KUTLU YOLCULUK MİRAÇ
Miraç, manevi yükseliştir. Manevi yükseliş için insanlığa sunulan bir fırsattır.
Recep’in 27. gecesi Miraç gecesidir.
Allah Rasulünün uyanıkken Mescid –i Haram’dan Mescid –i Aksa’ya oradan da gökyüzüne yükselmesine miraç diyoruz.
Bu olay, Kur’an ayeti ile ve Hz. Peygamberin ifadeleriyle sabittir. Şüphe ve inkâr eden, hata etmiş olur. Ayet ve hadisle sabit olduğu için Allah korusun küfre götürür.
Bu olaya, isrâ ve miraç olayı denir. İsrâ; gece yürüyüşü demektir. Miraç da, yükselmek demektir.
Bu olay ayrıca Allah Rasulünün mucizesidir. Kur’an-dan sonra en büyük mucizedir. Bu gece Cenab-ı Allah’ın bize özel ikramları olmuştur. Bu gece de diğer geceler gibi müstesna bir gecedir.
Bu gece Peygamberimizin Cenab-ı Allah’ın huzuruna kabul edileceği bir gecedir.
Ayet-i Kerime bu kutsal yolculuğu şöyle ifade eder:
“ Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gönderelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan
sıfatlardan münezzehtir. O gerçekten işiten, görendir. (El İsra: 1)
Diğer bir Ayet-i Kerime de, bu ilahi yolculuktaki hikmetli tecellileri şöyle ifade etmektedir:
“O dem ki Sidre’yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu. Peygamberin gözü kaymadı, şaşmadı, sınırı aşmadı da. Vallahi gördü, hem de Rabbinin ayetlerinden en büyüğünü gördü.” (en-Necm: 16-18)
* * *
- Miraç Olayının Sebepleri Nelerdir?
Miraçtan önce inananlar, akla hayale gelmedik zulüm ve işkence gördüler… Müşrikler müslümanlara karşı boykot ilân ettiler, baskılar uyguladılar… Müslüman-lar, imtihana tabi tutuldular…
Bu olaylar ve oğlunun ölümü, Hz. Hatice(ra)’nin vefatı ile peygamberimiz, iyice bunalmıştı. Cenab-ı Allah peygamberini teselli etmek, onu taltif etmek için böyle bir ikramda ve ihsanda bulunmuştur.
- Cenab-ı Allah varlığını birliğini, gücünü göstermek için peygamberi şereflendirmiştir. – Cenab-ı Hak, Allah Rasulüne cenneti, cehennemi göstermek ve mesajlar vermek için katına yükseltmiştir.
- Sanatkârın sanatını teşhir ettiği gibi, Cenab-ı Allah da âlemdeki nizamı göstermek için peygamberin temaşa etmesini istemiştir. İsrâ 1. ayetinde “gücümüzü göstermek için” demiştir.
- Cenab-ı Allah, peygamberinin maddî ve mânevî yücelişini istemiştir. Meryem: 57.
ayetinde “Onu üstün bir makama yükselttik” buyurur.
* * *
- Miraç Olayından Bize Uzanan Mesajlar Nelerdir?
Cenab-ı Allah şöyle buyurur:
“Kulu Muhammed’i öyle bir gece Mescid-i Haram’ dan kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için çevresini mübarek kıldığımız Mescid’i Aksa’ya götüren Allah’ın şânı yücedir.
Doğrusu O, işitir, görür.” (İsrâ sûresi: 1)
Evet Allah Rasûlüne bazı sırların gösterilmesi, ahiret aleminin ve bazı insanların gelecekteki durumlarının bildirilmesi için, isra ve miraç olayı gerçekleşmiştir. İsra, Kâbe-i muazzamdan Mescid-i Aksa’ya yürümek, Miraç, Mescid-i Aksa’dan gökyüzüne yükselmektir.
Miraç olayı, büyük bir mucizedir. Zaman ve mekânı aşan, maddi kanunların ötesinde bir olaydır.
Allah Rasulü, uyanık iken bizzat miraca çıkmıştır.
Peki nasıl olmuştur bu olay: Kaynaklara baktığımızda Allah Rasulü miraç olayını şöyle anlatır:
“Ben, kâbede yatarken bana biri geldi. Göğsümü yardı. Kalbimi çıkardı, zemzemle yıkayıp içini imanla doldurdu. Burak getirildi ona bindirildim, Cebrail beni götürdü. “Sen, semanın ziyaretine davetlisin” dendi.
Birinci kata geldik, kapıyı Cebrail çaldı.
- Gelen kim? denildi.
- Cibrilim.
- Yanındaki kim? – Muhammed.
- Ona miraç daveti geldi mi? Cebrail: – Evet, dedi.
Kapı açıldı. Hz. Adem’i gördüm. Selâm verdim. Bana:
- Salih evlat hoş geldin, salih peygamber hoş geldin, dedi.
İkinci kata geldik. Her katta kapı açılmadan “Kimsin? Yanındaki kim?” soruları soruldu.
Bize “Hoşgeldiniz” denildi. Orada Hz. Yahya ve Hz. İsa(AS)’ yı gördüm. Selâm verdim. Bana:
Hoş geldin salih peygamber, dediler.
Üçüncü semaya geldik. Hoşgeldiniz dediler. Orada Yusuf peygamberi gördüm. Selâm verdim, bana hoş geldin, dedi.
Cebrail beni dördüncü semaya getirdi. Orada da hoş geldin denildi. Hz. İdris’i gördüm.
Selâm verdim. Selamımı aldı. Bana: “Salih kardeş hoş geldin”dedi.
Beşinci semaya geldik, orada Harun peygamberle karşılaştık. Selam verdim, selamımı altı, bana hoş geldin, dedi.
Altıncı semaya geldik, bize hoş geldiniz denildi. Orada da İbrahim peygamberi gördüm, selâm verdim. Selâmımı aldı. Bana: “Salih oğlum, hoşgeldin” dedi.
Sonra sidret’ül müntehaya çıkarıldım. Orada meyvalar testi gibi iri iri idi. Orada dört nehir gördüm. Cebrail:
- Şu iki nehir cennetin nehridir. Üçüncüsü Nil, dördüncüsü Fırat’tır, dedi.
Bana üç kap sunuldu: şarap, bal ve süt. Ben sütü seçtim.
Cebrail bana: “fıtratı seçtin” dedi.
Bana: 50 vakit namaz farz kılındı. Dönerken Musa (AS):
- Ne ile emrolundun? dedi.
- 50 vakit namazla, dedim.
- Ümmetin buna güç yetiremez, dön, hafifletme talebinde bulun. Döndüm Rabbimden azaltması için yalvardım. Musa:
- Ne ile emrolundun? dedi.
- 40 vakit namazla, dedim.
- Dön, ümmetin 40 vakit namaz kılamaz. Dön dedi, döndüm. 5 vakit namaz emrolununcaya kadar gidip geldim. Musa peygamber:
- Ne ile emrolundun? dedi.
- 5 vakit namazla, dedim benden tekrar dönmemi istedi.
- Dönemem artık utanırım, dedim. Bana 50 vakit sevabı olan beş vakit namaz emrolundu.” dedim. (Prof.Dr.İ. Canan Hadis Ans: 15/259)
Allah Rasulü miraçta bazı olaylara şahit olmuş ve bazı emirler alarak yeryüzüne dönmüştür.
Bu Olaydan Çıkan Mesajlar:
- Peygamber Aleyhisselamın göğsünün yarılarak, kalbinin yıkanmasından sonra miraç olayının vuku bulması, insanın Rabbine yükselebilmesi için dünya ve dünyadakilerden arınması gerektiği mesajını alıyoruz. Çünkü manevi yükseliş ancak kalbinin temizlenmesi ile olacaktır.
- Hz. Peygamberin İsrâ adını verdiğimiz, Kâbe-i muazzamadan Mescid-i Aksa’ya gidişi de, büyük önem taşır. Peygamberimiz orada geçmiş bütün peygamberlerin ruhlarına ve meleklere namaz kıldırmıştır.
Bu hal, onlara olan üstünlüğün ve önderliğin ifadesidir.
Bugün Mescid-i Aksa ne yazık ki, yahudi işgali altındadır. Kimsenin pek umrunda değil ama, bu kutsal mekânın işgal altında olması çok önemli bir meseledir. Şu anda müslümanlar olarak kınamamız lâzım. Ayrıca Mescid-i Aksa’nın esaretten kurtuluşu ve mücadele eden müslüman kardeşlerimizin zaferi için dua edelim.
Ayrıca bu olayda kalp ameliyatı yapılabileceği, gökyüzüne çıkılabileceği ve bir anda bir yerden bir yere nakil yapılabileceği mesajı vardır.
- Miraç olayı, Cenab-ı Allah’ın kudretini ve herşeye kadir olduğunu göstermesi bakımından çok önemli ve düşündürücü bir olaydır. Bu olay, şüpheyi değil, imanımızı arttırmalıdır. İnkâr ederek küfre girilmemelidir. Mucizedir. Mucize de peygamberlere verilen bir haldir.
- Miraç, Hz. Peygamberin amcası Ebutalib’in ve candostu muhterem hanımı Hz. Hatice’nin vefatı ve Hz. Peygamberin sıkıntıları ve müşriklerin ağır baskıları altında olduğu bir dönemde gerçekleş-miştir.
- Hz. Peygambere bu, ilâhî bir lütuftur. Allah’ın bir iltifatı ve ikramıdır. Tesellisidir.
- Ayrıca bu olayda şu mesaj vardır: “Allah’ın inanan sevgili kullarını terk etmeyeceği, mahsun etmeyeceğine işarettir. Yalnız ve desteksiz bırakmaya-cağı mesajı vardır.”
- Miraç olayını Allah Rasülünün ağzından dinleyen Ümmü Hâni(ra), peygamberin omuzundan çekerek
- Ey Allah’ın Rasulü, bu olayı herkese anlatma, yoksa seni yalanlarlar seni üzerler, dedi.
Allah Rasülü:
- Allah’a yemin olsun ki, ben bunu onlara anlatacağım, diyerek her türlü şarta rağmen görevini yerine getireceğini ifade etmiştir.
Başta da “Bu davayı bırak” tehditleri ve tekliflerine karşı Allah Rasülü:
- Yemin ederim ki, sağ elime güneşi sol elime ayı verseler bu davamdan vazgeçmem, cevabını vermişti.
Mesaj ne? Müslüman gerçeği, hakikati gizlemeyecektir. Müslüman görevini yapacaktır, hem de en iyi bir şekildi yapacaktır.
Bir mesaj da:
İbrahim (AS) Peygamberimiz (SAV)e: “Ümmetine benden selam söyle! Onlara emr et! Haber ver de cennet ‘e fidan dikmeyi, çoğaltsınlar! Çünkü cennetin toprağı güzel, suyu tatlı, arzı da geniş ve düzlüktür.
Peygamberimiz:
“Cennet’e dikilecek fidan nedir? diye sordu. İbrahim(a.s):
- (Sübhanellahi velhamdülillahi velâ ilahe illallahü vallahü ekber. Lâ havle velâ kuvvete illa billah)tır” dedi. Bu fidan, tesbih namazının tesbihatıdır.
Öyleyse bu gece cennete 300 er tane fidan dikilecektir.
Ayrıca elimize tesbih alıp fidan sayısı da arttırılacaktır.
- Cenab-ı Allah, miraç olayı ile son elçisi, son Rasulü Hz. Muhammed Aleyhisselam’ı Yüce katı-na davet edip, kabul etmiştir, onu yüceltmiştir.
Burada, Hz. Muhammed’in şahsında Allah’a gönülden bağlananların da yüceleceği, kadri kıymetinin yüksek olduğu manası vardır.
İslâmın gayesi, inananları dünya ve ahiret saadetine, dünya hayatının sonunda da, yüce mertebeye eriştirmektir. Hz. Peygamberin hedefi de; insanlığın maddi ve manevi yücelişi değil miydi?
Cüneydi Bağdadi:
“Âllah’a ulaştıran yolların hepsi kapalıdır. Ancak Rasulüllahın yoluna uyanlara yollar açıktır” der.
- Cenab-ı Allah, Musa Aleyhisselema yer yüzünde, Hz. Muhammed (SAV) de gökyüzünde tecelli etmiştir. Hikmetinden sual olunmaz.
Miraç, Nebiler ve Rasüller serverine nasip olmuştur. Allah’ın: “Habibim” dediği, sevgili peygamberimi-ze nasip olmuştur.
Bu, Hz. Peygamberin insanlığın en seçkini, en büyüğü ve rehberi olduğunun isbatıdır.
Peygamber, orada ilâhi kelama mazhar olmuştur. Böyle bir peygamberin ümmeti olmakla iftihar etmeliyiz.
Zaman zaman peygamberimize özenenler de olmuştur.
Bir insan: “Bende miraca çıktım” derse, bu müm-kün değildir. Böyle bir iddia, iddia sahibini küfre götürür. Zira miraç peygamberimizin mûcizesidir. Mucizeyi de peygamberler gösterir. Yalanı söylemek kadar, inanmak da veballidir. Onun imanı da zarar görür. 7- Miraç olayında insanın meleklerden üstün olduğu mesajı vardır. Allah’a karşı kulluk görevini layıkıyla yapan insan, meleklerden üstündür.
- Allah’ın Adem Aleyhisselâma secde edilmesini emretmesi, bunu gösterir.
- Peygamberimiz sitret’ül Münteha da Cebrail Aleyhisselamdan daha ileri git-miştir. Peygamber Aleyhisselam, bu duru-ma kulluğu ile ulaşmıştır.
Cebrail Aleyhisselamın “Bir adım daha atarsam yanarım” demesine karşılık, Hz.
Peygamber huzur-u ilâhiye ulaşmıştır.
İnsan, imanı, amelleri ve takvası ile meleklerden daha aziz, daha üstün olurken, şunu da unutmayalım ki; insan yaptığı işlerle şeytanı bile geride bırakabilir. Allah’ın “hayvanlardan da aşağı” ifadesine muhatab olabilir.
8- Peygamber miraca çıktı. Allah gökte mi de peygamber göğe çıktı? sorusu akla gelebilir.
Peygamberin miraca çıkması, Allah göklerdedir anlamına gelmez. Allah, yerde, gökte değil, her yerde hazır ve nazırdır. Allah miraçta peygamberini yüceltmiştir.
Mekân ve cihad itibariyle Allah’a, yer izafe etmek doğru değildir. Yunus: “Ne yerdesin ne gökte,
Her yerdesin her yerde” demiş.
- Göktekiler işime karıştı – karışmazsa… diyenler oluyor.
- Gökteki Allah şahid, deniyor yanlıştır.
Varlık olarak, Allah’a yakınlık da düşünülemez. Allah, mekândan münezzehtir. Miraç olayında peygamberin gökte Allah’la buluşması olduğu şeklinde düşünmek de yanlıştır.
Kulun Allah’a yakın olması, yaptığı ibadetlerle Allah’ın rızasına kavuşması, Allah’ın sevgisini kazanması şeklinde olur. Mesela Kur’an okur, zikreder, Allah ile konuşur. Yoksa bu konuşma, bir dostu ile konuşması gibi değildir. Bir insan Allah ile konuşamaz. Bugüne kadar cennetle müjdelenen sahabe, “Ben Allah ile konuştum” dememiştir. İtikadı düzgün hiçbir din büyüğümüz de böyle bir yanlıklık yapmamıştır. “Ben Allah ile konuşuyorum, O’ndan izin alıyorum, emir alıyorum” denirse bu iddia söyleyeni de, ona inananı da küfre götürür.
* * *
c) Peygamber Efendimiz Miraçta Allah’ı Gördü mü?
Miraçta peygamberimize gizli alemler, gizli haller ve cennet cehennem gösterilmiştir. Cenab-ı Allah kendisine tecelli etmiştir.
A’raf Sûresinin 143. ayetinde:
“Vaktaki Musa tayin ettiğimiz vakitte geldi ve Rabbi onunla (vasıtasız olarak) konuştu. Musa: “Ya Rabbi, bana cemalini göster, seni göreyim” dedi. Allah: ”Sen beni asla göremezsin. Ama şu dağa bak! Eğer o yerinde durursa sen de beni görürsün” buyurdu.
Rabbi o dağa tecelli edince, onu yerle bir etti. Musa da bayılarak yere düştü. Ayıldığı zaman:
“Allah’ım, seni tenzih ederim. Sana tevbe ettim…” dedi.
En’am sûresi 103. ayette: “O’na gözler erişemez” buyrulmuştur.
Allah, şeklî ve maddî bir varlık değildir, insanın gözü Allah’ı görmeye müsait değildir. görecek yapıda değildir. Göremediği de bir çok şey vardır.
Allah Musa Aleyhisselama Tur dağında tecelli ettiği gibi Muhammed Aleyhisselama da miraçta tecelli etmiştir. Ama nasıl tecelli etmiştir? Onu bilemeyiz.
Mü’minler Allah’ı dünyada göremezler. Cennette göreceklerdir.
Kıyamet sûresi ayet 22-24’de: “O günde yüzler parlak olduğu halde Rabbine bakacaktır. Nice yüzlerde o gün somurtup kaçacak” buyrularak, inananların cennette Allah’ı göreceği kafirlerin ve münafıkların göremeyeceği haber verilmiştir.
Peygamberimiz de, dolunay halindeki aya bakıp: “Siz Allah’ı bu ayı gördüğünüz gibi göreceksiniz” buyurmuştur. (Riyaz’üs Salihin 2/1055)
Süleyman Çelebi de mevlidinde peygamberimizin miraçta Allah’ı gördüğünü:
“Aşikare gördü Rabbül izzeti ahirette öyle görür ümmeti” mısraları ile cennette mü’minlerin Allah’ı göreceğini ifade etmiştir.
Peygamberimiz (SAV)e – Allah’ı gördün mü? denmiş: “O, bir nurdur, nasıl göreyim” demiştir. Peygamberin Allah’ı baş gözü ile değil, kalp gözü ile gördüğünde ittifak vardır.
