Kabirlere, ağaçlara bez, çaput bağlama
Oraya buraya çaput bağlamak, mum yakmak çok eskilerden kalma bir hurafedir.
Mum yakmak ateşe tapanlardan kalma bir âdettir. Fenikeliler ilâh kabul ettikleri heykellerin önünde mum yakarlardı.
Eski Romalılar, mezarların başında mum yakarlardı.
Şamanlık dininde çaput bağlama âdeti vardı. Kutsal bilinen ağaca çaput bağlarlar, dibinde yatarlar, etrafında dönerler, dibinde dualar ederlerdi. Türbelere çaput bağlarlardı, değilse orada yatanların zarar vereceğine inanırlardı.
Çaput bağlamak işi korunma ve yardım bekleme, iyileşme, çocuğun ölmemesi, çocuğu olmayan kadının çocuk sahibi olması ve dileklerin yerine gelmesi için yapılırdı.
Birde dilek için suya para atılır, türbenin penceresine para konurdu.
Bütün bunların hiçbir faydası olmadığı gibi insana zarar veren ve insanı küçülten şeylerdir.
Bu tür davranışlar olmayanı var edemez. Var olanı yok edemez. Hastalığı gidermez, rızık vermez, çocuk vermez, kısmet açmaz, borçtan dertten kurtarmaz. İnsanı başarıya götürmez. Fakirliği yok etmez.
Türbelere, yatırlara ve dikili taşlara gösterilen aşırı ilgi, puta tapmak derecesinde günahtır.
Mehmet Akif:
“ Evet bütün beşerin hakkıdır bekâ emeli,
Fakat bu hakkı ne taştan, ne leşten beklemeli” diyerek taştan, mezardan medet beklemenin yanlış olduğunu ifade etmiştir.
Peygamber (as) der ki:
– Ümmetim hakkında en çok korktuğum şey şirktir. Ümmetim tekrar güneşe, aya ve putlara tapacaklar demiyorum. Beni korkutan, Allah’tan başkası için yapacakları amellerdir.
Allah’tan başkası maksatla ön plana çıkan gizli arzularıdır.” Prof. Dr. İ. Canan, Hadis
ANS:17/619