MUSİBET

Aniden gelen felaket, sıkıntı ve insanı üzen anlamına gelir.

Musibeti peygamber (as) şöyle tarif etmiştir: Mü’minin üzüntüsüne sebep olan her şey Musibettir” (Müslim, Birr:512)

Bazılarının tabiat olayları diye ifade ettiği olaylar, bir musibettir.. bunlar mü’min için imtihandır. Her biri Cenab-ı Allah’ın takdiridir.

Kur’an’da: “Allah’ın izni olmaksızın size bir musibet isabet etmez” buyrulmuştur. (Teğabun:11)

Musibetler Allah’ın kuluna zulmü değil, kulun kendi kendine ettiği zulüm sebebiyledir.

Bir ayette: “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir.” (Şura:30) buyrulur.

Nahl Suresinin 112. Ayetinde Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük edenlere Allah’ın buna karşı onlara açlık, korku ve sıkıntı verdiği bildirilmiştir.

Musibetin bir sebebi de Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir.

“Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimizde o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ele başlarına iyilikleri emrederiz. Buna karşılık onlar kötülük işlemeye devam ederler. Böylece o ülke helaka müstahak olur (hak eder) bizde orayı darmadağın ederiz. (İsra:16)

Hayat mü’min için bir imtihandır. Kulluğu ölçüsünde imtihana tabi tutulur. Bazı sıkıntı veren şeylerle imtihana tabi tutulur.

Bakara Suresi’nin 155. Ayetinde şöyle buyrulur:

“Andolsun ki, sizi biraz korku biraz açlık maldan, canlardan ve ürünlerden fakirlik ile deneriz. (ey peygamber) sabredenleri müjdeler.”

Allah insana sabır gibi şükür gibi imkanlar vermiştir. Musibetlere karşı insanı aciz bırakmamıştır.

Son yıllar dünyamız için afat, felaket ve musibetler yılları oldu. Felaket üstüne felaket yağdı. Felaketlerin ardı kesilmedi.

Akla, hayale gelmeyen olaylar birbirini takip etti. İkaz ve uyarı niteliğin de olaylar oldu. Sebep insanın kendisiydi.

Süleyman peygamberin tacı başında düzgün durmamış, düzeltirmiş, bu defa diğer tarafa devrilirmiş, taca neden doğru durmuyorsun? Demiş. Taç: sen doğru durmuyorsun ki” cevabını vermiş.

Dünyada zulüm arttı ahlaksızlık yayıldı. Allah’a isyan haddi aştı. İnsan yaratıcısını, O’nun verdiği talimatları unuttu.

Cenab-ı Allah daha önceki hataları ve ahlaksızlıkları yüzünden helak olan milletleri ve helak sebeplerini ayrı ayrı Kur’an’da ibret alsınlar diye anlatmıştı.

Kur’an okunmadı, mesajlar alınmadı Müslüman Kur’an’daki hayatı yaşamak yerine şu sureyi şu kadar okursan şöyle olur, böyle olura yöneldi.

Kul azmayınca Allah yazmaz:

İnsanın başına gelenler hak etme meselesidir. Hiçbir şey boşuna değildir. Mutlaka bir sebep vardır.

Kur’an’da: “Allah kuluna asla zulmetmez” (Al-i İmran:182)

“Allah insanlara zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler” (Yunus:44) buyrulmuştur.

Şair de şöyle demiştir:

“Bela gelmez Allah yazmayınca,

Allah bela yazmaz kul azmayınca”

Daha önce cezalandırılan milletlerin her birine Allah peygamber gönderdi. Onları uyardı. Peygamberlerini dinlemediler helak oldular. Cenab-ı Allah en son insanlığa Hz. Muhammed(as) gönderdi. Kitap gönderdi.

Gönderdiği kitapta uyarılarda bulundu geçmişten örnekler verdi.

“Her birini günahı sebebiyle yakaladık. Kimine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik. Kimini bir çığlık yok etti. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendilerine yazık ediyorlardı.” (Ankebut:40)

Diğer ayetlerde de:

-Yoksa küfür işleyip isyan edenler, azabımızdan kurtulacağını mı sandılar?” (Ankebut:4)

“Kötülük işleyip kötülük tuzaklarını kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçirmesinden, yahut bilmedikleri yönden kendilerine azab inmesinden emin mi oldular? (Nisa.45) buyrulmuştur.

İnsanlık olaylardan ders almadı olayları sadece bir tabiat olayları veya normal olaylar olarak gördü.

Bir kutsi hadiste bir uyarı da şöyle yapılmıştı:

“Ey insanoğlu! Günahları toplayıp sırtına alma! Çünkü hangi günahtan dolayı sana azab edeceğimi bilemezsin; böylece rızkı senden kaldırırım. Duana karşı da gök kapılarını kapatırım.

Ey İnsanoğlu! Kalbinde katılık, vücudun da hastalık, rızkında mahrumiyet, malında noksanlık bulunduğu zaman bil ki, sana fayda sağlamayan işler hakkında söz söylemişsin.” (Fikri Yavuz, 40 Kutsi Hadis:64-69)

Peygamber (as)da istenmeyen olaylara sebep olan şeyleri şöyle açıklamıştır:

Bir gün ashabına:

-“Allah’tan başka ilah yoktur. Yaklaşan büyük şer yüzünden Araplara yazık olacak” der.

-İçimizde iyiler olduğu halde de mi felakete uğrarız? Derler.

-Fenalıklar çoğalırsa  “evet cevabını verir.” (R. Salihin:187)

**

Bir günde benzi sararmış halde odaya girer:

-Yaklaşan büyük şer yüzünden yazık olacak” der.

-İçimizdeki iyiler varken mi? diye sorulunca

-Evet (Fuhuş, ahlaksızlık ve zulüm, isyan gibi kötülükler çoğaldığı zaman helak olursunuz” der. (Muslim:2880)

**

“Fuhuş yayıldığında zelzele ve fitneler çoğalır. İdareciler  zulmettiğinde yağmur azalır” (Ramuz:54/5)

“Ademoğluna isabet eden ağaç sıyrıntısı, ayak kayması veya damar sıyrıntısı ancak bir günahı sebebiyledir.” (Ramuz:489/3)

**

“Şu beş şey zuhur ederse ümmetimin üzerine helak olmak hak olur.”

-Lanetleşmek,

-İçki içmek,

-ipekli giymek

-Çalgı ve eğlence

-Erkeklerin ve kadınların kendi cinsleriyle yetinmesi” (Ramuz:53/18)

**

“Ümmetimden bir grup içkinin adını değiştirerek içer, başlarında çalgıcı kadınlar çalar ve söyler. Allah bunları yere batırır. Maymun ve domuz suretine sokar.” (Ramuz:368/6)

**

“Denizdeki balıklar bile günahkarlar ve zalimlerden şikayet eder. Onların yüzünden yağmur kesilir, insanların rızkı daralır” (Tergib ve Terhib:1/281)

**

“Allah’ın gazabını arttıran hususlar şunlardır:

-Acıkmadan yemek

-Uykusu yokken uyumak

-Manasız bir şey için gülmek

-Musibete feryat etmek

-İçkili, çalgılı sofraya oturmak” (Ramuz:339/3)

**

“Cenab-ı Allah musibet murat ettiğinde:

-Çocuklar ölür

-Kadınlar kısırlaşır

-İçlerinde rahmete vesile olacak biri yoksa başlarına bela gelir.” (Ramuz:85/3)

**

“Allah’a yemin olsun ki, ümmetimden aşırılık, gurur, kibir, oyun ve eğlence üzerine geceleyenler sabah domuz ve maymun suretinde kalkarlar. Buna sebep, haramı helal saymaları, çalgıcı kadınlar edinmeleri, içki içmeleri, faiz yemeleri ve ipekli giymeleridir.” (Ramuz:495/2)

**

“Yeryüzünde kötülük yayıldığında onların arasında iyiler bulunsa da Allah o yer halkına azab indirir. Kötülere gelen azab iyilere de gelir. O iyiler sonra Allah’ın affına ve rahmetine kavuşur.” (Ramuz:54/2)

**

Bu ayet ve hadislerden anlıyoruz ki, her musibetin, her ceza ve cezalandırmanın mutlaka bir sebebi vardır.

Bir gün peygamber (as) ashabının yanına gelir şöyle der:

“Beş şey vardır onunla imtihan olacağı zaman toplumda hiç hayır kalmamıştır. O beş şey şunlardır.

-Zina açıktan işlenir hale gelirse, taun hastalığı yaygınlaşır. Başka görülmeyen hastalıklar yayılır.

-Ölçü ve tartıyı eksik yapan millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve zulüm görür.

-Hangi millet mallarının zekatını vermese yağmur yağmaz. Hayvanlarda olmasaydı bir damla yağmur düşmezdi.

-Allah Resulüne ahdini bozanlara düşman musallat olur. Ellerindeki malların bir kısmını alır.

-Allah’ın kitabı ile ameli terk edenleri Allah aralarında savaştırır.” (Hadis Ans:7/557)

Allah Resulü vahiyle konuştuğu için ne dediyse doğruluğuna inanırız. İnsanlığın durumuna bakıldığı zaman hiçbir cezanın karşılıksız olmadığı görülecektir.

Başta Ademle Havva Allah’a isyan ettikleri için cennetten kovulmuş, şeytan lanetlenmiş Nuh peygambere inanmayanlar su da boğulmuş, Lut peygambere uymayanlar taşlaşmış, Musa peygamberlere karşı çıkan firavun denizde boğulmuş, zevk sefaya dalan Pompei halkını Vezüv yanar dağı ibretlik hale getirmiş, Tanrı tanımayan, Titanik suya gömülmüştür. Bu günkü olayların hiç biri sebepsiz değildir.

Musibetler, sadece bizim şahit olduklarımız değildir. Sebebini biz tabiat olayı der geçeriz. Ama gerçek sebebini düşünmeyiz.

Her bir musibet imtihandır:

Şimdiye kadar geçmiş helak olanlardan ibret almadık. Allah’ı devreden çıkararak tabiat yaratıcı oldu.

Olan olaylardan bizim bir payımız olup olmadığını düşünmedik. Firavunu bir sinekle teslim alan Allah, görünmeyen bir virüsle insanlığı çaresiz bırakma gücüne sahiptir.

Allah Kur’an’da:

“İnsanlar imtihana tabi tutulmadan “İnandık” demeleriyle bırakılıverileceklerini sanırlar” buyuruyor. (Ankebut:2)

Müslümanlık “inandık” demekle bitmez. Gerçek Müslümanlık inancını yaşamakla ve musibet anında belli olur.

Musibetlerin nedenleri konusunda şunları söyleyebiliriz.

Musibetleri tek bir sebebe bağlamak yanlış olur.

-Musibetler imtihan olabilir.

-İlahi uyarı ve ikaz olabilir.

-Yapılanların karşılığı ceza olabilir.

-insanın günahlarına kefaret olabilir

-İnsanın imanını arttıran, ibadetlere yönlendiren tarafı olabilir. İnsanın sabrını şükrünü arttırır.

-İnsanın uyanmasına kendine gelmesine ve düzelmesine sebep olabilir.

-Bizim bilmediğimiz nice nice hayırlara vesile olabilir.

Musibetler nasıl yorumlanmalı?

Her bela ve musibeti önce inanan bir mümin olarak karşılamamız lazımdır. Hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu bilerek hareket edilmelidir.

Feryat yerine olaylara ibret nazarıyla bakmak gerekir. Gereken dersi çıkarmak hatalarımızı gözden geçirmek, yanlış olanları düzeltmek eksik olanları tamamlamak fırsatını yakalamak gerekir.

Her musibetin sebebi insanın kendisidir. Suçu başkalarına yüklemek yanlış olur. Kur’an da şöyle buyrulur.

“İnsanların bizzat kendilerinin işledikleri yüzünden karada ve denizde musibet yayıldı” (Rum:41) olayları bu gözle bakmalıyız.

Olayda “Bizim payımız ne” demeli gerekenleri yapmalıyız. Allah’a kulluğumuzu gözden geçirmeliyiz.  Bundan sonra dua ve ibadetlere sarılmalıyız. Hayatımızı Kur’an ve sünnete göre tanzim etmeliyiz. Cezaya musibete sebep olacak günahlardan haramlardan uzak durmalıyız ki bela ve musibetlerde bizden uzak olsun.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir