Kul hakkına tecavüzde zulümdür

Cenab-ı Allah iki hakkı helâl etmeyeceğini bildirmiştir: Kul ve Hayvan hakkı, insanın haccı kabul aslada, şehid olsa da üzerinde bu iki hak varsa affa uğramıyor.

Peygamberimiz: “Kıyamet gününde boynuzsuz  koyun, boynuzlu koyundan hak alacaktır.” buyurur. (Ramuz:345/10)

Hak sahibi hakkını almadan, kıyamet günü kimse yerinden kımıldamayacak. Hak yiyenin zulmedenin iyilikleri mazlum olanlara verilecektir. İyilikleri kalmazsa, yani yetmezse, hak sahiplerinin kötülükleri alınıp hak yiyen zalime verilecektir.

Musalla taşında helâlaşma olmaz. Rasgele hakkını helâl et, helâl olsun demek de insanı kurtaramaz. İnsan ne zaman kurtulur? Hak iade edilip de, helâllaşılırsa kurtulur.

Hiç unutmam bir hak sahibi, musalla taşındaki tabuta eğildi ve: “Benim hakkımı ne yapacaksın?” dedi.

Hz. Peygamber vefatından önce: “Kimin bende hakkı varsa gelsin alsın” demiştir. (Ruhul-Beyan:2/132)

Zulmün küçüğü büyüğü olmaz; Zulüm zulümdür. Zulmedenden, hep zalim diye bahsedilmiştir. Tarihi bir örnek verelim:

Emevi Halifesi, bahçesine bir köşk yaptırmak ister, arsa yetmez, komşuda satmaz.

Halife köşkü yapar. Biraz komşunun arsasına taşmıştır. Mâdur, Kadı Beşire şikayet eder. Beşir bir heybe getirir o arsadan toprak doldurur, penceredeki seyreden halifeye çağırır:

  • “Bana yardım et de, şu heybeyi eşeğe yükleyeyim” der.
  • “Ya Halife! Bu bir parça topraktır. Sen bunu burada kaldıramıyorsun. Yarın şu gasbettiğin toprağı yedi kat boynuna geçirecekler, o zaman ne yapacaksın?” Bunun üzerine halife bahçe sahibini çağırır helâlaşır, Hakkını verir, razı eder.

Adaletiyle meşhur Nuşirevan ziyafet veriyordu. Bir hayvan kesilmiş, ateşte kebap ediliyordu. Ancak yanlarında tuz yoktu. Getirsin diye köye birini gönderdiler.

Nuşirevan:

  • Tuzu para ile al ki, gasben bedava alma âdeti çıkmasın, memleket zulüm ile harap olmasın, dedi.
  • Bir tuzdan en zarar gelir? Diye soran adamlarına Nuşirevan şu cevabı verdi:
  • Cihanda zulmün temeli ufacık bir şeydi. Ama her gelen onu büyüttü. Nihayet şimdiki duruma ulaştı.

Ufak bir şeyde olsa hak haktır. Haksızlık az bir şeyde olsa zulümdür.  

  • Balkonda et kızartıp kokusunu ona buna koklatmak, göz hakkına riayet etmemek zulümdür.
  • Hak hukuk karışmış, servet, pis kokular yayar.

Peygamberimiz: “Özürsün borcu geciktirmek zulümdür” demiştir. Ayrıca: “Bir kimse bir şeyin ayıbını açıklamadan satarsa daima Allah’ın gazabına ve meleklerin lânetine mâruz kalır” buyurur. (K.Sitte:17/263)

Kur’an’da: “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar, O düşünüp tutasınız diye size öğüt verir.” (Nahl:90) buyurarak, ölçülü ve dikkatli yaşamamız istenmiştir.

               Peygamber     (A.S.):     “Zenginin     borcunu     geciktirmesi     zulümdür.”               Buyurur.

(R.Salihîn:1611) Çalışanlarına ücretini zamanında ödemezse, zulmetmiş olur.

Bir gün Allah Rasûlü şöyle anlatır ve öyle bir mesaj verir ki: –          Sizi helâke götüren şeylerden sakının, gücünüzün yettiği kadar zulümden sakının. Zira insan, kıyamet gününde dalar gibi ibadetlerle mahşer yerine gelir. Ve bu amellerin kendisini kurtaracağını sanır. O sırada birisi çıkar:

  • “Ya Rabbi bu adam bana zulmetti” der.

Cenab-ı Allah Meleklere der ki:

  • Onun defterinden ibadetleri, sevapları silin, bu adamınkine yazın” der.

Böyle böyle bütün hak sahipleri gelir, haklarını alırlar. Adamın elinde sevap diye bir şey kalmaz.

Bu şuna benzer:

Yola çıkan kimseler ateşe ihtiyaçları olunca sağa sola koşuşup odun toplarlar, ateş yakarlar ve ondan istifade edemeden oradan ayrılıp giderler.

İşte zulmedenlerde, ibadet ve güzel amellerinin sevaplarından istifade edemezler.

(İhya:4-937)

Böyleleri için peygamberimiz (A.S.) “müflis” ifadesini kullanmıştır.

Yıldırım Bâyezid Han, Konya önlerine gelmişti. Halk şehre çekilip, kapıları kapattı, hasad zaman ı olduğundan, bütün arpa buğday tarlalardadır.

Yıldırım, Konya halkına der ki:

  • “Bize arpa, buğday satın, atlarımıza yedirelim.”

Bu arada askerlerine:

  • “Sakın halka zulmetmeyin, kul hakkına riayet edin. Kendi istekleri ile satsınlar.

Fiatı, Konyalılar belirler ve mahsüllerini satarlar ve Yıldırım Bâyezide Konyalılar şöyle bir istekte bulunur.

  • “Bizi siz yönetin” derler.
  • Geçmişte Türk atlarının çeşmelerinden su içmesini isteyenler…
  • Kardinal Külahı değil, Türk sarığı görmek isteyenler…
  • Hülasa Müslüman Tür idaresin tercih edenler, adalet istemişlerdir.

Hz. Peygamber bizi şu sözleri ile uyarmıştır:

  • “İnsanlara dünyada haksız yere eziyet edenlere Allah, ahirette azab edecektir.”

(R.Salihîn:3/177)

  • “Mü’mine zara veren veya hile yapan mel’undur.” (K.Sitte:16/314)
  • “Kim mü’mine zarar verirse, Allah da onu zarara uğratır. Kimde mü’mine eziyet verirse, Allah ona da eziyet verir.” (K.Sitte:16/314)
0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir