MÜSLÜMAN İSTİŞARE VE İSTİHARE EDER

İnsan, nisyan kökünden gelir. Her zaman yanılır, her an hata eder. Bu yüzden yol göstericiye muhtaçtır. Sormaya, danışmaya ihtiyacı vardır. Yoksa doğruyu bulamaz.

Şair: “İnsan beşer, durmaz şaşar.

         Eyler hata üçer beşer” demiştir.

Cenab -ı Allah’ın peygamberler ve kitaplar göndermesi de bunlardandır.

Dünya ve ahiret işleri, tek başına bir insanın aklı ve gayreti ile düzene girecek cinsten değildir. Ayrıca bir insan her şeyi bilemez. Tek başına her şeyin üstesinden gelemez. Atalarımız: “Akıl akıldan üstündür” demişlerdir. Yol bile sora sora bulunur.

Bir Müslüman işlerini neye göre yürütecek, bunu Cenab -ı Allah Kur’an-da şöyle bildiriyor:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahirete inanıyorsanız, onu Allah’a ve Resulüne götürünüz, onların talimatına göre hallediniz. Bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa suresi: 59)

a. İstişare eden yardım görür:

Sevgili peygamberimiz şöyle buyuruyor:

  • “İstişare eden, mahrum kalmaz. İstişare eden pişman olmaz, iktisat eden de darlık görmez.” (Ramuz El – Ehadis: 374/8)
  • “İstişare eden yardım görür. İstişare edilen de bildiğini doğru söylemelidir. Yoksa emanete hıyanet etmiş olur.” (Ramuz El-Ehadis: 108/1)

Buna göre; istişare eden faydasını görecektir.

Hz. Ali (ra): “İstişare ile hak olan yol bulunur” demiştir. İstişaresiz doğru, zor elde edilir. İstişare eden pişman olmaz. Kendine çok güvenen çok yanılır.

Ne demişler: “Soran yanılmaz”, “Bin bilsen de bir bilene danış”, “Danışan dağlar aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.”

İslam’da istişare de bir ibadettir. Emirdir. Kur’an-da:

  • “İşlerinde istişare et.” (Al –i imran: 159)
  • “Onların aralarındaki işleri, istişare iledir.” (Şura: 38) buyrulmuştur.

“En iyisini, doğrusunu ben bilirim. Başkası bilmez” demeyecektir. Müslüman, Allah’ın emrine göre istişare edecektir.

İstişare Hz. Peygamberin de emridir. Şöyle buyurur:

  • “İsrailoğulları şahsi reyleri ile fetva verip kendilerini de başkalarını da sapıttılar.”

(Hadis ans: 16/465)

  • “İstişare eden zillete düşmez.” (Age: 16/42)
  • “Allah hayır murat ettiğinde, hayırlı bir danışman verir.” (Age: 16/42)

Bir hadislerinde de şöyle demiştir:

“Allah ümmetimi sapıklık üzerine birleştirmez.” (Age: 16/42)

Hazreti Lokman Hekim de, oğluna sıhhatinde, “Yapacağın işi, daha önce bunu denemiş, tecrübeli kimselere danış! Çünkü onlar, kendilerine pahalıya mal olmuş doğru görüşleri sana bedava verirler” buyurdu.

Hz. Lokman gibi diğer bazı hikmet sahibi kimseler de şunları söylediler: Sormaktan utanma ve yardım istemekten çekinme! Hep kendi düşüncesi ile hareket eden, doğruyu göremez. Her sanatı ehlinden öğren, her işi de ehline danış!

Danışmamanın temelinde kibir vardır. Kibirli, gururlu olan, kendini beğenen, kendini üstün gören başkasına danışamaz. Kendini beğenmenin en kötüsü, hatalarını, nefsinin arzularını beğenmektir. Hep nefsine uyar, nasihat kabul etmez. 

Her şey akla muhtaçtır. Akıl da tecrübeye muhtaçtır. Demek ki istişare çok önemlidir. İstişare, işleri kolaylaştırır, aşılmaz gibi görünen problemlerin kolayca aşılmasını sağlar. İstişareyi terk eden yanılır ve zarar görür.

Hz. Peygamber şöyle buyurdular:

“Kim bir iş yapmayı ister de bir müminle istişare ederse, Allah onu işlerinin en doğrusuna yöneltir.” (Câmiu’s-Sağir: 3/304)

  • Kiminle istişare yapılmalıdır?

Herkesle istişare olmaz. Herkese akıl danışılmaz. Atalarımız “Rehberi karga olanın burnu pislikten kurtulmaz” demişlerdir.

Bu konuda Hz. Ömer (ra) şöyle der:

“İşlerini  Allah’tan korkanlarla müşavere et. Çünkü Allah, “Allah’tan sadece âlim kulları korkar” buyurur. 

İstişareyi ilim sahibi kimselerle yapmak gerekir. Çünkü o hata etse bile sevaptır.

  • İstişare edilecek kimseler:
    • Liyakatli olmalı, bilgili olmalı,
    • Dürüst, güvenilir olmalı, adil olmalı,

Mesuliyet duygusu taşımalı,

  • Akıllı, dindar olmalı,
    • Takva sahibi, salih olmalı,
    • Tecrübe sahibi olmalı,

-Doğruyu hakikati söylemekten çekinmemelidir.

  • İstişare kiminle yapılmaz:
    • Ehil olmayanla,
    • Ahlaksız olan, nefsine uyanla,
    • Mesuliyet duygusu taşımayanla,
    • Takvalı olmayanla,
    • Doğru dürüst olmayanla, yalan söyleyen, rikayar olanla,
    • Cahil olanla,
    • Korkak olanla,
    • İki yüzlü olan kimselerle istişare olmaz.

Osman Gazi, oğlu Orhan Gazi’ye şöyle vasiyet etmiştir:

“Allah’ın buyruğundan gayri iş işlemeyesin. Bilmediğini alimlerden sorup öğrenesin. İyice bilmeyince bir işe başlamayasın. Sana itaat edenleri hoş tutasın. Dünyayı adaletinle şenlendir. Ulemaya riayet eyle ki devlet işleri nimaz bulsun…” Görülüyor ki bilinmeyen şey, bilenden sorulacak, iyice bilmeden danışmadan iş yapılmayacaktır.

Bir zamanlar krallardan biri mahiyeti ile ava çıkar. Hava bulutlu olduğu için ava devam edip etmemekte kararsızdır. Yakınlarında keçilerini gütmekte olan çoban vardır. Çobana sorar:

  • Bugün yağmur yağacak mı? Yağmayacak mı? Söyle bakalım, der.

Çoban başını kaldırıp bulutlara bakar, başını indirip keçinin kuyruğuna bakar ve cevap verir:

Yağmayacak efendim!”

Kral ve adamları emin bir şekilde ava devam ederler. Bir müddet sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlar. Sığınacak yer de yoktur. Hepsi iliklerine kadar sırılsıklam ıslanırlar. Kral, elerini kaldırarak şöyle der: Yağ yağmur yağ, akıl hocası çoban, barometresi keçinin kuyruğu olan adama bu az bile..

Bir gün birinin öküzü başını turşu kurulacak küpün içine sokmuş, çıkaramamışlar. Bütün çabalar boşuna gitmiş. Koşmuşlar Akıllı Fatma’ya. Durumu anlatmışlar. Akıllı Fatma:

  • Öküzün başını kesin, demiş.

Koşmuşlar, öküzün başını kesmişler, gene çıkmamış. Tekrar gitmişler: “Çıkmadı” demişler. Bunun üzerine Akıllı Fatma:

  • Küpü kırıverin, demiş.

Gitmişler, küpü kırmışlar. Öküzün başı kolayca çıkıvermiş. Tamam demişler, demişler ama öküz elden gitmiş. Bizim elde ettiğimiz sonuç da böyle olmuştur.

“Rehberi karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.”

  • İstişare sünnettir. Allah’ın emri olan istişare, Yüce Peygamberin de sünnetidir. Muaz bin Cebel Yemen’e vali olarak giderken Peygambere:
    • Bana öğüt ver, demiş.

Peygamber de ona:

  • Sana güç gelen, karmaşık olan işi ehline sor, danış, utanma, demiştir. Danışmasını öğütlemiştir.

Ayrıca Hz. Peygamber ona sormuş:

  • Bilmediğin bir problemle karşılaştığında ne ile hükmedeceksin?
    • Allah’ın kitabı ile.
    • Ya onda bulamazsan?
    • Resulünün sünneti ile.

Onda da bulamazsan ne ile hükmedeceksin?

  • İstişare ehline danışarak ve kendi reyimle, deyince:
    • Şimdi oldu, buyurmuşlardır.

İşte Müslüman işlerini böyle yürütecek, problemleri böyle çözecek.

Kur’an-ın haber verdiğine göre; Süleyman peygamber mektup yazmış, Belkıs istişare için yakınlarını toplamıştır.

Hz. İbrahim (as), İsmail’in kurban edilmesi hususunda rüya görmüş, İsmail (as) ile istişare etmiştir.

Kur’an-da: “Yapacağın iş hususunda ümmetinle istişare et” emri vardır. Bu emir gereği Hz. Peygamber istişare etmiştir. İstişare etmeden görevli tayin etmemiştir.

Peygamberimizin istişare ettiğine dair ezan konusu ve Hendek savaşında hendek kazılması ve ashabın ileri gelenleri sürekli toplanıp görüşmesi gösterilebilir.

Sahabede istişaresiz iş yapmamıştır. Çünkü Kur’an-da: “Bilmiyorsanız, bilenlere sorun” emri vardır. (Nahl: 43 + Enbiya: 7)

Müslüman buna göre istişare edecektir, etmelidir. Hele dini meselelerde istişaresiz iş yapmamalıdır. Dünya işleri nasıl olsa olur gider. Ayrıca telafisi de olur. Ama dini konular çok hassastır.

  • İstişare nerelerde olur?
    • Yanlış yapmamak için; iman itikad ve ibadet konularında da sorulur.
    • Evlilik için danışılır, konuşulur.
    • Meslek seçimi için fikir alınır.
    • Çocuk konusunda (Bak: Bakara suresi: 233) Terbiye için.
    • Çıkmazdan kurtulmak için danışılır.
    • Bazı rüyalar için danışılır, fikir alınır, istişare edilir.
  • Şu konularda istişare edilmez:
    • Kur’an-da hakkında hüküm varsa ve açıksa,
    • Sünnette o konuda bilgi varsa, istişare edilmez.
    • Dinde bir konuda birden fazla ihtimal varsa istişare edilir.
    • İstişare sonucu, kitap sünnet ve icmaya ters olmaz.
    • İstişare fitneye düşmek için değil, fitneden kurtulmak için yapılmalıdır.

Dikkat edilecek bir husus, çok soru sormaktan kaçınmaktır. Bir hadiste: “Çok soru sormayın. Sizden evvelkiler çok soru sordukları için helak oldular” buyrulmuştur.

  • Hz. Peygamberin istişaresi:

Hz. Peygamber istişare ederdi, ikaz ve uyarıları da dinlerdi. Hz. Enes (ra) şöyle der:

“Arkadaşları ile istişarede Hz. Peygamber kadar ileri giden bir başkasını görmedim.”

Allah Resulü, aslında ümmeti ile istişareye muhtaç değildi. Cenab -ı Allah örnek olsun diye istişare emrini vermiştir. Bunun hikmeti de herkesin istişareye muhtaç olduğunu bildirmektir.

Bilhassa dünya ile ilgili olan işlerde hep istişare etmiştir. “dünya işlerini benden daha iyi bilirsiniz” demiştir. (Hadis Ans: 16/46)

Allah resulünün istişare örneklerinden bir kaçını hatırlayalım:

  • Medine’ye hicretinde, namaza davet için en iyi vasıtanın ne olabileceği konusunda Müslümanlarla istişare etti. Ateş yakalım diyenler oldu, çan çalalım diyenler oldu. En son ezan konusunda anlaşıldı. – Uhud savaşında düşmanın nerede nasıl karşılanacağı konusunda istişare edildi.

Bazıları öldürelim dedi. Bazıları fidye karşılığında serbest bırakalım dedi ve bu ağır bastı.

  • Hudeybiye seferinde, Hz. Ebubekir’in fikri ağır bastı, ona göre hareket edildi.
    • Bedirde bir kuyunun dibinde peygamberimiz konaklama talimatı vermişti. 

Otuz üç yaşındaki genç sahabi Hubbab bin Münzir, “Ya Resullallah! Burası sana Allah’ın emrettiği, bizim için de ileri gidilmesi veya geri çekilmesi caiz olmayan bir yer midir? Yoksa şahsi görüşünüz neticesinde, bir harp tedbiri olarak mı seçildi? Diye sordu. O: “Hayır! Şahsi görüş neticesi, bir harp tedbiri olarak seçildi” buyurdu.

Bunun üzerine Hubbab:

“Ya Resulallah! Burada karargah kurmak uygun değildir. Siz, halkı hemen buradan kaldırınız! Kureyş kavminin kuracağı yerin yakınındaki su başına gidip konalım. Ben orayı bilirim. Orada suyu bol ve tatlı bir kuyu vardır. Bir havuz yapıp onu su ile dolduralım. Sonra da müşriklerle çarpışalım. Biz susadıkça havuzumuzdan içeriz. Onlar su bulup içemezler. Zor duruma düşerler.”

“Ey Hubbab, doğru olan görüş senin işaret ettiğindir” buyurdu ve oraya gittiler. Hayatı boyunca haklı, isabetli ikazlara muhatap olduğunda asla kızmamış; memnuniyetle gereğini yerine getirmiştir. 

Hz. Peygamber, vefatı sırasında halife seçimini Müslümanlara bıraktı. İma bile etmedi. Ashap toplandı, Hz. Ebubekir’i seçti.

Peygamberimizden sonra dört halifede aynı yolu izlemiştir. Halkın içinden biri olarak vazife yapmıştır.

İstişarede hayır beklentisi olmalıdır. Yoksa lehte kılıf arama olmaz.

Diğer bir olay da; Kanuni Sultan Süleyman ölmeden önce bir kutunun kendisiyle beraber gömülmesine vasiyet etmiştir. Kutu mezarın başına geldiğinde Şeyhül İslam Ebussuud Efendi bunun caiz olmadığını söyler. O arada vasiyettir yerine getirilsin diyenler olur. İnancımıza göre mezara kefenden başka bir şey konmaz diyenler arasında kutu yere düşer, içinde Ebussuud Efendinin verdiği fetvalar olduğu görülür. Kanuni yaptığı işleri fetvalara dayanarak yapmıştır. Ebussuud Efendi:

– Sultanım, sen kendini kurtarmışsın, bakalım ben ne yapacağım, diyerek hüngür hüngür ağlamıştır.

1. Yapılan istişareden dönülür mü? Cenab-ı Allah Hz. Peygambere: “Yapacağın iş hakkında ümmetine danış, kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah kendisine güvenip dayananları sever” buyuruyor. (Al –i imran: 159)

Bu ayete göre yapılan istişareden dönülmeyecektir.

Uhut savaşında Hz. Peygamber, düşmanı nerede karşılamak gerektiği konusunda istişare etmiş ve ekseriyetin kararına uymuştur. Halbuki Allah Rasulü o fikirde değildir. Bir müddet sonra Ashap fikir değiştirmiş gelip “Sen bildiğin gibi yap ya rasülellah” derler. Allah Resulü “Alınan karardan dönülmez” cevabını vermiştir.

Allah’a dayanıp güvenenler için de övgü vardır. Kur’an-da: “Onlar Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar, onların işleri aralarında danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızktan da harcarlar.” (Şura: 38) buyrulmuştur.

i. İstişareden sonra istihare olur mu?

Ehil kimselerle istişare ettikten sonra istihare olmaz. Olsa da uygun olmaz.

İstişareden sonra dönülmemesi konusunda Kur’an-ın emri vardır. Allah’ın elçisi de dönmemiştir.

İstişareden sonra tereddüde düşülmemelidir. Öyle mi yapayım, böyle mi yapayım, denmez. İstihareye yatılırsa rüyanın nasıl olduğu bilinmeyebilir. Bir de rüya bağlayıcı olmaz.

Şeytani mi, rahmani mi bilinmez.

Bu konuda bize ışık tutacak bir olayı nakledelim:

Merhum Raif Cilasun bir istiharesini şöyle anlatır:

  • Merhum Hasan Basri Hocamızla dostluğumuz vardı. Günün birinde Hasan Basri Hocama dedim ki:
  • “Sen Hacı Bayramı Veli’ye mensubsun. Ben de sana intisab etmek isterim!” – “Benim bu hususta hiçbir yeteneğim yok” dedi. “Sana iki hakiki mürşid tavsiye edeceğim. Biri Sami Efendi Hazretleri, diğeri de Mehmet Zahid Efendi Hazretleri’dir. Git selamımı söyle, onlardan hangisine intisab edersen et; ikisi de haktır.”

Ben önce Sami Efendi’ye uğradım. O mübarek zatla da ilişkim vardı, sohbetlerine giderdim. Hasan Basri Hocamın selamını söyledim. Ziyaret sebebini anlatınca, bana rüyaya yatmamı önerdi. Tavsiyesi üzerine istihare uykusuna yattım. Rüyamda Mehmed Zahid

Kotku’yu gördüm. Beni yanına almış, dizi dibine oturtmuş; irşadda bulunuyordu. Hayırdır inşallah dedim.

Birbiri arkasına iki Cuma gecesi istihare uykusuna yattım, hep Mehmed Zahid Kotku hocamla karşılaştım. Rüyalarımı Sami Efendi’ye anlattım. O gülümsedi:

“Hayırlı olsun evlat!.. Ha ben, ha o, fark etmez. Mevlam seni kardeşim Mehmed Zahid Kotku’ya nasip kılmış. Hemen git.

Onun nasihatini dinle, irşadına kulak ver” dedi. 

Şu ibret dolu olaya bakın. Ne mesajlar var. Allah’ım. İşte iki büyük insan…

j. İstihare Nasıl Olur?

İstihare, Cenab -ı Allah ile istişaredir. 

Aklen ilmen ve dinen doğru olan bir konuda istişare olmadığı gibi istihare de olmaz. Diyelim ki, evlilik söz konusu, iki aday var; biri dindar, iffetli biri de inançsız veya inancı zayıf. Bu konuda istihare olmaz. İnançlı tercih edilir.

Bir de her konuda istihare olmaz. Bir örnek verelim. Hz. Musa yağmur duasına çıkar, günlerce dua ettiği halde yağmur yağmaz. Cenab -ı Allah’a yağmurun niçin yağmadığını, duanın niçin kabul olmadığını sorar. Aldığı cevap:

  • Aranızdaki bir kötü kişi yüzünden, olur. Musa peygamber:
  • Kimdir o Ya Rabbi! Der. Öğrenmek ister. Cenab -ı Allah:
  • Gammazlık mı yapayım ya Musa! Der…

İstiharede Ya Rabbi şunu bana bildir, kim, hangisi, neden… gibi sorulara cevap almak için istihareye yatılmaz.

İstihare, bir şeyin hayırlısını dilemektir. Meşru bir konuda bir işaret almak için; namaz kılıp dua etmek ve yatmaktır. Nasıl yatılır?

İstihare için iki rekat namaz kılınır. Kafirun ve ihlas sureleri okunur, namazdan sonra da duası okunur, yatılır. Beyaz ve yeşil gibi renkler hayra alemettir. Siyah ve kırmızı gibi renkler de şerre alamettir. Öyle yorumlanır.

İstihare namazı Hazreti Peygamberin Buhari’de geçen bir hadisine dayanır. Buyurur ki: “Sizden biri bir iş yapmak istediği vakit, farz dışında iki rekat namaz kılsın ve şöyle dua etsin” demiş istihare duasını öğretmiştir.

Başta bir işaret alınmazsa yedi defa yatılır.

Herkes mutlaka bir şeyler görecek diye bir şey yoktur. Sonra herkes kendi yatacak diye bir şey de yoktur.

Sonuç olarak;

İnancımızda en iyi ben bilirim, ben yaparım yok. Konuşulacaktır, danışılacaktır. O iş o zaman hayırlı olur, o zaman doğru olur. Peygamberimiz ashabı ile devamlı istişare etmiştir. Halifeler istişare etmeden iş yapmamıştır. – “Demişler ki, soran yanılmamış,     Bin bilsen de bir bilene danış!

    Danışan, nice dağlar aşmıştır.

    Danışmayan, düz yolda şaşmıştır.”

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir