Kişilerle İlgili Şirk
Allah’la kul arasına birinin sokulması şirltir. Ancak dini öğreten, dini anlatan Allah’la kul arasına girmiş olmaz. Çünkü; dini öğrenmek de farzdır, öğretmek de farzdır.
Bir insana sığınılması, ondan beklenti içine girilmesi şirktir. Kişiler yol gösterici, öğretici olabilir ama önder ve rehber peygamber (as) dır. Peygamber öldü sen falana uy olmaz. O’nun önderliği, rehberliği kıyamete kadardır.
Kişilere teslimiyette ölçülü durmak gerekir. Kişiye kayıtsız şartsız teslimiyet olmaz. İtaat olmaz.
Bir kişi için “falanca son anda yardım eder, imanla gitmemizi sağlar, kıyamette de kurtarır” demek şirke götürür.
Rahmetli H.Salih Tnrıbuyruğu Hoca Efendi çok muhterem biri idi. İhtiyardı biri ona elini öpüp:
- “Son anda ve kıyamette bana yardım et hocam!” Demişti. Hoca öyle bir tepki gösterdi ki:
- “Defol! Beni de günaha sokma, git tövbe et!” demişti.
- “Falanca günahları affettirir, sıratta koltuğunun altına alıp geçirir, kıyamette şefaat eder.” Yanlış olur.
- “Sen gel, ihvan sana sevaplarından verir kurtarır.” (Bak.Lokman:33)
- “Sen, zaman zaman halini falana arz et, o Allah’a arz eder” gibi ifadeler şirk kokan ifadelerdir:
Risale-i Kuşeyri de şöyle denmektedir: -“Kişinin havada uçacak kadar kerametlerle donatıldığını görseniz dahi buna kanmayın. Siz onun Allah’ın emirlerini ve yasakları karşısındaki tavrına, hududu koruyup korumadığına, şeraiti uygulayıp uygulamadığına bakın.”
(Risale-i Kuşeyri:1/103)
Kişiler için günahsız düşüncesi yanlıştır. Kişiye saygıda, sevgide, övgüde ölçülü davranılmalıdır. Zaten kendini bilen insan, aşırı ilgiden, elinin öpülmesinden, karşısında divan durulmasından rahatsız olur. Çünkü o şu hadisi bilir. “İnsanların kendileri için ayakta dikilmelerinden memnun olan kimse cehennemdeki yerini hazırlasın.” (Tirmizi, Edep:47)
Birilerinin resmini taşımak, Onu karşısına koyarak ibadet etmek, onunla rabıta kurarak namazda, zikirde onu düşünmek şirktir.
Allah’ın sıfatlarından bazılarının birilerine yakıştırılması da şirktir.
Mesela; Gavs (sığınılan), Gavs-ı Azam, Gavs-ı Ekber (büyük sığınak) denmez. Çünkü tek sığınılan yüce Allah’tır. Denirse, şirk koşulmuş olur. Ekber Azam sıfatları yüce Allah’a mahsustur.
Bu konuda Halil Günenç Hoca Efendi şöyle der:
- “Kişilerin makam ve derecelerini iyi bilen Allah’tır. Onlar için falan zat kutb-ı zamandır veya Gavsdır. Falan halimizi bilir, kalbimizden geçeni bilir” demek asla caiz değildir. Bunun kişinin durumuna göre şirk olduğunu söyleyenler vardır.
- “Falanın ruhu hazırdır, bilir” demek küfre götürür. Hz.Peygamber bile vahiy gelmezse, cevap veremezdi. Kur’an Onun gaybı bilmediğini bildirir. (A’raf:188) (Günümüz Meselelerine Fetvalar:1/99-100)
Ancak bazı ağzı dualı kişilerin duası alınabilir. Duada vesile kılınarak “Falanın yüzüsuyu hürmetine”, “falanın aşkına” denilebilir. (Maida:35)
Mesela; ilacın, doktorun iyileşmek için vasıta olduğu gibi insanın kurtuluşu için inancı, itikadı düzgün olanlar da vasıta olabilir.
El öpmek dinin emri değildir. Hele bir kadının yaşlı da olsa bir erkeğin elini öpmesi kesin olarak yasaktır. Peygamberimiz el öptürmemiş ve elini başkalarına vermemiştir.
“Falanın elini öp günahsız olursun” sözü insanı günaha sokan bir sözdür.
Kimse hatasız kusursuz ve günahsız kabul edilemez. Kusursuzluk, Allah’a mahsustur. Peygamberlerin bile “zelle” denilen hataları olmuştur.
Salih kimseler, Allah izin verirse başkalarının hidayetine sebep olur. Fakat o kişiye iltica olunmaz, sığınılmaz.
Kimseden yardım beklenmez. Papazların kendilerinde gördüğü vaftiz, aforoz yetkisi kimsede yoktur.
Birilerinden şifa umulmaz, birilerinden ilahi enerji almak için secde edilmez. Ayak suyunda şifa aramak şirktir.
Kimse, kimseyi uzaktan görmez. Falanca bizi görüyor; halimize vakıf oluyor, falanın ruhu hazır… gibi sözler şirk kokan sözlerdir.
Ayrıca kişiye kurban kesilmez.
Kur’an’da Hıristiyan ve Yahudiler için: “Onlar, Allah’tan başka birde hahamlarını ve rahiplerini kendilerine rab edindiler.” (Tevbe:31) burularak şirkin en büyüğüne işaret edilmiştir.
Bir önemli husus da Allah’a itaat edildiği gibi kişiye veya nefsine itaat eden Allah’a ortak koşmuş olur. Allah’ın koyduğu helal ve haramı kendine göre değiştiren, nefsinin istediği doğrultusunda hareket eden, Allah’a ortak koşmuş olur. Casiye Sûresinde:23 “Hevasını tanrı edinen” ifadesi kullanılmıştır.