MÜZİKLE TEDAVİ
Müzik, insan fıtratında olan zevklerden biridir. Beden gıdasını boğazdan alırken, ruh da gıdasını kulaktan alır. İnsanın ruhuna hitabeden, yani insanın haz duyduğu müzik, insan üzerinde hep müsbet tesirler göstermiş, insanın hem fikizi hem de ruhi bakımdan sakinleşmesine, huzur duymasına neden olmuştur.
Müzik müspet ise, özümüzden kültürümüzden doğdu ise, yani bizim hislerimizi terennüm ediyorsa, o zaman bırakacağı tesirde müspet olacaktır. Bugüne kadar insanı Hakk’a yaklaştıran müzik, ruhun gıdası olmuş, insanı rahatlatmış, insana huzur vermiş, bugün hemen hemen herkeste az veya çok görülen stresten korumuştur.
Müziğin insan üzerindeki etkilerini bilen atalarımız, müzikten yararlanmış; yorgun, ruhi dengesi bozuk, mikrobik olmayan hastalıklarda müzikle tedavi yoluna gitmiştir.
“Orta Asya’dan itibaren müzik, sakinleştirici olarak kullanılmıştır. Avrupa, akıl hastalarını ruhuna şeytan girmiş diye zincire vururken, yakarken atalarımız akıl ve ruh hastalıklarını müzikle tedavi yoluna gitmiştir. İlk akıl hastanelerini kuranlarda Müslüman – Türklerdir. İlk müzikle tedavi yoluna giden de Yakub bin İshak El – Kindi’dir.”
“Müzik bugün de ameliyatta, hastane koridorlarında hastaları sakinleştirmek için kullanılıyor. Felç vakalarından kansere, kansızlıktan ruhsal bozukluklara kadar tıbbın hemen her alanında müzikten faydalanılıyor. Elde edilen sonuç müspet. Eğitilebilir zihinsel özürlü çocuklarda müzik terapi ile müspet sonuçlar alınmıştır. ”
“Bugünkü gençlerin çileden çıkmasının sebeplerinden birisi de sözleri gürültüsünün içinde kaybolmuş avaz avaz bağıran müziktir.” (Yeni Asya. 12/07/1994)
Bu konuda şunu da kaydetmeden geçemeyeceğim. Kaynaklardan öğrendiğimize göre Farabi, müzikle tedavi yoluna giden ilklerdendir. Açılan dârüşşifalarda, bedeni arızaları bulunmayan hastalara müzikle hitabetmiş, böylece hasta olan ruhları tedavi yoluna gitmiştir.
Ayrıca Selçuklu ve Osmanlıların kurdukları hastanelerde müzikle tedavi, hikaye ve masal anlatılan, dua ve ibadetle tedavi bölümleri vardır.