Peki, biri: “Ben Allah’ı görüyorum, her istediğimde görüyorum derse, ne olur?” Allah senin uşağın mı ki, her istediğinde gözünün önüne gelecek. Bu işin şakası bile olmaz. Gülerler adama. Bakırköy’de, Manisa’da peygamber olduğunu, Allah olduğunu iddia edenler de var… Peygamberimiz şöyle buyurur:
“Allah’ı görmek, hiçbir kimseye mümkün ve muvafık değildir.” – Miraçta Allah’ı gördün mü? diyenlere:
– O bir nurdur, nasıl görürüm, cevabını vermiştir. (Hadis Ars: 17/1328)
İmam-ı Azam: “Peygamber, miraçta Allah’ı kalp gözü ile görmüştür. Mü’minler Allah’ı kalp gözü ile görecektir.” (Fıkh-ı Ekber: 154)
Musa peygamber görmüştür, Hz. Muhammed görmüştür. Ben de görüyorum, ben neden görmeyeyim, derse!.. Cevap:
En’am 103. ayetinde ”O’na gözler erişemez” buyrularak dünyada baş gözü ile Allah’ın görülemeyeceği bildirilmiştir. Zaten Musa Peygamber ve peygamberimiz baş gözü ile görmemiştir. Diyelim ki, gördüler. Onlar peygamberdir.
Osmanlı alimlerinden Ömer Nefesi’nin islâm inancının temelleri Akaid adlı kitabının 90-91. sayfalarına bakıyoruz:
“Rüyada Allah’ı gördüğü iddiasında bulunan, puta tapandan daha şerlidir. Zira rüyada görülenler hayal ve misallerdir. Allah ise bunlardan münezzehtir.”
“Aynı kitapta insanı küfre götüren haller sayılırken: “Ben Allah’ı uyanıkken gördüm, Allah’tan şifahen emir aldım, emir alıyorum” demek, küfre götürür deniliyor. (sayfa: 211)
* * *
d) Peki Peygamberimiz Miraçta Allah’la Konuştu mu?
Hz. Peygamber huzura kabul edildiğinde:
- Ettehıyyatü lillahi vessalevatü vettaybibat(= her türlü tazim ve saygı Allah içindir.
Saygıların en yücesi Allah’a yaraşır, her türlü ibadet de Allah içindir.) dedi.
Peygamber kulluğunu yüce Allah’a arz edince Allah:
- Esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetul-lahi ve bereketüh(= yani; Ey Peygamber! Selâm, rahmet ve bereketim senin üzerine olsun) buyurdu.
Hz. Peygamber, Cenab-ı Allah’ın rahmet ve bereketini, Allah’ın selâmı bizim ve salih kullarının da üzerine olsun, diye niyazda bulundu. Ve “Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve Rasûlüh” diyerek Allah’ın varlığına birliğine kendisinin de O’nun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etti. İşte konuşma böyle oldu.
(Namazda tahıyyat okuyan mü’min, Allah’ın huzurunda onu görüyor, onunla konuşuyormuş gibi namaz kılmalıdır.)
Hz. Peygamber, Cenab-ı Allah ile bu şekilde vasıtasız söyleşide bulunmuştur. Bundan başka, Allah’tan emir ve yasaklar almıştır.
İnsan Allah’ı zikreder, âdeta Allah ile konuşur. Çünkü Allah da onu zikreder. Kul, Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket eder, böylece Allah’a yaklaşır. Kur’an okur adeta Allah ile konuşur.
Bu konuşma ve yaklaşma, bazılarının anladığı ve iddia ettiği gibi değildir.
Biri kalkar da: “Ben göktekilerle konuşuyorum. Ben Allah ile konuşuyorum” derse ne olur? Canı isterse der. ama, bunun şakası da olmaz, mazereti de olmaz. Küfre girer.
* * *
e) Miraç Hediyeleri Nelerdir?
- Elli vakit sevaba denk 5 vakit namaz.
- Allah’a hiçbir şekilde hiçbir şeyle eş koşmayanlara cennet.
- Bakara suresinin son iki ayeti. (Bu ayetlerde bize şöyle dua etmemiz öğretilmiştir.)
“- Ey Rabbımız! Mağfiretini isteriz, dönüşümüz ancak sanadır. Bize gücümüzün yetmeyeceğini yükleme!
- Rabbimiz! Eğer unuttuk ya da kastımız olmayarak hata ettiysek bizi hesaba çekme.
- Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin musibetler gibi, bize ağır yük yükleme…
- Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme, bizden çıkan günahları affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen mevlâmızsın, yardımcımız-sın. Artık kafirler üzerine bize, zafer ve yardım ihsan et.” (Bakara: 285-86) Bu ayetleri yatsıdan sonra okumak sünnettir. 4- Ayrıca İsrâ Sûresinin 22 ve 37. ayetleri vahyedildi. Bu ayetlerde şu emir ve yasaklar vardı:
- Allah ile beraber başka bir tanrı edinme.
- Rabbinden başkasına kulluk etme.
- Ana babana iyi muamele et.
- Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver.
- İsraf edip saçıp savurma.
- Elini boynuna bağlayıp cimri de olma.
- Evlatlarınızı fakirlik korkusuyla öldürmeyin.
- Zinaya yaklaşmayın. O bir hayasızlık ve kötü bir yoldur.
- Allah’ın haram kıldığı cana kıymayın.
- Yetimin malını yemeyin.
- Ölçtüğünüz zaman doğru ölçün.
- Hakkında bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme.
- Kibir ve azametle yürüme. Çünkü yeri yaramaz, boyca da dağları aşamazsın!
Bu gecenin en önemli hediyesi, 5 vakit namazdır. Miraçtan dönerken peygamberimiz Musa peygamberi gördü. “Ümmetine ne götürüyorsun” diye sordu. Peygamberimiz: “50 vakit namaz” dedi.
Musa peygamber, Tur Dağı’nda iki vakit namaz emri aldığını, İsrailoğullarının kılmadığını söyledi. Ben bu konuda tecrübeliyim, ümmetin takat getiremez, dedi.
Peygamberimiz gide gele 5 vakte düşürdü.
Bu beş vakit namaza 50 vaktin sevabı verildi.
Peygamberimiz: “Namaz mü’minin miracıdır” buyurdu.
Namaz her gün 5 defa mü’mine mirac neşesini tattıracak bir olaydır. Mü’min namazla yücelir. Kul, Allah’a en çok namazla yaklaşır. Secde anı, en yakın olduğu andır. Bir hadiste de:
“Namaz dinin direğidir” buyrulmuş-tur.
Atalarımız: “Namaz, yolda komaz” demişlerdir.
Kıyamet günü peygamber ümmetini abdest ve secde nurlarından tanıyacaktır.
Diğer ibadetlerin fidyesi vardır, namazın yoktur.
Kutsi Hadis: “Ben senin ümmetine beş vakit namaz farz kıldım ve onlara bir vaadde bulundum ki; kim namazı vaktinde kılarsa, onu cennete koyacağım, kim de terk ederse ona
bir vaadim yoktur.” (Kutsi Hadisler Terc. Ahmet Varol 1/235) Kur’an-da şöyle bildirilmiştir:
“Ahirette cennetlikler cehennemliklere soracaklar:
- Sizi buraya getiren şey nedir? diyecekler. Onlar da:
- Biz namaz kılanlardan değildik, derler.”
Eee… Şimdi namaz kılmayanlara ne zaman? Daha vakti gelmedi mi? deme sırası geldi, değil mi?..
Bir de kaza borçlarını ödemeyenlere “Bu gece namaz gecesi, bugünden tezi yok başlamalarını tavsiye edelim, ne olur cehennemde yanmak istemiyorsanız. Namaz borçlarınızı hesap edin ettirin, kılmaya başlayın.”
Feyzinden istifade ettiğim hocalarım hep “aman” , “sakın ha!” , “ne olur!” diye yalvarırlardı. Bu yalvarmanın manasını şimdi anlıyorum ve ben de onun için yalvarıyorum. İnsan hayatında en önemli şeylerden biri keffareti olmayan namaz borcu ile bu dünyadan ayrılıp gitmemektir.
* * *
f) Bazıları Miraç Olayına İnanmadılar
Hz. Peygamber miracı anlatınca bazıları, çılgına döndü. Oraya buraya koşturup önlerine gelene bir şeyler söylüyordu. Bazıları dinden çıkıyordu.
Hz. Ebubekir’e:
– Muhammed göklere çıktığını söylüyür, ne dersin? dediler.
- Bunu O mu söylüyor? dedi.
- Evet, denilince:
- O söylüyorsa doğrudur. Ben değil buna, O’na gökten haber geldiğine inanıyorum, demiş. İmtihanı kazanmış, aziz olumuş, “sıddık” ünvanını kazanmıştır.
Ebucehil gibiler, azıtmış “Olmaz böyle şey” diyerek zelil olmuşlardır.
Aslında hayat imtihanlarla doludur. Miraç olayı da kıyamete kadar imtihandır.
Kesin olarak iman, kulluk derecemizi yüceltmektir. İnkâr ise, ayet ve hadislerle sabit olduğundan insanı küfre soracaktır. Çünkü, İsrâ suresinin 60. ayetinde: “İnsanları denemek için bir imtihan vesilesi kıldık” buyrulmakla bu olayın bir imtihan olduğu bildirilmiştir.
Akıl mantıkla izahı güç diye, inkâr etmenin anlamı yoktur. Çünkü İsra suresinin ilk ayeti miraç olayını haber vermiştir. Hz. Peygambere ve sünnetine itibar etmeyenler, efsane gözü ile bakmaktadır.
Bu olay, bir mucizedir. Mucize de olağanüstü bir haldir. Biz Yüce Allah’ın sonsuz kudretine inanıyoruz, miraca niye inanmayalım? İnkâr ederek kaybetme yerine, tasdik ederek kazanmanın daha kârlı bir iş olduğuna inanıyoruz.
Miraç sabahı, Ebu Cehil, peygambere uğramıştı.
- Yeni bir haber var mı? dedi.
- Evet Mescid-i Aksa’ya götürüldüm, dedi.
- Ya sonra da aramızda oldun, öyle mi? dedi peygamber:
- Evet! Cevabını verdi.
- Halkı çağırsam onlara anlatır mısın? diye sordu. Gayesi alay etmekti. Bir fırsat yakaladığını zannediyordu. Mescid-i Aksa hakkında sorular sordular. Allah, gözünün önüne getirmişti. Bütün ayrıntılarına kadar anlattı. Yoldaki kervanları hakkında sorular sordular. Kervan hakkında da önemli bilgiler verdiği halde müşrikler gene de Hz. Peygamber(AS)’a inanmadılar.
Mescid-i Aksa hakkında sorular sordular. Allah, gözünün önüne getirmişti. Bütün ayrıntılarına kadar anlattı. Yoldaki kervanları hakkında sorular sordular. Kervan hakkında da önemli bilgiler verdiği halde müşrikler gene de Hz. Peygamber(AS)’a inanmadılar.
Çünkü; iman, bir hidayet meselesiydi. Daha önce de konuşan ağaç, kelime –i şahadet getiren taşlar, yarılan ay karşısında da inanmamışlardı. “O hiç yalan söylemedi” dedikleri halde “Güvenilir insan” adını verdikleri halde inanmamışlardı.
Cenab-ı Allah her şeye kâdirdir. Bugün İsa(AS)’ın gökyüzüne çıkıp orada yaşadığına inanan hıristiyan alemi, Hz. Peygamberin Kur’an-dan sonra en büyük mucizesi olan miraç mucizesine inanmıyor.
Bugün bir vasıta ile gökyüzüne çıkılıyor mu?
- Evet…
Peygamber de Burak ile çıktı. Uçakla Mekke’den Kudüs’e uçtuğu gibi insanların, Hz.
Peygamber de uçtu, uçuruldu. Bunda tereddüt edecek ne var?
Herkes inanacak diye bir şey yok. İnanan olduğu gibi elbette inanmayan da olacak.
Cenab-ı Allah, cenneti yaratmış, cehennemi de yaratmış.
Müşrikler peygamberin hiç görmediği fakat gittim orada peygamberlere ve meleklere namaz kıldırdım dediği Mescid-i Aksa herşeyi ile gözümün önüne geldi, onlar sordu ben cevap verdim, der ve: “Gelirken falan yerde kervanınıza rastladım, bir develerini kaybetmişlerdi. Falan yerde konaklamışladı. Falan gün gelecekler” dedi. O gün geldiler. Onlarla konuştular. Ama gene de inanmayanlar inanmadı. Bu iman ve küfür kavgası kıyamete kadar devam edecektir.
* * *
g) Miraçta Hz. Peygamber Neler Gördü?
Peygamber Aleyhiselam Miraçta Gördüklerini Şöyle Anlatır:
- “Göğe çıkarıldığım gece Cebrail(as)’ı gördüm, Allah korkusundan eski kilim gibi titriyordu.” (Ramuz el Ehadis: 353/6)
- Efendimiz(SAV), “Miraçta ümmetler bana gösterildi, ümmetimin çokluğu beni sevindirdi.
Razı oldun mu? diye bana soruldu, ben de evet razıyım, dedim. Yetmişbin kişi hesapsız Cennete girecek, denildi. Bunlar kin tutmayan, efsun ettirmeyen-ler, Allah(c.c)’ya tevekkül edenler” dendi, der.
- “Miraca götürüldüğüm gece cennette yüksek seviyede yapılmış köşkler gördüm.
Cebrail’e:
- Bunlar kimin içindir, diye sordum. Cebrail şöyle cevap verdi:
- Öfkesini yenenler ve insanları af edenler içindir.” (Age. 287/11) 4- Karınları şiş kimseler gördüm. Firavun taifesi onları çiğniyorlardı.
- Kim bunlar, dedim. Cebrail:
- Faiz yiyenler, dedi.
5- Bazısı pislik yiyor, bazıları avret yerlerinde bir yama ile hayvanlar gibi otluyor, bazıları memelerinden, bazıları ayaklarından asılı bir topluluk gördüm:
- Kim bunlar, diye sordum. Cebrail:
- Zina eden, çocuklarını öldürenlerdir, dedi.
6- Kendi etlerini yiyenler, derilerinden kesilip ağızlarına tıkılanlar gördüm.
- Kim bunlar ? diye sordum. Cebrail:
- Dedikodu yapanlar, dedi.
7- Eken, hasat yapan bir topluluk gördüm. Hasat tamamlanır tamamlanmaz olduğu gibi ekinlerin yerine geldiğini gördüm:
- Bunlar kim? dedim. Cebrail:
- Bunlar Allah yolunda gayret sarf edenlerdir, dedi.
8- Başları taşla ezilen bir topluluğa rastladım. Başlar eziliyor kısa zamanda eski haline dönüyor, tekrar eziliyordu.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- Başları namaz kılmayan kimselerdir, dedi.
9- Bir demet odun toplayan, fakat taşıyamayanlar dördüm.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- Emanete ihanet edenler, dedi.
10- Dil ve dudakları kesilen, kısa zamanda iyileşen, tekrar kesilenler gördüm.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- İnsanları, fitneye çağıran, aralarına fitne sokan-lardır, dedi.
11- Dudakları devedudağı gibi kimseler vardı. Parça parça et kesiliyor, ağızlarına da ateşten taş koyuyorlar, taşlar dübürlerinden çıkıyordu.
- Kim bunlar? dedim. Cebrail (AS):
- Hak yiyenlerdir, dedi.
12- Bir topluluk gördüm önlerinde sofra vardı. Sofra güzel yemeklerle donatılmıştı, onlar o yemekleri bırakıp pislik yiyorlardı.
- Kim olduklarını sordum.
- Helâl eşlerini bırakıp harama yönelenlerdir, denildi.
Allah rasûlü, görülmesi hoş olmayan bu manzaraları görmüş, ibret almamız için bize anlatmıştır. Ayrıca bu olaylar, Allah’ın bize mesajlarıdır. Bundan başka Allah Rasûlü şu manzaralarla da karşılaşmıştır.
13- “Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi şiş idi. Bu şiş karınlar, yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışardan gözüküyorlardı. Ben “Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir?” diye sordum.” “Bunlar faiz yiyenlerdir” dedi. (Kütüb-i sitte: 17/264 + Ramuz el Ehadis: 15/6) 14- “Miraca çıkarken Kudüs’e yakın bir yerde Musa peygambere uğradım. Kabrinde uyakta namaz kılıyordu.” (Age: 15/4)
- “Miraca çıkarken bir topluluğa rastladım. Dudakları ateşten makaslarla kesiliyordu. Ardından dudaklar tamamlanıyordu. Ey Cebrail! Bunlar kimlerdir? diye sordum. Bunlar senin ümmetinin hatipleridir, yapmadıklarını söylerler, Kur’an-ı okurlar fakat onunla amel etmezlerdi” dedi. (Age: 15/5)
- “Adem’in sağında güzel koku çıkaran bir kapı, solunda da kötü koku çıkaran bir kapı vardı. Sağdaki kapıya bakıp gülüyor, soldaki kapıya bakıp ağlıyordu. Cebrail’e sordum:
- Bu kimdir?
- Baban Adem, sağdaki cennet kapısıdır. İnsanların oraya gittiğini görünce gülüyordu. Soldaki kapı cehennem kapısıdır. İnsanların oraya gittiğini görünce ağlıyor.” (Büyük Hadis Külliyatı:
5/52) dedi.
Bunların hepsi vahyin bir parçasıdır. Her müslüman bu olayları göz önünde tutarak yanlış yapmamaya çalışmalıdır.
- “Miraç gecesi cennetin kapısı üzerinde şu yazıyı gördüm: “Borç verme sadakadan efdaldır.” sebebini sordum. Cebrail: “Dilenci, yanında çoğu zaman para olduğu halde sadaka ister. Borç yiyen ise, ihtiyaçtan dolayı ister.” dedi. ”
- Miraç gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bakır tırnaklarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı.
“Ey Cebrail! Bunlar da kim?” diye sordum. Cebrâil(as) şöyle buyurdu:
“Bunlar, insanların etlerini yiyenler (gıybetini yapanlar) ve ırzlarını (şereflerini) çiğneyenlerdir.” (Ebu Davut Edep: 40)
Allah Rasûlü miracta daha bir çok olayla karşılaşmış ve ibret verici manzaralarla karşılaşmıştır.
En ibretli olaylardan biri de şudur:
- Semûre İbn’u Cündeb(ra) şöyle anlatır:
Bir sabah Allah Rasûlü herzaman sorduğu gibi:
- Sizden rüya gören yok mu? diye sordu. Kendisi-nin rüyasını anlattı:
“Bana iki kişi geldi, “yürü” dedi, yürüdük. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanında da elinde kocaman bir taş olan adam duruyordu. Adam o taşı o adamın başına vuruyordu. Böyle devam edip gidiyordu. Ben: “Sübhanellah, nedir bu hal?” dedim.
- Yürü! Yürü! dediler. Yürüdük, sırtüstü yatan birinin yanına geldik. Onun yanında da elinde kancalar bulunan bir adam duruyordu. Bu demir çengelle yüzünün bir tarafını parçalıyordu.
Sonra diğer yüzünü parçalıyordu. İyileşince tekrar bu işi yapıyordu. Ben:
- Sübhanellah, nedir bu hal? dedim. Yürü! Yürü! dediler.
Yürüdük. Fırın gibi bir yere geldik. Bir adam nehirde yüzüyor. Bir adamda yanındaki taşlarla o adamın her kenara gelişinde o taşları ağzına atıyordu. Bu kim dedim. “Yürü, yürü!” dediler.
Çirkin görünümlü bir adamın yanına geldik. Böyle çirkin birini görmemişsinizdir. Adam ateş yakıyor etrafında dönüyordu. Kim bu diye sordum. “Yürü” dediler. Yürüdük. Büyük bir ağacın yanına geldik. Bu ağaç büyük ve güzeldi. Beraberce ağaca çıktık. Altın ve gümüş malzeme ile yapılmış evler gördük. Bizi, bir yarısı güzel, bir yarısı çirkin insanlar karşıladı. Yanımdakiler onlara bir nehir gösterip “gidin, yıkanın” dedi. Onlar yıkandı ve çirkinlikleri yok oldu. Bana oranın cennet olduğunu söylediler. Makamını gösterdiler. Girmek istedim, sokmadılar.
Olanları sordum. Bana şöyle anlattılar:
- Taşla başı yarılan, Kur’an-ı ve namazları terkedendir.
- Yüzü parçalanan, yalan söyleyen, etrafa yalan yayan kimsedir.
- Fırındakiler, zina yapanlardır.
- Kan nehrinde yüzüp ağzına taş atılan, faiz yiyendir.
- Ateş yakıp etrafında dönen, cehennem bekçisidir.
- Bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim (as)dır. Çocukları ise buluğa ermeden ölen çocuklarıdır. Biri:
- Müşriklerin çocukları da mı? diye sordu. Peygamber:
- Evet dedi ve anlatmaya devam etti:
- Yarısı güzel yarısı çirkin olanlar, hem iyi hem de kötü amel işleyenlerdir. (Prof.Dr.İ.Canan
Hadis Ans: 3/427)
Günahlardan, haramlardan kaçalım. Nasıl kaçalım?
- Miraçta peygamberin gördüklerini hatırlayarak,
- Allah’ın günahtan vazgeçene vereceği sevabı düşünerek
- Allah’ın azabını göz önüne getirerek,
- Cenneti cehennemi düşünerek,
* * *
h) Bu Geceyi Nasıl Geçirelim?
- Miraç, yükselmek demektir. Bu gece derecemizi yükseltecek işler yapmamız lâzımdır. – Miraç kandilinin “Mübarek Olsun” derken kendimizin de mübarek olabilmemiz için mübarek işler yapmalıyız.
- Bu gece Rabbimizin bize hediyeleri olmuştur. Bugün Rabbimizin hediyelerini kabul edip karşılığını vermemiz lâzımdır.
- Bu gece namaz gecesidir. Bu gece en az 5 vakit namaz kaza etmeliyiz, tesbih namazı kılmalıyız. Nafile namaz kılmalıyız. Namaz, mü’minin miracıdır. Mü’min namazla yükselir.
Allah’a namazla yaklaşır.
- Bu mübarek geceleri oruçla karşılayıp oruçla uğurlamalıyız.
- Bu gece tevbe istiğfarı bol yapmalıyız. Bu gecenin hürmetine affolacağımızı umarak Rabbimize yalvarmalıyız.
- Bu gece Allah’ımızı bolca anmalı, tesbih çekmeli ve Rabbimizi zikretmeliyiz. Biz O’nu anarsak O da bizi anar.
- Duaya çok ihtiyacımız var. Kendimiz için evlatlarımız için müslüman kardeşlerimiz için hatta insanlık için bol bol dua etmeliyiz.
- Bu gece okuyabildiğimiz kadar Kur’an okumalıyız. Yasin, Fetih, Mülk gibi sûreleri mutlaka okumalıyız.
- Allah Rasûlüne bol bol salavat getirmeli, selâm göndermeliyiz.
- Bu gece için tebrikleşmeliyiz. Yakınlarımızı ve büyüklerimizi aramalıyız. Çoluk çocuğumuzla tebrikleşip, hediyeleşip onları kandillerimizle barıştırmalıyız, barışık yetiştirmeliyiz.
- Bu gecenin miraç gecesi olduğunu hissettirmeliyiz.
- Bu gece ve bundan sonra müslüman kimliğimiz ön plana çıkmalı. Çevremiz bize “müslüman” der endişesini bırakmalıyız. Bize “müslüman” denmesi, müslümanların ve meleklerin şehadeti olur. Bize müslüman denmezse, başka şey denir. Bu gece şöyle dua edelim:
- “Ey Rabbim! Müslüman kimliğimizi korumamızda bize yardım et. Hayatı boyunca islâmı yaşayan ve müslümanlar olarak can veren, müslüman olarak haşrolunan, huzura müslüman olarak çıkan ve nur cemalini gören kullarından eyle Allah’ım.”
- Şeytan insanı her an küfre, şirke, isyana davet eder, ibadetlerden uzaklaştırmaya çalışır. Tuzaklar kurar, kötü kadınları kullanır, insanın işini bitirmeye çalışır. Bunun için şeytanın hile ve tuzaklarından Allah’a sığınmalıyız.
- Bu gecelerin bir fırsat olduğunu düşünerek çokça istiğfar etmeliyiz, günahlarımızın affı için Allah’a yalvarmalıyız. Cenab-ı Allah’a verdikleri ve verecekleri için şükretmeliyiz, hamd etmeliyiz.
- Bu gece Cenab-ı Allah’ı çokça zikretmeliyiz.
- Bu gece işlediğimiz günahlar için, yediğimiz içtiğimiz şüpheli şeyler için Cenab-ı Allah’a söz vermeliyiz.
* * *
I) Bu Gece Nasıl Dua Etmeliyiz?
- Önce abdest alıp, imlan varsa sadaka verip, iki rekat namaz kılıp, Allah’a hamd, peygambere salavattan sonra Rabbimize yalvarmalıyız.
- Allah’ım! Yaptığımız, yapacağımız dua ve ibadetlerimizi kabul eyle. Amellerimizi boşa çıkartma.
- Allah’ım! İnançsızlıktan, ahlaksızlıktan, fakirlikten, zulmetmekten ve zulme uğramaktan bizi koru, çocuklarımızı koru. Nefsimize uymaktan, şeytana aldanmaktan, dünyaya meyledip ahireti unutmaktan sana sığınırız.
- Allah’ım! Dert verip, derman aratma. Bizi hastalıklarla, kaza ve belalarla imtihan etme. Bize sabır ver. Şükreden ve zikredenlerden eyle.
- Ya Rabbi! Nefsimizin şerrinden, şeytanın şerrinden, şerrilerin şerrinden, afetlerden, felaketlerden, kazalardan, belalardan, yangından, depremden, yokluktan, kıtlıktan, mahcubiyetten, zulümden sana sığınırız; bizleri, çocuklarımızı ve Müslümanları koru.
- Allah’ım! Gösterişten, riyadan, başkaları görsün, duysun diye iş yapmaktan sana sığınırım.
- Rabbim! Her kötü hastalıktan, organ noksanlığından, sana sığınırım, gözümün nurunu alma, elimin, ayağımın canını alma.
- Allah’ım! Fayda vermeyen bilgiden, ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten, kabul olmayan duadan sen koru.
- Allah’ım! Şerden, şerliden, görünür, görünmez kaza ve belalardan bizleri koru.
- Allah’ım! Nimetini bizden eksik etme, bizi senden başkasına muhtaç etme.
- Allah’ım! Kötü ahlaklı olmaktan, kötü işler yapmaktan, yanlış inançtan, sapıtmaktan bid’at işlemekten sen koru.
- Allah’ım! Ömrümün sonunda pişman olacağımız, keşke diyeceğimiz iş yapmaktan, imansız gitmekten, kabirden alnında kötü yazılarla kalkmaktan, sırattan düşmekten, mahşer günü rezil olmaktan sana sığınırım.
- Allah’ım! Bize dünyada da iyilik ver. Ahirette de iyilik ver, bizi cehennem azabından koru. Unuttuklarımızdan, aldandıklarımızdan bizi hesaba çekme. Bize doğru yolu göster.
- Soyumuzdan imansız, ibadetsiz, ahlaksız insanlar halk etme. Bize evlatlarımıza, yakınlarımıza dünyada ve ahirette huzur ver.
- Rabbim! Bizi ve bizden önceki Müslüman kardeşlerimizi affet.
- Allah’ım bu gecenin feyz ve bereketinden istifade edenlerden eyle, Peygamberimizin şefaatinden bizi mahrum etme, bize merhametinle muamele et.
Miraçta ümmetini Hak’tan isteyen
Adı güzel kendi güzel Muhammed” dediği Allah Rasûlünün gördüklerini size nakletmeye çalıştık.
İçinde yaşadığımız ortam itibariyle miraçtan, cereyan eden olaylardan alacağımız dersler çoktur…
Miraçta Peygamber Bizim İçin Şöyle Dua Etmiştir:
“Ey kusurları bağışlayan, kullarına nimetleri sonsuz olan cömert Allah’ım! Günah işleyen ümmetimin hali nice olur. Kıyamet gününde senin önüne gelmek için nasıl yol bulurlar? Korkarım o günde onların yerleri pek iyi değildir. yüce katından dileğim budur ki, ümmetimden razı ol. Onları bağışla Allah’ım!”
* * *
i) Sonuç
“Arayan belâsını bulur, arayan da mevlasını bulur” derler. Bugünler, bu geceler bizim kurtuluşumuz için tanınan bir fırsattır. Bu fırsatı yakalamaya çalışalım. Bize verilen ip uçlarını değerlendirelim. Allah bir çok şeyi gözümüzün önüne sermiştir.
Peygamberimizin ifadesiyle: “Kişi sevdiği ile beraberdir. Allah’ın “Habibim” dediği Hz. Peygamberi sevelim, onunla beraber olalım. Deccalın fitnesine aldanıp, sünnetini terk ederek veya ettirerek Ebu Cehillerin Ebu Leheplerin durumuna düşmeyelim.
Günahların rengi olsaydı, kokusu olsaydı birçoklarına yaklaşılmaz, bir çoklarının yüzünü bakılmazdı.
Üç ayların içindeyiz. Cahil arablar bile üç aylarda silahları bırakır kan dökmez, kötülük yapmazlardı. Bizde bu aylarda değişelim. Kandillerin sıcak havasını ailecek hissedelim.
Unutturulan yönleriyle; Ahlaki, manevî değerlerimize dört elle sarılalım.
Bakın hıristiyanlar yılbaşını nasıl kutluyorlar. Biz de bayramlarımıza, kandillerimize sahip çıkalım. Müslüman Türk kimliğimizi koruyalım.
Bu geceyi en güzel şekilde değerlendirelim. Kulluk görevlerini aksatanlar, iyi bir müslüman olmaya çalışsın. İbadet etmeyenler için bu gece başlangıç olsun. Bakarsın bir miraca daha ömrümüz yetmeyebilir.
Rabbim bizlere hayırlı ömürler ihsan etsin. Ayrıca kendisine itaat eden, ibadet eden kullarından etsin, inşallah.
Miraç bütün İslam ve insanlık alemine hayırlara vesile olsun inşallah.