MAHVEDEN BAZI GÜNAHLAR

  • ALKOL: Şerefe diye kalkar ama şeref bırakmaz. Giydirdiği taç çabuk düşer. Mutlu olmak için içilir ama pişmanlık verir, rezil eder. 

Şekspir: “Ey içki, senin adın olmasaydı sana şeytan derdim,” demiş. Gerçekten insanı şeytanlaştırır. Şeytani işler yaptırır.

Yahudi protokollerinde şu talimat vardır:

  • “İnsanları rakı ile sarhoş, şarapla sersem edip ahmaklaştırarak düşünmekten alıkoymalıyız.” (C.R.Atilhan, Fesat Programı sf:55)
  • “İçkiye alıştırmalıyız. İlk kadehi kadınların elinden verip sarhoş halde herkesin içinde rezil etmeliyiz.” (K.Yaman, İhanet Planları sf:227)
  • “Kalabalıkların vakitleri eğlencelerle, oyunlarla oyalanmalı, herkes düşünmekten alıkonmalıdır.” (Age:197)

Bir topluluk içki içip, yedikleri devenin kemikleriyle birbirinin başını yarınca Hz. Ömer feryat etmişti. Şu ayetler nazil oldu:

  • “Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlar, fal ve şans okları birer şeytan işi, pisliktir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Maida:90)
  • “Şeytan; içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?” (Maida Suresi:91)

Hz. Ömer ve oradaki Müslümanlar; “Vazgeçtik Ya Rabbi!” diye bağırıştılar.

        Peygamber (as) da: “İçkiden kaçının. Zira o her şerrin, her kötülüğün başıdır, anahtarıdır,” buyurmuştur. (Ramuz el-Ehadis:16/2)

        İçki içen, içilmesine sebep olan lanetlenmiştir. İçkili lokanta açan, ticaretini yapan da lanetli iş yapmış olur. Bir hadiste şöyle buyrulur: “Allah içkiye, onu yapana, yaptırana, içene, taşıyana, kendisi için taşıtana, satana, satın alana, sunana, içene ve parasını yiyene lanet etti,” buyrulur. (Ramuz el-Ehadis:11/2+347/9)

*              *              *

        İnsanlığın başına musallat olan belalardan biri alkolizmdir. Her türlü kötülüğün anası alkol bugün öyle yayıldı ki; çocuklar bile içiyor. Faydalı olduğunu savunanlar oluyor. İçmeyi medeniyet ve çağdaşlık ölçüsü sayanlar çıkıyor. İsteyen her zaman her yerde bulabiliyor. Meyhaneler sıra sıra. Bazıları alkolü ikram ediyor, üretmek, içmek teşvik ediliyor, içmeyene başka gözle bakılıyor.

        İçki her şerrin kapısıdır. Kimse faydalı olduğunu ispatlayamaz. İnsanın alkole ihtiyacı yoktur. İnsan vücudunun ihtiyacı olan alkolü Allah meyvelerde vermiştir.

İçmenin övülecek bir yanı yoktur. Şişedeki gibi durmaz, insanı rezil eder, perişan eder, çağdaşlığın medeniyetin ölçüsü de değildir. Kur’an’ın ifadesiyle şeytan işi pisliktir. 

        Alkol, insanın, huzurun, başarının, ailenin ve toplumun düşmanıdır. İnsanı aptallaştırır, suç işletir. İçkide insanlık için bir fayda olsaydı Allah onu bize için derdi. 

        Davetler, düğünler, sünnet merasimleri içki içme, içirme yeri ve zamanı oluyor. Böyle güzel günler alkolle çirkinleştirilirse, o zaman onda bir hayır kalmaz, hayır da beklenmez. 

        İçki içilmesine tepki göstermemek, onlarla beraber olmak, kötülüğe rıza göstermek, meşru saymak ve günahına iştirak etmek demektir. Bir hadiste:

 “Allah’a peygambere ve ahrete inanan, içki bulunan sofrada oturmasın,” buyrulur. (Ramuz el-Ehadis:439/6) meze kurtarmak için oturan, kendini kurtaramaz.

İçki içmeyi erkeklik saymak, cehaletin ta kendisidir.

*              *              *

        İçki içmediğini söyleyene alkollü yiyecekler, bira ve kola içinde alkol sunuluyor.         Alkollü yiyecek ve içecekler, günlük gıda haline gelmiştir. Alkolü kadehten içmediği için övünen, istemeden de alkolden payına düşeni alıyor. Domuzu sevmeyen de ondan nasibini alıyor. 

        Ne yiyip içtiğine dikkat etmeyen, harama bulaşmaktan kendisini koruyamıyor. 

        Yabancı sigaralar alkolle yıkanıyor.

        Dondurmaya alkol katılıyor.

        Kolaya alkol katılıyor.

        Ticari maksatlı reklamlar yapılıyor. Böylece insanımız yavaş yavaş alkole alıştırılıyor.         Şarap eti yumuşatsın diye, ete şarap dökülüyor, hindiye şarap içiriliyor.

        Alkol katkılı ilaçlar, şuruplardan insanımız korunamıyor.

        Bira, çocuklarımıza meşrubat olarak sunuluyor. Kolanın içindeki alkol gizleniyor.         Bira için güzellik içeceği, vitamin deposu, böbrek temizleyicisi diye reklam yapılıyor. Zaman zaman alkolsüz bira dediler. Alkolsüz bira yoktur. Alkolsüz üretimi teknik açıdan mümkün değildir. Bira, alkolün ilk basamağıdır.

Biraya insan vücudunun ihtiyacı yoktur. Bira vitamin düşmanıdır. Kilo yapar, budalalık ve tembellik kaynağıdır. Bira sarhoş eder. Kazaların, taciz, tecavüz ve cinayetlerin ardında boş bira kutuları vardır. Gel gör ki insanımız, meyve suyu içer gibi bira içiyor. Ana babalar, evde ailecek içmekte sakınca görmüyor. Sonunda ayyaş bir aile ortaya çıkıyor.

        Diğer yandan uyuşukluğu seviyoruz, uyanıklığı pek sevmiyoruz. Kahve, kokain, kafein, esrar içerek rahatlamak istiyoruz. Uyuşturucu alkolle beraber geliyor, iffetsizliği davet ediyor, ahlaksızlığı, hırsızlığı, kapkaçı davet ediyor. Sonra da intihar kurtuluş yolu oluyor.

        Gençler tost, simit bağımlısı olsun diye içine beyaz zehir serpiştiriliyor. Dede torununu alıştırıyor, müşteri kazanıyor. Böylece her şeyin ayarı, düzeni bozuluyor.

        Özenti, arkadaş, ailenin ilgisizliği, dinlenen müzik, deneme isteği, bir defadan bir şey çıkmaz sunumu gibi nedenlerle her an yayılıyor.

        Birde alkol kadar, uyuşturucu kadar tehlikeli olan sigara var. Keyifle içiliyor. İkram ediliyor. Poz atmak için içiliyor. Çekip üflemek marifet sayılıyor. Çocuğuna simit parası veremeyen de içiyor, sigaranın yaptığı tahribatı gören de içiyor. Gözünün önünde sigaradan ölenleri gören de içiyor.

        Ahmak otu, bir zevkle başlanıyor, kahırla içiliyor, acı ile ölünüyor.

        Cesur bir milletiz. Sigara yasağına, sağlık raporlarına meydan okuyoruz. 

        Bazı ana babalar çocuklarının öksüre öksüre içmesine göz yumuyor.

        Toptan tiryakiyiz. “İster fakir ol, ister fukara, yak yemeğin üstüne bir sigara,” deyip içiyoruz. “Kadın çocuksuz, erkek çubuksuz olmaz.,” denir. Sigara telleyip, dumanını üfleyene erkek gözü ile bakanlar var.

        Kızlar, kadınlar erkekle eşit olduğunu ispat için içiyor. İnadına içiyoruz. Ziftleşmiş, parçalanmış ciğerler bizi caydıramıyor.

        Sigara güzel değil, tatlı değil, zorla alışılıyor. Zehir, vitamin düşmanı, güzellik düşmanı, sağlık düşmanı, hayat düşmanı. Sigara milyonlarca kişiyi öldürür, kanser yapar. İçmeyenlere bile zarar verir. 4000 çeşit zehir ihtiva eder. İçeni kül tablası gibi kokutur. Tiryaki hala içmeye devam eder. Çiftçimiz tütün eker, suça ortak olur. Bakkal satar, içene destek olur.

        Sigaranın ilmen zararları ortaya çıkınca sarhoş ettiği, israfa neden olduğu, zarar verdiği ve kötü koktuğu için din otoriteleri sigaranın haramlığına fetva vermesine rağmen camide cebimizden sigara düşer, paket düşer, çakmak düşer, haramla ibadet olmaz denmez.

        Nasıl tiryakilik bu?

*              *              *

Alkolle ilgili uyarılara, düzenlenen raporlara alkolün sebep olduğu rezaletlere aldırış edilmiyor. İnsan kendi eliyle zehir içiyor, kendini tehlikeye atıyor. Seviniyor içiyor, üzülüyor içiyor. Bir şey kutluyor içiyor, içiriyor. Önce onlar içki içiyor, sonra içki onları içiyor.

        Sağlık teşkilatlarının yaptığı araştırmaya göre içki içenle suçlar arasında ilgi çok büyük. Sarhoş ailelerden dünyaya gelen çocuklardan pek azı sağlıklı. İnsanı bozmakla kalmıyor, neslini de bozuyor.

        Boşuna mı Allah: “Şeytan işi pislik,” diyor. Peygamberimiz de: “İçki her türlü kötülüğün anasıdır,” diyor. Peygamberimiz:

  • “İçki kötülüklerin anasıdır,” demiş ve şöyle anlatmıştır: “Devamlı ibadet eden birine bir fahişe musallat oldu. Adamı fırsatını bulup evine çağırdı, kapıyı kapattı, ona şöyle dedi.
  • “Ya benimle yatarsın, ya şu çocuğu öldürürsün, ya da şu şarabı içersin.” Adam zinayı, cinayeti düşündü ve “Şarabı içeyim de kurtulayım,” dedi. İçti sarhoş oldu, hem zina etti hem de çocuğu öldürdü.” (Nede i Eşribe:5632)

Alamadığımız önlemlerden bazıları:

  • Çocukları ve gençleri alkole götüren alışkanlıklardan uzak tutmak, bilgilendirmek,
  • Ana baba ve büyüklerin iyi örnek olması,
  • Gençleri kontrol altında tutmak,
  • İyi arkadaş edinmelerini sağlamak,
  • Çocuklara her zaman yakın olmak, sevdiğini göstermek,
  • Harçlık verirken yeteri kadar vermek,
  • Kutlama, eğlence ve gezilere kontrollü izin vermek,
  • Çocuklara, gençlere baskı uygulamamak, dövmemek, onları aşağılamamak, hakaret etmemek,
  • Okuluna, çalıştığı yere sık sık gitmek ve bilgi almak,
  • Arzu ve isteklerine olumsuz cevap vermemek, yanlış olan yönünü ikna etmek,
  • Çocuklara güzel mesajlar vermek, onlara kimlik, kişilik kazandıracak kötülükten alıkoyan inanç aşılamak. Böylece yapılan olumsuz teklife hayır diyebilecektir.
    • *              *
  • ZİNA

Zina, nikah dışı ilişkilerdir. İnsanı kirletir, aileyi yıkar, toplumu mahveder, nesli bozar, birçok kötülüğe sebep olur ve öldürücü hastalıkların da sebebidir.

Zina afat ve felaketlerin de nedeni olduğu için bütün dinlerde yasaklanmıştır.

Kur’an’da: “Zinaya yaklaşmayın,” buyruluyor. (İsra:32)

  • “Zinaya yaklaşmayın. O çirkin bir iştir. Çok kötü bir yoldur.” (Furkan:68-69) diye emredilir.

Tevratta: “Kızını fahişe ederek onu mundar etme, taki diyar zina etmesin, diyar alçaklıkla dolmasın,” denilmektedir. (Levililer:19/29)

Zina yapanlar Yahudilik dininde teşhir edilir, dayak atılır veya yüzleri siyaha boyanıp rezil edilir.

Hıristiyanlıkta da zina yasaktır. İncil’de: “Zina etmeyeceksin.” (Matta:19/18)

  • “Zina etmeyeceksin denildiğini işittiniz. Ben size derim ki bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde onunla zina etmiş olur. Eğer sağ gözün sürçmene sebep oluyorsa onu çıkar ve kendinden at. Çünkü senin için azadan birinin yok olması, bütün bedeninin cehenneme atılmasından iyidir.” (Matta:5/27-30) ifadeleri yer almıştır.
    • *              *

        Zina en çok yayılan kötülüklerin başında. Bu toplumsal suçu, büyük küçük birçok insan işliyor. Gazete haberlerine bakılırsa fuhuş ilköğretim çağına indi.  

        Zinanın yayılmasına yol açan sebepler çok. Avrupa’da başlayan swinger (eş değiştirme) bizde de yayılıyor. Flört serbest, dans, eğlence, diğer yandan cinsel özgürlük, kadın erkek eşitliği, kadın hakları savunucuları, çağdaşlık, medenilik baskıları, gayri meşru ilişkilerin yayılmasına neden oluyor. İnsan kirleniyor, kirletiliyor. Erotik diziler, filmler, küçücük çocukların tecavüzüne, yatalak ninelerin ırzına geçilmesine neden oluyor. İnsanlar şehvetten şaşı olmuş. Küçük çocuklar oynaşta, dedeler sabi çocukların peşinde… Kaçırılan çocuklar, zorlanan kadınlar cabası. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre zinanın sebep olduğu Aids, Frengi, Bel soğukluğu bütün dünyada azalırken ne yazık ki bizde artıyor. 

  • *              *

        Flört etmek herkesin hoşuna gidiyor. Filmler, diziler, sokaklar, her taraf flört. Flört çağın zinası, mutlu azınlığın zinaya bulduğu kılıf, çağdaşlık, cinsel özgürlük. Evliler bile flört ediyor. Ortam buna zemin hazırlıyor. Zina hürriyet sayılıyor. Yıllarca beraber yaşayanlar: “Evlenmeyi düşünmüyorum,” diyor. Ana kızına göz yumuyor. Kız evlense de dikiş tutmuyor artık. Gençlik arkadaşları bir gün mutlaka karşısına çıkıveriyor…

        Flört, zinanın yayılmasına en büyük nedendir. Flörtle hastalıklar yayılıyor, yuvalar yıkılıyor, olan çocuklara oluyor.

        Flörtle yapılan şeyler meşru gibi gösterilmez. Bazı şeyler hürriyeti kısıtlayıcı gibi görünse de insanın, ailenin ve toplumun yararınadır. Din ve ahlak kuralları insanın kendine, aileye ve topluma zarar vermesine müsaade etmez. Flörtte evlilik niyeti olsa bile sınır vardır. Bazı şeyleri konuşmak, dokunmak meşru sayılmaz. Çünkü flörtün arkasında cinayet, cinnet vardır.

  • *              *

        Din ahlak kuralları ve geleneklerimiz, zina tehlikesi nedeniyle kadın erkek beraberliğine müsaade etmez. 

        Kadınla erkeğin beraber yalnız kalması, kapalı yerde yalnız çalışması, ikisini de uçurumun kenarına getirir. Arkadaşlık iki aynı cins arasında olur. Manevi analık, babalık, ağabeylik, ablalık olmaz. Ders alma, kurs alma nice utanç verici olaylara sebep olmuştur. Nice yuvalar yıkılmıştır. 

        Peygamber (as): “Bir kadın yabancı bir erkekle yalnız kalmasın.” (Buhari Nikah:111)

  • “Bir genç kızı, bir genç erkeği beraber gördüm. Onları şeytandan emin görmedim.” (Ramuz el-Ehadis:287/5)

Kadın erkek beraberliğinde, ikisine de güven olmaz. Çünkü üçüncüsü şeytandır.

Şeytan boş durmaz. 

Bunun çağdaşlıkla falan ilgisi yoktur. 

Birde bazı guruplarda “Şeyhin, hocanın fotoğrafını yanında taşırsan evine nur yağar,” deniyor. İslam zaten resmi hoş görmüyor. Kadına bunda da haramlık vardır. Hadis var: “Biz melekler köpek ve resim bulunan eve girmeyiz,” demiştir. (R.Salihin:1717) Bir erkeğin resmini taşıyan kadının evine nur değil nar (ateş) yağar.

  • *              *

        Son zamanlarda garip bir alışkanlık başladı. Kimin kimi öptüğü belli değil, herkes önüne gelenle öpüşüyor. Hiç hoş olmuyor. Ahlaki açıdan da, sağlık açısından da zararlı. Tanısın tanımasın, kadın erkek, herkes öpüşüyor. Bu selamlaşmanın bir parçası oldu.

        “Bundan ne çıkar,” diyerek meseleyi sulandıranlar da cabası. Unutulmamalıdır ki; her istenmeyen büyük olay küçük davranışlarla başlar.

        Mezhebi genişler için diyecek bir şeyimiz yok ama normal bir insan, eşinin başkası ile öpüşmesine göz yumamaz.

  • *              *

        Bakmanın sakıncalı olduğu birisine dokunmak da sakıncalıdır. Bugün tokalaşıp öpüşmek normalmiş gibi görünüyor.

        Dinimiz birbirine nikah düşen insanların birbirlerine dokunmalarını hoş görmez. Nikah düşüyorsa birbirlerinin ellerini öpemezler. İslam’da ancak ana babanın ve yaşı uygunsa öğretmenin eli öpülür. Bir insan çok yaşlı ise gönlünü almak için saygıyla elini öpebilir. “El öpmekle dudak aşınmaz,” diyor, gençlere herkesin elini öptürüyoruz. Dudak belki aşınmıyor ama kişilik aşınıyor.

        Peygamberimiz elini kimseye öptürmemiştir. Bi’at almaya gelen kadınların elini tutmamış ve “Ben kadınlarla tokalaşmam,” demiştir. Hz. Aişe: “Onun eli hiçbir yabancı kadının eline değmemiştir,” demiştir.

        Biri peygamberimize geliyor ve diyor ki:

  • “Bizden biri başkasının önünde eğilebilir mi?”      “Hayır!” der peygamberimiz. O adam tekrar sorar:
  • “Elini öpebilir mi?”
  • “Hayır!”
  • “Musafaha edebilir mi?”
  • “Evet” der peygamberimiz. (R.Salihin:2/892)
    • *              *

        “Güzele bakmak sevaptır.” Sözünü atasözü haline getirmişiz. Bakmayı gözün pasını silmek olarak kılıf bulmuşuz. İkinci defa bakmak günah olduğu için; “Ben gözümü çekmeyiveriyorum,” diye tutturmuşuz. Böylece günah işlemeye devam ediyoruz. 

        Görmekle bakmayı birbirine karıştırmazsak, konuyu da sulandırmaktan kurtulmuş oluruz. Çarşı, Pazar, kimse kimseye niye görüyorsun demez ama öyle bakmak vardır ki dövüştürür, sövdürür, hatta mezara, hapse yol bulur.

        Kur’an’da: 

  • “Mü’min kadınlara da söyle gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar.” (Nur:30)
  • “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini göstermesinler.” (Nur:31)
  • “Eğer takva sahibi olmak istiyorsanız, yabancı erkeklere karşı gevşek davranmayın ve yumuşak kelamda bulunmayın. Kalbinde bir fenalık bulunan arzulamasın. Güzel ve ciddi söz söyleyin. Evlerinizde oturun. Cahiliye devrinde süslenerek, açılıp saçılarak sokağa çıkan kadınlar gibi çıkmayın.” (Ahzap:32-33)
  • “Ey Peygamber! Hanımlarına ve kızlarına mü’min kadınlara söyle. Kendilerini baştan aşağı örten elbiselerle örtünsünler. Böylece tanınıp eziyet edilmesinler.” (Ahzap:59) Bakmak, nefsi uyandırır, insanın kalbini bozar.

Kötülüğe giden yolda ilk sebep bakmaktır.şairin dediği gibi: “Önce bakış, sonra tebessüm gelir, sonra selamlaşmak, sonra konuşmak, sonra randevu ve sonra karşılaşmak.” 

İncil’de şöyle yazıyor: “Zina etmeyeceksin. Bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde onunla zina etmiş olur.” (Matta İncili:5/28-30)

Kur’an’da: “Her organ yaptığından sorumludur.” (İsra:36) buyrulur.

Peygamber (as) şöyle buyurur:

  • “Kulakların zinası dinlemek, dilin zinası konuşmak, nefsin zinası arzulamak, gözlerin zinası bakmaktır.” (Buhari:7/130)
  • “Erkek, erkeğin avret yerlerine bakmasın. Kadın da kadının avret yerlerine bakmasın. İki erkek çıplak olarak aynı örtü altında birbirlerine değmesin. İki kadın da aynı örtü altında birbirlerine değmesin.” (Müslim:338)
  • “Her göz zina eder. Bir kadın da kokular sürünüp dışarı çıkarsa, o da zina eder.” (Ramuz el-Ehadis:341/6)
  • “Yollar üzerinde oturmaktan sakının.” (R.Salihin:1654) Cabir (ra) derki:
  • “Allah resulüne bakmanın hükmünü sordum.
  • “Derhal gözünü çevir,” buyurdu. ” (Age:1656)

Ümmü Seleme (ra) anlatır:

  • “Âmâ Ümmü Mektumun oğlu geldi. Rasulallah bize:
  • “Çekilin,” dedi.
  • “O âmâdır Ya Rasulallah dedim.” Rasulallah:
  • “O âmâ ise sizde mi âmâsınız?” buyurdu.” (Age:1657)
  • “Bir Müslüman erkeğin gözü bir kadının güzelliğine takılınca, Allah’tan korkarak bakışını çekerse, Allah ona ibadet ecri verir. Ona ibadetinin lezzetini tattırır.” (Ahmet b.Hanbel:5/24)

Bir kutsi hadiste de: “Namahreme bakmak iblisin oklarından bir oktur. Her kim benden korkarak onu terk ederse, zevkine bedel ona öyle bir iman veririm ki, onun varlığını kalbinde hisseder.” (H.H.Erdem İlahi Hadisler:28)

Göz kalbin aynasıdır. Göz resim çeker, kalbe yerleştirir. O zaman kalp Allah’ın evi olmaktan çıkar. “Resim ve televizyondaki görüntü için görüntü asıl değildir,” denmez. O da aynı etkiyi yapar. Namazda bile gözün önüne gelir. 

Sözün özü, bu ayet ve hadislere göre neleri yanlış yaptığımızı herkes kendine göre çıkartsın.

  • *              *

        Kur’an’da zina edenle evlenmek hoş görülmemiştir. Şöyle buyrulur:

  • “Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez. Zina eden kadınlar da ancak zina eden veya müşrik olan erkekle evlenir. Bu mü’minlere haram kılınmıştır.” (Nur:3)
  • “Zina etmemiş, gizli dostlar edinmemiş kimselerle evlenilecektir.” (Maida:5)
  • “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkeklerde temiz kadınlara yaraşır.” (Nur:26)
    • *              *

        Mektup, telefon, mesaj, sanal alemde yazışma, bunların kendisi zina olmasa da zinaya götürdüğü için, nefsi tatmin için yapılan yazışmalar, sohbetler zinadır. Bu yüzden birçok yuva yıkılıyor. Chat aşkları cinayet işletiyor. 

        İffetin muhafazası için Allah şöyle buyuruyor:

  • “Namuslu kadına zina iftirasında bulunan ve dört şahit göstermeyene seksen sopa vurun. Onların şahitliğini de kabul etmeyin.” (Nur:4)
  • “Namuslu, kötülüklerden habersiz mü’min kadına zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahrette lanetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına dilleri, elleri ve ayakları kendileri aleyhinde şahitlik edeceklerdir. Onlar için büyük azap vardır.” (Nur:23-24) Peygamber (as) da:
  • “Başkalarının iffetine, namusuna dokunmayın ki, kendi hanımlarınız, kızlarınız namuslu kalsın.” (Seçme Hadisler:143/11) diye uyarmıştır. 
    • *              *

        İslam, iffetin korunmasını ister. Zinaya düşülmemesi için zinaya giden yolları yasaklar, evlenmeyi tavsiye eder. Kur’an: “Zinaya yaklaşmayın, hiç şüphesiz ki o, çok çirkin bir şeydir ve o kötü bir yoldur.” (İsra:32)

  • “Açık olsun, gizli olsun fuhşiyata sakın yaklaşmayın.” (En’am:151) diye emreder.

Peygamber (as) da şöyle buyurur:

  • “Zina eden mü’min olduğu halde zina etmez.” (Müslim:1/24)

Peygamber efendimiz şirk koşmamaya, hırsızlık yapmamaya, çocukları öldürmemeye ve zina etmemeye dair söz alarak kendine biat edenlerin biatını kabul etmiştir. (Ramuz elEhadis:6/3)

Bir hadislerinde de şöyle bir müjde vermiştir: “Kim dilini, cinsel organını haramdan korumaya söz verirse, ben de ona cennet için kefil olurum.” (R.Salihin:3/1542)

  • *              *

        Zinanın zararı büyüktür. İnsanı, toplumu alçaltan bir suçtur. Bela ve musibetlere neden olur. Zina edenler lanetlenmiş kimselerdir. Zinanın yayıldığı toplumlar helak olmuştur. Kötü hastalıklar yüzünden ölümler artmıştır. 

        Peygamberimizin bildirdiğine göre: “Zina fakirlik getirir.” (Ramuz el-Ehadis:211/18)

Hz. Peygamber, miraca çıkarken, Cebrail (AS) ile bir yere gelirler. Peygamber der ki:

“Fırın gibi bir yere geldik, içerden gürültüler ve sesler geliyordu. Gördüm ki, içerde bir kısım çıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağıdan bir alev yükseliyordu, onları yakıyordu. Alev değdiğinde çığlık koparıyorlardı. Bunlar kimdir” dedim. Cebrail :

  • “Zina edenlerdir” dedi. (K.Sitte 3/428)
  • “Bir toplulukta fuhuş yapılır da bu çirkin işi işleyenler çekinmeden bunu anlatır hale gelirse, o toplulukta taun hastalığı ve daha önceki toplumlarda görünmeyen hastalıklar ortaya çıkar.” (İbn-i Nace, Fiten:22) buyurarak mucizevî bir ikazda bulunmuştur.

Meşhur artist A.Perkins, AIDS’ten ölmeden önce şöyle demiştir:

  • “Bu hastalığı Allah’ın bir intikamı olarak gören çok insan var. AIDS virüsü Allah’ın vazifeli bir memurudur. Hatta azmış insanları ıslah etmek için vazifesini yapmaya devam edecektir.” (23.05.1994 Zaman)

Livata, lezbiyenlik, istimna, bunlar da lanetli işlerdir.

Hz. Peygamber : “Ümmetim üzerine en çok korktuğum şey, Lut kavminin yaptığı işi yapmalarıdır” (Tıbbi Nevebi Ans. : 2/440) demiştir.          Şuarâ 165-166’da böyle bir ilişki kuranlar için : “Sınırı aşmış”, “Sapıklar” ifadesi kullanılmaktadır.

         Hz. Peygamber : “Lut kavminin iğrenç işini yapan mel’undur” (K.Sitte : 5/203) demiştir. Bir hadiste de:

  • “Kadına arkadan yanaşan mel’undur” (K.Sitte :5/203)

Hz. Peygamber : “Erkek, erkeğin avret yerine, kadında kadının avret yerine bakmasın.

Erkek erkekle, kadında kadınla bir örtü içinde bulunmasın” (Müslim 1/266)

  • “Kadın kadına muhabbette bulunursa ikisi de zaniye olur. Erkek erkeğe münasebette bulunursa, onlarda zanidir” (Ramuz 465/13) demiştir.

Hz. Peygamber şöyle buyurur:

“Ümmetim beş şeyi helâl addederek benimserse, tarumar olur”

  • Lânetleşirlerse,
  • İçki içerlerse,
  • Erkekler ipek kullanırlarsa,
  • Çalgı ve dansöz edinirlerse,
  • Erkekler ve kadınlar kendi cinsleri ile yetinirlerse.
    • *              *

        Hataya düşmemek, günaha girmemek için:

  • Zina öncesi, zinaya götüren davranışlardan kaçınmak,
  • İnançsızlık veya inanç zayıflığı zinanın yollarını kolaylaştırır.

“Sende böyle yap, böyle ol” gibi baskılara aldırış etmemek,

  • Çağdaşlık, medenilik, “O da nerden çıktı” sözlerine itibar etmemek,
  • Müstehcenliğin her çeşidinden kaçınmak, tacize, tecavüze neden olacak giyimden uzak durmak, baktıracak şekilde giyinmemek,
  • Flörtten, cinsel özgürlükten uzak durmak,             Dans, eğlence, içkili davetler fuhşa götüren tuzaklardır.
  • Utanma duygusunu ayakta tutmak,  Zinanın dindeki cezasını düşünmek,  Namuslu insanlarla olmak,
  • Fuhşiyattan alıkoyan ibadeti ihmal etmemek.
    • *              *
  • KUMAR

Hayatımız kumar. Sahip olduğumuz şeylerle hayatımızla, geleceğimizle kumar oynuyoruz. 

Kumarı asla oynayanlar kazanamaz, oynatanlar kazanır.

İnsanın, ailenin ve toplumun düşmanı olan kumarı Allah yasaklamıştır. Oynamayı, oynatmayı, kazancını haram kılmıştır.

  • “Kumar büyük günahtır.” (Bakara:219)
  • “Ey iman edenler! İçki içmek, kumar oynamak, putlar, fal okları, şeytan işi pisliktir. Bunlardan sakının ki, kurtulasınız. Muhakkak şeytan, içki ile kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister. Sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık sakınırsınız değil mi?” (Miada:90-91) buyurur.

Müslüman kumar oynamaz. N.Fazıl: “Kumar oynayanlar Allah’a inandıklarını söylerler ama Allah’a inanan kumar oynamaz,” der.

Kur’an’da kumar yolu ile birbirinizin malını alıp yemeyin buyrulur.  (Bakara:188 +

Nisa:29)

Hz. Peygamber: “Kim birine gel kumar oynayalım derse sadaka versin,” demiştir. (Helal haram El Heytemi:2/591)

İslam Fıkhı Ansiklopedisinde Vehbe Zuhayli: “Kumar oynamayı alışkanlık haline getiren kişinin adalet sıfatı kalkar ve İslam Mahkemesinde şehadeti kabul olmaz,” demiştir.

(Cilt:4/374)

  • *              *

        Kumar birçok kötülüğe sebep olmaktadır. Vakit geçiriyorum diyen kumar oynuyor. Her şeyi bir tarafa bırakan kumar oynuyor. Çalışma hayatını kumara adamış.

Zaman öldürüyor, zaman onu öldürüyor.

  • İbadetten, okumaktan, düşünmekten, sosyal ve ailevi görevlerden uzak bir hayat geçiriyor. O terk etmiş, kendisi de terk edilmiş.
  • Borçlanıyor, hırsızlık, iffetsizlik, rüşvet, boşanma, intihar, cinayet, işsiz kalma hep kumarın getirdikleri. Yoksulluk, sefalet kumarın hediyesi. Kararan hayatlar, yıkılan yuvalar kumarın marifeti.
    • *              *

        Oyun, eğlence dediğimiz hangi oyunlar kumardır?

        Eğer bir oyun zamanı, enerjiyi boşa harcatıyorsa, dini, sosyal ve ailevi görevleri aksatıyorsa, işin içinde bahis varsa, kin nefrete yol açıyorsa, kazanan kaybeden varsa, adı ne olursa olsun kumardır. Kumara götüren oyun da kumardır. Hz. Ömer (ra) çocukların oynadıkları ceviz oyununu kumar saymıştır.

  • *              *

        Kumar sayılan oyunlar:

  • Tavla oyunu: Dört mezhebin de görüşüne göre kumardır.
  • Satranç oyunu: Kur’an’da kumarı yasaklayan ayette geçen “Ezlam” satrancın putlarıdır. Din alimlerine göre satranç da tavla hükmündedir.
  • Okey, taş, kağıt, lades gibi bahis içeren oyunlar kumardır. 

Çift mi tek mi, kadın mı erkek mi bahisleri de kumardır.

  • İnternetteki bahis ve kumar siteleri
  • Piyango: Emek yok, alın teri yok. Şans oyunu. Kur’an’da şeytan işi pislik diye anılan oyun. Milyonlar para yatırıyor, beş on kişi alıp gidiyor. Çalışmadan kazanma fikrini aşılıyor. Çıkana da, çıkmayana da psikolojik tedavi gerektiren felaket. Hayaller, yuvalar yıkıyor. İkramiye vuruyor, yuva yıkılıyor. Ümit kapıları kapanınca, çıkmayana vuruyor, ruh sağlığı bozuluyor. 

Kazı kazan oyunu ile yapılan çekilişler de kumardır.

  • Loto-Toto: İnsanlar belirli tercihlere kilitleniyor, uçuk rakamlar konuşuluyor, bütün dengeler alt üst oluyor.
  • Bilardo: Saatlerce elde sopa, masa etrafında stresli vuruşlar…
  • Borsa: Gerçekçi değil, aldatıcı oluyor. Vurgunculara fırsat veriyor, düşme, yükselme suni oluyor. Kazanan oturduğu yerde kazanıyor. Borsa ticaret değildir. Ortada birçok borsa mağduru vardır.
    • *              *

FAİZ:  

Yedi büyük günahtan biri de fazidir. Faizi de diğer bazı haramlar gibi helalleştirdik. Bu devirde haram mı olurmuş dedik, Dar’ul-harp dedik, dış ülkelerde helal dedik. İslam kuralları ile idare edilmiyoruz dedik, hani kedi eniğini yiyeceği zaman toza toprağa beler, fareye benzetirde yermiş ya, biz de faiz için ne kılıflar bulduk, ne mazeretler uydurduk ve yiyoruz…

Apaçık faizli işlemler yapıyoruz.

Faiz bize gelmiş, bizden çıkmış aldırış etmiyoruz. 

Görevimizi zamanında yapmıyoruz, faiz ödüyoruz.

Faizli kredi kullanmayı menfaatimize uyduruyoruz.

Faizin helal olduğunu söylemek, Kur’an’ı ve sünneti inkar etmek demektir. Faizin helal olduğu yer ve zaman yoktur. 

Ayrıca Kur’an’a ve peygamberimizin sünnetine muhalif ictihat olmaz. Fetva verilemez. Kur’an haram kılmış: “Faizi terk edin.” (Bakara:278), “Faiz yemeyin.” (Al-i İmran: 130) Peygamberimiz: “Faizin her çeşidi ayağımızın altındadır,” demiş haram kılmış. Bu haramlık fetva ile yorum ile helal olmaz.

Faizin haram olmayan çeşidi yoktur, miras malı da olsa haramdır.

Faiz, savunulamaz. “Faiz de bir gelirdir,” denemez. “Ben faizi almıyorum bankada kalıyor” denemez, bu ikinci günahın itirafı olur.

Faizin adından            ve kokusundan kaçınmadıktan          sonra   faizden korunamayız. Büyüklerimiz oraya buraya konmuş bankanın oturağında oturmazlardı. Banka binasının gölgesinde eğleşmezlerdi.

Faizin cezası ağırdır: 

  • Kabirden şeytan çarpmış kimse gibi kalkacağı (Bakara: 275)
  • Faizin bereketinin olmayacağı (Bakara: 276)
  • Faiz yiyenin lanetli olduğu (Ramuz el-Ehadis: 347/11)
  • Faiz yiyen, yediren, senedi yazan ve şahit olana lanet edilmiştir (Age: 4/6)

Bir hadiste de şöyle buyrulmuştur: 

  • “Allah’a yemin olsun ki ümmetimden bir grup, aşırı gitme, zevk, gururlanma, oyun ve eğlence üzerine gecelerde, sabah domuz ve maymun suretinde kalkar. Buna sebep haramı helal saymaları, çalgıcı kadınlar edinmeleri, içki içmeleri ve faiz yemeleridir.” (Ramuz el-Ehadis: 459/2)

Devlet bankası faizin haramlığını helale dönüştürmez. 

Bir aile vardı, ibadetleri yaparlar, mutlu bir şekilde yaşarlardı. Faize bulaştılar, huzurları kaçtı, gece namaza kalkamaz oldular, beş vakit namaz aksar oldu, derken evlatlar isyan etmeye başladılar, görünmez cezalar geldi, hesapta olmayan paralar yatırdılar ve muhtaç duruma düştüler.

*              *              *

  • FİTNE-CİNAYET-ZULÜM

Büyüklerimiz ortalığın karışıklığına bakarak: “İyi günlere kalmadık” derdi ve Nas ve Felak surelerini okurlardı. 

Fitne çıksın isteyenler oluyor; fitneyi çıkarıyor seyretmekten zevk alıyor. Sonunda fitneden fitneci dahil herkes zarar görüyor. Kur’an’da böyleleri için: “Bazılarına yeryüzünde fesat çıkartmayın dendiği zaman biz ancak ıslah edicileriz derler.” (Bakara: 11) buyrularak fitnecinin vasfı ortaya konmuştur.

Fitne öyle bir şeydir ki; pirincin içindeki beyaz taşa benzer, zararı büyük olur. Allah: “Herkesi perişan edecek fitneden kaçının” diye emrediyor (Enfal:25)

Fitne seyretmeye gelmez. Fitneyi görmeye çalışan fitnenin kahrına uğrar. Fitne ve fitneci en büyük tepkiyi görmelidir. Ayrıca fitneciye ve çıkaracağı fitneye her an uyanık olunmalıdır. 

Allah Kur’an’da şöyle buyurur: 

    “Ey iman edenler! Eğer size bir fasık bir haber getirirse, onu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da, sonra yaptığınızdan pişman olursunuz.” (Hücurat:6)

Hz. Peygamber de: “Şeytan namaz kılanların kendine itaat etmesinden ümidini kesti. Ancak aralarında fitne çıkararak birbirine karşı kışkırtmaktan geri durmaz,” diyerek bizi uyarıyor.(Müslim Münafıkun:65)

*              *              *

        Günümüzde ölmek, öldürmek çok kolay. Ölümün üstüne gidiliyor. Pire için yorgan yakılıyor, küçücük bir tartışma veya problem insanları çıldırtıyor, hemen silaha, bıçağa sarılıyor; eşini, çocuğunu, anasını, babasını, arkadaşının öldürüyor. Üç beş kuruş için cinayet işlemekten çekinilmiyor.

Filmler diziler kötü örnek sergiliyor. 

Her gün gazeteler, televizyonlar ballandıra ballandıra intiharı seyrettiriyor. Baştan sona sayfalar cinayet resimleri ve haberleri ile dolu. 

İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yüzünden sokakta tanımadığı kimseyi, kimseleri öldürenler görülüyor.

Hoşgörü yok, kavgacı bir toplumuz.

Cenab-ı Allah cinayeti yasaklıyor. (Nisa:93-94 + Maida:10-32)

Peygamberimiz de şöyle bildiriyor:

  • “Bir insan haram kana dilinin ucu ile ortak olmuş olsa, kıyamet günü alnında

“Allah’ın rahmetinden mahrumdur.” Yazısı ile gelir.” (Ramuz el-Ehadis:425/1)

  • “Bütün yer gök ehli bir müminin kanında ortak olsa, Allah onların hepsini yüzükoyun cehenneme atar.” (Age:355/3)

Her can kutsaldır, ne adına olursa olsun, ne sebepler olursa olsun, can almak onu veren Allah’a bırakılmalıdır.

  • *              *

        Başkalarına acı vermek, üzüntü çektirmek, merhametsiz zalim kimselerin işidir.

        Kur’an’da zalime lanet okunmuştur. (A’raf:44)

        Allah mazlumun duasını reddetmez.

        Peygamberimiz, gücü ile halka musallat olana lanet etmiştir.

        Allah’ın emrine göre zalim kimse, dost edinilmeyecektir. (Nisa:28)

        Zulmedene meyledilmeyecektir. (Hud:113)

        Allah’ın Kur’an’da birçok kere zalimleri sevmediği ifade edilmiştir. 

        Peygamber (as) da şöyle bildirir: 

  • “Sizin üzerinizde bazı güçler bulunur, yalan söylerler ve zulmederler. Kim bunların yalanlarını tasdik ederse, zulümlerine yardım ederse, ben onlardan değilim, onlar da benden değildir. Kim onların yalanlarını tasdik etmez, zulümlerine yardımcı olmazsa, o bendendir, benden ondanım.” (Ramuz el-Ehadis:141/9)
  • “İnsanlar zalimi görürde zulme mani olmazsa, Allah onları azap eder.” (R.Salihin:195)        “Kim kardeşinin ırzını müdafaa ederse kıyamet günü Allah ondan ateşi çevirir.” (Tirmizi Birr:20)
  • “Zalime de mazluma da yardım edin. “Zalime nasıl yardım edelim?” diyene: “Onu zulümden alıkoyarak.” Yardım edin.” (Buhari Mezalim:4)
  • “Komşuya eziyet eden, bana eziyet etmiş olur.” (Ramuz el-Ehadis:395/7)              “Hiçbir şekilde hayvana eziyet etmeyin.” (Hadis Ans:14/125)
  • “Kim birini korkutursa, Allah da onu korkutur.” (Ramuz el-Ehadis:421/6)
  • “Kıyamet günü haklar o derece ödenecektir ki, boynuzlu koyun boynuzsuz koyuna hak ödeyecektir.” (Age:345/10)
  • “İşçiyi çalıştırıp hakkını ödemeyenlerin hasmıyım.”(Buhari Buyu:6/1020)
  • “İmkanı varken borcunu ödemeyip geciktiren zalimdir.” (R.Salihin:1611)

Burada çoklarımızın yaptığı yanlışları gösteren ayet ve hadisleri örnek olarak naklettim. Düşünülürse, zulüm yapılacak bir hareket değildir. Allah zalimden yana değildir. 

Şair: “Zalimin zulmü varsa,

                Mazlumun Allah’ı var,” demiş.

Bir başka şair de:

“Zalim bir zulme girifkar olur ahir,

        Elbette olur ev yıkanın hanesi viran,” der. 

Bir şairimiz de şöyle haykırır: 

“Alma mazlumun ahını,

        Çıkar aheste aheste .”

  • *              *
  • RÜŞVET:

Rüşvet haksız yere menfaat temin yoludur. Bütün dünyada yaygın olan bir hastalıktır. Topluma zararı büyük olduğu için Allah yasaklamıştır. (Nisa:29 + Bakara:188) Peygamberimiz de: “Rüşvet alan da veren de ateştedir.” (Ebu Davut Akdiye:4) Ayrıca alanda veren de lanetli kimselerdir buyurur.

