İYİLİĞİ EMRETMEK KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK
a)İyi bir ortam gerek:
Bugün hızlı bir bozulma ve yozlaşma ile karşı karşıyayız. Her şey iyiliğin ve iyilerin aleyhine. İyi olmak için ortam hazır değil. İyiler, kötülüğün cazibesi karşısında adeta suçluymuş gibi kınanıyor. ġüphesiz ki bu hale, görevlilerin sorumsuzluğu ve vurdumduymazlığı sonunda gelinmiştir.
Millet olarak geçmişten devraldığımızı mirasımızın ve şuanda sahip olduğumuz dini, ahlaki, insanî değerlerin korunmasına ihtiyacımız vardır. Varlığımızı devam ettirebilmek için iyilikleri yaşatmak, kötülüğe dur demek zorundayız.
Millet hayatında devlet adamının ağzından çıkacak bir sözün, yapacağı bir hareketin büyük önemi vardır; iyiliğin yayılmasında veya kötülüğün meşrulaşmasında büyük önem taşır. En güzel ve en etkili bir şekilde iyiliği emredip, kötülükten sakındıracak kimse, yetki sahibi kimsedir. İyiliklerin yayılması, toplumun huzuru, şikâyetlerin dinmesi ve madden- manen kalkınma, yetkilerin iyi kullanılmasına bağlıdır.
İyiliği, doğruyu emredip fenalıklardan sakındırmak, insanlığın ve İslam’ın temel prensibidir. İyilikten yana olmak, kötülüğe karşı olmak, hem insanî hem de milli görevdir. Bu güne kadar bu görevin yapılmadığı toplumlar helak olmuşlardır.
İnsanları kötülüklerden, zalimi zulmünden sakındırmak, koruyucu, caydırıcı tedbirler almak, aslında her aklı başından insanın görevidir. Sorumlulukları fazla olan biri için durum daha da değişiktir. O, insanları iyilik üzerine tanzim edip, yönetecektir. Toplumu tehdit eden, insana zarar veren maddi- manevi çöküşü önlemek devlet adamının asli görevidir. Bunun için görev başındadır. Daha önceki milletimizi yöneten devlet adamlarımız “Yeryüzünde kötülük kalmayıncaya kadar…” ilahi emrine uyarak gece yataklarında yatmamış, gündüz durup dinlenmemişlerdir.
b)İyiler de mi cezalandırılacak:
Eski yunan düşünürlerinden Eflatun: “ İyi insanlar devlet idaresine talip olmuyor, politikaya girmek istemiyor. Bunun için iyileri cezalandırmak gerek. Ama bu zaten kendiliğinden oluyor. Politikaya girmek istemeyen iyiler, kötü insanlar tarafından idare edilmek suretiyle cezalandırılmış oluyorlar.” diyerek bugün bizimle ilgili olan bir yaraya parmak basmıştır. İyi insanlar cesaretli olmalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. Ancak iyilerin başta olmasıyla iyilikler yayılır. O zaman kötüler cesaret bulamaz. İyi olmak, iyilik yapmak isteyenler, iyi bir ortam bulacaklardır. Böylece iyi insan, iyi vatandaşlar yetişecektir. Müslümanların başında Hz. Ömer vardır. Medine sokaklarında dolaşırken, bir evden anasıyla kızının şu konuşmalarını dinler:
-“Kızım! Biraz su getir de süte katalım.
-Olmaz anne Halife Ömer “Süte su katmayın” demedi mi?
-Kızım, Ömer nerden bilecek, görecek?
-Anacığım, Ömer görmese, bilmese Allah da mı görmüyor, bilmiyor?” Halife Ömer bu kızı oğlu ile everir ve Ömer b. Abdülaziz gibi torunu olur.
Devlet adamının iyilerle kötüler arasında tarafsız olduğunu söylemesi yanlıştır. Devlet adamı adil olmalıdır. İyiye de kötüye de aynı muameleyi yapamaz. Adalet, kötülerin cezalandırılması, iyilerin mükâfatlandırılması, hak ettiği muameleyi görmesidir.
İbni mes’ud (r.a) rivayet edilen bir hadiste:
“Ahir zamanda bir kavim, sultanın huzuruna varır. Sultanlar Allah’ın emri ile hareket etmezler. Onlar da nehyetmezler. Allah’ın laneti işte bunların üzerine olsun.” Buyurmuştur.
(1)
Allah, iyiliği, adaleti emreder. Kötülüğü yasaklamasını ister. Bir gün Hz. Huzeyfe peygambere sorar, peygamber de ona cevap veriri:
-“Ey Allah’ın elçisi! İyiliği emretmek, kötülüğe mani olmak ne zaman terk edilir? -İsrailoğullarının başına gelenler sizin başınıza geldiği zaman.
-İsrailoğullarının başına gelenler nedir?
-İyileriniz zalimlerinize yardakçılık eder. Fıkıh kötülerin eline düşer yönetim, küçüklerinizin (düşüklerinizin) eline geçer. İşte o zaman fitnenin hücumuna uğrarsınız ve birbirinize düşerseniz.” Cevabını vermiştir.
Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadiste de peygamberimiz:
“Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten men edersiniz ya da Allah size azap gönderir. Sonra Allah’a yalvarırsınız da duanız kabul edilmez.” buyurarak iyilik emredilmez, kötülük men edilmezse duanın bile kabul edilmeyeceği bir zaman geleceğini haber vermiştir. Cenab-ı Allah da şöyle buyurmuştur:
“Siz insanlar için ortaya çıkarılan, doğruyu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah’a inanan hayırlı bir ümmetsiniz.” (2)
“İyilikte, fenalıktan sakınmakta yardımlaşın. Günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah’tan sakının, Allah’ın cezası çetindir.” (3) c)Tepki göstermek:
Sevgili peygamberimizin emrine göre: “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle yok ediniz. Buna gücünüz yetmezse, dilinizle yok ediniz. Bunu da yapmaya gücünüz yetmezse kalbinizle buğzediniz. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.” Bu emre göre kötülüğe karşı çıkılacak, hangi yolla mümkün ise o yolla yok edilecektir. Kötülüğün yanında olmak, tahrikçisi, teşvikçisi olmak şöyle dursun kötülüğü umursamamak büyük suçtur. Yukarıdaki ayette de Allah’ın çetin azabı haber verilmiştir.
Bir gün peygambere sorarlar:
-“İçimizde iyiler olduğu halde felakete uğrar mıyız?” Peygamber (a.s) cevap verir:
-“Fenalık çoğalırsa evet” böylece artan kötülüğün herkese zarar vereceğini belirtmiştir.
Nuh peygamberin inanmayan, azgınlıkta iler gider milleti helak olacaktır. Meleklerin:
“Yarabbi! Aralarında iyiler de var, onlarda helak olacak mı? Diye sorduğu, Cenabı Allah’ın:
“Evet, çünkü onlar kötülüğe mani olmadılar.” Cevabını verdiği rivayet olunur. Allah: “Fenalıktan vazgeçirenleri kurtardık, zulmedenleri, günah işlemeleri sebebiyle şiddetli azaba uğrattık.” (4) buyurarak kötülüğe karşı çıkanların kurtulduklarını bildirmiştir.
İyilik yapmak, iyiliği çığır açmak, kötülüğe karşı olmak için güzel bir neden vardır. İnancımıza göre, iyilik ve kötülükler için amel defteri kapanmaz. Yani uzun süre iyi ve kötü devam ettiği müddetçe başlatana, sebep olana günah veya sevap yazılmaya devam eder. Dinimizin bildirdiğine göre bir iyiliği yapan, yapılmasına sebep olan, o iyiliği bizzat işlemiş gibidir. Bir kötülüğe sebep olan da, o kötülüğe devam ettiği müddetçe işlenen kötülüklerin günahı sebep olana da yazılır. Bu durum şu hadislerle daha iyi anlaşılacaktır:
“Kim iyi bir çığır açarsa, açtığı çığırın ecri ve kendisinden sonra o yolda amel edenlerin ecrinin bir misli- onların sevaplarından hiçbir şey eksilmeksizin kendisinin olur. Kimde kötü bir çığır açacak olursa, açtığı çığırın ağır günah yükü ve kendisinden sonra o çığırda iş görenlerin yüklediği vebal, onların günah yüklerinden hiçbir şey eksilmeksizin o kimsenin üzerine yüklenmiş olur.” (5)
“Zulmen öldürülen hiçbir şahış yoktur ki, Adem peygamberin ilk oğlu (Kabil) üzerine, onun kanını akıtmaktan dolayı bir günah nasibi ayrılmış olmasın. Zira o adam öldürme çığırını ilk açandır.” (6)
Bizden öncekiler iyi eser bırakmaya dikkat ettikleri gibi kötülüğü başlatmamaya da dikkat etmiştir. “Tarihte “İtburnu” lakabıyla anılan Ahmet Paşa, işlediği bir suçtan dolayı padişahın huzurundan kovulur. Ve arkasından cellat gönderilip, bulunduğu yerde öldürülmesi emredilir. Cellat, Ahmet paşa’nın daha evvel bir iyiliğini gördüğünden, karşılaştıklarından kaçmasını söyler. Ahmet paşa, hayır padişahın emrine itaat etmemek yolu benden başlamasın. Kes.” diye boynunu uzatır, boynu vurulur. (7)
d)En Etkili Kişi:
Devlet adamı söz sahibidir. Yetki sahibidir. Kötü gidişata dur demek herkesten çok ona düşer. İsterse bir söz, bir yazı ile, bir hareket, bir işaretle bir anda çok büyük işler yapabilir. Hele örnek olmasıyla, iyiliğe çığır açmakla kısa zamanda iyiliklerin yayılmasında ve benimsenmesine neden olabilir. Bunun için sahip olduğu yetkileri millet, memleket yararına kullanmayan görevini yapmamış olacağından vebal altına girer.
Devlet yönetiminde iyi çığır açmak kadar iyi, kötü çığır açmak kadar kötü bir şey olmaz. Çünkü bir şeyi baştakilerin yapması, onu meşrulaştırır. Hareketsizlik, nemelazımcılık da kötülüklerin yayılmasına sebep olur.
Toplumun kurtuluşu için düşünmek, çalışmak, iyiliği yaşatmak, geliştirmek, kötülüğü yok etmek devlet adamının başta gelen görevlerindendir. Devlet adamı bu görevini yapmakla iyi insanlar rahatlık hissedecektir. Kötülüğe meyli olanlar da kötülük yapmak için fırsat bulamayacaktır. Böylece insan korunmuş, toplum huzura kavuşmuş olacaktır.
Rabbimiz şöyle buyurur:
“Sizden iyiliğe çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan men eden bir topluluk olsun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır.” (8)
Bizans imparatoru Herakliyus, Antakya’ da yenilerek dönen tüm askerlerine hitaben: “Yazıklar olsun size, söyleyin bana savaştığınız kimseler sizler gibi değil miydi? demiş, onlar da:
-Evet” deyince imparator:
-“Peki siz mi çoktunuz? Onlar mı? Diye sormuş, askerlerin başındaki komutan şu cevabı vermiştir:
-“Biz çoktuk.
-Öyleyse niye yenildiniz? Sorusuna da şu cevabı vermiştir:
-“Onlar gündüz oruç tutuyor, gece ibadet ediyor. Verdikleri sözü yerine getiriyorlar. İyiliği emredip kötülükten sakındırıyorlar. Biz ise şarap içiyoruz, zina ediyoruz, haram yiyoruz, zulmediyoruz, yeryüzünde fesat çıkarıyoruz, iyiliği değil kötülüğe teşvik ediyoruz”
Kısaca devlet adamı, en çok sorumlu olan kişidir. O her kötü gidişin sebebini araştıracaktır. İyiliklerin teşvikçisi ve kötülüklerin takipçisi olacaktır. Zira milletin kurtuluşu, baştaki yöneticilerin yapacakları iyi icraatlara bağlıdır.
Devlet başkanı Ebu Bekir’in ölümünden önceki sözlerine kulak verelim:
Halife Ebu Bekir, vefat etmek üzere iken Müsenna (r.a) çağırır ve halifeliği Hz Ömer’e teslim edeceğini söyledikten sonra:
-“Bana Ömer’i çağır” der.
Hz. Ömer derhal Ebu Bekir’in yanına gelir. Ebu Bekir ona şu tavsiyelerde bulunur: -“Dinle Ya Ömer! ġimdi sana söyleyeceklerimi mutlaka yap! Bugün ruhumu teslim edeceğimi sanıyorum. Eğer şimdi ölürsem, bu akşam Müsenna ile birlikte mutlaka Müslümanları toplayarak kararımı onlara bildirin. Eğer gece ölürsem bu işi sabah yapınız. Ey Ömer, büyük de olsa hiçbir bela, musibet sizi dininizin emirlerini ve rabbinizin tavsiyelerini yerine getirmekten alıkoymasın. Üzüntülerin en büyüğünü duyduğunuz gün, Allah’ın peygamberinin vefatı günü, beni ve yaptıklarımı gördünüz. Eğer ben o gün Allah’ın ve Resulünün emrini yerine getirmekte azıcık mütereddid olsaydım, Allah bizi zelil eder, bizi mutlaka cezalandırır, Medine kardeş kavgalarına sahne olurdu.”
~~~~~~~~~
~~~~~~~~
~~~~~
~~
- Ramuz el Ehadis sf:518 Hadis:7
- Al-i İmran Suresi:110
- Maide Suresi:2
- Araf Suresi:165
- Müslim c:8 sf:61
- Buhari c:2 sf:79
- Ahmet Ağaoğlu – Üç Medeniyet sf:129 İst.1972
- Al-i İmran Suresi:104