MÜSLÜMAN GIYBET EDEREK ÖLÜ KARDEŞİNİN ETİNİ YEMEZ
Yüce dinimiz Müslümanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturabilmek için insanlığın yararına bazı emir ve yasaklar koymuştur. Bu emir ve yasaklar insanın saadeti ve toplumun düzeni için gerekli olan şeylerdir.
Dinimizin bu yasaklarından biri de, bir kimsenin duyacağı zaman üzüleceği bir kusurunu o kimsenin ardından söylemektir. Dedikodusunu yapmaktır. Eksiklerini, ayıbını başkalarına açmaktır. Bu durum dinimizin bildirdiğine göre gıybettir. Şayet bir kimse hakkında söylenilen şeyler onda mevcut değilse o zaman dinimizin diğer bir yasağı olan iftira edilmiş olur.
Gıybet, bir kimsenin ardından ayıplarını yalnız dil ile söylemekle olmaz. Aynı zamanda ima ile de, işaretle de, yazmakla da olur. Ne şekilde olursa olsun bir kimsenin gizli halini başka birine aktarmak gıybettir. Gıybet ise kesin olarak yasaktır. Cenab -ı Allah: “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı (el, kaş gözle işaretle) eğlenmeyi ve ayıplamayı adet edinen kişinin vay haline” buyurarak bize gıybetçinin acıklı halini haber vermiştir. (Hümeze Suresi: 1)
Gıybetin ne olduğunu daha açık bir şekilde Ebu Hureyra (ra)dan nakledilen bir hadiste şöyle açıklamıştır:
Peygamberimiz (sav):
- Gıybet nedir? Diye sordu.
- Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler. O da:
- Kardeşini hoşuna gitmeyen şeylerle anmaktır, buyurdular.
Müslümanlardan biri:
- Ya Resulellah! Denilen şey onda varsa ne buyurursunuz? Dedi.
Bunun üzerine peygamberimiz:
- O zaman gıybet etmiş olursun. Eğer söylenilen şey onda yoksa o zaman da iftira etmiş olursun, buyurdular.
Zannederim Peygamberimizin bu izahından neyin iftira olduğu anlaşılmıştır. Ve Müslümanlar olarak alacağımız dersler vardır.
a. Gıybet fitne ve fesat kaynağıdır.
Zulme uğrayanın hakkının aranması, yapılan hatanın işlenen günahın giderilmesi, başkalarının günah ve hatadan korunması gibi hususların dışında birini kötülemek arzusundan doğan gıybetin, insana ve içinde yaşadığı topluma büyük zararlarının olduğu bilinen bir husustur.
Gıybet, insanlar arasında fitnenin yayılması, toplumda uyumun bozulması gibi felaketlere sebep olur. Bunun için Cenab -ı Allah: “Ayıp araştıran, söz getirip götüren kimseye itaat etme” buyurarak insanlar arasında fitne ve fesadın yayılmasının önlenmesini emretmiştir.
Peygamberimiz (sav) de ara bozmak için laf getirip götüren kimsenin cennete giremeyeceğini haber vermiştir. Kendisine gece namaz kılan, gündüzü oruçlu geçiren birinden söz edip yeri neresidir diye sorduklarında:
Başka neyi var?
Diye sormuş, cevap olarak biraz başkalarını çekiştirir, denilince
– Onun yeri cehennemdir, buyurmuşlardır.
Bir hadislerinde de “Ara bozmak için laf getirip götüren cennete giremez” buyurmuş, başka bir hadislerinde de: “Kim dilini ve tenasül organını kötülüklerden korumayı bana söz verirse ben de ona cennete girmesine kefil olurum” vaadinde bulunmuşlardır.
Dinimize göre gıybet büyük bir günahtır. Toplum hayatında insanları birbirine düşürdüğü, insanlar arasındaki sevgi, saygı ve güven duygularını sarstığı, fitne ve düşmanlıklara sebep olduğu için dinimiz arkadan konuşmayı, laf getirip götürmeyi kesin olarak yasaklamıştır.
Cenab -ı Allah şöyle buyurmuştur:
“İyice bilmediğin bir şeyi söyleme, arkasına düşme! Çünkü kulak, göz, kalp bunların hepsi yaptıklarından sorumludur.” (İsra Suresi: 36)
Yüce Allah’ın bu buyruğundan da anlaşıldığına göre insan hep yaptığından, kendisi ile beraber başkalarından da sorumludur. Buna göre kendisine başkasının gizli sırları ulaşan kimse ne yapmalıdır.
İnandım diyen bir Müslüman başkasına ait sırları ifşa etmeyeceği gibi kendisine başkasının sırlarını getiren kimseye karşı da yakınlık duymamalıdır. Onu dinlemeyeceği gibi tasdik de etmemelidir. Onu bu yaptığından menetmemelidir. Çünkü Müslüman iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmakla görevlidir. Bundan başka Allah için ondan nefret etmelidir. Çünkü o, Allah’ın suç saydığı bir işi işlemektedir. Söylenenleri dinleyerek gıybetçinin yaptığı kötülüğe ortak olmamalıdır. Tirmizinin rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz: “Bir kimse, kardeşinin ırz ve şerefini gıybet edene karşı müdafaa ederse, Allah kıyamet günü o kimseyi cehennemden uzaklaştırır” müjdesini vermiştir.
Müslüman, yanında olmayan bir Müslüman kardeşinin ardından gıybet etmediği ve edilen dedikoduya kulak asmadığı gibi onun hakkında kötü de düşünmemelidir. Rabbimizin emrine göre kendisine gelen haberin doğruluğunu araştırmalıdır. Kur’an-da şöyle buyrulmuştur:
“Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun içyüzünü araştırın yoksa bilmeden bir topluluğa fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz.” (Hucurat Suresi: 6)
b. Ya hayır söyle ya da sus!
İnsan herşeyi açıkça bilemediği gibi daha ziyade hisleriyle hareket eden bir varlıktır. Beşeri zaafları nedeniyle bir çok insan, gıybet etmekten, gıybet edenleri dinlemekten, başkalarının kusurlarını araştırmaktan zevk duyar. Sohbet için ziyaret için bir araya gelen insanlar, genellikle gıybet etmeden duramazlar. Gıybet etmekten kaçınanlar bile başkalarını dinlemekten kolay kolay kendilerini alamazlar.
Allah’ın: “Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda hayır yoktur.” (Nisa Suresi: 114) buyurmasının sebebi budur.
İnsanların birbirleriyle yaptıkları gizli konuşmalar ancak iyilik yapma, insanların arasını düzeltme ve insanlar arasından bir kötülüğü def etme maksadıyla olursa bunda bir kötülük yoktur. Hatta mükafata nail olacaklardır.
Başkalarının gıybetini eden insan kazandığı iyilikle ve sevapların elden çıkmasına karşılık, gıybetini ettiği kimsenin günah ve kötülüklerini yüklenmiş olur. Hasan Basri Hazretleri birisinin kendisi için gıybet ettiğini duyar. O kimseye bir tabak hurma gönderip: “İbadet ve sevaplarını bana günahım karşılığı verdiğini duydum. Sağol. Ben de sana bu hurmaları hediye ediyorum” diye haber gönderir.
İnandıktan sonra amel eden bir kimsenin amellerinin boşa gitmemesi için peygamberimiz (sav): “Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun” ikazında bulunmuşlardır.
Her insanın ne kadar çok olursa olsun kötülüklerinin yanında mutlaka bir iyi tarafı vardır. Allah’a ve ahiret gününe inanan olgunluk derecesine ermiş bir Müslüman, insanların iyi taraflarını görmek zorundadır. Bunu yaparsa ancak o zaman amellerinin karşılığını tam olarak görecektir. Hz. Peygamber kendisine inananlarla beraber yolda giderken ölü bir köpeğe rastlar. Yanındakiler: “Bu hayvan ne pis kokuyor” derler. Bunun üzerine Hz. Peygamberin: “Öyle olsa da bakın ne güzel beyaz dişleri var” demesi anlam taşıyan bir cevap olarak hatırlanmaya değer bir olaydır.
c. Gıybet etmek ölü eti yemektir.
Gıybet eden insan kardeşinin ölü etini yemiş olur. Bunlar kıyamet gününde de büyük azaba uğrayacaklardır. Ebu Davud’un rivayetine göre Peygamberimiz (sav): “Miraca çıktığımda bir topluluğun yanından geçtim. Bunlar bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Sordum:
– Ya Cibril! Bunlar kimlerdir?
Bunlar, insanların etini yiyen (gıybet eden) onların şeref ve namuslarına
dokunanlardır, cevabını verdi” demiştir.
Bir gün Ebu Bekir ile Hz. Ömer (ra) beraber gidiyorlardı. Birbirlerine, filan kimse çok uyuyor, dediler. Sonra Rasülallah (sav) den yiyecek istediler. O da “Siz yemişsiniz” buyurdu. “Ne yediğimizi bilmiyoruz” dediler. “Evet kardeşinizin etini yediniz. İkiniz de aynısınız. Biriniz söyledi, diğeriniz dinledi” buyurdular.
Hz. Aişe (ra): “Sakın kimseyi gıybet etmeyin. Ben bir defa Allah’ın elçisinin yanında bir kadın için “Bu ne uzun etekli bir kadındır” dediğimde Allah’ın elçisi bana “tükür” dedi. Ve ben de bir et parçası tükürdüm” demiştir.
Anlatıldığına göre bir evli kimse zina ettiğini kendi ağzıyla söyleyince Peygamberimiz recmedilmesini buyurdu. Orada bulunanlardan biri diğerine “Onu köpeği taşlar gibi taşlasınlar” dedi. Daha sonra beraberce bir leşin yanından geçerlerken Rasülullah (sav) “bu leşi yiyin” buyurdu. “Leştir nasıl yeriz” dediklerinde “biraz önce yediğiniz kardeşinizin eti, bundan daha kötüdür. Günah olarak da bundan daha büyüktür” buyurmuşlardır.
İki kişi Selman–ı Farisi’nin ardından konuşa konuşa Peygamberin yanına gelmişlerdi. Peygamber onlara:
- Bana ne oldu ki ağzınızda et parçası görüyorum, dedi.
- Biz et yemedik, dediler.
Peygamberimiz (sav):
- Selman’ı gıybet ettiniz. Bir kimse Müslüman kardeşini gıybet ederse etini yemiş gibi olur, buyurdular.
Bu olay üzerine Hucurat Suresi’nin 12. ayeti nazil oldu. Cenab -ı Allah: “Ey inananlar! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinizin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksindiniz; Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır” buyurarak inananlara başkaları hakkında kötü düşünmeyi, başkalarının suçunu araştırmayı, insanların arkasından çekiştirmeyi yasaklamış, bunun ölü eti yemek kadar kötü bir şey olduğunu bildirmiştir.
Bütün bunlardan sonra söylenecek söz şudur: Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah’ın kulları hakkında kötü söz söylemekten vazgeçiniz. Allah, insanlar arasında bozgunculuk yapanları sevmez.
d. Müslüman ayıp örter:
İnancımıza göre; kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun ayıbını örter.
Hz. Peygamber: “Kim başkasının ayıbını örterse kıyamet günü Allah da onun ayıbını örter.” (R. Salihin: 239) demiştir.
Ayıp örtmek, olgun insan işidir.
Bir hadislerinde de: “Din kardeşini bir hatasından dolayı ayıplayan kimse, o günahı işlemeden ölmez.” (Tirmizi Kıyame: 53)
Atalarımız: “Gülme komşuna, gelir başına” demiştir.
Cenab -ı Allah: “Ey iman edenler, bir kavim, diğer bir kavimle alay etmesin; olur ki, alay edilenler kendilerinden daha hayırlıdır. Bazı kadınlar da diğer kadınlarla eğlenip alay etmesin. Belki o eğlenilen daha hayırlıdır. Hem birbirinize kötü lakaplar da takmayın. İmandan sonra fasıklıkla adlanmak kötüdür. Kim tevbe etmezse, işte onlar kendilerine zulmedenlerdir.” (Hücurat: 11) buyurmaktadır.
Peygamber (as): “Koğuculuk yapan cennete giremez” demiştir. (B. Hadis Kül: 4/271)
Bir hadislerinde de: “Hasetçi, kovucu ve falcı benden değildir, ben de onlardan değilim.” (Tirmizi Birr: 79) buyurarak kötü huylu kimselerden uzak olduğunu bildirmiştir.
e. Müslüman gıybet etmez:
Gıybet nedir? Din kardeşimizin duyunca üzüleceği bir kusurunu söylemek, dinlemektir. Söylenilen şey onda yoksa o zaman iftira olur.
Hazreti Peygamber: “Ya hayır söyle ya da sus” (R. Salihin: 1540) der.
Hanımın veya beyin eşinin sırlarını yayması da gıybettir. Aralarını açar, birbirinden soğutur, fitne sokar.
Gıybet, şahsiyete saldırıdır. Sebep olmakta da dinlemekte de gıybet günahı vardır.
Biri, günahınızı başkalarına verin demiş ve örnek vermek istemiş güya peygamber hanımına “Karnına tabak koy senin hakkında konuşsunlar, günahını alsınlar” demiş. Olmaz böyle şey. İftiraya, gıybete sebeptir, fitneye sebeptir.
Gıybet etmekle hak doğar. Yapılan gıybet anlatılmadıkça, o da af etmedikçe, böylece helallaşılmadıkça günahtan kurtuluş olmaz. Eğer gıybeti yapılan ölmüşse, onun adına hayır yapılır, affı için dua ediliverir.
Dinleyen ve tasdik edenin durumu gıybet olur mu? Olur.
Gıybet eden, gıybet ettiği için sevaplarını kaptırır. Onun için gıybet edeni susturmak mümkünse susturulmalı, değilse dinlenmemeli, tasdik edilmemelidir.
Hasan–ı Basri, gıybetini yapanları duymuş, onlara kızmamış, teşekkür ederek baklava ikram etmiş, neden bu ikram? Deyince de:
- Sen benim gıybetimi yaptın, benim günahlarımı aldın, kendi sevaplarını bana verdin, demiştir.
Atalarımız: “Eline, beline diline sahip ol.” Başka bir ifadeyle: “Az ye, az uyu, az konuş” demiştir. Bir kardeşimiz evine levha asmış: “Bu evde ölü eti yenmez.”
Cenab -ı Allah Kur’an-da şöyle emrediyor:
- “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinenlerin vay haline!” (Hümeze:
1) – “Onların fısıldaşmalarının bir çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka, yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyenin fısıldaşması müstesna. Kim Allah’ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona mükafat veririz.” (Nisa: 114)
- “Daima ayıplayan, laf getirip götürene itaat etme.” (Kalem:11)
- “Biriniz diğerini gıybet etmesin. Sizden biri ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Elbette tiksinirsiniz. O halde Allah’tan korkun. Allah tevbeleri kabul eder.” (Hücurat: 12)
- “İyice bilmediğin bir şeyi söyleme, arkasına düşme! Çünkü kulak, göz, kalp, bunların hepsi yaptıklarından mes’uldür.” (İsra: 36)
- “Bir fasık size haber getirirse onu iyice araştırın, bilmeden ona buna sataşmayın sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hücurat: 6)
Hz. Peygamber (as) da şöyle bildiriyor:
- “Koğuculuk eden, cennete giremez.” (Buhari, Edep: 50)
- “Bir kimse, kardeşinin ırz ve şerefini gıybet edene karşı savunursa, Allah kıyamet gününde o kimseyi cehennemden uzaklaştırır.” (R. Salihin: 3/113)
- “Her işittiğini söylemek, kişiye günah olarak yeter.” (Ebu Davut, Edep: 80)
- “Miraç gecesi bakır tırnakları olan bir kavme rastladım. Bunlarla yüzlerini, göğüslerini tırmalıyorlardı. Cebrail’e sordum:”
- Kim bunlar? Cebrail:
- Bunlar insanların etlerini yiyenlerdir. (K. Sitte 12/123) cevabını verdi.
Peygamber ashabına bir leş gösterip:
- Bunu yiyin, der.
- Bu leştir yenir mi? Derler. Peygamber:
- Öyle ise gıybet ederek yemeyin, demiştir.
Peygambere sordular:
- Hangi Müslüman daha hayırlıdır?
- Elinden, dilinden, Müslümanların emin olduğu kimsedir. (R. Salihin: 1541) dedi.
- Peygamber: “Her kim dilini ve tenasül organını korumayı bana söz verirse, ben ona cennette kefilim.” (R. Salihin: 1542)
Peygambere biri sorar:
- Hakkında korkacağın şeyin en tehlikeli olanı nedir? Peygamber dilini göstererek “işte budur” der. (R. Salihin: 1546)
- “Gıybet yalancıların meyvesi, fasıkların ziyafeti, kadınların sakızıdır” derler. – Hz. Aişe: “Peygamberin yanında bir kadın için uzun etekli” dedim. Peygamber: “tükür” dedi. Bir et parçası tükürdüm, der.
- Peygamber: “Gıybetten sakının çünkü onda üç afet vardır: 1. Gıybet edenin duası kabul olmaz. 2. Yaptığı hayır da kabul olmaz. 3. Gıybet eden de günahlar birikir” demiştir.
- Gıybete sevk eden sebepler nelerdir?
- Dargınlık…
- Düşmanlık…
- Kıskançlık…
- Gıybet sırasında tavrımız ne olmalıdır?
- Susturmak,
- Dinlememek,
- Gıybet edilen kişiyi müdafaa etmek. Bir sonuç alamazsa:
- O kişiyi, o yeri terk etmek olmalıdır.
Gıybet etmemek için: zikirle, ibadetle, güzel şeyleri tebliğ etmekle meşgul olmak gerekir.
- Gıybet ne zaman caizdir?
- O kişiyi kötü bir şeyden alıkoymak için,
- Kötü biri ile ortaklık, evlilik konusunda birini uyarmak için,
- Küçültme kastı yoksa, örnek verilirse,
- Herkesçe bilinen bir kötülüğü söylemekte,
- Zulmünü önlemek için yetkililere söylenir. O hallerde gıybet olmaz.
Şu örneklere ibretle bakalım:
Abdullah İbn Mes’ud anlatıyor:
Peygamber (sav) ile beraber oturuyorduk, birisi oradan kalkıp giden başka birisinin aleyhinde konuşunca, peygamberimiz:
- Git, helalleş! buyurdu. Adam:
- Neden helalleşeyim? Deyince, peygamberimiz:
- Müslüman kardeşinin etini yedin de ondan, dedi.
İmamı Şarani der ki:
- Hazreti Musa Aleyhisselam kavmi ile yağmur duasına çıkmıştı; üç gün yalvarıp yakardıkları halde yağmur yağmadı, bu duruma çok üzülen Hazreti Musa:
- “Hikmetin nedir ki, üç gündür çoluk çocuk, genç ihtiyar ellerimizi açtık dualar ediyoruz, kabul etmiyorsun?” diye sorması üzerine Cenab -ı Hak cevaben şöyle buyurdu:
- “Duanızı kabul etmem. Çünkü içinizde işi gücü dedikodu olan, daima kardeşlerinin etini yiyen bir gıybetçi var.”
Hazreti Musa Aleyhisselam tekrar yalvardı:
- “Ya Rabbi, o adamın kim olduğunu bildir de onu hemen içimizden kovalım.” Fakat bu sefer Musa Aleyhisselam şöyle cevap aldı:
- “Ya Musa, bana da mı gıybet ettirmek istiyorsun?” Şadi anlatıyor:
- Çocukluk çağımda daima geceden kalkardım, ibadetimi yapardım.
Bir gece babamın yanında oturuyordum. Bütün gece gözümü yummamış, Kur’an-ı Kerim’i elimden bırakmamıştım. Bir takım kimseler etrafımızda uyuyorlardı.
Babama:
“Şunların bir tanesi başını kaldırıp da iki rekat namaz kılmıyor; öyle uyuyorlar ki ölmüş sanırsın…” dedim.
Babam:
“A babasının canı, elalemin dedikodusunu, gıybetini yapacağına keşke sen de uyusaydın” dedi.
Görülüyor ki gıybet çok kötü bir huydur. İnsanlar arasında çok kötü şeylere sebep olur. Gıybet günahı yüzünden insanlar büyük zararlar görür. Gıybet, ibadete bile manidir. Bunun için gıybet etmeyen bile, gıybet edenlerden uzak durmadıkça kendini koruyamaz.