KABİR HAYATI
İnsan hayatında devreler vardır; insanın hayatı anne karnında başlar, dünyaya gelir, ölür, kabir hayatı başlar. Ruhu Berzah aleminde tekrar diriltilmeyi bekler. Sorgulandıktan sonra ameline göre ya cennet ya da cehennemde hayatı devam eder.
Dünya, hayatı, ölünce yaşamamış gibi olunur. Cenab-ı Allah:
“oyun eğlenceden ibarettir.” Buyuruyor. (En’am : 32) Bazı evlerin, işyerlerinin duvarında “Hiç” yazısı asılırdı.
Büyük bir zat, bir grup insanla mezarlıktan geçerken, duvarın dibindeki pislikleri göstererek;
“İşte dünya nimetleri, işte yiyenler!” demiştir.
Dünya iyinin de, kötününde satıldığı bir pazar gibidir. Ölüme inanan, nasıl kötü şeyler alır, nasıl şımarır? Helal demez, haram demez, hak demez insan, bir çok şeye sahip olur, onunla övünür, onun için kavga eder, öldürür. Sonunda hepsini bırakır, bir kefenle ahiret yolculuğuna çıkar.
Dünya hayatında şeytan tuzaklar kurar. Şeytana uyumayıp, onun tuzağını bozan, hayırlı bir yolculuğa çıkar.
Şeytan daima insan kulağına “daha var daha var” der, ölümsüzlük fısıldar. Adem ile Havva’ya da öyle yaklaşmadı mı? Ölümsüzlük vaad etmedi mi?
Ulu bir kişiye sorarlar:
- Dünya kimindir? “Onun peşinden koşanların.” der. Peki ahiret kimindir? Derler.
- Ona Talip olanlarındır. Cevabını verir.
- Mülk kimindir? Derler. Mülk, ne senin ne benim, mülk Cenabı Allah’ın, der. Peygamber (a.s.) bize şöyle nasihat ediyor: “Garip bir yolcu gibi ol” (Buhari Rikak: 3) Bir de bizi şöyle uyarıyor:
“Gaflete dalan, gülüp oynayan kabri ve içinde çürümeyi unutan kul, ne bedbahttır. Azan, haddi aşan, nereden geldiğini, nereye gittiğini unutan kul, ne bedbahttır!” Bu dünyada misafiriz; belirli bir zaman sonra yola çıkacağız. Yolcuyuz. Ahiret yolcusuyuz.
a)Ebedi Yurt Ahiret
Dünya fani ahiret ebedidir. Tarihe baktığımız zaman gelmiş geçmiş bütün milletlerde ve inançlarda ahiret inancı vardır. Bu toplum düzenini kurabilmek için gerekli görülmüştür. Yaptıklarının karşılığını görmek, göreceğini inanmak insanı biraz düşündürür ve frene bastırır. İnsana sorumluluk yükler.
Ahiret düşüncesi olmayınca başı boşluk, kendine buyruk olunur. Ahiret inancı insanı iyi şeyler yapmaya mecbur eder.
Allah Rasulü şöyle buyurur: “Adamın biri yol üzerinde dikenli bir dal gördü ve müslümanlara zarar vermemesi için buradan kaldırdı. Bu yüzden cenneti kazandı.” (Müslim Binr: 128)
Hz. Ömer (r.a.), dalda duran kuşa baktı. Bir de sorumluluklarını düşündü dedi ki:
Ne mutlu sana ey kuş! Bende senin gibi olmak isterdim. Senin için ne hesap var, ne de azap!
Ahiret inancı olmayan da hayatı sorumsuz, ölümü sorgusuz ve cezasız, ölümü toprak olup gitmek sanır. Halbuki ölünce ölüme olan yolculuk bitmiş kabre varmıştır. Oradan Sırat ve Mahşer yolculuğuna çıkacaktır.
b)Vasiyet Hazır Mı?
Vasiyetin hazır olması, insana ölümü unutturmaz. Vasiyet dinin emridir.
Peygamber (a.s.): “Vasiyete değer bir şeyi bulunan vasiyet etsin. Müslümanın vasiyeti yanında bulunmadan iki gece getirmesi doğru değildir.” Buyurmuştur. (Buhari, Vesaya:1)
Borcu olan, alacağı olan, malı olan, ibâdetlerden eksiği olan, yemin kefareti olan vasiyet etmelidir.
Olmayacak bir şey vasiyet edilmez. Dine aykırı olan da vasiyet edilmez. Durum değişirse vasiyet yenilenir. Bakara: 180 de vasiyet emredilir. Bazı vasiyet örnekleri:
“İbrahim ve Yakup peygamberler Müslümanlar olarak ölür.”
(Bakara: 132)
Peygamberimiz (s.a.v.) “size iki şey bırakıyorum, onlara uyarsanız sapıtmazsınız. Elinizin altındakileri hoş tutun. Namaza devam edin.”
Osman Gazi, Orhan Gazi’ye: “Dindar olmayana devlet millet işinde görev verme!”
Akşemseddin’in vasiyeti:
- Her şeye besmele ile başla, Temiz ol,
- Daima iyiliği âdet edin, Tembel olma,
- Namaza önem ver,
- Nimete şükür, belaya sabret,
- Dünyanın mutluluğu ile marur olma,
- Kendini başkalarına övme,
- Namahreme bakma, harama bakmak gaflet verir.
- Kimsenin kalbini kırıp viran etme,
- Düşeni temizleyip yersen fakir düşmezsin,
- Edepli, mütevazi ve cömert ol,
- Cünüp insanla yemek yemek gam verir,
- Yalnız bir evde yatma,
- Çıplak yatmak fakirlik getirir.
c)Ecel ne zaman?
Kur’an’da şöyle bildirir:
- “Her nefis ölümü tadacaktır.” (Al-i İmran: 185)
- “Kimseyi ölümsüz kılmadık.” (Enbiya: 34)
- “Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde olsanız bile, ölüm size yetişir. (Nisa:76)
- “Herkes için belirli bir süre vardır. Vakit dolunca ne bir saat gecikir ne de öne alınır.” (A’raf:34) “Zaman gelince hiçbir nefis geri bırakılmaz.” (Münafıkun: 11)
- “Her milletin takdir edilmiş bir ömrü vardır. Ecelleri geldiği zaman ne öne alınır, ne de geri kalır.” (Yunus: 49)
Ölen için, zamansız öldü, genç öldü, öyle böyle olmasaydı ölmezdi, denmez. Eceli gelmiş vakti dolmuştur.
Kimse kimsenin yerine ölmez. Kimse kimseye ömür verip ömrünü uzatamaz.
Ölmeyen için kurtuldu denmez. Eceli gelmemiştir.
İnsanın eceli, onun bunun elinde değildir. Ölen Cenab-ı Allah’ın izniyle ölür.
İnsanın yaptığı iyilik veya kötülük ömrü uzatıp kısaltmaz. İnsanın iyilikleri, insanı mutlu eder, kötülükleri ise hayatını zehir eder.
İnsanın ölümünün gizlenmesi insanı diri tutar. Gizlenmeseydi, insanın morali bozulur, hayata bağlanamaz. Herşeyi boş verirdi.
Karadenizli hastalanır. Hanımı doktora götürür. Doktor muayene eder, hastayı dışarı çıkarır, hanımına der ki:
“Perhiz etmez, spor yapmaz, kendine dikkat etmezse ölecek.” Eve giderlerken adam hanımına: “Doktor ne dedi?” der. O da:
“Doktor ölecek! Dedi cevabını verir. Şair: “Ecel gelmiş Cihan’a Baş ağrısı bahane” demiş.
d)Ölüm anında yapılacak işler:
Ölüm anı, sakin olunmalıdır. Allah verdi Allah alır… Önce vasiyetinin olup olmadığı sorulur.
- Ölmek üzere olan, bizim görmediğimiz bazı şeyleri görür, sıkıntıya girer Onun için dudakları ıslatılmalı, ağzına su damlatılmalıdır.
- Yanında olur olmaz konuşmalar yapılmamalı, okunmalıdır. (Fatiha, İhlas, Felak, Nas ve Yasin gibi)
- Bilhassa Kelime-i Şehadet kelimeyi Tevhit getirilmeli, onun da getirmesi sağlanmalıdır. Çünkü o an kavga vardır, şeytanla iman kavgası vardır.
- Peygamber (a.s) “Ölmek üzere olana lâilahe illallah’ı telkin edin buyurmuştur. (Riyazü’s Salihin:2/922)
- Ölüm olayından sonra gözler kapatılır çene ve ayaklar bağlanır. Yıkanmadan yanında Kur’an okunmaz.
- Bağırıp, çağırma yerine onun için dua edilir.
- Helalleşmeye fırsat olursa helalleşilir.
d)Cenaze için neler yapılır?
Müslümanın Müslüman üzerinde hakları vardır:
- Cenaze yıkanır, kefenlenir, namazı kılınır ve gömülür.
- Ardından hayır dua edilir. Kötülüğü konuşulmaz.
- Namazı kılınmadan borcu varsa ödenir. Peygamberimiz, borçlu olup olmadığını sorar, varsa ödeninceye kadar namazını kılmazdı.
- Cenaze fazla bekletilmez. Mümkünse uzaklara götürülmez.
- Cenaze defnedilirken, gelip giderken tefekkür edilir. Slogan atılmaz, tekbir getirilmez, alkışlanmaz, bando çalınmaz.
- Cenaze geçerken ayağa kalkılır “İnnâ lillahi ve innâ ileyhi raciun” dedir.
- Cenazenin üzerine bıçak veya demir konmaz. Mezar başında Nutuk atılmaz. Çelenk gönderilmez.
- Cenaze evine dönüp başsağlığı dilenir. O evde hazırlanan yemek üç gün yenmez. Ölenin saçı, tırnağı kesilmez, tıraş edilmez, kefenin içine herhangi bir şey konmaz.
- Ölü için kurban kesilmez. Kurban ancak Allah için kesilir.
- Ölü evinde helva yapmak uygun değildir.
- Ölü için matem tutulmaz.
- Diş, yüzük çıkıyorsa çıkarılır.
- Cenaze için isyan ölene eziyet olur. Aksine teslimiyet gerekir. O artık dua bekler, ardından hayır yapılmasını ister.
e)Kabir hayatı :
Ölüm, yok olmak değil. Ölüm, ebedi hayata geçmiştir. Kabir ahiretin kapısıdır. Dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında bekleme yeridir. Kabirde beden toprağa karışır, aslına döner, ruh ise Berzah alemine gider orada bekler. Yunus :
“Ya Rab! Ne ola benim halim,
Kabre vardığım gece.
İyi olmazsa, amelim,
Kabre vardığım gece…” diyor.
Şakik-i Belhi, mezarlıktan geçerken yanındakilere (mezarları gösterip) Bunların hepsi yalancı der. Bunlar hayatta. Şu benim, bu benim derlerdi. Uğrunda ölür, öldürürlerdi. Şimdi bakın öyle mi? Der. Kabinler bize ne diyor? Her şey boş bize olan size de olacak diyor.
Kabirde azap da var, nimet de var. Kur’an’da İbrahim: 27, Mümin: 46 ayetlerinde kabir azabının olduğunu anlıyoruz.
Peygamber (a.s.) da şöyle buyurmuştur:
“Kabir ahiret duraklarının ilkidir. O durakta kurtulan, kurtulmuş demektir. Kabirde kurtulamayan ondan sonra işi zor demektir.” (Tirmizi Zühd : 51)
Mezardakiler öyle rahat yatıp duruyor, istirahat ediyor veya yok olup gitti, iş bitti zannedilmemelidir.
Günahkarlar, isyankarlar, ameli kötü olanlar için kabir azap yeridir. Kabirde Münker Nehir adında sorgu melekleri vardır.
Kabir azabını inkar edenler oluyor. Kabir azabı bedene değil, ruhadır. Korkunç rüya görenin uyanınca vücudunda bir şey olmadığı gibi kabir azabı da beden de olmaz. Yunus Emre :
“Gidenleri görmez misin?
Yeraltına girmez misin?
Hakk katına varmaz mısın?
Nice olur halin Ey Gafil?” Der.
Dünyada değer verdiği her şey insanı terk eder. Yalnız ameli onunla kalır.
“Mezarlar hep dar olur.
Toz, toprak ve taş olur. Nur vermezse, yaradan Korkunç karanlık olur.”
Peygamberimizin ifadesine göre kabirde yatan, dışarıdakilerin seslerini duyar, ama Cevap veremez. Peygamberimiz Bedir’de Şehit olanlarla konuşmuştur. (Müslim Cennet 77)
İnsan dünyada yaptıklarının hesabını kabirde vermeye başlayacaktır. Peygamberimiz (s.a.v.) “Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe yada cehennem çukurlarından bir çukurdur.” Buyurur.
(Tirmizi zühd: 4)
İnsan kabirde ameline göre muamele görecektir. İyiler kabirden cenneti, kötülerde cehennemi görüp duracaklardır. İyiler için kabir genişleyecek, kötüler için daralıp, sıkılacaktır. Peygamber (a.s.) :
“Kabirden daha şiddetli bir manzara görmedim.” (Ramuzu’lehadis: 375/3)
“Eğer ölümden sonra karşılaşacağınız hali görseydiniz, asla isteyerek yiyip içemezdiniz. Evlerinize giremez dağlara çıkar, ağlar, başınızı kayalara vururdunuz.” Buyurmuştur. (Age:357/6)
Bir cenaze kabre konunca bir mezzup mezara eğilip şunları söylemiştir.
Eğer yalan söylemediysen, haram yemediysen, itikadını bozmadıysan, hiç korkma!
Cenaze kabre konunca Münker Nehir gelecek: Rabbin kim? Diyecek. Mümin: Allah yiyecek. Dinin ne? Diyecek.
Mümin: İslam diyecek.
- Kitabın ne? Diyecek.
Mümin: Kur’an diyecek.
- Peygamberin kim? Diyecek.
Mümin: Muhammed (a.s.) diyecek.
- Kıblen neresi idi? Diyecek.
Mümin: Kâbe diyecek.
İnanmayan susacak hiçbirine cevap veremeyecek. Demek ki, ilk hesap kabirde olacak.
Peygamber (a.s.) iki kabrin yanından geçerken: “ikisi de azap görüyor; biri idrar sıçramalarından, diğeri gıybet etmekten.” demiştir. (Buhari 4/55)
Kabrin dışı bizi yakar, içi yatanı yakar, hiç göründüğü gibi değildir.
Peygamberimiz (a.s.) Kabir azabından Allah’a sığınınız buyurur. (Müslim Cennet 67)
Bir cenazeyi gömdükten sonra da:
“Kardeşinizin affını dileyiniz. O şimdi sorguya çekilmektedir.” (Riyazü’s Salihin:2/301)
“Kabirdeki boğulmak üzeredir. Dua bekler, dua edilirse sevinir.” (Ramuzu’l hadis :368/10)
“Ölülerinize Yasin okuyun. Yasin okuyunca azabı hafifler.” (Age: 422/4) demiştir.
Kabir: “Bana ne getirdin?” deyince, kabirde herkes bırakıp giderken uyanıp kafasını tahtaya vurup “Eyvah! Dünyamdan göçmüşüm” diyenlerden olmamak için ölmeden kendimize gelip uyanmalıyız. Her mezar bize “sende birgün ölecek, buraya geleceksin” deyip durur
Sen “Eyvah!” deyince sana: “Geçti, Geçti” denilecek “Daha çok işim vardı.” Deyince. Sana “Kimse işlerini bitirerek buraya gelmemiştir.” Denilecek.
Kabrin sessizliğine bakıp aldanmayalım. Peygamberimiz kabir için şöyle diyor:
“Gördüğüm manzaraların hiçbiri, kabir kadar dehşet verici ve ürkütücü değildi.” Demiştir. (Tirmizi zühd : 2308) Bir hadiste de:
“Eğer ölülerinizi gömmekten kaçınacağınız endişem olmasaydı, kabir de olup bitenlerin benim duyduklarımın bir kısmını size de duyurmasını Allah’tan dilerdim.” (Müslim Cennet:6717)
Kabirde Cehennem ehli Cennet ehlini görür “Keşke ben de orada olsaydım” der. Cennet ehli de cehennemdeki yerini görür. Allah bana hidayet vermeseydi benim halim ne olurdu! Der. Şükreder buyurur. (Ramuzu’l ehadis 342/1)
f)Mezar Taşları Bize Ne Diyor:
Bugüne kadar mezar taşlarına çok şey yazılmıştır. “Neylersin ölüm herkesin başında, Uyudun uyanmadın olacak.
Kimlerin nerede nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.”
“Ölüm gelmiş Cihan’a Baş ağrısı bahane”
“Çıkmışsa ilahi Emir bahane bol
Toprakta başlar toprakta biter bu yol.”
“Bir zamanlar bende gezerdim sizin gibi.
Sizde bir gün geleceksiniz bizim gibi.”
“Yoklansın kafası mezarda her ölenin,
Farkı var bakalım hükümdarla kölenin.”
Böyle uyarıcı mesaj verici şeyler yanında faydasız şeyler yazıldığı da olmuştur.
Koca dayağından öldü.
Kaynana dırdırından öldü.
Bazen kin intikam sözleri de yazılmıştır. Bunlar doğru değildir. Ölen için yapılan bir işin hayra vesile olacak şekilde yapılması gerekir. Mezar taşına yazılan “Hüvel Bâki” “Fatiha” bunlar güzel şeyler.
g)Telkin Vermenin Anlamı:
Cenaze kabre konulduktan ve dua edilip Kur’an okunduktan sonra, halk dağılır. Hocaefendinin mezar başında biraz yüksek sesle ölüye iman esaslarını hatırlatması ve Münker Nekir’in soracağı soruların cevabını hatırlatmasına telkin denir.
Ölen o telkini duyar.
Peygamber (a.s.) bu konuda ölenlerinize “Laİlaheİllallahu”’ı telkin edin buyurur.(Müslim cenaze:916)
Şunu unutmamak gerekir ki, o kişi İslam’ı yaşamamış, Allah’ın peygamberin buyurduğuna uymamış ise telkin ona fayda sağlamaz. Yüzünü hayatta kıbleye çevirmediyse, mezarda yüzünü kıbleye döndürmek ona fayda sağlamaz.
h)Kabirde Keşke demek:
Ahiret için hazırlık yapmamış olan, kendini yazık etmiş olur. Dünyada ahireti kazanamayan keşke diyecek, ama bunun hiç faydası olmayacak. Geri gelmek isteyecek: “sana o fırsat verilmedi mi?” denilecek.
Ahiret hazırlığı denince bazıları mezar satın almak, kefen hazırlamak, beni buraya gömün, mezar taşı yazdırma, mezarı kazdırmak aklına geliyor.
- Ömrümü boşa geçiren,
- İmansız giden,
- Amel defteri soldan verilen,
- Azabı tadan,
- Şeytana oyuncak olan,
- Cehennemi boylayan, “Keşke” diyecek. Aksayan, ihmal edilen, isyan edilen, ahiret işlerinin telafisi olmaz artık.
ı)Öldükten sonra Geri Dönüş Yoktur:
Eski sapık inançlara göre ölenin ruhu bir başka bedene geçtiği inancına sahip olanlar oluyor.
Bu ahireti, hesap vermeyi inkara dayanır. İlkel toplumlar ruhun gelip gittiğini inanırlardı. Ruh gelip gitmez artık. Çağırılınca da gelmez ruh çağırmalar aldatmacadır.
Ruh göcünü, çağırılan ruhun gelmesini Kur’an reddeder.
“Onlar azabı görünce keşke dünyaya geri gönderilseydikde…” diye pişman olurlar (En’am: 27)
“Dünyaya geri döndürülmemiz mümkün mü ki yaptıklarımızın başkasını yapalım” derler.(a’raf:53)
“Rabbimiz bizi geri döndür de yaptıklarımızın yerine iyi şeyler yapalım diye feryat ederler. Onlara: Size yeterli kadar ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? Denir.(fatır37)
“Onlar için yeniden dirilecekleri güne kadar Berzah vardır.
(Mü’minun:100)
Yasin 31 de ruhun geri gelmeyeceği bildirilmiştir.
Ruh göçü, dinsizlik temeline dayanır. Hesap vermek işine gelmeyenlerin iddialarıdır.
Eğer Ruhlar geri gelseydi, öldürülene “Seni kim öldürdü?” diye sorulurdu veya parasını bulunmayacak bir yere gömene “nerede?” Denirdi.
i)Ölenin borcu ödenebilir mi?
Ölenin kullan borcu varsa ödenir. Helallaşılır.
Oruç, zekat, yemin, adak ve yanlışlıkla adam öldürmenin kefaret borcu ödenir borçtan kurtarılır.
Son zamanlarda hiçbir şekilde kılamadığı namazların her vakit için o yılın fidyesi verilir. Allah’ın affetmesi ümit edilir.
Ölen için gün sayılmaz yapılacak hayır hemen yapılmalıdır. Çünkü kabirde azap vardır.
Ölen için mevlid okutmak mecburiyet yoktur. Mevlüt için harcanacak paranın ihtiyaç sahiplerine verilmesinde ölenin menfaati vardır.
Mevlit okutmanın faydaları da vardır. Ama Mevlit okutmak dini bir vecibe değildir.
j)Ölen İçin Yapılanlar Ona Ulaşır Mı?
Ölen için yapılan her hayırlı iş ona ulaşır. Yetiştirdiği hayırlı evlat, bıraktığı faydalı şeyler devamlı sevap kazanmasına vesile olur. Okunan yasinler, fatihalar, yapılan dualar ölene fayda verir. Kılınan cenaze namazı, onun için hayır dua edenlerin duaları onu sevindirir.
Peygamberimiz ölenler için Yasin okumamızı, dua etmemizi istemiştir.
Kur’an’da şöyle dua etmemiz istenmiştir:
“Rabbimiz bizi ve bizden önceki Müslümanları bağış-
la!”(Hasr:10)
İnanmayana ve nasipsizlere ardından yapılanlar ulaşmaz.
Ölene açtığı kötü çığır, yetiştirdiği hayırsız evlat, geride bıraktığı kötülükler nasıl zarar veriyorsa, iyiliklerde fayda verir.
Peygamber (a.s.) Necasi’nin gıyabi cenaze namazını kılmış, Mescidi temizleyen kadının mezarı başında dua etmiştir.
Bir hadislerinde şöyle buyurur:
“Ölülerinize Yasin okuyun. Ardından Yasin okunanın Allah azabını hafifletir.” (İslam Fıkhı Ans : 3/90) Peygamber (a.s.)’a biri sorar:
“Anam babam için sadaka versem olur mu? Olur. Onlar için hac etsem olur mu?
Olur. Onların borcu olsa ödense borçtan kurtulmaz mı ?” cevabını vermiştir.
Bir günde “Kabirdeki boğulmak üzere olana benzer. Dua bekler, dua edilince sevinir, rahatlar.” Buyurmuştur. (Ramuzu’l ehadis: 368/10) Ölüye ardından hayırlı anılması bile fayda verir.
Ölenin ardından daha çok hatim bağışlanır. Yasin okunur dua edilir. Mülk, Rad, Fatiha ve İhlas gibi sureler okunur.
Ölenin ardından feryat etmek, kötü konuşmak, lanet okumak ona sıkıntı verir.
Ölen, mezarını ziyaret etmekten haberdar olur ve sevinir. Allah sonumuzu hayır etsin.