KARANTİNA

Karantina son yüzyılın icadı değildir. Türk tarihinde ve İslam tarihinde çok eskiden bilinen ve uygulanan korunma şekli idi.

Ortaasya Türklerinde salgın hastalıkların yayılmasını önlemek için hasta en yakınlarından bile ayrı tutulur ve karantina altına alınırdı. Bu iş için “Kamların hastalık ve ölüm zamanlarında vazifeleri çok ehemmiyet kazanırdı. Bir kimse hasta olunca ona evinin yakınında bir çadır kurlur, çadır üzerine işaretler konularak başkalarının yaklaşmamaları belirtilirdi.” (1) İslam tarihinde de karantinanın İslam Peygamberi ile başladığını görüyoruz. İslam Peygamberinin :

“Cüzamlıdan aslandan kaçar gibi kaçınız” buyurarak salgın ve bulaşıcı hastalıklara tutulanlardan uzak durulmasını ermemiş olması, Müslümanların salgın hastalıklara karşı tedbirli olmalarını sağlamıştır.

Diğer bi hadislerinde de :

“Bir yerde veba olduğunu işitirseniz sakın oraya girmeyiniz. Sizin bulunduğunuz yerde veba zuhur ederse oradan da çıkmayınız.” Buyurarak korunma ve tedbirin nasıl olacağını ifade etmiştir.

“Sakın hasta olan deveyi sağlam olan devenin yanına sokmayınız” buyuran İslam Peygamberi hastalıkların hastalardan yakınlık yolu ile geçtiğini, hasta olmamak için hastalara yaklaşılmaması gerektiğini belirtmiştir.

Hz. Ömer (ra) Şam’a gittiğinde, Şam’da veba salgını bulunduğunu işitir işitmez derhal geri dönmüştür. Hatta Ebu Ubeyde :

  • Ya Ömer, Allah’ın kazasından mı kaçıyorsun ? Deyince Hz. Ömer şu cevabı vermiştir.
  • Evet, Allah’ın kazasından yine Allah’ın kaderine kaçıyorum ve iltica ediyorum.

İslam’da alınyazısı ne yapalım, yazılmışsa olur düşüncesi değil, tedbir almak ve korunmak esastır.

1. Prof. Dr. Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi,C.1, S.56

0

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir