MEZARLAR NASIL OLMALIDIR

            Müslüman mezarı, firavunların veya başka dinden olanların mezarları gibi yapılmalıdır.

            Önce kabir satın almak yerine, kefeni bohçalamak yerine mezara hazırlanmak daha iyidir. Çünkü nerede, ne zaman nasıl öleceğimiz bilemeyiz.

            İnsan ölünce, en yakın ve en münasip yere gömülmesi uygundur. İlla doğup, büyüdüğü yere gömülme konusunda vasiyeti varsa beni ana babamın yanında gömün” dediyse, yerine getirilmesi mümkünse, vasiyet yerine getirilir.

            Nakillerin bazısı, hem cenazeye hem de cenaze sahiplerine eziyet oluyor.

            Yabancı ülkelerden cenaze nakledilebilir…

            Defnedildikten sonra nakil, zaruret yoksa caiz değildir. Başkasının özel mülkünde ise, zorunlu inşaat yapılacaksa, baraj altında kalacaksa nakil yapılabilir.

            Bir insanın cenazesine, naklederek eziyet  verilmez. Ölü kurtaracak olan amelidir. Ölünce insanın vatanı ahirettir.

Bir insanı doğdu yere gömmek, kabrini nakletmek görevde değildir, hizmette değildir.

            Aynı mezara, cenaze çürüdüyse başka bir cenaze gömülebilir. Eğer tam çürümediyse kemikler bir kenara toplanır gene gömülür.Yeryüzünde mezar olmayan yer çok azdır.

            Peygamberlerin mezarı da  olsa kabir öpülmez.

            Hz. Peygamber: “Yarabbi! kabrimi tapınılan yer yapma!” diye dua etmiştir.

            Mezar, süslü şatafatlı, masraflı, kaybolmayacak şekilde yapılmaz. Mezar taşı haddinden yüksek olmamalıdır.

            Mezar taşına resim ve uzun sözler yazılmaz, mekruhtur. Ancak kaybolması için isim,ölüm, doğum tarihi yazılabilir.

            Kabrin inancımıza göre yerden ancak bir karış kadar yüksek olması gerekir.

            Kabrin üstü açık, yağan rahmeti içinde olacak şekilde olması gerekir.

            Kabre yapılan masraf üzerine konan ağırlık, ona eziyet verir.

            Hz Ali (ra) birine:

–          Peygamberin beni gönderdiği şey için seni göndereyim mi yok etmediğin, yerle bir etmediğin, put, yerle bir etmediğin yüksek bir kabir bırakma” demiştir. (İbni Abidin 1 / 601)

a)                Mezar satın almak doğrumu?

            Ölüme hazırlanmak demek, kefeni alıp koymak, mezar yerini satın almak demek değildir. Kısa bir yolculuk için bile bu kadar basit bir hazırlık yeterli değildir.

            Sonra, ölüme hazırlığın manası bu demek değildir.

Sevgili Peygamberimiz: “Ölmeden önce ölünüz” buyurmuştur. Eğer Kefen mezar satın almak üzerine olsaydı zenginler en çok hazır olurdu.             Ahirete hazırlık, Allah’a teslimiyetle olur. Hani kavi bir iman, hani ihlaslı amel? Halimize inananımı benziyoruz, inanmayana mı? İslam’i neyimizle temsil ediyoruz. Bize bakan bizde İslam’ın nesini görecek? Bize bırakıp işte Müslüman, bende bu dine talibim diyebilecek mi? İslam’i böyle temsil edebiliyor muyuz? Kur’an hayatımızın neresinde? Raflarda, torbalarda mı yoksa gönlümüzde  kalbimizde ve hayatımızda mı?

            İçimizde:” Sana yürümeye hazırım ya Rabbi, canımı alabilirsin” diyen mi çok? Eh Kefenimi, mezarımı satın aldım diyen mi çok?

            Marifet, kefen ve mezar satın almak değil, ahiret saadetini satın almaktır.

            b) Mezar taşına neler yazılmalıdır  

            Mezar taşlarına mesaj verici sözler yazılabilir. Mesela;

“Neylersin  ölüm herkesin başında,  Uyudun uyanamadın olacak.  

Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Necip Fazıl Kısa kürek’in

“Şu gideni durdursam çekip de eteğinden,  

 Soruversem, senin de haberin var mı öleceğinden?” “Sen dilediğin kadar yaşa,  

Muhakkak öleceksin.  

Sen dilediğine yapış, Muhakkak ayrılacaksın.” (Cebrail (as))

  • “Bir zamanlar bende gezerdim sizin gibi”  

              Sizde geleceksiniz benim gibi”

            Manasız destanlar yazmak, “koca dayağından” “kayınvalide kahrından” “hanım dırdırından “öldü” gibi sözler yazmak doğru değildir.

            Bazı mezarlarda kin, intikam sözleri bile oluyor. Öcümü alın….gibi bunlar yanlış             c) Mezar taşı nasıl olmalıdır?

            Mezar gibi, mezar taşları da sade olmalıdır.

  • Ağa, şeyh, bey paşa gibi kelimeler yazılmamalıdır.
  • Resim yapıştırılmamalı,
  • Destanlar yazılmamalı,
  • İsim, ölüm, doğum tarihleri ve fatiha okumaya vesile olacak, hatırlatmak için “Fatiha” gibi şeyler yazılmalıdır.
  • Taş büyük masraflı olmamalıdır.

            Mezar için sarf edilecek ölü yatırımlar, ölünün hayrına harcanacak olursa, azabını  hafifletecek beklide kurtuluşunu sağlayacaktır.

            d) Mezarların bize söyledikleri

            Dikkat edilir,ibretle bakılırsa, mezarlar  ve mezar taşları bize çok şey söyler

            İlk bakışta mezarda yatanlarda bir zamanlar bizim gibiydi. Öleceklerini bizim gibi akıllarına bile  getirmiyorlardı. Ama öldüler. Bize sizde öleceksiniz deyip duruyorlar.

            Mezardakilerin de bir hayatı vardı, hesapları vardı, malları vardı, sevenleri vardı, sevdikleri vardı. İş güç sahipleriydiler, hepsinden ayrıldılar. Şimdi toprak altında yatıyorlar. Bizi de yatıya bekliyorlar. Mezar başına diktikleri taştan bize şöyle sesleniyorlar: “Benimde çok emellerim vardı. Ama ömrüm yetmedi”

            Evet mezarlıkta ölüler susuyor, mezarlar ve taşlar çok şey söylüyor… Tabi ki alana, anlayana…  

            Şeyh Sadi şöyle anlatılıyor:

            Çocuğun ölümünden birkaç ay geçmişti. Ayrılığına dayanamadım. Kabri açmak boyunu posunu bir daha görmek istedim. Bu amaçla kabristana vardım. Mezarın üstündeki uzun taşı kaldırdım. Daracık ,karanlık kabri görünce ürperdim, benzim attı. Aklım fikrim perişan oldu, kendimi kaybettim. Nice dakika sonra aklımı başıma topladığımda, sevimli çocuğumdan kulağıma şöyle ses geldi:

            “Canım babacığım! Eğer bu karanlık yerden ürküyorsan,  tedbirini baştan al; buraya ışık ile gel! Mezarda geçecek gecelerin gündüz gibi aydınlık olmasını istersen dünyan çerağ ile gel…”

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir