Ömer Müslüman olmadan hamurdan ve helvadan iki put yapmış, acıkınca sırayla önce tapınmış sonra yemiştir.

              Kâbe’de her günün putu vardı. En büyük putları

Hubel, Lat, Menat, Uzza adlarını taşıyordu.

 Cahiliye devri denilen bu toplumda her cahillik her ahlaksızlık yayılmıştı. 

 Kur’an’da ifade edildiği gibi:”İnsanların işledikleri yüzünden yeryüzünde, denizde, karada düzen bozulmuştu”(Rumi:41) Her türlü vahşet mevcuttu. Ahlaksızlık almış başını gidiyordu. İnsanlar leş yiyor, cinayetler işliyor, hırsızlık yapıyor, zayıf olanlara her türlü zulmü yapıyorlardı. Hak haklının değil, güçlünündü.

 Bu haliyle toplum bir kurtarıcı bekliyordu. Geleceği önceden bildirmişti. İsa Peygamber “Ahmed” adında bir uyarıcı gelecek diye müjdelemişti.                    (Saff:6)  Rahip Nestura, 12 yaşında iken Ebu Talibe ” Bu çocuk Peygamberlerin sonuncusudur” demişti.

            Sui-ıkaz’da Kusbin Saide halka:

               -“Allah’ın Peygamberlerinin gelmesi yakındır.

O’na inanana ne mutlu. Vay O’na isyan ve muhalefet edene! yazıklar olsun ömürkeri gaflet içinde geçenlere!…” diyordu.

571 yılında Muhammed dünyaya geldi. Toplumda ki ahlaksızlıkların, haksızlıkların önüne geçmek için Hılfu’l Fudul’a genç yaşta üye oldu.

‘’Allah: And olsun ki, müminlere ayetleri okuyan, onları kötülükten arındıran, kitap ve hikmeti öğreten kendilerinden bir peygamber gönderdik. Oysaki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.’’ Buyurdu.

(Al-i İmran :165 ) Peygamber (as)’ın doğduğu gece mecüsilerin taptığı ateş sönmüştür. Kisra’nın sarayı yıkılmıştır. Sava gölü kurumuştur, tapınılan putlar yıkılmıştır.

Bir Yahudi âlimi bunları duyunca: 

  • Bu gece biri doğdu mu? Diye sormuştur.
  • Muhammed doğdu denilince : ‘’Eyvah peygamberlik Yahudilerden gitti’’ diyerek üzülmüştür.

Peygamber (as)’a 40 yaşında peygamberlik görevi verilmiştir.

Kur’an’da : ‘’Seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik .’’

 ( Sebe : 28 ) 

  • ‘’Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik’’.

(Enbiya:107 ) buyrularak niçin gönderildiği açıklanmıştı.

Her kabile kendilerinden bir peygamber bekliyordu. Bazıları da kendilerinin peygamber olacağını umuyordu.

Haliyle peygamberimize inanmadılar. Ona karşı çıktılar. O’na inansalar düzenleri bozulacaktı. Menfaatlerine ters düşüyordu. Çünkü sapıklıkta o kadar ileri gitmişlerdi  ki, adeta şeytanlaşmışlardı.

 Eşitliği, adaleti, kardeşliği kabul etmediler. Kadınlarla ve kölelerle bir mi olacağız dediler.

 İslam’ı beğenmedikleri ve akıllarının almadığı için değil, menfaatlerine dokunduğu ve işlerine gelmediği için inanmıyorlardı.

 Hz. Peygamber, uyaracaktı, öğüt verecekti, Allah’tan bu emirleri almıştı. Davete başladı. Toplumda seviliyor, güveniliyordu. O’na ‘’Güvenilir Muhammed ‘’ demek olan Muhammedü’l-emin deniyordu.

 Halka dedi ki : ‘’ Şu dağın ardın da düşman var, saldıracaklar‘’ desem inanır mısınız? ‘’ dedi ‘’evet’’ dediler. Çünkü O hiç yalan söylememişti. O sırada kendisinin peygamber olduğunu söyledi. Onları İslam’a davet etti. Oradakiler karşı çıktılar inanmadılar, peygamberlik iddiasından vazgeçmesi için her yola başvurdular ve cazip teklifler sundular. En son Ebu Talib’e gittiler. ‘’Ne istiyorsa verelim’’ dediler. Peygamber (as) ‘ın amcasına cevabı şu oldu: 

  • ‘’Güneşi sağ elime, ayı sol elime verseler vallahi bu davamdan vazgeçmem.’’ 

Ümitler kesildiği için düşmanlık başladı, şiddete başvurdular. Kaba davrandılar inananlara akla hayale gelmeyecek şekilde zulmettiler, öldürdüler. Mallarını aldılar. Borçlarını ödemediler. Evlerinden yurtlarından kovdular.

Peygamber (as)’ı incittiler taşladılar kanlar içinde kaldı. O ise ‘’Rabbim onlar bilmiyorlar’’ diyor onların, hidayete ermeleri için dua ediyordu.

Kur’an’da: 

  • ‘’ Peygamberi incitenler ve eziyet edenler için mutlaka elem verici bir azap vardır.’’ Buyruluyordu.

(Tevbe :61 ) 

Müşrikler azabı inkâr ettiler, çürümüş kemikleri mi diriltecek? Dediler.

Müslümanlar sürüldükleri Medine’den döndüler Mekke’yi feth etiller. Genel af çıkardılar, kimseyi incitmediler ve kimseden intikam almadılar.

Allah Resulüne inananlar cennetle müjdelendi. İman ettikleri için imtihanı kazandılar.

İnanmayanlara gelince onların halini Kur’an’da Allah şöyle bildirmiştir: 

  • “Allah’a ve peygamberine isyan edeni ve sınırı aşanı, Allah devamlı kalacağı bir ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.”

(Nisa: 14) 

*****

  • ‘’Doğru yol belli olduktan sonra kim peygambere karşı çıkarsa ve inananların yolundan başka bir yola giderse onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü yerdir.’’ 

(Nisa :115) 

***** –     ‘’ Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün bizde keşke Allah’a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik derler.’’

(Ahzap :66) 

*****

  • ‘’ O gün zalim kimse pişmanlıktan ellerini ısırıp şöyle der: keşke o peygamberle birlikte yol tutsaydım.’’

(Furkan :27 ) 

Peygamber (as)’a inanmayanların ahrette ki pişmanlıklarını Kur’an bize böyle haber veriyor. 

       Mescid kuşu Salebe, Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi inkârcılar da helak olup gittiler.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir