ÖLÜLERLE İLGİLİ OLAN YANLIŞLIKLAR
Günümüzde en çok ölülerle ilgili yanlışlıklar yapılıyor. Yapılan uyarılara aldırış edilmiyor. Din bilinmediği için yanlışlıklar dinin önüne geçiyor. Dinin emirleri yerine bid’atlere göre yaşanır. Küfre giriliyor, dinden çıkılıyor aldıran yok.
Allah Resulünün vefatı üzerine taşkınlıklar yapanlara Ebu Bekir(RA):”kim Muhammed’e tapıyorsa, bilsin ki o ölmüştür. Kimde Allah’a tapıyorsa, bilsin ki o bakidir” diyerek taşkınlıklar için uyarmıştır.
En büyük hata ölümü, öleceğimizi ve beklenti içine girdiğimiz kişinin öldüğünü unutuyoruz. Halbuki ölenleri görüyoruz; ellerini, dudaklarını bile kıpırdatamıyor, resmen ölüyor ve kendi ellerimizle gömüyoruz, mezar taşına muhtaç olduğu “Fatiha” yazdırıyoruz.
Ölenlerin ardından onun kemiklerini sızlatacak ve azap verecek şeyler yapıyoruz. Ağlıyoruz, isyan ediyoruz.”niye aldın” “Bula bula bunu mu buldun” gibi yakışıksız sözler sarf ediyoruz.
Halbuki her nefis ölümü tadıcı, insan ne kadar yaşarsa yaşasın bir gün mutlaka ölecek. Hepimiz Allah içiniz, Allah’a dönücüyüz.
7,40,52 gün ve geceler için bir şeyler uydurarak, günahlar kid’atler işliyoruz.
Kabirleri büyük masraflarla tapınılacak yerler haline getiriyoruz. “O ölmedi, aramızda” diyoruz. Ruhunun bizimle olduğunu iddia ederek şirke düşüyoruz.
Çoğumuzun hayatını diriler değil, ölüler yönetiyor. Türbeler, kabristanlıklar hurafelerle dolu. Orada yatanlar, dirilerden yardım beklerken, diriler ölülerden yardım bekliyor. Kabir ziyareti yapalım sevap kazanalım derken şirke düşüyoruz.
Birçok yerde türbeler yapılmış ve buralar hakkında olur olmaz şeyler uydurulmuş, çare aranan yerler haline getirilmiştir. Adam ölmemiş türbesi yapılmış.
Bir evin bahçesinde gece kondu türbe yapılmış, aynı gün ziyaretçi kabul ediyor. Rasgele bir ağaca çaput bağlayın, ertesi gün birçok çaput bağlandığını görürsünüz.
Türbe de dua ederek, namaz kılarak, hastanın çamaşırını bırakarak, yiyecek içecek koyarak şirke düşüyoruz.
Peygamber (as) : “ Ey Allah’ım! Kabrimi namaz kılınan, tapılan yer yapma” diye dua etmiştir. ( Rumuz el-Ehadis 187 / 1)
Kabirler, türbeler dua yeri, namaz kılma yeri, adak yeri, mum yakma yeri, bez bağlama yeri değildir.
Kabirlerin yanında türbeler de yatarak, bir yerleri yalayarak, öperek veya ısırarak şifa aranmaz. Allah’tan beklenilen ölüden beklendiği için şirktir.
Türbelerin etrafını dolduran insanların hepsinin beklentisi var, oraya sığınmış hasta veya hastası var, geçimi yok, işi yok veya çocuğu olmamış hepsinin isteği var. Çocuk istiyor, zilli babanın etrafında dolaşıyor. “Alsana bir ver bana, bir bebek” diyor.
Evlenmek istiyor, imtihan kazanmak istiyor, türbede mum yakıyor, çaput bağlıyor, bir gün önceden koyduğu suyu içiyor, pirinci yutuyor, çamaşırı giyiyor.
İçki müptelasının içkiyi bırakması için akla hayale gelmedik işler yapılıyor. Hasta için mantıksız yollara başvuruluyor.
Bunlar şirktir. Puta tapar gibi şirktir. Çünkü orada yatan, kimseye fayda da veremez, zarar da veremez. Ondan çok şey bekleniyor. Halbuki o, bir fatiha üç İhlas veya bir yasin okunsun diye bekliyor.
İslam inancına göre; istek ve arzular, her şeyin yaratıcısı ve her şeyin sahibi olan Cenab-ı Allah’tan istenir.
Kabir ibret almak, ölümden ölenden ders almak ve insanı mahveden hırslardan kurtulmak için ziyaret edilir.
Başlangıçta taşkınlıklar yapıldığı için peygamberimiz kadınlara kabir ziyaretini yasaklamıştır. İslam yaşanır hale gelince de müsaade etmiştir.
Kurban ancak Allah için kesilir ve bir ibadettir. Türbelerde kurban keserek bu ibadeti Allah’tan başkasına yapmak şirktir.
Fetva kitaplarında insan için kurban kesilmesi küfürdür. “Kesilen leş hükmündedir” denmiştir. Oralarda kesilen kurban, adak kaderi değiştirmez, hiçbir faydası yoktur. Ancak insanı altından kalkamayacağı vebalin altına sokar.
Halil Günene hoca efendi şöyle der : “ Herhangi bir liderin gelişi münasebetiyle şerefi için veya salih bir kimsenin kabir için adanmış bir hayvan kesilirse, eti haramdır, yenmez. Allah için kesilmemiştir. O kişiye veya salih kişiye tazım için kesilmiştir.2 ( GMF : 1 / 296 )
Peygamberimiz şöyle buyuruyor :
“Allah kabirleri çok ziyaret eden kadınlara ve kabirlerin üzerine mescitler yapanlara, kandiller takanlara lanet etsin” ( Hadis ANS : 15 / 131 ) Kur’an’da şöyle bir uyarı var :
-“ de ki : Ne dersiniz; size Allah’ın azabı gelse veya kıyamet gelip çatıverse size, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız ? Doğru sözlü iseniz söyleyin”
“Bilakis yalnız Allah’a yalvarırsınız. O da sizden dilerse o belayı kaldırır ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz” ( En’am : 40-41)
-“Allah’la birlikte kimseye yalvarmayın” ( Cin suresi : 18 )
Müslüman, namazların her rekatında dediği gibi : “Rabbimiz! Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet (yardım) umarız” (Fatiha : 5 ) diyecektir.
Hz. Ömer zamanında Hz. Peygambere ziyaret edilen ve altında biat alınan ağaç, peygamberin vefatından sonra ilgi gösterilmeye başlanınca, halife Ömer ağacı kökletip atmıştır.
Bur husus da Konya’da, Efes’te yarım hacı olunmaz. Ne zaman, nerede, nasıl hacı olunacağı Kur’an’da ve hadislerde bildirilmiştir.
Bir kimsenin bir kabir ziyaretinde “ Ey falan benim şu işimi hallet”, “Falan türbeye ziyarete gittim işim oldu”, “ Falana adak adadım kabul oldu” sözleri şirke götüren sözlerdir. Kabirler , inancımız çerçevesinde ziyaret edilirse, bu ziyaret sevap kazandırır, hayra vesile olur.
Ömrünü tamamlayıp, ahiret alemine irtihal edenin dünya ve dünyadakilerle ilişkisi bitmiştir, tasarruf gücüde kalmamıştır. Onun için bir Müslüman, imanına zarar verecek davranışlardan mutlaka kaçınmalıdır. Her Müslüman dinini güzel bir şekilde öğrenmelidir. O zaman zaten bu duruma düşülmez. Yatırın Allah’la dilek sahibi arasına girip elçi, aracı olamayacağı bilinir. Bir yatıra sığınmanın şirk olduğu bilinir.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından türbelere uyarı levhaları asılmıştır. Bu levhalarda şunlar yazılıdır :
- Para atılmaz.
- Adak adanmaz. – Mum yakılmaz. – Kurban kesilmez – El-yüz sürülmez.
- Bez, çaput bağlanmaz.
- Taş, para yapıştırılmaz.
- Türbelerin içinde yatılmaz – Yiyecek şeyler bırakılmaz.
- Eğilerek, emekleyerek girilmez
- Türbe ve yatır etrafında dönülmez
- Türbe ve yatırlardan medet (şifa) umulmaz.
Bu uyarılara rağmen her türbede her gün aynı şeyler tekrar tekrar yapılmaktadır.
Bir insan türbeye gitse, bir şeyler yapsa ve yaptıklarının faydasını gördüğüne inansa, şirke düşmüş olur.
Kimse kendini aldatmamalıdır. Türbelere gitmenin hiçbir faydası olmaz. Ancak ziyaret edilip dualarda vesile kılınabilir.
İçinde bir Bektaşi’nin de bulunduğu gemi Karadeniz’de fırtınaya tutulur. Yolcular birer evliyaya adaklar adar. Bektaşi’ye sende bir evliyaya adak adada kurtulalım derler. Bektaşi ellerini açarak:
-Bu fırtınadan kurtulursam adını bilmediğim evliyanın türbesine bir adağım olsun der.
– Hiç ismini bildiğin yok mu ? derler.
-Pek çok var ama, hepsini birer kere aldatmışsam da!….der.
Türbeler, günaha girmeden, şirke düşmeden ziyaret edilirse sevap kazandırır.