MUHAMMED (AS)’IN SÜNNETİNİN ÖNEMİ

Sünnet nedir ?

Sünnet, Hz. Peygamberin söz, davranış ve sükutlarına denir.

Dinimizde sünnet, Kur’an’dan sonra ikinci kaynaktır. Mükellefin işleri sekiz tanedir. Üçüncüsü sünnettir.

Sünnet, vahye dayanır. Cenab-ı Allah: “O kendiliğinden konuşmaz. Onun konuşması kendisine yapılan vahiy iledir” buyurmuştur.(Necim:3-4) Buna göre sünnet, islamın vazgeçilmez kaynağıdır.

Kur’an’da Peygamber (as) ‘ın sünnetine uymamız emredilmiştir.

 “Peygamber size ne getirdiyse onu alın. Sizi neden men ettiyse ondan kaçının.”(Haşr:7)

 “Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur”(Nisa:80)

 “Allah’a Peygambere başkaldıran şüphesiz apaçık şekilde sapıtmış olur.”(Ahzap:36)

 “Allah’la Peygamberin arasını ayırmak isteyenler, kafirlerdir.”(Nisa:150) Bu ayetlere göre her Müslüman, Peygambere itaat edecek ve sünnetine tabi olacaktır.

Sünnetsiz Peygambersiz İslam ve Müslümanlık olmaz. Sünnetin açıklamaları olmadan İslam yaşanmaz. Peygamberlerle Allah’ın arasını ayıranlar “ bize Kur’an yeter “ diyenler sapıktırlar.

İslam’ın temeli olan Kelime-i Tevhid ve Kelime-i Şahadette Cenab-ı Allah, kendi adı ile birlikte Muhammed(as) adının birlikte anılmasını istemiş ve onun, peygamberliğinin tasdik edilmesini emretmiştir.

Alemleri onun yüzü suyu hürmetine yarattığını bildirmiştir.

Hal böyleyken son zamanlarda misyoner mantığı ile Peygamber (as)’ı devreden çıkarma ve sünnetini itibarsızlaştırma gayretleri görülmektedir. İleri sürdükleri iddialardan bazıları şunlardır.

  • Peygamberin vazifesi bitmiştir.
  • Allah’la kul arasına Peygamberde olsa kimse giremez.
  • Peygambere bağlılık, kula kulluk olacağından şirktir.
  • Kur’an varken hadislere ne gerek var? Bize Kur’an yeter.
  • Kur’an ayetlerinin yorumu için akıl yeterlidir.
  • Farz borcu olanların sünnet namaz kılmaları uygun değildir.

Hemen belirtelim ki bunlar misyonerlerin ve İslam düşmanlarının İslam’ı yıpratmak, İslam’ı anlaşılmaz kılmak ve Müslümanları başsız bırakma oyunlarıdır.

Bu durumu peygamber(as) bize önceden haber vermiştir. Şöyle buyurmuştur:

 “Bir zaman gelecek bir grup benim sünnetimden başka yollara tabi olacaklar ve ümmetimi benim yolumdan başka bir yola götüreceklerdir.”(Müslim:1847)

 “Sünnetim dışına çıkan bir takım kimseler gelecek, görünümü insan kılığında fakat kalpleri şeytan kalbi olan olacak.”(Büyük

Hadis Külliyatı:5/9792)

 “Sizden birinin benden rivayet edilen hadisleri rahat koltuğuna kurulmuş vaziyette dinleyip: “Rivayeti bırak! bana Kur’an dan oku!” dediğini sakın duymayayım!” ( İ.Canan Hadis Ans:16/461)

Peygamberimiz(sav) bunlara karşı uyanık olmamızı tavsiye etmiştir.

Her Müslüman farzlardan, vaciplerden sorumlu olduğu gibi sünnetten de sorumludur. Peygamber(as) a uyduğu zaman sorumluluğu yerine getirmiş olacaktır. Ayrıca sevap kazanacaktır.

Kendisine uymamız, sünneti yaşamamız konusunda Allah Resulü bizi şöyle uyarmıştır. “Size iki şey bırakıyorum, bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmazsınız. Bunlar Kur’an ve sünnetimdir.” (Muvatta Kader:2)

 “Sünnetime uyun dört elle sarılın. Sonradan çıkarılan şeylere de son derece dikkatli ve uyanık olun. Sünnete uymayan bid’addır. Her bid’at da sapıklıktır.” (Tirmizi İlim:16)

 “Sünnetime azı dişinizle yapışır gibi yapışınız.”(Ebu Davu,

Sünnet:15)

 “Bütün ümmetim cennete girecektir yalnız istemeyenler ha-

riç.”

Kim istemez denilince. Bana itaat eden cennete girer. Bana uymayan cenneti istememiştir demektir.( R.Salihin:158) buyurur.

 “Ben ve siz aynen şuna benzeriz: Ateş yakan ve ateşine pervane böcekleri düşmeye başlayınca onları kurtarmaya çalışan kimse gibiyiz. Kurtarmak için ellerinizden tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz.” (Age:163)

 “Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah’a itaat etmiştir. Kimde bana isyan ederse, muhakkak ki Allah’a isyan etmiştir.”(Buhari Ahkam:1)

Kur’an’da da: “Kim Resule itaat ederse, muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur” buyrulmuştur.(Nisa:80)

 “Her amelin bir coşkusu vardır. Her coşkunun da bir gevşemesi vardır. Kimin coşkusu sünnetimden yana olursa, o mutlaka kurtulmuştur. Kimin de istek, arzu ve gayreti sünnetim dışına yönelik olursa, o helak olmuştur.” (Tirmizi Kıyame:21)

Peygamber(as) bu sözleri ile sünnetin ve sünnete uymanın önemini belirtmiştir. Sünnetsiz kurtuluşun olmayacağını belirtmiştir.

Sahabeyi cahiliye toplumu olmaktan çıkarıp bir kısmının cennetle müjdelenmesi ve diğerlerinin gökteki yıldızlar mesafesine yükselmesi onların sünnete uyma titizliğindendir.

Samimi Müslümanlar, hep sünneti ölçü almış ve ona göre yaşamıştır. Bir gün Beyazıd-ı Bistamiye öğrencileri” bir veli kul bir alim zat var onu ziyaret edelim” derler. Bistami hazretleri “olur” der, giderler. O adamda evinden çıkmış camiye gitmektedir.” Kıble tarafına tükürür.”

 “Sizden biriniz kıble tarafına tükürmesin.”(Buhari, Salat:33) hadisine uymadığı için sünnetine uymadı diye Bistami Hazretleri geri döner. Bunun sebebini soran öğrencilerine : “Görmediniz mi?

Sünnete uymadı” cevabını verir.

Sünnete uymayanlar için peygamber(as) söyle buyurmuştur.

 “Kur’an’a ilave edenler, Allah’ın kaderini yalanlayanlar, Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram sayanlar ve sünnetimi terk edenler, Allah’ın lanetine uğrarlar, bütün Peygamberlerinde duası kabul olmuştur.” (Büyük Hadis Külliyatı:1/46) Sünnetine uyanlar için ise şöyle müjdelemiştir.

“Kim benden sonra unutulmuş bir sünnetimi yaşatırsa, beni sevmiş olur. Kim beni severse. Cennette benimle beraberdir.”

(Age:1/45)

 “Ümmetimin fesadı zamanında kim sünnetime yapışırsa, şehit sevabı alır.” (Age:1/45)

Peygamberimiz, Peygamberlerin sonuncusudur.  O insanların ve cinlerin peygamberidir. Bütün insanlara gönderilmiştir. Yeryüzünde kabri belli olan, akın akın ziyaret edilen ve her emaneti, sakalının teline kadar muhafaza edilen başka bir Peygamber yoktur.

Peygamberimizin her hadisi titizlikle toplanmış, günümüze kadar korunmuştur. Modern hayata uymayan bir tek sünneti yoktur. Faydasız, yapıp da zarar görebilecek her hangi bir şeyi, İslam Peygamberi emretmemiştir.

“Bize Kur’an yeter“ Diyenler Kur’an’a bağlı Kur’an aşığı kimseler değillerdir.

Sünnetsiz Peygambersin İslam gayretleri, İslam düşmanlığındandır. O zaman Kur’an’ı her isteyen kendine göre yorumlayacaktır. Ortaya herkese göre ayrı ayrı din, inanç çıkacaktır. Müslümanlar ipi kırılan tesbih taneleri gibi bölük bölük olacaktır. Çobansız sürü gibi olacaktır.

Bu gayretler boşunadır. İslam, bu güne kadar zarar görmemiş bundan sonrada kimse zarar veremeyecektir. Çünkü İslam Allah’ın korumasındadır. Allah vaad ediyor:

 “Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”(Saff:8)

Yalnız Allah nurunu tamamlayacak diye yatmak olmaz. Cihadı, tebliği terk etmek olmaz. Düşmana her türlü tepki gösterilecektir. Allah Resulünün hayatı incelenecek olursa, müslümanın nasıl davranacağı anlaşılacaktır.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethin de dervişleri toplayıp “Allah” dedirtirken, karada gemi yüzdürmüş, topları ile de surları dövdürmüştür. Her konuda hassas olan büyüklerimiz, Allah’ın dinini yaşayacağız dini, vatanı koruyacağız diye rahat yataklarında yatmamışlardır.

Kur’an’a sarılalım “Kur’an bize yeter oyunu ile Peygamber (as) dan koparma ve sünneti unutturma gayretlerine, dikkat edilmelidir. Sünneti ibadetten, sünneti hayattan çıkarmak, itikatı zayıf, imanı zayıf olanlara güzel gelebilir. Kolay görülebilir.

Dinde hüküm çıkarma da Kur’an’ı anlamada İslam da dört kaynak vardır. Kitap, sünnet, icma ve kıyas. Tek bir kaynak, kıyamet dini için yeterli değildir.

Her şey Kur’an’da yoktur. Ayrıca Kur’an her şeye açıklık getirmemiştir. Birde Peygamber(as) dinde hüküm koyma yani emir, yasak koyma yetkisine sahiptir.

İslam tarihinden bir örnek vermek istiyorum. İbni Mes’ud(ra)  “dövme yapan yaptıran, peruk takan kadınlara lanet olsun” hadisini söyleyince, bir kadın (Ümmü Yakup) itiraz der. İbni Mesud: ”Peygamberler lanetlemiş bende lanetliyorum” der. Kadın: Ben Kur’an’ı eksiksiz okudum, bunu göremedim” deyince, İbni Mesud(ra)  “Hakkıyla okusaydın görürdün” der ve Haşr Suresinin 7. Ayetini “ Peygamber size ne getirmişse onu alın, neyi yasakladıysa, ondan da kaçının” ayetini hatırlatır.

Bir olayda şöyledir:,

Hz. Ömer(ra) halife iken yeni Müslüman olmuş bir grup gelir. Hz. Ömer’e: biz nasıl namaz kılacağız Kur’an’a baktık göremedik? Derler. Halife Allah’ın elçisinden duyduğu ve gördüğü şekilde anlatır.

Peygamber efendimizin açıklamalarına, yaşayışına, Ashabın izah ve yorumlarına, alimlerin, mezhep imamlarının bilgilerine baş vurmadan dini emir ve yasaklar tam anlaşılamaz, doğru bir şekilde yaşanamaz.

Kimse kendi başına Kur’an’ı, dini anlayamaz. Dünya da Allah’a kulluk görevi nasıl yapılacak, bunu Allah’ın elçisinden öğreniriz. Çünkü Hz. Peygamberin sünneti, Kur’an’ı ve dini açıklayıcı mahiyettedir. Sünnete itibar etmezsek Kur’an’ı yanlış yorumlarız, Allah’ın emirlerini yanlış uygularız.

Kur’an namaz kıl, oruç tut, hac et, zekat ver diye emreder. Bunların nasıl, ne zaman, ne kadar olduğu Kur’an da geçmez bunların bilgisi, Peygamber (as)’ın sünnetinden öğrenilir.

Kur’an da namazlar kaç rekat ve nasıl, ne zaman kılınacak bilgisi var mı?

Zekatı kim verecek, ne kadar verecek, kime ne zaman verecek bilgisi var mı?

Bir insan sadece Kur’an’a göre kulluk görevini yapmaya kalksa, İslami bir hayat yaşayamaz. Ayrıca dinde olup da Kur’an da olmayan hususlar vardır. Mesela; katilin maktule mirasçı olmayacağı, eşek etinin haramlığı, neseple haram olanın sütle de haramlığı, yırtıcı hayvanın etinin haramlığı gibi. Bunlar birkaç örnektir.

Sünnete soğuk bakanlar, sünneti önemsemeyenler, samimi değil, İslamı yaşayanlar değildir.

Sünnetsiz din olmaz. Bizden önceki Müslümanlar bu konuda hassas davranmışlardır. Dinlerine bir zarar gelmemesi için her türlü fedakarlığı yapmışlardır. Peygamberlerinin sünnetini terk edenler de Peygamberlerini de, dinlerini de unutmuşlardır. Kutsak kitaplarını bile koruyamamışlardır. İşte Yahudilik, işte Hristiyanlık!..

 “Bize Kur’an yeter” diyen mutezile ile Hz.Ali ye bağlı oldukları için sünnete itibar etmeyen Şiiler ve müştekilerin oyununa gelen mezhepsizler gibi düşünmemeliyiz.

Hedefin sünnet ve Peygamber’in oluşu, Müslüman ı düşündürmelidir. Çünkü bu hareket, Müslümanları sünnetten Peygamberden ve dinden koparma hareketidir. Sürüye zarar verebilmek için çobanı ortadan kaldırma gayretidir. Peygamberi unutturmak için Mevlana, Yunus, Nasreddin Hoca haftaları düzenleyenlerin sinsi oyunlarıdır. Bu oyuna gelinmemelidir.

Cenab-Allah Peygamber efendimizi alemlere rahmet olarak göndermiştir.(Enbiya:107) onu anlamak için bir hafta yetmez. Peygamberimiz(sav) “Sünnetimden yüz çeviren, yolumu terk etmiştir, benden değildir.”( Buhari, Nikah:1) buyurmuştur.

Veda hutbesinde de. “ Size iki şey bırakıyorum. Onlara sıkı sarılırsanız, yolunuzu şaşırmaz, sapıklığa düşmezsiniz. Onlar Allah’ın kitabı Kur’an ve benim sünnetimdir.” Diyerek şaşırmamanın, sapıtmamanın yolunu göstermiştir.

Dinde samimi olunmalıdır. Dinde fitne, fesat çıkararak müslümanların önüne geçilmez. Din adına ortaya çıkıp, dine müdahale sapıklıktır. İnsanın imanını tehlikeye sokar. Hz.Ömer (ra) “ Bir insanın namazına ibadetine değil doğruluğuna bakın” demiştir. Evvela itikat düzgün olacaktır. İnsanımızın içinde bulunduğu dini boşluktan yararlanan din düşmanlarına, misyonerlere, misyoner mantıklılarına karşı her Müslüman uyanık olmalı ve gösterebildiği tepkiyi göstermelidir.

Peygamberi tanımayanın ameli boşa gider. Peygamberin sünnetini terk, kıyamet alametlerinden sayılmıştır.

Dünya da ve ahrette  Allah’a kul, Muhammed Aleyhisselama ümmet olmaktır.

 İslam’a zarar vermek, Müslümanları İslam’dan uzaklaştırarak bölük bölük olmalarını sağlayabilmek için İngilizler, vahhabiliği kurdurmuştur.

 Lawrence ve onun gibiler, Müslümanlar arasına hep fitne sokmuşlardır.

 Bugün yabancıların emellerine hizmet eden ve ya dikkat çekek ve meşhur olmak arzusu ile hareket edenler, sünnetsizliği, mezhepsizliği ortaya çıkarmışlardır.

Bunlardan Allah’la konuştuğunu, peygamber olduğunu, Mesih olduğunu iddia eden sapıklar olmuştur. Bunlar fırtına gibi gelir geçer, ama İslam’a verdikleri zarar bazılarının sapıtmasına neden olur. Zekeriya Beyazlar, Yaşar Nuri’ler, Evrenosoğlu’lar nerede? Mesih’im diyenler ne halde?

 Sonuç olarak; gelecek nesillerin Müslüman kalması, onlara sünneti tebliğ etmemize bağlıdır. Sünneti doya doya yaşayıp örnek olmamıza bağlıdır.

 Peygamber (as) “Söyleme yap” demiştir.

 İnanıyorum ki, Ashab-ı Kiram gibi bu nesilde sünnetle terbiye olacaktır.

 Bugüne kadar hayatlarının ölçüsü sünnet olanlar, mutlu ve huzurlu olmuş, kıtalara hükmetmiştir.

 Öncekiler, sünnet konusunda çok hassas davranmışlar, sünnete uymayan işleri için tekrar sünnete uygun davranmışlardır. Sünnete uymayanlar uyarılmışlardır. Bir örnekle konuyu bitirelim.:

 Mısır’a Vali olan Ukbe bin Amr, Akşam namazını geç kıldırmıştı. Ebu Eyyup (ra) sordu :

 -Neden akşam namazını geç kıldırdın? Ukbe bin Amr:

 -“Millet işleriyle meşguldüm, işim uzadı “ Cevabını verince Ebu Eyyub (ra):

 -“Korkarım halk senin bu hareketini, Peygamberden böyle görmüştür, düşüncesiyle benimserler” demiştir.

 Allah’ım, bizi sünneti terk eden sapıklardan ve peygamber(as)’ın şefaatinden mahrum olanlardan etme.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir