ÖLÜM HAKTIR- İBRET ALINMALIDIR

Aslında insan her gün farkında olmadan ölüp ölüp dirilmektedir; akşam ölür, sabah dirilir.

Hayatında birçok ölüm sebebiyle karşı karşıya kalır. Azrail’in ne zaman geleceğini bilemez.  İnsanın her attığı adım insanı biraz daha mezara yaklaştırır. Güneş doğar, batar, ömürden bir gün daha eksilir. Allah şöyle bildiriyor:

-“Kime uzun ömür verdiysek biz onun gençliğini ve güzelliğini bozar, beli bükük ihtiyar haline getiririz.” (Yasin: 68)  

-“Kıyamet gününü gördüklerinde, dünyada sadece bir akşam vakti, ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.” (Zariat: 46)

-“Her canlı ölümü tadacaktır.” (Enbiya: 35)

-“Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak.” (Rahman: 26) Peygamberimiz şöyle buyurur:

-“Cebrail bana dedi ki: “Ya Muhammed! Dilediğin kadar yaşa, bir gün öleceksin, istediğini sev, nihayet ondan ayrılacaksın. İstediğini yap, mutlaka onun hesabını vereceksin.” (Ramuz el-Ehadis: 331/9) Hz. Ebubekir (r.a)şöyle demiştir:

-“Acele edin, çabuk olun! Kurtulun. Çünkü arkanızdan sizi hırsla takip eden bir ecel koşmaktadır. Siz ölüme hazırlanın, sizden öncekilerden ibret alın.”

Birçok yerde “Bu gün Allah için ne yaptın?” levhaları asılı. Bunu okuyoruz ama cevabını veremiyoruz.  Önce kendi kendimize sormalıyız: “Ben bu gün kendim için ne yaptım, bu yıl ne yaptım?”

Büyüklerimiz hep “ölümü unutma!” uyarılarında bulunmuşlardır. Hz. Ömer (r.a) her gün kendisine “Öleceksin ya Ömer!”  diyerek, öleceğini hatırlatan bir adam tutmuştu. Bizden öncekiler beşikle mezar arasındaki mesafeyi hep hatırlarında tutmuşlardır.

Osmanlı padişahları Topkapı sarayının girişinde özel bir yer yaptırmışlardı. Öldükleri zaman burada yıkanırlardı. Her saraya girişlerinde bu teneşir tahtası olarak kullanılan yeri görürler, dünyanın cazibesine kapılmazlar, şan, şöhret peşinde koşmazlardı.

Vahdettin bu yeri ilk görüşünde şöyle demiştir: -“Taht ile teneşir tahtasının arası ne kadar yakınmış!” En son İstanbul’dan ayrılırken kendisine:

-“Hazineden yanınıza bir şeyler alın” diyenlere şu cevabı vermişlerdir:

-“O millet malıdır. Taht ile teneşir tahtası arasındaki mesafeyi bilirim.”

Ölümden, ölenden ibret alınmalıdır. Mezar taşlarındaki mesajlar iyi alınmalıdır. Ölenleri gömdükten sonra ölecekmiş gibi davranılmalıdır. Bir gün de bizim gözlerimizin kapatılacağı, çenemizin bağlanıp, düp düzgün yatırılıp, kefenlenip, salamızın verilip ahret yolculuğuna çıkarılacağımız unutulmamalıdır.

Ölümden, toprak altında yatanlardan daha etkili ibret sahnesi olur mu?

Hz. Ömer (r.a) peygamberimize: “Bana nasihat et ya Resulallah!” deyince peygamber (a.s) ona: “Sana ölüm yeter.” demiştir.

Müslüman’ın vasiyeti hazır olmalıdır. Bu Allah’ın emridir. (Bakara: 180) Peygamber (a.s) şöyle buyurur:

-“Vasiyete değer bir şeyi bulunan, vasiyeti yanında bulundurmadan iki gece gecelemesi doğru değildir.” (Buhari, Vesaya: 1)

-“Ölüm kapıya gelinceye kadar vasiyeti erteleme.” (Buhari, Vesaya: 7) Peygamber (a.s) „ın bize son vasiyeti:

-“Namaza, namaza dikkat edin. Size iki şey bırakıyorum; Onlara uyarsanız, yolunuzu sapıtmazsınız. Onlar Kur’an ve sünnetimdir.” şeklinde olmuştur. 

Müslüman nasıl öleceğini bilmek isterse, yiyip içtiğine ve yaşayışına bakması yeterlidir.

Çünkü insan yaşadığı gibi ölür, öldüğü gibi diriltilir ve öyle muamele görür. Son anda imanla gidebilmek için, güzel ölümle ölmek, güzel yaşamakla mümkündür.

Şeytanın son andaki kurduğu tuzaktan ancak insanı güzel işleri kurtarabilir. Rahmetli hocam halsiz düştüğü son anında aniden yatağa oturur: “Defol! Beni bir bardak su ile mi kandıracaksın.” der. Yatağa yatırırlar ve ruhunu teslim eder.

Son an çok önemlidir. Ölüm zevkleri bıçak gibi keser. Bazı gerçeklerin görülmesiyle can boğaza dayanınca, ayrılık vaktinin geldiği anlaşılır; diller birbirine dolaşır. Soğuk soğuk ter basar.  Şeytanın son tuzağı kurulur. İman kavgası başlar. Peygamberimiz: “Allah’a yemin ederim ki, Azrail’in görülmesi, bin kılıç darbesinden daha müthiştir.” demiştir.(Ramuz el-Ehadis: 19/7) Bir hadislerinde de “Ölülerinize Yasin okuyun.” buyurarak, Yasin’in ölümü kolaylaştıracağını bildirmiştir. Yalnız gusül abdesti almadan ölünün başında Kur’an okunmaz. Başka odada okunur. 

Peygamberimiz(a.s): “Son sözü, Lailahe illallah olan, cennete girer.” (Müslim Cenaiz: 2) buyurmuştur. Bunun için hastanın yanında Kelime-i şahadet ve Kelime-i Tevhit getirilmeli, onun duyacağı ve ilgi göstereceği şekilde getirilmeli, onunda söylemesi sağlanmalıdır.  Ama sakın “sen de söyle” denmemelidir. Israr edilmemelidir. Çünkü o sırada şeytanla iman kavgası yapmaktadır. Allah korusun “Hayır” deyiverir.

Bir hadiste de: “Sizden ölüm halinde bulunanlara  “La ilahe illallah” demesini telkin edin.” (R. Salihın: 2/922) buyrulmuştur.

Ölülerimizi rahmetle anmamız ve hayırla yâd etmemiz çok önemlidir. Dualarımız, okumalarımız ölenin azabının hafiflemesine ve kurtuluşuna sebep olur.

Bir kimse, Müslümanlar tarafından hayırla yâd edilirse, cenneti, şerle yâd edilirse, cehennemi hak eder. Hz. Ömer (r.a)’ın yanından geçmekte olan cenazeyi hayırla anarlar, Hz. Ömer: “Vacip oldu” der. “Ne vacip oldu ya Ömer” derler. “Hayırla yâd edilene cennet, şerle yâd edilene cehennem” der. (Riyaz üs-Salihın: 2/954-955) Hz. Peygamber (s.a.v): “Ölülere sövmeyin, ayıplarını söylemeyin” buyurur. (R. Salihın:

3/1595) İslam’da gıybet, dedikodu, iftira büyük günahlardandır. 

Allah’ın huzuruna çıkıp, hesabını vermeye başlayanı Allah’a havale edelim, ölülere takılıp kalmayalım, çünkü onları Allah teslim almıştır. Gıybetini yapıp, ölü eti yeme yerine onları yüce Allah’a havale edelim.

Sevdiklerimizi de “Rahmetli”, “Rahmetullahi aleyh” diyerek analım, günahlarının affını dileyelim. 

Ölülerin ardından okumayı, hayır hasenatı da unutmayalım.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir