ORUCUN KEFARETİ

Cenabı Allah, Kur’an’da “Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa, tutamadığı oruçları diğer günlerde kaza eder. Devamlı mazereti olup, tutamayan bir fakiri doyuracak fidye verir.” (Bakara: 184) buyurur. 

En az üç günlük, yani 18 saatlik yola giden niyetlenmezse o gün oruç tutmaz. Niyetlendi ise oruca devam eder. Eğer orucu bozarsa bir gün kaza eder. Yolculukta bir zorluk yoksa oruç tutması daha sevaptır. 

Hasta, ilaç alıyorsa, tutamayacak durumda ise oruç tutmaz. Sağlığa zarar verecek durumda ise tutmaz, oruçlu ise bozar. Sonra bir gün kaza eder. 

Çocuk emziren veya hamile olan, çocuğa zarar gelecekse sonra kaza eder. 

Çok yaşlı ve çok aciz ihtiyarlar oruç tutmayabilir. Kazada etmezler. Fidye verirler.  İyileşme ümidi olmayan hastada oruç tutmaz. Fidye verir.  Sağlığına zarar gelecek veya ölüm tehlikesi olan hasta inançlı bir doktorun ifadesiyle orucu bozar sonra kaza eder.  Adet gören doğum yapanın orucu bozulur, sonra kaza eder.  O gün çok zor bir işi olan, o gün oruca niyetlenmeyebilir. Sonra kaza eder. 

Hiçbir mazeret yokken isteyerek oruç bozmak hem kaza hem kefaret gerektirir. Bu orucun Ramazan içinde Ramazan orucu olması gerekir. 60+1 peş peşe kaza eder. 

Oruç fidyesi bir fakire sabah akşam doyurmak veya bunun

karşılığı para vermektir. (Kendisi fakirse, Allah’tan affını diler.)  Oruç tutma ümidi olmayan, o yılın fıtır sadakası miktarı, oruç sayısı kadar ihtiyaç sahibine verir.

Kaynaklarda ıskat, düşürmek, devir döndürmek anlamına geçer. 

Dinde ise ölenin hayatında yapılmadığı kurban, namaz, oruç, adak gibi ibadetlerin fidye vererek düşülmesi demektir. 

Oruç tutması mümkün olmayanın Oruç için fidye verilir. Keyfi oruç tutmamış olan vasiyet ederse fidye verilir. 

Namaz borcu olanın namazları için fidye verilirse, sadaka olur. Belki günahlarının affına neden olur. Eğer vasiyet ederse, mirasının üçte birinden fidye verilir. Vasiyet yoksa mirasçılar fidye vermeyebilir. 

Devir usulünün dinde yeri yoktur. Çünkü devir yapanlar ihtiyaç sahibi olmuyor Ayrıca ödeme gerçekçi olmuyor.  Peygamber ve sahabe devrinde böyle bir şey olmamıştır.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir