PEYGAMBER SEVGİSİ
Allah Rasülü, yeryüzünün en çok sevilen insanıdır. Cenab-ı Allah onu sevmiş ve bize “ sevin, itaat edin, ona selam gönderin salavat getirin“ diye emretmiştir.
“Peygamber mü’minlere kendi canlarınıdan daha yakındır “ (Ahzab: 6 )
“ Eğer Allah’ı seviyorsanız buna uyun ki Allah’da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. (A’l-i İmran 31 )
“And olsun size içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir, O size çok düşkün ve size karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. “ (Tevbe: 128 ) buyurmuştur.
Allah O’nu sevmiş “ habibim “ demiştir. Onun için Müslümanlar peygamlerini çok sevmişler onun için her türlü fedakarlığı göstermişler, O’nu asla yalnız bırakmamışlardır.
Yahudiler peygamberlerinin mezarının nerde olduğunu bilmezler. Onun asasına sahip değillerdir Getirdiği Tevratı muhafaza edememişlerdir.
Hristayanlara Hz.İsa‘dan kalan bir şey yoktur. Müslümanlar peygamberlerinin her sözüne, her emanetine sahiptir. Hatta sakalının her teline sahiptir.
Peygamber(as) ‘ı nasıl sevmeliyiz? “ Ben Peygamberimi seviyorum “ demek yeterli değildir. O’na uymadan sünnetine dört elle sarılmadan, O’nun için fedakarlık yapmadan olmaz. Sevgi dilde kalmamalı. Seven, sevdiği ile beraber olur. Seven, sevdiğinin isteklerini yerine getirir.
Allah Rasülü şöyle diyor:
“Kim sünnetimi canlı tutarsa, beni seviyor demektir. Kim severse, cennette benimle beraberdir. (Tirmizi, ilim:16 )
Birkaç sevgi örneği nakledelim:
Sahabe peygamber (as) a hiçbir zaman saygısızlık etmemiştir. Onun için savaşmışlar şehit olmuşlar, mallarını islam için harcamışlar. O’nu kendi canlarından çok sevmişlerdir. Hatta abdestsiz hadis rivayet etmemeye çalışmışlardır.
Hz. Ömer (ra) soruyor:
-“Ya Rasulullah! Seni canımdan sonra çok seviyorum “ diyor.
-“Canından da çok sevmedikçe hakiki mümin olamazsın “ cevabını alıyor.
-“Canımdan da çok seviyorum” diyor.
-“Şimdi oldu” cevabını alıyor. (Buhari, Eymen: 3 )
İslam’ı öğretmeleri için muallim heyeti isteyen Hüzeyl kabilesi, gönderilen 6 kişilik muallim kafilesini hunharca katletti. İçlerinden Zeyd İbn’ud-Desinne’yi satmak için esir olarak götürmüşlerdi. Babasını öldürdüğüne karşılık olarak öldürmek için Sayfân İbn-i Ümeyye satın aldı. Öldürmek üzere karşısına diktiği zaman Ebû Süfyan Alaylı bir tavırla sordu:
-“ Sana Allah’ın adını vererek söylüyorum Ya Zeyd, söyle, şimdi yerine Muhammed ‘in elimizde olup O’nun boynunun vurulmasını ve sende ailenin yanına dönmeyi istemez miydin? “ Zeyd ona şöyle cevap verdi:
-“Vallahi ben eilemin yanındayken Muhammed Aleyyhisselâtü Vesselâm’ın ayağına bir diken batmasına bile razı olamam! “ dedi. Ebû Süfyan, beyninden vurulmuşçasına haykırdı:
-“ Muhammed ‘ in ashabının Muhammed “ i sevdikleri kadar arkadaşları tarafından sevilen bir kimse görmedim. “ Peygamberimize birisi soruyor: -“Kıyamet ne zaman kopacak ?”
Namaz kılınacağı için Peygamberimiz cevap vermemiş, namazdan sonra:
-“O kıyameti soran nerede ?” dedi. Biri : “Benim ya Rasüllulah, ben sormuştum.” Dedi. Peygamberimiz ona:
-“Sen kıyametin ne zaman kopacağını bırak, kıyamet için ne hazırladın?” Dedi. O kişi:
-“Fazla bir hazırlığım yok. Ama Allah’ı ve Rasulünü çok seviyorum “ cevabını verdi.
Peygamber (as): “ Kişi sevdiği ile beraberdir “ buyurdu.
Bir olay da şöyle:
Peygamber (as) dünyaya geldiğinde Sevbiye Hatun Ebu Leheb’e “yeğenin doğdu erkek“ müjdesini vermişti Ebu Lehep sırf asabiyetten (ırkçılıktan) dolayı sevinmiş, Sevbiye’yi ödüllendirmişti. Sevbiye ölümünden sonra Ebu Leheb’i rüyasında görür ve sorar:
“Neredesin? “ Ebu Lehep:
“Hiç iyi değilim, ancak pazartesi günleri yeğenim Muhammed’in doğumuna sevindiğim için azabım biraz hafifliyor “ diyor
Azıcık bir sevgiden dolayı EbuLeheb’e böyle bir lütufta bulunuluyorsa, gönülden Peygamber (as) ı seven bir Müslümana acaba ne gibi bir lütufta, ihsanlarda bulunulacak hiç düşündünüz mü?
Allah’ın Peygamberine olan ilgi ve sevgi karışılıksız değildir.
Peygamberimiz(sav) bir sahabiyi: Çine tebliğ için göndermişti. Birkaç aylık yolculuktan sonra Çine varmış, bir yıl kadar sonra Allah Rasülünü o kadar özlemiş ki, görüp geleyim diye yola düşmüş, geldiğinde Allah Rasulünün vefatını öğrenince yıkılmış, kendini kaybetmişti. Kendine gelir gelmez : “Beni oraya Allah Rasulu gönderdi “ demiş, gerisin geriye yollara düşmüş, verilen göreve devam etmiştir.
Ahmet Yesevi, 63 yaşından sonra mezar gibi bir çukur kazdırıp geri kalan ömrünü o çukurda geçirmiş ve “Allah Rasulü’nün yaşamadığı ömrü yaşayamam “ demiştir.
Gazneli Mahmud’un yardımcısının oğlunun adı, Muhammed imiş. Onu her defasında “Muhammed” diye çağırmış. Bir gün babasının adı ile “ falanın oğlu “ diye çağırmış. Bunun sebebi sorulunca da şöyle açıklamış:
“Ben ona “Muhammed” derken hep abdestli olmaya dikkat ettim Babasının adı ile çağırdığımda abdestim yoktu.”
İmam-ı Azam, Medine’de Allah Rasülüne sevgi ve saygısından dolayı atına binmemiştir. İmam-ı Şafi Medinede ayaklarını uzatmamıştır.
Yaman Dede Peygamber (as) ı çok sever, O’na Salevat getirir, selam gönderir. Ölürkende son nefesini vermeden önce doğrulur, kapıya bakar : “ Niçin geldin Ya Rasullulah, ben geliyordum” der.