KADIN ERKEK YAPILAN DANSIN HÜKMÜ NEDİR?
Dans, ilkel toplumlarda cinsi arzu ve istekleri tahrik vasıtası olarak ilkel bir ifade şekli olmuştur.
Savaştan dönen erkeklerin karşısında kadınların erkekleri tahrik için yaptıkları çeşitli figürlerle başladığı bildirilmiştir.
Dansın temelinde tahrik vardır. Dans figürlerinin ifade ettiği anlam, tahriktir. Beden hareketleriyle nefsin arzularını karşı tarafa anlatmaktır.
Kuşların birbirlerine yaptığı hareketler bile onları çiftlişmeye götürmektedir.
Dans, yapıldığı salonlarda kalmaz, nefsi hisler yapıldığı yerin dışına taşar. Nefsi tatmin için cilveler devam eder.
Dansın ayakta tatmin yolu olarak tanımlanması da durumu anlatmaya yetecektir. Genç kızlarımız, sevip okşamanın öldürmek için olduğunu unutmamalıdır.
Jan Jak Ruso, Emil adlı eserinde şöyle der: (Sayfa :293) “Dans, şeytanın icadıdır.
Şeytan bu yolla insanların arasına girer, yaptırdığı cilvelerle onları tahrik eder” der.
Sarmaş dolaş yapılan dans, normal insanı bile çileden çıkarır. Rus yazarı Tolstoy’a göre : “dans, genç ruhları şehvetle tutuşturan bir azırıcıdır. Ömrümce iffet ve namusına özen gösterdiğim kızımın dans salonunda bir delikanlının göğsü üzerinde teri terine karışmış, teni tenine doukunur bir vaziyette fırıl fırıl döndüğünü gördüğüm zaman şöyle haykıracağım gelir.
-Çapkın! Bırak kızımı kollarınının arasından. Çünkü ona hangi niyetle ve fikirle sarıldığını biliyorum.” (Acıklı günler)
İngiliz Elçisi Mıstır portır, hatıralarında şöyle der : “Türkler dans etmez, dans edenlere de iyi gözle bakmazlar. Türkler, dansı insanlık şerefini lekeleyen, insanın bayağı tarafına hitab eden bir hareket telakki ederler. Dans etmek için ya deli yada sarhoş olmak gerektiğine inanırlar.”
Dansın Fransa’da cinnet haline geldiği dönemlerde Kanuni S. Süleyman, Fransa kralına mektup yazarak bu tür hareketlere son vermesini istemiştir. Fransa’da uzun bir zaman dans yasaklanmıştır.
Dans, eşlerin birbirini kıskanma duygusunu zedeler, ayrıca güveni sarsar ve istenmeyen sonuçlara götürür.
Dans, tehlikeli bir tuzaktır. Ahlâk düşmanı Freud der ki : “Dans, cinsi arzularının tabii ifadesidir. Kollektif faaliyetler ile şehveti tahrik etme tekniğidir.”
Hemen : “o kadarda kötü düşünme!” diyenler olabilir. Eğer bir insan normal bir insansa, karşı cins kollarının arasında iken, karşı tarafa hissiz kalması mümkün müdür? Soruyorum. Kimin kime ait olduğunu ayırt etmenin imkânsız olduğu toplantılar, iki cins arasındaki mesafeyi kapatan eğlenceler, mahremiyeti ihlâl eden, nişan, düğün, nikâh ve yaş günü toplantıları, edebe uygun olmadığı için büyük kayıplara neden olmuştur, olacaktır.
Birçokları için felâketin başlangıcı olmuştur, denilebilir.
Dansı, sanat ve çağdaşlık adıyla takdim, bir oyundur.
Ayrıca dansöz seyretmek de uygun değildir. Bu yolla kazanç sağlamak da uygun değildir. Çünkü dansözlük diye bir meslek yoktur. Meslek, faydalı olan, fayda sağlayan bir iştir.
İslâm’da ve geleneklerimizde böyle bir eğlence şekli yoktur. Bugünkü yapıldığı haliylede dans meşru değildir. Dansöz oynaması, oynatılması ve seyredilmeside meşru değildir.
Dansı ilericilik çağdaşlık olarak anlamakda yanlıştır. Zira bugüne kadar dans, hangi toplumu bir santim ileri götürmüştür? İlericilik böyle dansla falan olsaydı herkes ilerleyiverirdi.
Dans edip ceket yakmak, tabakların üzerinde tepinmekde insanı medeni etmez. İhtiyaç sahibi insanlara hakarettir. Milletle alay etmektir.
Dansın insanı rahatlattığı da söylenemez. Daha çok nefsi kamçılar, strese sokar.
Ahlâki, manevi kayıplara neden olur.