MÜSLÜMAN HAYATI NASIL YAŞAMALIDIR?
Önce Müslüman, kendini yaratan, yaşatan, öldürecek, sonra da diriltip hesap soracak olan Rabbinin farkında olmalıdır. Sonra da kendisinin ve alemlerin rabbi olan Allah’a kulluğunun bilincinde olmalıdır.
- Müslüman, Allah’ın “Yap” “Yapma” dediği emir ve yasaklarını yerine getirecektir. Bunu yaparken, en değerli sermayesi olan hayat sermayesini iyi değerlendirecektir.
- İnsan, kutsal bir varlıktır. Bu kutsallığına gölge düşürecek her türlü yakışıksız şeyden kaçınmalıdır.
- Dünya hayatı ve dünyadakiler, aldatıcı bir cazibeye sahiptir. Zevkleriyle, menfaatleriyle insana göz kırpar durur.
Allah:
- “Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret hayatı ise asıl hayatın ta kendisidir. Eğer bilselerdi, geçici olan dünya hayatını, ebedi olan ahiret hayatına tercih etmezlerdi.” (Ankebut: 6) buyurmuştur. Bir ayette de:
- “Sakın dünya hayatı, sizi aldatmasın.” (Fatır: 5)
Peygamberimiz de: “Dünya ahiretin tarlasıdır” demiştir.
Buna göre sınırlı olan hayat, gaye değil, vasıtadır. Onun için rezaletlerle faziletleri bir birine karıştırarak, helak olmanın anlamı yoktur. Her Müslüman, mescid kuşu iken, dünya fitnesine aldanıp imansız giden Sahabeyi unutmamalıdır.
Dünya, iyinin de kötünün de satıldığı bir pazardır. Sonra pişman olacağımız iş yapmamamız gerekir.
Bu dünyada evimizi, karıncalarla bile paylaşamıyoruz ama mezarı, yılanlarla, çıyanlarla paylaşacağımızı neden unutuyoruz?
Hz. Ömer, Hz. Peygambere sorar:
- Hangi maldan edinelim?
- Her biriniz şükreden bir kalp, zikreden bir dil, ahiret işinize yardımcı olacak mümine bir kadın edinsin, der. (İ. Canan, K. Sitte: 17/189)
- Kul, ölümü, ölüm ötesini, hesap gününü ve kendisine hesap sorulacağını asla unutmamalıdır.
- Her kula ders alacağı kadar ömür verilmiştir.
Hz. Peygamberin haber verdiğine göre; ölünce öncelikle:
- Hayatını nerede nasıl geçirdin?
- Malını nereden kazandın?
- Malını nereye harcadın?
- Sağlığını ne şekilde yıprattın?
5.Fırsatlarını, gücünü nasıl değerlendirdin? Denilecektir.
a. Müslüman İslam’ı aşkla yaşamalıdır:
- Müslüman’ın, imanın İslam’ın şartlarını kesin olarak benimseyip yerine getirmesi lazımdır. Bu, Müslüman olmanın şartı olduğu gibi Müslüman kalmanın da şartıdır. – Müslüman’ın, dinini yaşayabileceği kadar dinini öğrenmesi üzerine farzdır. Kendi bilmesi de yetmez, elinin altındakilere de öğretmesi boynunun borcudur.
- Müslüman, günde beş defa minarelerden okunan ezanın davetine icabet edecektir.
Farzları vacipleri ve sünnetleri yerine getirdikten sonra da nafilelerini de yerine getirecektir.
Bakın ne diyor peygamberimiz (as):
“Kıyamet gününde insanın farzlarına bakılır, yeterli değilse, vaciplerine bakılır, o da yeterli değilse sünnetlerine bakılır. O da yetmiyorsa, nafileleri ile eksiklikleri tamamlanır.”
Değil sünneti, nafile namazları bile terk etmemek lazımdır. Mesela; abdest aldığımız zaman, gusül yaptığımız zaman vakit müsaitse iki rekat namaz kılınmalıdır.
Hz. Peygamber: “Her kim abdest alır iki rekat namaz kılarsa o kimseye cennet vacip olur” buyurarak bol sevaba dikkat çekmiştir. (Buhari, vudu: 24)
Kuşluk, iki rekat namaz kılmak ne kadar sevaptır. Hz. Peygamber: “Kuşluk vaktinde kim, iki rekat namaza devam ederse, günahları deniz köpüğü kadar da olsa af olunur” müjdesini vermiştir.
Akşam namazından sonra evvabin namazı vardır. Evvabin, sevabı bol demektir.
İmsak vaktinden önce teheccüt namazı vardır. Bu namazı salih kulların, kılacağı haber verilmiştir.
Abdullah bin Ömer (ra), rüyada kendini cehennemde görür. Bir melek yaklaşarak: “Korkma” der. Bunu peygambere anlatınca peygamberimiz:
- Kalkıp gece namaz kılmayı adet edinseydi ne iyi olurdu, der. Bunun üzerine Ömer, gece namazına devam etmiştir. Buradan Teheccüt namazına devam edenin iyi kimse olduğu anlaşılıyor.
Bir hadislerinde de peygamber (as) şöyle buyurur:
- “Gece namazına devam edin. Çünkü gece namazı kılmak, sizden önceki salih kulların adetidir. Rabbe karşı bir ibadettir, kötülükleri örtücü ve günah işlemekten alıkoyucudur.” (Tirmizi, Davat: 101)
- “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.” (Müslim, Sıyam: 202)
İslam’ı aşkla yaşamak gerekir. Tıpkı aşkla şahadet getirildiği gibi İslam’la bağımız devam etmelidir. Sadece inanç insanı kurtarmaz ve Allah’a yaklaştırmaz. Müslümanlık ucuz değil, Allah ne emrediyorsa odur. Peygamber nasıl yaşadıysa odur. Namaz yok, zikir yok, fikir yok. Allah ne diyor:
- “Vay kalpleri Allah’ın zikrinden boş kalıp, kaskatı kesilenlere!” (Zümer: 22)
İslam’i yaşamayanın müzereti olamaz, yaşı olamaz, köyü, şehri zengini fakiri olmaz.
Zamana uy, zaman neyi gerektiriyorsa onu yap, deniliyor. Zamanı İslam’a uydurmak, hayatı ihlas kıvamında yaşamak zorundayız. Zamana uygun din olmaz.
Peygamber (as) şöyle diyor:
- “İslam’ı samimiyetle yaşayanın yaptığı her işe on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir.” (Müslim, iman: 205)
Müslüman korunmak için çamurlu yolda yürür gibi yürüyecektir. Köpek olan sokaktaki kadar dikkatli olacaktır.
Dünyanın mutluluğu dörttür denmiştir:
- Geçmiş günahları hatırlamak,
- Geçmişin iyiliklerini unutmak,
- Dinini yaşarken kendinden daha iyi yaşayana bakmak,
- Dünyalık içinde kendisinden daha zayıf olana bakmak.
Dünya bedbahtlığını da dört maddede ifade etmişlerdir:
- Geçmişin günahlarını unutmak,
- Geçmişin iyiliklerini hatırlamak,
- Dünyada kendinden daha varlıklı olana bakıp imrenmek,
- Din yönünden de daha zayıf olana bakmak.
Her şey kendi lisanıyla Allah’ı anıyor. Kuşlar cıvıl cıvıl Allah’ı zikrediyor. İnsan cıvıl cıvıl İslam’ı yaşayamazsa, son durak fatihasız mezarlar olur. İçi de cehennem çukuru olur.
Müslüman, temizlik ve sağlık kurallarına son derece dikkat etmelidir. Atalarımız: Az ye, az uyu ve az konuş, demişlerdir. Dolu mide hastalık evidir. Gaflet nedenidir.
Müslüman günlük hayatının sonunda kendini hesaba çekmelidir. O gün kâr da mı, zarar da mı bakmalı; ona göre yanlışları düzeltmeli ve eksiklikleri gidermelidir. Gelecek günlerinde neler yapmalıdır onun planını yapmalıdır. Bugüne kadar evlerde ve işlerlerinde asılan “Bugün Allah için ne yaptın” levhaları kalplere inmediği cin pek işe yaramamıştır. Levha halinde kalmıştır.
Müslüman, hayatını kötülere göre değil iyilere göre ayarlar. Dünya işlerinde kendinden aşağıdakilere bakar, haline şükreder, sabreder. Ahiret işlerinde de kendinden daha iyi olanlara bakar, onlar gibi olmaya çalışır. Kendisinden yaşlı birini görünce, onun ameli benden çok diye düşünür. Kendinden küçük birini görünce de benim günahlarım ondan çok diye düşünür.
Müslüman, günahkar birini görünce: “Rabbim beni bunun gibi günah işlemekten koru” diye dua eder. Hayır işleyen, güzel amellerde bulunan birini görünce de “Rabbim bana da hayır işlemek nasip et” diye dua eder. Bu iyi bir Müslüman olmanın yoludur.
Müslüman rabbinden gelene rıza gösterir itirazı olmaz. Nefsinin arzularına, şeytanın vesvesesine itibar etmez. İlahi uyarılara göre hareket eder. Her türlü fitneye karşı uyanık olur.
Müslüman, boş şeylerle uğraşarak, Allah’ın terk ettiği kul durumuna düşmez. Oyun, eğlence ile Allah’ı unutanı Allah da unutur. Peygamber (as): “Allah’ın kulunu terk ettiğinin belirtisi, okulun boş şeylerle uğraşmasıdır” buyurmuştur.
Müslüman, kötüyü temsil etmez, kötüleri dost edinmez, kötü ortamlarda bulunmaz ve kötü bir çığır açmaz. Kötü çığır açarsa, kıyamete kadar amel defterine o kötü işi işleyenlerin günahının yazılacağını bilmelidir.
Müslüman, ahiret hayatının nasıl olmasını istiyorsa, öyle yaşamalıdır. Peygamber (as)
şöyle demiştir: “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz.”
b. Müslüman günlük hayatı nasıl yaşamalıdır?
Sabah gömleği giyerken bir düğme yanlış düğmelenirse bütün düğmeler yanlış düğmelenir. Bunun gibi işlenen bir yanlışlık da o günün güzelliklerini alır götürür. Hatalı yaşanan günlerde insanın ömrünü yazık eder. Böyle bir ömrün sonu da pişmanlık olur.
Sabah güne ters başlanırsa, o gün bir çok şey ters gider. Hayat tersliklerle devam eder. Güne iyi başlayanın günü güzel geçer, güzel bir hayat, güzel bir ölümle son bulur. Felekten gün çalan ise “keşke o günleri yaşamasaydım” diye pişman olur.
Müslüman,
- Zaman bunu gerektiriyor,
- Adet böyle,
- Başkaları böyle yapıyor,
- El ne der,
- Buda mı günah olurmuş, gibi yanlış yönlendirmelere kulak asmaz.
Din, hem dünya içindir hem de ahireti kazanmak içindir. Din yaşanmadan ahiret kazanılmaz.
Müslüman, hayatı Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda yaşar. Bir şeyi Allah’ın huzurunda nasıl bulmak istiyorsa,nasıl olmasını istiyorsa o şeyi öyle yapar. Allah görüyormuş gibi yapar. Bir şey peygamber (as)ın sünnetinde nasılsa öyle yapar. Yani peygamberin hayat tarzını seçer. Ancak o zaman şefaatini hak eder.
Müslüman, nefsinin ve şeytanın davetine değil, Allah’ın davetine uyar. Dünyanın geçici cazibesine kapılmaz. Kabri ve ahiret sorgusunu unutmaz.
Müslüman, helal rızık ve helal kazanç peşinde koşar. Pişman olacağı bir işi işlemez. Her an gözetlendiğini bilir, ona göre yaşar. Hayatın her anını değerlendirir.
Allah vadediyor: “Rabbim Allah’tır” deyip, sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur. Onlar üzülmeyecektir. Onlar cennet ehlidir. (Ahkaf: 13 – 14)
Müslüman, Allah’sız hayat yaşamaz. Hayatının her anında, her safhasında Allah vardır. Kınadığı “Böyle olmamalı” dediği hiçbir şeye hayatında yer vermez. O fırsatları kaçırmaz, fırsatları çok iyi değerlendirir. Yani Müslüman farklı insandır. Ölüm kendisini uyandırmadan uyanmaya çalışır.
Müslüman hayırlı kimsedir. Her zaman hayır kapısı arar ve hayır kapılarını zorlar. O hayır adamıdır. O sevap adamıdır. Günlerini günahsız geçirmeye çalışır, günah işlemekten korkar.
Müslüman, hareketli bir hayat yaşar. Onun hayatında tembelliğe, gaflete, nemelazıma yer yoktur.
c. Müslüman her gün şu soruları sorarak o günün defterini kapatmalıdır:
- Bugün organlarımı ne ölçüde günahtan korudum?
- Allah rızası için terk ettiğim bir zevkim oldu mu?
- Ahirete neler gönderdim?
- Kaç kişiyi güldürdüm, kaç kişiyi üzdüm?
- Bugünün rızkını helalden mi kazandım, haramdan mı?
- Bugün hangi farzları, vacipleri ve sünnetleri yaptım?
- Ölüm, ahiret aklıma kaç defa geldi? Bugünün son gün olabileceğini hiç düşündüm mü?
- Bugüne damgasını vuran ne oldu?
- Bugün daha çok kiminle oldun?
- Nefsine: “ey nefsim, iyiliklerin lehine, kötülüklerin de aleyhine olduğunu biliyor musun?” dedin mi?
- Bugün yaptıklarımdan Allah razı olur mu? diye düşündün mü?
- Senin ölümünle dünyada kalanlar üzülür mü? Sevinir mi? Rahmet mi okur, lanet mi? Ne dersin?
- Bugün şer kapısını mı çaldın, hayır kapısını mı?
- Bugün dua mı aldın, beddua mı aldın?
- Bugün aldananlardan mısın, kurtulanlardan mısın?
- Bugün ailen ve evladın için neler yaptın?
- Bugün tekrar sana iade edilse, nasıl yaşardın ve neler yapardın?
Bu ve bunun gibi sorular sadece sorulmakla, düşünülmekle kalmayıp cevap aranmalıdır.