Rüşvet yalnız alan için değil veren için de haramdır. Adı ne olursa olsun bahane ne olursa olsun yasaktır.

“Bal tutan parmağını yalar,” deniliyor. “Geçinemiyorum” deniliyor, adına hediye deniliyor, bahşiş deniliyor, kılıf çok.

“Ben istemedim karşı taraf veriyor” diyor. Orada olmasa ona o hediye, bahşiş, adına ne derseniz deyin gelir miydi? 

Ana baba çocuğunu rüşvete alıştırıyor. Yaramazlık yapmadı ödül, güzel bir iş yaptı ödül, iyi not aldı, iyi karne getirdi ödül…

Rüşvet hak gaspıdır. Elde edilen menfaat helal olmaz. Alana da verene de asla yaramaz.

Acele edip vermek “Zorunda kaldım, vermesem işim olmayacaktı” ifadeleri rüşveti meşrulaştırmaz.

Ancak her hangi bir zulmü, gaspı önlemek, ırz ve namusu korumak için bir şeyler verilebilir. İş bittikten sonra bir ikram söz konuşu olabilir. İşi çabuklaştırmak için şu şartla verilebilir:

  • Zararı önleyici olması, başkasının zarar görmemesi lazım.
  • Yapan için meşru olması ve mesai dışı çalışma karşılığı olması lazım.

*              *              *

  • YALAN-YEMİN:

“Yalan dünya” derler ya, şimdi her şey yalan oldu, yalan üzerine kuruluyor. 

Yalandan sakınmamız, doğru dürüst davranmamız için Allah bizi uyarmıştır. Buna rağmen dil alışmış söyleyiveriyor. Sen söylemesen karşı tarafın davranışları insanı yalana sevk ediyor. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar,” deyip basıyoruz yalanı. Yalan yalana götürüyor. Adeta yalansız zaman geçmiyor, yalansız iş işlenmiyor. Atıyorum diye başlanıyor, avcının atması halt etmiş. 

  • Karşıdakini övelim derken bir sürü yalan,  Valla bende seni arayacaktım, şöyle şöyle,
  • Olsa veririm yok,
  • Verilen sözler yerine gelmiyor, vaatler tutulmuyor, 
  • Yalandan izin, yalandan rapor, yalandan mazaret…

Yalan söyleye söyleye Allah yanında adı yalancıya çıkan insan, Allah’ın lanetini hak eder. Yalan münafıklık alametidir.

İnsanları güldürmek için yalan söyleniyor.

Görmediği rüyayı gördüm diyor. 

Yapmadığı şeyi başkalarına nasihat ediyor.

 Yapılan anlaşmalar yerine getirilmiyor.

Eşe çocuklara yalan söyleniyor.

İnternette yalan söyleniyor.

Eskiden yuva yıkmamak için yalan söyleniyordu, şimdi yuva yıkmak için yalan söyleniyor.

Kur’an’da: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, doğru söz söyleyin,” diye emrediyor.(Ahzab:70)

Peygamberimiz:  “Ya hayır söyle ya sus. Yalan söyleyenin ağzının kokusundan melekler rahatsız olur, bir mil uzağa gider,” diyor. (Ramuz el-Ehadis:104/11)

*              *              *

        Yemin yalancının işidir, doğruya yemin ne gerek? Ama yeminsize, yalansıza az rastlanıyor. 

        Esnaf yemin ediyor, birilerini aldatmak isteyen yemin ediyor, öğrenci yemin ediyor, öğretmen yemin ediyor, yalansız yeminsiz iş görülmüyor. Milletçe yemin etmeyi çok seviyoruz. Lüzumsuz yere ağzımız alışmış. O televizyon programları diziler yeminle dolu.

        Edilen yeminler yerine getirilmiyor. Yalan yere yeminde sakınca görülmüyor, vara yoğa yemin güven sarsıyor. 

        Yemin yerine getirilmez, bozulursa; kefareti vardır. Allah edilen yeminlerin yerine getirilmesini emreder. (Nahl:91)

        Allah’ın adının sık sık yeminde, beddua da, lanette anılması doğru değildir. Kur’an’a el basıp yemin etmek çok yanlıştır. Bu günlere işaret ederek peygamberimiz buyuruyor ki:

  • “Öyle bir zaman gelecek ki doğru söyleyenler yalanlanacak ve yalancılar ise doğrulanacak, güvenilir kimseler hain sayılacak, hainlere güvenilecek. İnsanlardan şahitlik etmeleri istenmediği halde şahitlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği halde yemin edecekler.” (Taberani,Mu’cem:23/314)

Hz. Peygamber bu konuda şöyle der:

  • “Alış verişte yemin malın kazancını giderir.” (R.Salihin:1752)
  • “Bir şeyi satarken yeminden sakının, o her şeyi mahveder.” (R.Salihin:1753)
    • *              *
  • İFTİRA – HASET:

Çok kıskanıyor, çok kahredecek şekilde haset ediyoruz. Bizden daha iyi olsun veya bende ki onda da olsun demiyoruz. Karşı tarafta olmasın istiyoruz.

İmrenmiyoruz, ben de onun gibi olayım. Ben de iyilik yapayım. O benden daha takvalı, ben de onun gibi olayım demiyoruz. Kıskanıyoruz, hırslanıyoruz.

Hasedi hoş görmeyen inancımız, gıptayı (imrenmeyi) tavsiye ediyor. Peygamberimiz: 

“Mümin gıpta eder, münafık ise haset eder,” buyuruyor. 

“Ancak iki şeyde ve iki kimseye gıpta etmek caizdir: 1.Allah’ın kendisine vermiş olduğu mal ve serveti doğru yolda harcayana, 2. Allah’ın verdiği ilim ve hikmeti yerinde kullanıp onu başkalarına öğreten kimseye.”

Bir ayet ve bir hadiste şöyle buyrulur:

  • “Bir kimsenin kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.” (Nesei, Cihad:8)
  • “Ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi haset de iyilikleri yok eder. Suyun ateşi söndürdüğü gibi sadaka da kötülükleri yok eder.” (Seçme Hadisler:10)
    • *              *

        Çok bencil davranıyoruz. Ben, ben, ben, hep ben. Kendi menfaatimizden başka hiçbir şey düşünmüyoruz. Halbuki olgunluk, büyüklük, başkalarını düşünmektir. Büyüklerimiz, başkalarının günahına ağlayacak kadar ileri gitmişlerdir.

        Peygamberimiz Müslüman’ı nasıl tarif etmişti: “Kendisi için istediğini başkaları için de isteyen, kendisi için istemediğini başkaları için de istemeyen kimselerdir.” 

        Yaptığı ile veya kendindeki emanetlerle övünmek olgun insan işi olamaz. Başkalarını küçük görmek, insanı büyütmez. Kaba, kırıcı davranmak, lanetleyip, sövmek cahilliktir.         Bazılarının gururundan yanına varılmıyor. Büyüklük duygusuna kapılıyor, gururlanıp, böbürleniyor. Ona buna çalım satıyor, dağları ben yarattım havasına giriliyor.

        İnsanın aslı toprak. Toprak kadar mütevazı olmak gerekmez mi?

        Benimle falan bir mi? O da kim oluyormuş? Diyerek üstünlük, büyüklük hastalığına tutuluyor. Senden büyük Allah var.

        Ölüyor, selası veriliyor… Falan eşrafından diye ölümü duyuruluyor.

        Olgun insan gururlanıp, boş tahıl kellesinin dik durduğu gibi dik durmaz. Olgun insan, dolgun başak gibidir. 

        Peygamberimiz kendisine “Kul Muhammed” denmesinden hoşlanırdı. Kimsenin kendisi için ayağa kalkmasından hoşlanmazdı. Yanında heyecanlanan kadına: “Sakin ol, ben Kureyş’li, kuru ekmek yiyen kadının oğluyum,” demişti.          Gurur, şeytanın secde etmeyip lanetlenmesine sebep olmuştu

        Cenab-ı Allah uyarıyor:

  • “Yeryüzünde kibirlenerek yürüme. Çünkü, sen yeri yaramazsın, boyca da dağlara ulaşamazsın.” (İsra:37)
  • “İbadet etmeye tenezzül etmeyen, aşağılık kimseler cehenneme gidecektir.” (Mü’min:60)
  • “Elinizden çıkana üzülmeyin. Allah’ın verdiği nimetlerle de şımarmayın. Allah kendini beğenip böbürlenenleri sevmez.” (Hadid:23)
  • “Yeryüzünde tabii ol. Sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman:17-19)

Peygamber (as)’ın uyarıları şöyle:

  • “Çalım satarak yürüyene Allah kıyamet gününde rahmet nazarı ile bakmaz.”   (Riyaz’üs-

Salihın: 618)

  • “Size cehennemlik olanları haber vereyim mi? Onlar; onursuz, sağa sola yalpalayan kibirli kimselerdir.”   (Seçme Hadisler: 78/6)
  • “Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.”   (Age: 79/8)
  • “Kibirli ve kendinde olmayan bir şeyle övünen kimse cennete giremez.”   (Age: 86/22)

*              *              *

        Gıybet vazgeçemediğimiz bir hastalık. Dedikodu etmekten zevk alıyoruz, dinlemekten zevk alıyoruz. Birde dedikodu edilmesine sebep olmaktan kaçınamıyoruz. Şüphe çekecek şekilde davranıyoruz. Gıybet edilmesine neden oluyoruz. Onun bunun kusuru, eksiği, fazlası dilimizden düşmüyor. Dilimizle gıybet edemezsek, gözümüzü kaşımızı oynatarak gıybet etmekten kendimizi alamıyoruz.

        “Gıybet oluyor, gıybet etmeyelim,” denince “Yalan mı?” diye çıkışıyoruz.

        Doğru olmasa zaten o zaman iftira olur. 

        Gıybet edenle oluveriyoruz; dinliyoruz, biz de konuşuyoruz. Hani gıybet eden dinlenmeyecekti? Hani susturulacaktı? Hani susmazsa terk edilecekti?…

        Müslüman kusur arayıcı olmaz. Ya hayır söyler, yada susar. Ayrıca gıybete meydan vermez.          Biri sohbette: “Karnınızı şişirin, sizi görenler gıybetinizi etsin ve günahlarınızı alsın,” demiş. Gıybete meydan veren, gıybet edenden daha çok günaha girer. Peygamberimiz hanımı ile yolda yürürken, biri başka türlü bakmış. Peygamberimiz o adamı çağırıp: “Bu benim hanımım,” demiştir.

        Müslüman ayıp aramayan, ayıp örtendir.

Hz. Peygamber: “Kim başkasının ayıbını örterse, kıyamet günü Allah da onun ayıbını örter.” (R.Salihin:239) demiştir.

  • “Bir kimse, kardeşinin ırz ve şerefini, gıybet edene karşı savunursa, Allah kıyamet gününde o kimseyi cehennemden uzaklaştırır.” (R.Salihin:3/113)

Bir hadislerinde de: “Din kardeşini bir hatasından dolayı ayıplayan kimse, o günahı işlemeden ölmez.” (Tirmizi, Kıyame:53)

Atalarımız: “Gülme komşuna gelir başına,” demiştir.

  • “Miraç gecesi bakır tırnakları olan bir topluluğa rastladım. Yüzlerini, göğüslerini tırmalıyorlardı. Cebrail’e sordum: “Bunlar kim?” Bana: “Bunlar gıybet edenlerdir.” Cevabını verdi.” (Hadis Ans:12/123)

Cenab-ı Allah Kur’an’da şöyle emrediyor: 

  • “Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinenlerin vay haline!” (Hümeze:1)
  • “Biriniz diğerini gıybet etmesin. Sizden biri ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Elbette tiksinirsiniz. O halde Allah’tan korkun. Allah tevbeleri kabul eder.” (Hücurat: 12)
  • “İyice bilmediğin bir şeyi söyleme, arkasına düşme! Çünkü kulak, göz, kalp, bunların hepsi yaptıklarından mesuldür.” (İsra: 36)
  • “Bir fasık size haber getirirse onu iyice araştırın, bilmeden ona buna sataşmayın sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hücurat: 6)

İftira, çok iyi becerdiğimiz bir şey. Kızdıklarımızı, sevmediklerimizi, çekemediklerimizi iftira silahı ile mahvediyoruz. Mağdur olmuş, ceza görmüş, işini kaybetmiş, yuvası yıkılmış, perişan olmuş umurumuzda değil.

İşlenen suçu başkasının üzerine atmakta çok mahiriz. 

Ayrıca iftira edileni savunmuyoruz, iftiracıyı yalnız bırakmıyoruz.

İftira öyle bir hak ki; dünyada telafi edilip helalleşilmediyse, ahrette nasıl ödenir bilmem. “Ben öyle duydum, öyle zannetmiştim” sözleri insanı kurtaramaz.

İftira yanan bir ateştir, herkesi yakar. Peygamberimiz şöyle buyurur:

  • “Kötü zandan sakının. Çünkü zan sözlerin en yalanıdır.” (Buhari, Edep:1993) buyrulmuştur.
  • “Azabı en çok arttıran günahlardan biri de müslümanın ırzına haksız yere dil uzatmaktır.” (Seçme Hadisler:256/94)

Kur’an’ da “İftira, apaçık bir günahtır.” (Ahzab: 58)

  • “Namuslu kadına iftira etmeyin.” (Nur: 4)
  • “İnsanlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını isteyenler için dünyada ve ahrette çetin bir azap vardır.” (Nur: 19)
  • “Namuslu bir kimseye zina iftirasında bulunan dünyada ve ahrette lanetlenmiştir. Yaptıklarına dilleri, elleri ayakları şahitlik ettiği gün, onlar için çok büyük azap vardır.” (Nur:23-24)

*              *              *

  • ESTETİK: 

Cenab-ı Allah: “İnsanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin:4) diyor ve soruyor: “Ey insan! Seni yaratıp düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar:6-8) Bundan sonra şeytanın saptırma tehlikesine karşı uyarıyor: “Şeytan dedi ki: Kullarını muhakkak saptıracağım. Onları boş kuruntulara boğacağım. Onlara emredeceğimde Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” (Nisa:119)

Estetik; Allah’ın yarattığını beğenmemektir. Zaruret yoksa estetik caiz değildir. Ağzı, burnu, yüzü, göğsü değiştirmek helal olmaz.

Kendini zorlayanlar zarar görüyor. Mecburiyet olmadan estetik yaptıran lanetlenmiştir.

Bir hadiste: “Saçını siyaha boyayanın Allah yüzüne bakmaz.” (Ramuz el-Ehadis:92/6) “Süslenmek için yüzünü boyayıp, kaş yolana Allah lanet etsin.” (Age:347/12) denmiştir.

Güzel görünme uğruna kullanılan malzemelerin cenin artıklarından, insan yağlarından, domuz yağından ve kanından yapıldığı unutulmamalıdır.

  • *              *

        Cinsler birbirine benzemekten kaçınmalıdır. Bir hadiste: “Erkeğe benzeyen kadına, kadına benzeyen erkeğe Allah lanet etsin,” buyruluyor. (R.Salihin:1663 + Ramuz elEhadis:347/10)

        Peygamberimiz kadının süs eşyası olan altını erkeğe yasaklamıştır.

  • *              *

        Güzellik uğruna dövme yaptırma çılgınlığına başvuranlar oluyor. Bu yaratılışa müdahale ve fıtratı bozan şeylerden biridir. Kara bir lekedir.

        Dövme tabaka oluşturduysa, o bölge fıkıhçılarca necis sayılır. Abdest, gusül olmaz.

        Sağlık açısından da zararlıdır. Kanser, AIDS gibi hastalıklara neden olur. Ayrıca psikolojik hastalıkların habercisidir. Sinir iltihaplarına, beyin apselerine neden olabilir.

Allah resulü dövme yaptırmayı ve yapmayı yasaklamıştır. Hatta lanetlemiştir. Şöyle buyurur:

  • “Allah; dövme yapan, yaptırana lanet etsin.” (Buhari, Libas:82)
  • “Takma saç takana, taktırana, bedene dövme yapan ve yaptırana Allah lanet etsin.” (Ramuz el-Ehadis:347/8)
  • “Sırf güzelleşmek için dövme yapan ve yaptırana, yüzünden tüy yolan ve yoldurana, dişlerini seyrelttirip inceltene, böylece Allah’ın yarattığını değiştirenlere Allah lanet etsin.” (Müslim Libas:120) + (R.Salihin:3/205)
    • *              *
  • DOMUZ – KÖPEK

İslam dini domuzu ve domuza ait her şeyi yasakladığı için, domuz yeme, domuzu masum gösterme gayretleri görülüyor. 

Bir sağlıkçı “Domuz yesek ne olur?” diyor. Domuz etinin en yağlı ve ne kadar kaynatılırsa kaynatılsın mikropların ölmediğini, domuzun her tür pisliği, hatta kendi pisliğini bile yediğini bilmiyor. Bütün dünyayı ayağa kaldıran domuz gribinden haberi yok.

Kur’an’da zararlı olduğu için domuz eti yasaklanmıştır. (Bakara:172-173 +

En’am:145)

Domuzdan ne şifa olur, ne de gıda olur.

  • *              *

        Evlerde hayvan besleme hastalığımız var. Bunlardan en masraflısı ve sağlığa en zararlısı köpektir.

  • Hedef insan olmadığı için bir bebek, bir köpek deniyor.
  • Gururla köpek gezdirenler insani görevleri aksatıyor. Köpek hizmetinde bulunan insana hizmet edemiyor. Köpeğe kul olan Allah’a kul olamıyor. Köpek sokak sokak, kaldırım kaldırım sahibini sürükleyip götürüyor.
  • Köpek fıkıhçılarca necistir. Evde çocukların düşmanıdır. Uyuzdan kuduza, ishalden zeka geriliğine, hatta ölüme varan hastalıkların taşıyıcısıdır. 
  • Köpeğe aşırı bir sevgi duyanlar oluyor. Köpeğin ısırdığı insana değil de öldürülen köpeğe ağlayanlar oluyor.
  • Aynı sofrayı, aynı yatağı paylaşanlar var. Köpek ağız, yüz yalıyor.
  • Köpek neredeyse kutsal bir varlık oldu. İnsanın efendisi gibi yaşıyor. Çocuk edinme yerine köpek ediniliyor. Köpeğe oğlum, kızım diye hitap ediliyor.
  • Köpekle çocuk aynı yerde olunca, köpekten kurtçuklar geçer. Kist, trisin köpeklerden geçer. Göz kızarması, ateşli hastalıklar köpekten geçer.
  • Köpek hastaneleri, köpek otelleri, köpek berberleri, köpek bakım evleri, köpek mezarları, köpeğe miras bırakmak, köpeğe ne denli esir olduğumuzu gösterir.

Atalarımız: “İtle yatan, bitle kalkar,” demiş. Köpek sahibine, köpeğin siması vurur. Bir köpek sahibinin hırlaya hırlaya can verdiğini anlattılar.

Evde köpek olduğu için peygamberimize vahiy meleği gelmemiştir.

        Bir hadiste: “İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydalı olandır. Allah’ın kulunu terk ettiğinin alameti, o kulun boş şeylerle uğraşmasıdır,” buyurur.

  • *              *
  • İSRAF

İsraf hastasıyız. İsraf etmeden, telef etmeden, bir şeyi lüzumsuz yere kullanmadan duramıyoruz. Harcanacak yerde de cimriliğimiz tutuyor. İkisinin ortasını bir türlü bulamıyoruz.  

Dinimiz israfı da, cimriliği de yasaklamıştır. Kur’an’da:

  • “Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere saçıp savurma.” (İsra:26)
  • “Saçıp savuranlar şeytanın dostlarıdır.” (İsra:27)
  • “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma, sonra kaybettiklerinin hasretini çekersin.”

(İsra:29)

  • “Mü’minler öyle kimselerdir ki; sarf ettikleri zaman ne israf ederler ne de cimrilik ederler. İkisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan:67)
  • “Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez.” (A’raf:31) buyurur.

Büyüklerimiz hayırda bile israf etmezler “İsrafta hayır yoktur” derlerdi.

Peygamberimiz; “İnsanın her canının çektiğini yiyip içmesi israftır,” buyurur. (Ramuz el-Ehadis:131/10)

Devamlı israfa yönlendiriliyoruz. Dış güçler: “Hudutsuz, lüks, baş döndürücü modalar icar edin. Çılgınca sarfiyatı teşvik edin. ” talimatı veriyor. İçerde üretici bastırıyor. Bir şeyin yokluğunu çekmemiş olmak ve eğitimsizlik çılgınca harcattırıyor.

  • *              *

        Neleri israf ettiğimize bir bakalım:

  • En çok zamanı israf ediyoruz. Bir hadiste: “İnsanların çoğunun aldandığı iki nimet vardır; sıhhat ve boş vakit,” buyrulur.

        Dünyanın en çok televizyon seyreden, en çok telefonla konuşan, en çok kahvede oturan, kumar oynayan milletlerindeniz. Böylece ömrü boşuna tüketiyoruz.

        Günler oyunla eğlence ile geçiyor. Çılgınca zaman ve para harcıyoruz. Ceketler yakılıyor, tabaklar kırılıyor, ölçüsüz alkol alınıyor.

“Ne yapıyorsun?” sorusuna “Vakit geçiriyorum.”, “Zaman öldürüyorum.” Cevapları yanlışı ortaya koymuyor mu?

        Eskiden işyerinde “Vakit nakittir.” Levhaları asılırdı. “Sizin boş vaktiniz, bizim çalışma saatimiz olabilir.” Uyarıları yapılırdı.

        Zaman hovardasıyız. “Yarın buluşalım.”, “Yarın görüşürüz,” diyoruz ve 24 saati kaybediyoruz. Günde bir saati boşa harcayan yılda 365 saat boşa geçirmiş oluyor.

        Zaman kaybını önlemiyoruz. Zaman kaybettiren şeyi yok edemiyoruz, eldeki fırsatı değerlendiremiyoruz. Faydasız şeylerle uğraşıyoruz. Durgun suda mikrop ürediği gibi tembel insanlar arasında problem çoğalıyor.

        Allah: “Boş kaldın mı hemen başka bir işe koyul.” (İnşirah:7) buyurur.

  • “Kendini yazık etmiş kimselere melekler canlarını alırken şöyle der: “Ne işle meşguldün?” ” (Nisa:97)

Kendimizi ilgilendirmeyen boş ve manasız şeylerden yüz çeviremiyoruz.

  • Haddinden fazla ekmek alıyor, ekmek israf ediyoruz. Ekmeği torba torba çöpe atıyoruz. Lokanta, yurt gibi yerlerde korkunç bir şekilde ekmek telef ediliyor.

Eskiden “Ekmek gibi aziz ol,” denilirdi, ekmek üzerine yemin edilirdi. Şimdi ekmek çiğneniyor, çöpe gidiyor, ekmekle ağız siliniyor.

  • Su israf ediliyor. Abdest alırken bile suyu ölçülü kullanan yok artık. Abdest alan, tıraş olan, banyo yapan, bulaşık yıkayan suyu boşa akıtıyor.  Diş fırçalayan çeşmeyi açıyor, işi bitince kapatıyor. Az su ile yapılacak bir işte suyu sonuna kadar açıyoruz.
  • İlaç israfı korkunç. Lüzumsuz doktora gidiliyor. Haddinden fazla ilaç yazdırılıyor. İlaç bitmeden tekrar yazdırılıyor. Dolaplar ilaçla dolu. Kullanmadıklarımızı değerlendirmiyoruz. Tarihi geçmiş bir sürü ilaç çöpe atılıyor.
  • Kağıdı kullanmasını bilmiyoruz. Boş kalan kağıt karalıyor. Kağıt toplanıyor, biriktirip ağaçları kurtarma gibi bir düşüncemiz olmuyor.
  • Herkes her yerde her zaman resim çekiyor. Tadını, tuzunu kaçırıyoruz. Lüzumlu, lüzumsuz demiyoruz.
  • Yürüyebileceğimiz yere vasıta ile gidiyoruz.
  • Aydınlanmaya bir ampul yeterli iken, birden çok ampul yakıyoruz. Lüzumsuzsa söndürmüyoruz.
  • Evde uzayıp giden telefon konuşmaları yapılıyor. Gereksiz yere çamaşır, bulaşık makinesi çalışıyor. Elektrik süpürgesi gürleyip duruyor. Kedi köpek için ne harcamalar yapılıyor. Sofralar israf sofraları oluyor. Hele bir misafir gelecekse, yemeğin, pasta böreğin hesabı belli değil. İçilen çayın yarısı dökülüyor. Yemek yarım kalıyor, ekmek parça parça atılıyor. Soba, kalorifer ihtiyaç dışı çalışıyor.
  • Ölü için ölü yatırım yapılıyor. Lüks mezarlar yapılıyor. Cenazelerde çelenk israfı, ölü yemekleri, ölü helvası, masraflı mevlitler…
  • Hac dönüşü yapılan israf, ibadet ruhu ile bağdaşmıyor. O derece ki; hacca gidebilecek orta hallileri hacdan caydırıyor.
  • Düğünlerde yapılan israf, evlenecek olanları caydırıyor. O derece israf ediliyor ki; yuva yıkacak ortam oluşuyor. Güç gösterisi yapılıyor, alkol, silah, şarkıcı, dansöz, davulcu, zurnacı, her şeye para saçılıyor, günaha da giriliyor.

Tatil günleri geziler, israfın çokça yapıldığı zamanlar oluyor. Bütçe dışı harcamalar yapılıyor. Borcun kapanması aylar sürüyor, aile sıkıntıya düşüyor, boşanma veya intiharla sonuçlanıyor.

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir